Sibel Oral
“Ji bo ku ez xwe tenê nehêlim, heta sibehê ez li hemberî neynikê rudiniştim…”
Murat Özyaşar’ın Haldun Taner ve Yunus Nadi Öykü Ödülü alan kitabı Ayna Çarpması bu cümleyle başlıyor. Cesare Pavese’ye ait olan bu sözün Türkçesi ise ‘Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum…’
Habere bu sözün Kürtçesiyle başlamamızın ise özel bir nedeni var: Artık hem Murat Özyaşar’ın Ayna Çarpması’nı hem de Yavuz Ekinci’nin Tene Yazılan Ayetler adlı romanını Kürtçeden okuyabilirsiniz. Doğan Kitap ilk defa iki yazarının kitabını Türkçeden Kürtçeye çevirdi ve tüm Türkiye’ye dağıttı. Elbette Kürtçe kitapla ilk kez karşılaşmıyoruz, ama ilk defa bu kadar büyük dağıtım ağı olan merkezi bir yayınevinin Kürtçe kitap yayımlaması açısından önemli bir gelişme. Ayna Çarpması’nı Mehmet Said Aydın Tene Yazılan Ayetler’i ise Lal Laleş Kürtçeye çevirmiş.
Okurlar istedi, biz de yaptık
Doğan Kitap’ın editörlerinden Tunca Arslan’a Kürtçe kitap basmaya nasıl karar verdiklerini sorduğumuzda Kürtçenin ülkenin en büyük realitelerinden biri olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Diyarbakır Kitap Fuarı sırasında, daha önce çıkmış bazı kitaplarımızın Kürtçe olarak da yayımlanması konusunda, okurlarımızın yoğun bir isteği oldu. Bunu dikkate aldık ve şimdilik biri roman, diğeri öykü olmak üzere iki kitabımızın Kürtçe versiyonlarını hazırlamaya karar verdik. Oluşacak tablo doğrultusunda, Kürtçe versiyonlar ya da doğrudan Kürtçe yazılmış yapıtların yayımı devam edebilir elbette.”
İlk öyküleriyle Yaşar Nabi Nayır Dikkate Değer Öykü Ödülü’nü alan, sonrasında da Sırtımdaki Ölüler adlı dosyasıyla Haldun Taner Öykü Ödülü ve Sessizlik Kulesi adlı dosyasıyla da Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne değer görülen Yavuz Ekinci’nin Tene Yazılan Ayetler’i ilk romanıydı. Şimdi Kürtçede de okunabilecek olan Ekinci’yle biraraya gelerek anadili olan Kürtçeye romanının çevrilmesini konuştuk.
‘Tene Yazılan Ayetler’in aslında anadiliniz olan Kürtçeye çevrilmesi sizin için ne ifade ediyor?
Ben Türkçeyi çok sonra öğrendim. Diyebilirim ki Türkçe olarak edebiyat anlamında ilk okumalarımı üniversite yıllarında yaptım. Sözcüklerin büyüsüne ilk olarak çocukluğumda Kürtçe olarak dinlediğim masalarda tanıştım. O gecelerde dedemin Kürtçe anlattığı masalardaki sözcüklerin ve seslerin peşine takıldım ve hâlâ da onların peşinden gidiyorum. Çocukluğuma dair tüm öğrenmelerim ve edebiyatım Kürtçeye aittir. Sonra üniversite yıllarında oturup Türkçe okudum ve Türkçe yazdım. Şimdi yıllar önce Türkçe yazdığım bir metnimi Kürtçe okuyor olabilmem ve artık bu metnin Kürtçe de okunabileceğini bilmem beni mutlu ediyor.
Kürtçe metni gördüğünüzde ne hissettiniz peki?
Önce çok hüzünlendirdi. Çünkü bu eseri anadilimle yazmadığıma üzüldüm. Bunun yanı sıra da çok mutlu oldum. Kitabın çevirisiyle hüzünle mutluluğu bir arada yaşadım. Çeviri bittiği gün kitabın çıktısını aldım ve odama kapandım. Saatlerce okumaya çalıştım. Duygulandım. Heyecanlandım. Üzüldüm. Ne bileyim karmakarışık bir duygu seli içinde savrulup durdum.
Bu, Türkiye’de bir ilk, sizce örnek teşkil edecek mi?
Bunun Türkiye’de ilk olup olmadığını tam bilmiyorum, fakat genel olarak herkesin hem fikir olduğu bir konu bugüne kadar herhangi merkezi bir yayınevi Kürtçe kitap basmamıştır. Bence bu diğer yayınevleri için örnek teşkil edecektir. Bunun örnek teşkil etmesini isterim ve dilerim ki örnek de teşkil eder. [Taraf]