Röportaj: Arzu Erdoğral
Trafikte artan kazalar ve yaşanan ölümler insanlar arasında derin bir üzüntü ve kaygıya sebep verirken, “çözüm ne?” sorusu daha belirgin bir şekilde tartışılmaya başlandı. Bu sorunun yanıtını Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği Başkanı Dr. Semih Bozdemir’e sorduk.
Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği Başkanı Dr. Semih Bozdemir
Trafik kazaları sonucu ölenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bayramın ağır bilançosu 146 ölü, 752 yaralı… Bunun sebepleri çok yönlü tartışılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu soruya psikolojik açıdan cevap vermeye çalışırsak, öncelikle direksiyon başındakilerin birer insan, birey olduklarını ve dolayısıyla psikolojileri olduğunu kabul ederek başlamak faydalı olacaktır. Bunda, kişilerin ulaşmak istedikleri yere daha önce varmak eğilimleri her ne kadar ağır bassa da, şahsen “toplumsal saygı” unsurunun önemsenmediği ve uygulanmadığı görüşündeyim. Dikkatsizlik de elbette başta gelse de, kişilerin birbirine saygılı olmamalarının trafik kazalarının başlıca sebebi olduğu kanaatindeyim. Trafik kurallarının bir toplumsal saygı gerekliliği olması bunun sebebidir.
Psikolojik açıdan problemleri olan sürücülerin kazaları arttırdığı yönündeki görüşe katılıyor musunuz?
Bu görüş kesinlikle doğrudur. Zira sosyal ve psikolojik problemleri olan kişilerin yukarıdaki bahsettiğim toplumsal saygı kavramına gereken özeni göstermesi beklenemez. Elbette bu, kazalara karışan herkesin toplumsal saygıyı önemsemediği ya da klinik açıdan rahatsız oldukları anlamına gelmez. Burada ifade ettiğim toplumsal saygı kavramı aslında bir kültürü ifade etmektedir.
Trafikte insanların sürekli birbirleri ile tartıştıklarına ve kavga etmelerine şahit oluyoruz. Bireyler öfkelerini kontrol edemiyor. Bu durumu nasıl okumalıyız?
Yine bu sorunun cevabı da yukarıdaki kavramı ortaya çıkarmaktadır. Kişilerin üstünlük kavgası ve saygısızlığı, kuralların ihlal edilişini bir kenara bırakmakta, klinik olmasa da rahatsızlığa dönüşmüş psikolojik ve sosyal problemlerin ortaya çıkmasına ve parlamasına sebebiyet vermektedir.
Ehliyet verilirken, kişinin psikolojik olarak trafiğe çıkıp çıkmayacağını belirlemek amacı ile bir uzmandan rapor alması sizce gündeme gelmeli mi?
Bunun iyi bir çözüm olacağı kanaatinde değilim. Trafik kazaları sadece bir örnektir. Günlük yaşamda birçok olayda benzer durumlarla karşılaşmaktayız. Tek çözüm, “kendin için yapılmasını istemediğini başkasına yapma” kavramını idrak etmek ve bunu gerçekten uygulamaktadır. O örnek gösterdiğimiz gelişmiş ülkelerde bu saygıya yolda yürürken bile şahit olmamızın sebebi budur. Tek çözüm saygıyıdır.
Trafik terörü olarak adlandırılan tehlikenin, kişilerden kaynaklanan yönünün çözümü için size göre ne yapılması gerekir?
Tek çözüm, birey olarak küçük yaşlardan ve ilk eğitim dönemlerinden başlayarak kişilerin aile içinde uygulamaları ile çevrelerinden başlayarak tüm toplumda kuralların herkes için var olduğunu ve bunun niçin gerekli olduğunu anlamak, bunu yaşamaktır. Trafik terörü sadece bir örnek olup, gündem olduğu için göze çarpmaktadır. Oysa aynı kural tanımazlık, asilik ve her an kavgaya hazır olmamız, toplumsal olarak bir eksikliğimizdir. Hoşgörü, empati ve insan hayatına değer vermek kavramları bireysel olarak uygulanırsa başta bu olmak üzere birçok problem çözülecektir. “Dolu başak eğik durur” sözü gereğince tek çözüm bireysel psikolojik eğitimdir. Bu her ne kadar refah, sosyal çevre ve diğer ikili ve toplumsal ilişkilerle alakalı olsa da haksızlığın ve trafikte de olsa başkalarının hakkına tecavüz etmenin etik olmadığı, ahlak ve din kurallarına uygun olmadığı, nezaketin, anlayışlı olmanın esas olduğu, kuralların siz dahil herkes için olduğu kişilere iyice anlatılmadır. Peki, kurallara uyulması için ceza çözüm müdür sorusu buradan çıkacaktır. Hayır, ceza öncelikle birey tarafından özeleştiri ile yapılmalıdır. Bu da bir kültürdür ve eğitimden geçer.