Haber: Arzu Erdoğral
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla çekilen belgesel filmin galası Beyoğlu Sineması’nda gerçekleştirildi. Yönetmenliğin Mehmet Eryılmaz’ın üstlendiği belgesel filmde, bayram sabahlarında İstanbul’da oluşan hoşgörü ve kardeşlik duyguları yer yer drama ile anlatıldı.
Yönetmen Mehmet Eryılmaz:
Sinema’da çalışma prensipleriniz nedir?
Sinemayı sanat olarak kabul eden bir insanım. En temel mesele bu… Ne anlatırsan anlat bu sanatı kuralları, yasaları çerçevesinde anlatmak zorundasın. Bildiğim işleri samimi bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Sinema her ne kadar yapıntı bir alansa da bu yapıntıyı mümkün olduğu kadar hayatın içerisine yedirmeye gayret ediyorum. Bu filmde de bayram namazını gerçek bayram namazında çektik ama oyuncular da vardı içinde… Onlarda zaten bayram namazına giden insanlar. Oyuncuları onlardan seçtim. 7 yaşında dua eden bir çocuk… Ben 7 yaşımda annemi hatırlardım dualar da… Çocuk filmde dua ederken ben de annemi hatırlattım. Yaşadıklarımı, bildiklerimi ve hissettiklerimi hayata geçirmeye çalışıyorum film aracılığı ile…
Neden özellikle bayram sabahını seçtiniz?
Çok özel… Halen sabah ezanı duyduğumda tüylerim diken diken olur. Itri’nin o büyük tekniğini duyduğumda dünyanın en iyi müziğini dinlemiş olurum. Hatta her zaman hayıflanırım. Türk müziği ustasının filmlerini yaparken de amacınız nedir diye sorduklarında, şu dünya Bach’ı tanıdığı kadar Itri’yi de tanımalı. Çünkü ayrı müzik yapmıyorlar ki… İkisi de tanrının katında müzik yapıyor. Bach yaptığı her eserin altında “Tanrı Allah Kral’ımdır” diyor. İmzası bu… Itri’nin de o… O da Allah için yapıyorum diyor. Benim bütün meselem hep bu ülkenin kültürünü, coğrafyasını tanıtmak. Yaptığım her işte de bunu referans aldım.
İstanbul’da Bayram Sabahı’nın yönetmeni olarak “bu iş istediğim gibi olmuştur” dediniz mi?
Benim için bu film çok boyutlu, çok katmanlı ve özel… Bütün yaşadığım, hissettiğim her şeyi filme yansıttığımı düşünüyorum. Etkili ve iyi bir izleyici talep ediyorum. O his ve katmanları fark edebilecek. Sultanahmet’te tekbirler okunurken, Mevlana ile Yunus’u da orada buluşturdum.
Yeni Şafak Gazetesi Sinema Yazarı, filmin konsept danışmanı Ali Murat Güven
Filmin danışmanı olarak değil bir sinema eleştirmeni olarak bu filme kaç puan verirsiniz?
Rahatlıkla 10 üzerinden 8 veririm. O da yönetmenle benim üslup farkımdır. Son sözü o söyler. Bu filmin içerisinde İstanbul’da bayramın ne anlama geldiğini anlatan konuklardan biri de Japon sinema ve televizyon oyuncusu Ayumi Takano. Onunla görüşülmesini ben önerdim. Takano, 12 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Aslında bu filmin yapılış mantığını özetleyen bir şey söylüyor. İstanbul’a geldim. Komşularım dediler ki bizim dini bayramlarımız var. Zilin sık sık çalar, hiç korkma. Çaldığı zaman bir sürü çocuk göreceksin, şeker, biraz da bozuk para hazırla, geldikleri zaman onlara ver. İlk başlarda çocuklar geliyordu, çokta hoşuma gidiyordu. Japonya’da da benzer şeyler var. Fakat sonraki yıllarda çocuklar gelmemeye başladı. Zili çalanda kalmadı. Çok şaşırıyorum diyor. Onun bu sözleri dışarıdan gelmiş farklı bir inanç ve dinden bir gözlemci olarak söylediği şey aslında filmin mantığını anlatıyor. Biz bayramlarımızı yitiriyoruz. Bayram, parası olana Monte-Carlo daha az parası olana da Antalya tatili anlamına geliyor. Allah’ın sınırlarını çizdiği bayram belli… Ama biz bu sınırlar dâhilinde idrak etmiyoruz bayramı. Çocukken dedemlerin evinde yapılan bayram hazırlıklarını hatırlıyorum. Onun yorgunluğu 15 gün geçmezdi. Ama çok mutlu olurlardı. Sofra günde on kez kurulurdu. Şimdi öyle bir algı var ki, film onu anlatıyor. Film, yarı dramatik(oyunculu) yarı belgesel formatında bir çalışma. İstanbul Kültür Başkenti Ajansı belgesel sinemaya ayrı bir önem arz etti. Bir dizi belgesel projeyi inceledi, onayladı, destekledi. Bütün içtenliğimle söylüyorum ki, destek alan projeler arasında amaca en fazla hizmet eden, uzun yıllar boyunca en akılda kalacak işlerden biri oldu bu. Son derece alçakgönüllü bir bütçesi olmasına rağmen, çoluk çocuğun gelecekte bize dua edeceği bir işe imza atmış olduk. Silkeleyen bir film… Yitip giden değerlerimize yakılan küçük bir ağıt… Bayramlarda bütün televizyon kanallarda toplumu şöyle bir silkelemek amacı ile gösterilmesi gereken filmlerden oldu. Parasını da anasının ak sütü gibi hak etti. 8 aydır deliler gibi çalışan bir ekibin emeği var film de. DVD versiyonu 90 dakika olacak
İstanbul’da Bayram Sabahı
İstanbul’un 1453’de Osmanlı ordusu tarafından fethedilip adım adım İslâmlaşmasından günümüze kadar geçen tarihsel süreçte, Ramazan ve Kurban Bayramları’nın bu kadim kentin kültür hayatındaki yerini, bir bayram sabahını baz alarak anlatmayı, zengin bir belgesel diliyle filmleştirmeyi amaçlayan filmin yönetmeni Mehmet Eryılmaz filmi bir erkek çocuğun gözünden dramatik bir belgesel tarzla anlatmış.
Filmin amacı İstanbul’un önemli günlerinden olan bayramlar aracılığı ile, kültürümüzün sosyal, barışçı, paylaşmacı zengin kültürel yönünü yeniden hatırlamak-hatırlatmak. Geçmişte bizlerle bir arada yaşayan ve hala komşularımız olan yabancıların gözüyle de bu olgunun ve içerdiği kavramların perdesini açarak-pekiştirerek, kültürel- dini –sosyal yapılarımız aracılığı ile içinde yaşayan ve yaşatan insanlarımızla zaman zaman dramatik canlandırma sahneleri yaratarak altını çizmek. Tüm dünyada İstanbul’ a çekim yaratacak mistik kültürel görsel bir şölen olarak ,dünya standartlarında ve tüm dünya tv lerinde yayınlanabilecek bir dramatik belgesel film çekmek
Uzun yıllardan beri sinema, televizyon ve reklâmcılık sektöründe yer alan Eryılmaz, özellikle belgesel sinemacılık alanında uzmanlaşmış ve şimdiye kadar gerek yurt içi, gerekse yurt dışında bu alanda 13 ayrı ödül kazanmış bir sanatçı… Türkiye’nin doğal ve tarihsel güzelliklerinin yanı sıra, sanat dünyamızın önde gelen simâlarına adanmış “Türkiye’nin Dağları” (1987), “Panayırlar” (1991), “Köçekler” (1992), “Bedir: Sinemada Bir Dolunay/Aktör Tuncel Kurtiz’in Biyografisi(1995), “Şems: Musıkimizde Bir Güneş”/Bekir Sıdkı Sezgin’in Biyografisi (1996), “Darulülhan’dan Konservatuara” (1999), “75 Yılda Türkiye’de Müzik” (1099) “Dünden Yarına Musîki İnsanlarımız: Kani Karaca ve Necdet Yaşar” (2000), “Nazım Hikmet Şarkıları” (2001)ve “O, Şafak Vaktinin Cihangiri: Cinuçen Tanrıkorur (2002)gibi yapıtlarıyla genç kuşaklar tarafından gereğinden az bilinen ya da bütünüyle yok olmaya yüz tutmuş pek çok kültürel değerimizi kayıt altına almayı başaran yönetmen, kamera arkasında yer aldığı bu gibi çalışmalarının yanı sıra, 2006 yılında, Nuri Bilge Ceylan’ın görsel-işitsel yetkinliğiyle dijital sinemada dünya çapında bir çığır olarak kabul edilen “İklimler” filminde de önemli rollerden birini üstlenmişti.
Eryılmaz, ayrıca 2008 yılında “Hazan Mevsimi” adlı ilk uzun metrajlı sinema filmini çekmiş olup, yerli ve yabancı sinemaseverler tarafından büyük bir beğeniyle karşılanan bu yapıt, Türk sinemasındaki yeni-gerçekçi akımın kalburüstü örnekleri arasındaki yerini de kısa sürede almıştı.
Belgesel sinemadaki yetkinliğinin dışında titiz bir araştırmacı olarak da tanınan Eryılmaz, kendi şirketi Çan Film adına gerçekleştirdiği “İstanbul’da Bayram Sabahı”nda, güncel çekimlerin yanı sıra, Türkiye kamuoyunun varlığından daha önce haberdar olmadığı pek çok özgün tarihsel belge ve bilgiye de yer verecek. 60 dakika süreli olup “HD video” formatında çekilen belgesel filme katkı sağlayan bir çok tarihçi edebiyat ve kültür insanının yanı sıra, danışmanları arasında müzikolog Gönül Paçacı, Görsel katkılarıyla Nuri Bilge Ceylan ve konsept danışmanı olarak sinema yazarı Ali Murat Güven de yer alıyor.
Filmdeki söyleşilerden bazı cümleler…
OYA ÇIRÇIR : Annem Ermeni, babam Türk. Bizim Ramazan ve Kurban Bayramı ile beraber dört bayramımız olurdu.
AYUMİ TAKANO : İstanbul’da bütün renkler bir arada iç içedirler ama birbirlerine karışmazlar.Bir yabancı olarak bu benim için çok önemlidir.
MEHMET TURAN AKKÖPRÜLÜ : İstanbul herkesten çok daha büyük, çok daha güçlü düşünceleri bir arada barındırıp kendi hayat şeklini devam ettiren bir ülkedir.
RAFFİ HERMON ARAKS: İstanbul, dünyada ezan okunduğunda haç çıkarılan tek ülkedir.
ALİN TAŞÇIYAN : Etnik kimlikler bu kadar vurgulanınca,doğal olarak bana Ramazan Bayramı’nda bayramın kutlu olsun denemezmiş gibi bir durum oluşuyor.
NURHAN ATASOY : Mısır’da gazeteci arkadaşım bana’’Biz güzel olan her şeye İstanbul’i deriz’’dedi. İstanbul işte öyle özel bir yer.
SEMİH İRTEŞ: Süleymaniye Camii’nin içinde çok insani boyutlar vardır. Orada, o yüce mimarinin altında hiçbir zaman ezilmezsiniz.
VURAL ATİK : Annemiz bizi zorla camiye yollardı.Yani kendisi Rum olduğu halde.
FISTIK AHMET TANRIVERDİ: İstanbul dünyanın en güzel şehri,kim ne derse desin.Herşeyiyle,pisliğiyle de. Bütün dünyayı gezdim İstanbul gibisi yok.
‘İstanbul’da Bayram Sabahı’ adlı belgesel film, önümüzdeki günlerde çeşitli sinema salonlarında özel olarak gösterilecek.
on5yirmi5.com