Kitapların da bir halkı vardır; anlam yokuşundan salınan… Cümlelerin heyecanına tutunarak ilerleyen düşünce kahvehanelerinde… Taze bir ekmeğin kokusu gibi süzülen satır aralarına… Ve mutlu olan sayfaların kendilerine tahsis ettikleri yerlerde gezinmekten…
İşte "Tüfeksiz Hareketler" kitabı da bu halkının duygularını taşımakta olan (köşe) yazılardan oluşmaktadır. Ve samimiyeti sessizliğin kalbine bırakarak ilerlediğimiz satır aralarında unutulmaya yüz tutmuş manevi değerlerimizi hatırlatmaktadır bizlere. İlk olarak da belli kalıplara sığdırılmak istenen düşünce dünyasının tehlikeli hürriyet özgürlüğü karşısında yorgun ruhların yanında kalabilmenin mücadelesini vermektedir. Ki "çıkmazın insanı götürdüğü yer, çıkardan başkası değildir" anlayışı yıkılarak, pıhtılaşmış duyguların donuklaşan düşünce yapısı imha edilmiş olsun…
İlerleyen sayfalara geldiğimizde ise tükenmeye yüz tutmuş yaşantıların çağı kirleten arzularına dört dörtlük bir yılgınlık duyma isteğiyle devam etmekte olan kitap; parsellenen nefis kalabalıklarının çatırdayan özgürlükleri üzerinde durmaktadır. Körebe oyunlarındaki gibi kaçışanlara değme uğraşı olarak da nitelendirebileceğimiz bu bölümler, "Tüfeksiz Hareketler" adıyla birlikte yüreklerin samimi kalan yanlarına ulaşabilmeyi amaçlamaktadır. Öyle ki okurların şaşkınlıklarına dokunmakta olan her yazı, zihinleri benlik minvalinden uzaklaştırmayı amaçlayan bir haykırış risalesini oluşturmaktadır.
Olaylara sorumluluk değil de mesuliyet gözüyle bakmamızı sağlayan bu anlayışla birlikte, okurlarına dert sahibi olabilme özelliğini kazandırmış olan yazar; "Anlatmam derdimi dertsiz insana" anlayışıyla cümle vadisinden sarkıttığı fikir sancısını, çağlayanlar halinde okurlarına hissettirerek çürüyen zamanın kokuşmuşluğunu günümüz şartları içerisinde yeniden değerlendirmektedir. Ve tanıdık gelen hatalar etrafından dolandıkça da düşüncelerimizde taşlaşmış olan doğmaların, hakikat yumuşatıcısıyla çözüldüğü yaşamın kalbine sürmektedir ellerini.
Çöken değerler dizisinin setinden yakalamış olduğumuz bu bakış açısı ise "unutkanlık kuyusundan" çıkabilme imkânını sağlamaktadır okurlarına. Her ne kadar "tüketim nesnesi haline getirdiğimiz ahlak ve utanma duygularımızla" zayıf kişilikler haline gelmiş olsak da…
Yazar, kitabın sona yaklaşan bölümlerine geldiğinde ise kaybedilen zamanın telafisi için donuklaşan hissizliğimizin elinden tutarak, tüketilen inançsızlık hormonunun kaynağına vurmaktadır sondajını. Ve vicdanımızdan mesuliyetimizin oluk oluk aktığı unutulmaya yüz tutmuş bir hayâ damarını çıkarmaktadır gün yüzüne. (Ki orada dilediğince düşünme, dilediğince duraksama ve doyasıya da yorulma hakkını buluruz. Hem de hiç sıkılmaksızın… ) Nitekim İbrahim Tenekeci hâlâ şiir ve edebiyata dava gözüyle bakmakta ve vermemiz gereken hesabın öncelikli olarak (işin sonunda) hukukun değil, (işin başında) vicdanımızın hak ettiğini düşünmektedir.
Ve son olarak ise şunları söyleyebiliriz; "Her kelime dilden hakkını ister." Yazarlar da okurlarından… Fakat İbrahim Tenekeci "Tüfeksiz Hareketler" kitabında istemek yerine daha çok tebliğ(davet) vazifesini icra etmiş ve aklımızın o karışık iplerini çözmeye çalışmıştır. Bunun için de sayfalar arasına serpiştirildiği mesuliyet duygularıyla insanların kendi kendilerine sual edebilmelerinin dayanak noktalarını "Tüfeksiz Hareketler" kitabında arama yoluna gitmiştir…
Tüfeksiz Hareketler
İbrahim Tenekeci
Profil Yayınları
Kitap Haber