Bu Kitap Nurettin Topçu İçin

Etkinlikler
Ahlak felsefesi çalışmalarıyla düşünce dünyamıza önemli bir açılım sağlayan Nurettin Topçu "Zalimin zulmü olmasaydı, mazluma ilahi merhamet olmazdı" derken mazlumun, zalime karşı borcunu arı...
EMOJİLE

Ahlak felsefesi çalışmalarıyla düşünce dünyamıza önemli bir açılım sağlayan Nurettin Topçu "Zalimin zulmü olmasaydı, mazluma ilahi merhamet olmazdı" derken mazlumun, zalime karşı borcunu arıyor.

Bu toprakların yetiştirdiği nadir münevverlerden olan Nurettin Topçu‘yu hiç bilinmeyen yönleriyle ortaya koyan yepyeni bir kitap okura ulaştı. Felsefe ve özellikle de ahlak felsefesi alanında yaptığı çalışmalarla, Türk entelijansiyası arasında saygın bir yeri olan Topçu‘nun hayatı, fikirleri ve anıları Hüseyin Karaman tarafından yapılan detaylı bir inceleme-araştırma çalışması sonucu, geniş hacimli bir biyografi ile sunuldu. Kaynak Yayınları arasından çıkan "Nurettin Topçu" isimli kitap, Nurettin Topçu‘nun hayatı, eserleri, ahlakı, şahsiyeti ve düşünceleri, eserlerinden seçmeler, hatıraları ve hakkında yapılan çalışmaları kapsayan altı bölümden mürekkep.

CONFİRMİST ET DEVOLVE

Tek derdi bu topraklarda münevver bir zümre oluşturmak olan Topçu, hayatı boyunca "Türk Rönesansı"nı gerçekleştirmek için çaba sarfetti. Sorbonne Üniversitesi‘nde doktora yapan ilk Türk öğrenci olan Topçu‘nun doktora çalışması "Confirmismi et Revolte/ İsyan Ahlakı" idi.

Anadolucu, İslamcı ve sosyalist fikir hareketleri konusunda da çalışmalar yapan mütefekkir, Varoluş Felsefesi ve Hareket Felsefesi çevirileriyle de adından söz ettirdi. Sadece felsefe değil, sanat, din, ekonomi ve siyaset alanında önemli tahlilleri vardı Topçu‘nun. Tasavvufi birikimi ise O’nun düşünce dünyasının temellerini oluşturuyordu. Blondel, Bergson ve Massignon‘un yorumları ile Abdülaziz Bekine, Hallac-ı Mansur, Yunus Emre ve Mevlana tefsiri en önemli referanslarıydı.

İKİ BÜYÜK ÂLEM: GÖKYÜZÜ VE VİCDAN

Nurettin Topçu biyografisi ilgiyle okunmayı hak eden bir çalışma. Fakat bu çalışmanın en dikkat çekici bölümleri kuşkusuz anılar merkezinde toplananlar. Topçu, Orhan Okay‘ın Vefa Lisesi‘ndeki felsefe derslerine hoca olarak girmiş. Okay‘ın o yıllara dair anıları okurda tatlı bir tebessüm bırakıyor: "Bir mabede girer gibi sınıfa girer, bir mihrap önünde hissedilecek vecdi, kürsüde yaşardı. Cemiyetin başıboşluğundan doğan ıstıraplarını, kürsüde bir anda unutuverdiğini defalarca söylemiştir. Bir gün hangi vesileyle hatırlamıyorum, derste söylediği şu sözleri unutamıyorum: ‘Keşke hep derslerimi dikkatle dinleyeceğinize, zaman zaman pencerenin dışında bir böceğin kımıldanışına, bir yaprağın rüzgardan sallanışına dalsanız. Hatta arada bir derslerden kaçıp kırlara dalsanız’ demişti. O Kant‘ın şu cümlesini ders kitaplarında ve yazılarında birkaç defa kullanmıştı: ‘İki büyük âlem beni kendine hayran bırakıyor: Üstümdeki yıldızlı kainat ve içimdeki vicdan."

KENDİMİ BU TOPLUMDAN KOPMUŞ HİSSEDİYORUM

Sebahattin Zaim‘in anıları arasında 1975‘te kaybettiğimiz Nurettin Topçu‘nun kardeşi tarafından kendilerine iletilen vasiyeti de var: "Artık bu insanlardan kopmuş vaziyetteyim. Bu şehirler, iktisadi yapılar bana uzaktan bakınca, çocukların oyuncakları gibi geliyor ve beni hiç ilgilendirmiyor. Kendimi bu toplumdan tamamen kopmuş hissediyorum. Mevlana‘nın kıymetini daha iyi idrak ediyorum. O Descartes‘ler, Kant‘lar, Mevlana‘nın yanında küçücük birer cüce gibi kalıyorlarmış, çok iyi anlıyorum."

Mısırlı Türkolog Ahmet Said Süleyman, onun evinde asılı olan Hitler fotoğrafını gördüğünde şaşırdığını dile getiriyor: "Kendimi alamadım, sebebini sordum. Uzun uzadıya Hitler‘in yapacaklarını anlattı hayranlıkla. O dönemde İslam dünyasında yaygın bir Hitler sevgisi vardı. Çünkü İngilizler ve Fransızlar İslam ülkelerini sömürüyorlardı, Hitler bunların hesabını görecekti şeklinde bir kanaat vardı. Nurettin Bey, ayrıca bir tür İslam sosyalizminden yana idi."

Ferruh Bozbeyli‘nin aktardıklarında ise büyük ahlakçının ahlak anlayışına dair ince detaylar göze çarpıyor: "Alacak peşinde koştuğunu hatırlamıyorum. Ama borcunu, kılı kırk yararcasına hesap ederdi. "Zalimin zulmü olmasaydı, mazluma ilahi merhamet olmazdı" derken mazlumun, zalime karşı borcunu aramaya çalışmıştı."