Türkiye Yazarlar Birliği‘nin 16-17 Ocak tarihleri arasında Nureddin Topçu‘nun doğumunun 100. yılı anısına düzenlediği "1. Türkiye Ahlâk Şûrası" tamamlandı ve aşağıdaki sonuç bildirgesi çıktı.
20. yüzyılımızın büyük düşünürü ve ahlâkçısı Nureddin Topçu’nun doğumunun 100. yılı dolayısıyla hatırasına ithafen düzenlenen 1. Türkiye Ahlâk Şûrası sona erdi.
Ülkemizin yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden, seçkin fikir adamı ve ahlakçı Nureddin Topçu’nun doğumunun 100. Yılında değerler alanında meydana gelen değişmeleri konuşmak ve tartışmak, böylece bugünle ilgili sonuçlar çıkararak ilgili kurumlara ve kamuoyuna sunmak maksadıyla 1. Türkiye Ahlak Şurası toplanmıştır. Şura’ya ülkemizin değerli ilim ve fikir adamları tebliğci ve müzakereci olarak katılmış, resmi kurumların ve gönüllü kuruluşların temsilcileri de alanları ile ilgili olarak katkıda bulunmuştur.
İslam ahlâkı, çağdaşlık – toplum ve ahlak, iletişim ve ahlak, ekonomi ve ahlak, siyaset ve ahlak, eğitim ve ahlak oturumlarında dile getirilen hususlar aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
Türkiye’de toplumun geleneksel değer yargılarının hızlı bir değişim gösterdiği gözlenmektedir. Bize özgü tavırlar, bizi belirleyen tarz ve edalar yalnızca milli ve dini bayramlarda görünürleşmektedir. Toplumun genelinde hazcılık, kolaycılık, ferdiyetçilik hızla yayıldığı gibi bu idealler temel belirleyen halini alır görünmektedir. Tüketim toplumu anlayışı ile popüler kültürün ürünleri yok edici bir hızla toplum örgümüz içine yerleşme istidadındadır.
Memleket, insanlık, yüksek idealler için bir şeyler yapma fikriyatı, toplumsal zihnimizden gittikçe uzaklaşırken, gençler için bu kavramlar nostaljik bir öykünme halini almıştır.
Gençliğimiz yalnızca eğitim, iş konularında değil hayata bakış bağlamında da bu toprakların değer yargılarına yabancılaşmaktadır. Haz, hayatın keyifli yanlarını yaşamak emelleri ile beraber gençlik arasında uyuşturucu, sigara kullanımı vd. zararlı alışkanlıklar edinme çok erken yaşlara kadar düşmüştür.
Türkiye’de toplum ile birlikte ilim, fikir, inanç ve yönetim sahasında hesap verme kaygıları ülkenin hafızasından ve vicdanından çekilme noktasına gelmiştir. Kimin kime hesap vereceği belli olmayan kamusal yaşantıda herkes hesap soranların çok kolay bir şekilde hesap veren durumuna düşeceğini planlayarak iş yapmaktadır. Yolsuzluk yapanların, rüşvetle iş döndürenlerin gerekçesi “yapmayan var mı” olmaktadır.
Türkiye mesuliyet ile vicdanını bir arada bulundurmaktan çekinen iş çevrelerinin yaygınlaştığı bir saha olmuştur. Kapitalist Batı medeniyetinin kültür, din ve idari plânlardaki etkisi ve hükümranlığı Cumhuriyetin ilk çeyreğinde tamamlanmıştır. İkinci dünya savaşının belirlediği dünya sistemi serbest piyasayı, sanayii, yeni zengin sınıfları Türkiye’nin önüne çıkardı. Aynı zamanda maaşlı çalışan yeni sınıflar Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olmaya başladı.
“Çalışana hakkını teri kurmadan vermeyi” emreden, bunu hayat tarzı olarak gören bir manevi hayatın sonunda; çalışanlara ücretlerini ertelemeyi piyasa dengelerine bağlayan anlayışın hâkim olması son derece düşündürücüdür.
Kârdan, aşırı kârdan zarar ettiği dönemde toplumsal huzuru bozma konusunda pervasız olan kesimler, Türkiye’nin geleceğine yerleştirilebilecek erdemli bir tavrın sahibi olmamışlardır.
Kitle kültürü, popüler kültür ürünleriyle, seçkinlerin, siyasetçilerin, bilim adamlarının, toplumun önderi olabilecek kişilerin ahlakı aynı paydada buluştuğu için yürüyen hale set çekebilecek, ikazlarda bulunabilecek ortak vicdan ve akıl zayıf kalmıştır. Toplumu yönlendirmede bir numaralı araç olan iletişim kanalları, ahlaki düzeyi belirleyici bir misyon üstlenmiştir. Tarih paydasının, kültürel yapımızın ve değer yargılarımızın sözcüsü olmasını beklediğimiz iletişim kanalları, bizi kendimizden koparacak odakların, aracısı konumundadır. Toplum, geleneğimizin ahlaki yapısını kendine dert edinmeyen iletişim araçları bu alt yapıyı zedeleyecek bir çerçeveyi esas almaktadır.
Televizyonlardaki diziler, yarışmalar ve diğer programlar eğitim çağındaki gençlerin düşünsel ve fizyolojik fonksiyonlarını olumsuz etkilemektedir. Öğrenciler rol modellerini eğitimle kazandığı değerlerden değil, televizyondan edinmektedir. Eğitim, öğretim müessesesi öğrencilere adeta hiçbir erdem gözetmeden bir an önce üniversiteye oradan da para kazanmak için hayata atılmasını öğütlemektedir. Eğitim denildiğinde yalnızca sınavlar, testler akla gelmekte şiddet, şehvet, bağımlılık yaratan maddelerin kullanımı, güvensizlik gibi her türlü ahlaki zafiyet önemsenmemektedir. Eğitim sistemimiz mezun ettiği öğrencilere dil, sanat, kültür sevgisi ve bilimsel yöntem veremediği gibi ahlaki, insani muhteva ile de techiz edememektedir.
Adalet, hak, sabır, erdem, aşk, mensubiyet, sorumluluk gibi kavramlar yıllarca bu toprakların hamurunu oluştururken topluma şeklini ve ruhunu veren İslâm düşüncesinin rehberliği dikkatlerden kaçırılmıştır.
Nurettin Topçu’nun 100. doğum yılı vesilesiyle toplanan Ahlak Şûrası “hareket felsefesi”ni sistemleştirerek, bunun zeminini ahlak olarak belirleyen büyük düşünürümüzün söylediklerinin günümüz için de önemini koruduğunu göstermiştir.
“Batan bir dünya nizamının enkazı üzerindeyiz. Yeni bir nizam, ahlâkta, hukukta, sanatta, dinde ve devlette insanlığa dayanacak yeni temeller bulmak zarureti neslimizin zayıf omuzlarını şiddetle sarsıyor.” diyen Nurettin Topçu, insanlığı kurtaracak nizam için ilkin hak yolunda insanları uzlaştıracak bir zümrenin harekete geçmesi gerektiğini söyler. Çünkü “her varlık karşısında ‘ben isterim’ diye haykıran namütenahi nüanslı kazanç ve maaş kahramanı hoyrat mahlûkların beşeriyete bela olmuş, insiyaklarının bir an büsbütün ve her ne pahasına olursa olsun, susturulması icap eder.”
Nurettin Topçu ahlâki olarak çözülmenin “mukaddes gayelerin ikbal ve servet” vasıtası olarak kullanılması ile başladığını düşünür. Hayatın tüm zevkleri ve her türlü tatmin imkânlarının kullanıldığı “Allahsız kazancın” saadet getirmediği kanaatinde olan Topçu, kazanmada, kullanmada ve harcamada bugün sonsuz imkânlar sunan Batı kapitalist medeniyetinin beraberinde her türlü sefaleti getirdiğini söyler.
Eğitim konusunda Topçu, okulların öğrencileri hayata hazırlama değil, aklını kullanma fonksiyonunu öne çıkarır. Mekteplerin, öğrencilerin ruh ve ahlaklarını yükseltme kurumları olduğuna işaret eden Topçu: “Maarifte inkılâp yapıldığı son devir, mekteplerin sayısını çoğalttı, tahsili yükseltmedi; öğretimi hayata karıştırdı; ilmi sevdirmedi, talebeyi esnafa yaklaştırdı, hakikati kurtarmadı; okuyup yazmayı çoğunluğa öğretti; halkı münevvere bağlamadı.” görüşünü savunur.
Nurettin Topçu’yu döneminin diğer fikir adamlarından ayıran, bugüne ulaştıran ve bugünün sorunlarına çözümler üretecek fikriyatı teşekkül ettiren yön onun ahlakı merkeze almasıdır. Topçu ahlak ile ilgili eleştiriler getirirken, tekliflerde de bulunur: “Bizim ahlakımız hörmet, hizmet ve merhamet prensiplerini kendinde birleştiren aşk ahlakıdır. Her şeyden önce, Allah’ın yüzlerde güleceği yaşta içgüdülerinin üstüne yükselemeyen gençlere aşkı sevdiremeyiz. İlmin, sanatın, ahlakın ve hepsinin gayesinde aşkın aşıkları olmayı ideal edinecek bir nesil yetiştirmeliyiz. Ahlakı dinden ayırmak mümkün olmadığına göre, İslam’ı dosdoğru ve derinliğine tanıtabilecek yeni kültür kurumlarına ihtiyaç vardır.”
Temel meselesi insan olan bir toplumun ahlâkı ıskalaması, ahlâktan kaçması ve hatta ahlâk karşıtı tutumlar benimsemesi ve sergilemesi düşünülemez.
Bugün kitlelere gayriahlâkîlik öğretilmekle kalınmıyor ahlak dışı yaşanabilirlik âdeta özendiriliyor. Bu yaşanabilirliğin onaylanması bir tarafa takdir edilerek yüceltilmesi, ahlakiliği neredeyse marjinal hâle getiriyor!
Türkiye’nin derinleşen insan meselesi, her alanda ahlâkî kaygının fiillerimizden dışlanması; şahsî ikbalini toplumun, milletin önüne geçiren bir insan portresi ile ilgilidir.
1. Türkiye Ahlak Şurası, Türkiye’nin büyüyen ahlaki sorunlarına dikkat çekme bakımından başlangıç olarak değerlendirilebilecek bir muhteva ortaya koymuştur. Bu başlangıcın ilgililer ve yetkililer tarafından dikkate alınacağı inancındayız.
AHLAK ŞURASI KATILIMCI LİSTESİ
Prof. Dr. İsmail Kara
Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan
Doç. Dr. Mustafa Kök
Doç. Dr. Harun Anay
Doç. Dr. Levent Bayraktar
Doç Dr. Emin IŞIK
Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu
Prof. Dr. Ahmet N. Serinsu
Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran
Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç
Prof. Dr. Nazif Gürdoğan
Prof. Dr. Hayati Hökelekli
Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu
Doç. Dr. Baran Dural
Kenan Alpay
İsrafil Kuralay
Prof. Dr. Naci Bostancı
Prof. Dr. Osman Özsoy
Yard. Doç. Dr. Abdullah Özkan
Abdurrahman Dilipak
Mehmet Develioğlu
Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar
Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu
Prof. Dr. İsmail Özsoy
Doç. Dr. Mustafa Orçan
Prof Dr. Sabri Orman
Prof. Dr. Ahmet İnam
Doç. Dr. Ergün Yıldırım
Doç. Dr. Erkan Perşembe
Yard. Doç. Dr. Ahmet Kemal Bayram
Erhan Erken
Prof. Dr. Necmeddin Tozlu
Prof. Dr. Turan Koç
Doç. Dr. Ramazan Yelken