Akıl Fikir Yayınları
Yer Gök Medeniyet, Nidayi Sevim, 15 TL
Eğer bir medeniyete gözünüzü-gönlünüzü açmışsanız fazla gayret sarf etmenize gerek yok o size kendini anlatır, sarıp sarmalar, çepeçevre kuşatır. Artık iliklerinizde hissedersiniz onu.
Çünkü o her yerdedir.
Bazen bir tekkenin çilehanesi, bazen bir türbenin giriş kapısı üzerine celi sülüs hat ile yazılıp mermere hak edilmiş ayet-i kerimedir. Bir caminin duvarını süsleyen lale motifli çinidir.
Sarıklı, fesli, çiçek bezemeli bir mezar taşı, tenha bir köşede sessiz sedasız duran evrensel iyiliğin sembolü sadaka taşı veya bir minarenin tepesinde duran hokka ve kalemdir…
Babıâli Hâtıraları, Ünal Sakman, 17 TL
Gazetecilik zor zenaat. Yüksek tempoda çalışma, sabır, gayret, ilim ve irfan ister. Dürüst olmayan bir insan, gazetecilik mesleğini tehlikeli bir alana dönüştürebilir. Eskilerin matbuat, şimdikilerin medya dediği basın dünyasının ‘mutfak’ kısmında çalışırken pek öne çıkmayan ama yüzlerce genci yetiştiren isimsiz gazeteciler vardır. İşte bu kahramanlardan biri de usta gazeteci yazar Ünal Sakman’dır. Gazeteciliğin en alt kademelerinden en üst mertebesine, yani genel yayın yönetmenliğine kadar hemen hemen her bölümde çalışan Sakman, bu renkli dünyada yaşadıklarını kitaplaştırdı: Bâbıâli Hâtıraları…
Kitapta basınımızın bilinmeyen birçok özelliği günışığına çıkıyor. Yaşanmış acı-tatlı hâtıralar, gazeteciliğin püf noktaları, bilinmeyen sırlar, dudak uçuklatan anekdotlar, şakalaşmalar, polemikler, kavgalar, hüzünlü hikâyeler, yakası açılmadık nükteler bu kitapta yer alıyor. Basın dünyasının emektarları, köşe yazarlarının birbirleriyle münasebetleri, dostlukları, patron-çalışan münasebetleri elbette meraka değer konular olarak okunuyor.
Kitabı okuyanlar, bilinmeyen birçok hususun günışığına çıktığını görürken, yazarıyla birlikte renkli, zevkli, keyifli ve gerçekten de değerli bir yolculuğa çıkıyorlar. Seçkin gazeteci yazar ve bir İstanbul beyefendisi olan Ünal Sakman, bu kitabıyla hem basınımızın geçmişini masaya yatırıyor, hem de mesleğe yeni başlayacak olan gençlere tecrübelerini ve kıymetli bilgilerini aktararak geniş bir ufuk açıyor. Tercüman ve Türkiye gazetelerinde birlikte çalışma şansına eriştiğim Ünal Sakman, genç gazetecilerin Türk basın hayatında örnek alacakları ilk isimlerdendir. Kanaatimce düşündüren bu hâtıralar herkes için yararlıdır.
Mehmet Nuri Yardım
Vurulduğum Şehir Yaşayan İstanbul, Dr.Yusuf Olgun, 20 TL
Çapa Yüksek Öğretmen Okulu, 1970’ler sonrası gençlik ve fikir hareketlerinde önemli bir yere sahiptir. 1968’ler neslinden olan yazar gençlik olaylarının şahidi olarak, 2010 sonrası İstanbul, Türkiye, Dünya gündemi konularında, kanaat ve düşüncelerini Vurulduğum Şehir, YAŞAYAN İSTANBUL’DA kaleme almıştır…
Türkiye, her alanda, sahip olduğu kültürel birikimle; gelişmeleri, evrensel kabullere uygun bir anlayışla, yeniden yorumlamak durumundadır. Türkiye barış, uzlaşma ve dostluk, diyalog girişimlerinde samimi olduğunu herkese göstermelidir. İstanbul, yaşayan zenginliğiyle rolünü iyi oynamalıdır…
Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluşunun 100. Yılına yaklaşırken, son yüz yıllık değerlendirmelerin “İstanbul Bakışı”yla yapılmasının önem taşıdığını belirten yazarımız, korku ve ön yargılardan uzak, evrensel doğrularla, 21. Yüzyıl gelişmelerinde Türkiye’nin daha aktif rol üstlenmesi gerektiğini savunmaktadır…
Bu kitaptaki yazılar, Demokratikleşme, Çözüm Süreci, Gezi Olayları, Türk ve İslâm Coğrafyası, Ortadoğu, darbeler dönemi, Soğuk Savaş Öncesi gençlik hareketleri, anarşi, Türk-Kürt kardeşliği, İstanbul Sorunları vb konular bu kitapta ana konular olarak işlenmiştir. 2000’ler sonrası gelişen ve büyüyen Türkiye iyi bilinmeli: Siyasiler başta, aydınlar ve üniversiteler, Türkiye ve Dünya’yı iyi okumalıdırlar.
Hayy Yayınları
Hangi Suyu İçmeli, Kemal Özer, 20 TL
Bu kitap, halkın su ile ilgili en temel sorularına yanıt veriyor: Hangi su iyi, hangi su temiz, hangi su sağlıklı? Hangi suyu içmeliyim? Çocuğuma hangi suyu içirmeliyim? Hangi sulardan uzak durmalıyım?
Bu sorular önemli çünkü sularımız gözle göremediğimiz şekillerde kirletiliyor. Özellikle pestisit olarak adlandırılan öldürücü kimyasalların tarımda kullanılması aşamasında topraklarla birlikte yüzey ve yeraltı suları da kirleniyor. Bunun üstüne şehir şebeke suları ve ticari ambalajlı sular çeşitli dezenfeksiyon işlemlerine tabi tutuluyor. Dezenfektan ürünler de sağlığımızı tehdit edebiliyor. Ve suyun nihai tüketiciye ulaşması aşamasında ambalajlar devreye giriyor. Bunlar da sağlıksız!
Evet, su sadece okulda öğrendiğimiz H2O formülünden ibaret değil, H2O’ya ilaveten organik ve inorganik maddeler içeren bir hayat kaynağı.
Bu nedenle biyolojik, kimyasal ve radyolojik hiçbir kirlilik içermemesi gereken suların, aynı zamanda mineraller açısından da zengin olması gerekiyor. Hangi Suyu İçmeli?, suda bulunan mineralleri ayrıntılı olarak tablolarla ele alıyor, içtiğimiz suda ne oranda bulunması gerektiğine yer veriyor.
Niçin en ideal su zemzem? Zemzemin özellikleri ve hastalıkları iyileştirici etkileri ne? İbn-i Sina’ya göre iyi su nasıl olmalı? İslam, Osmanlı, gerçek hekimler suyu nasıl ele alıyorlardı?
Musluk suyu mu içmeliyiz, ambalajlı su mu? Satın aldığımız ambalajlı suların ambalajları hangi tehlikeleri içeriyor? Kanser yapan BPA’lı damacanalar ve kısırlığa yol açan petler hayatımızda ne ölçüde yer tutuyor? Kemal Özer Hangi Suyu İçmeli? kitabında insan sağlığı açısından hayati olan bu ve benzeri birçok konuya da açıklık getiriyor.
Ramazan Kitabı, Kemal Özer, 17 TL
Ramazan ayında bedeni, yemekten içmekten kesmek bir semboldür. Ramazan’ın aslı, midevi açlık üzerinden nefsin bütün açlıklarının oruca durmasıdır. Ramazan’da oruç farizasını yerine getirmeye niyet eden kul sadece açlığa ve susuzluğa değil, nefsini bilmeye ve idrak etmeye ve
nefsinin tutacağı oruca niyet etmiştir. O yüzden oruç; yalandan, riyadan, batıldan ve küfürden sakınmak demektir. Dahası oruç, bedenin ve nefsin susmasıyla kalbin muhabbete yaklaşması, açılması demektir. Kendini bilmeye, dostunun derdini anlamanın vereceği kalp ağrısına, hataları göğüslemekten gelecek güce ve nedametle akıtılacak olan gözyaşına niyet etmek demektir.
Günümüzde olduğu gibi şatafatlı sofralar, gösteriş, riya, israf, kilolarımıza kilo katmak, ürünleri fahiş fiyata satarak fırsatçılık yapmak, mutfaklara daha fazla gıda sokmak değildir Ramazan. Ramazan tefekkür etmek, arınmak, daha az yiyerek beden temizliği yapmak, daha fazla yardımlaşmak, daha yoğun ibadet, zekât, sadaka, iyilik, yetimleri daha fazla hatırlamak, yoksulu daha fazla gözetmek, teravih, sahur, iftar, sohbet, muhabbet demektir. Bu sayede ruhu ve bedeni dinlendirmektir. Ramazan temiz dualarla temiz bir sayfa açmaktır…
Taş Medrese Yayınları
A’dan Z’ye Dünya Tarihi, Seyfullah Aydın, 409 Sayfa, 15 TL
Habil ve Kabilden başlayıp günümüz kadar bütün dünya tarihi ile ilgili özet bilgilerin yer aldığı, bir başvuru ve el altı kitabı. Tarih konusunda pratik ve genel bilgi vermesi açısından tavsiye edilen kitaplar arasında yer almıştır.
Dünya tarihini kaleme alan yazar Seyfullah Aydın, roman tadında, okuyucusunu sıkmadan
hazırlamış olduğu “A’dan Z’ye Dünya Tarihi” adlı eseri Taş Medrese Yayınları tarafından 490 sayfa olarak yayınlandı.
Ara vermeden okuduğum kitabın önsözünü yazarın kaleminden aktarıyorum;
Siyasi tarihe: Yaratılışla ve dünya coğrafyasının dışında cennette meydana gelen ilk kavgayla
başlamış bulunuyorum. Yaratılış ve kovulma yanında; şeytanın insana etkisi ve bunun dünya
coğrafyasına yansıması. İlk insanın, çocukları arasındaki kavga, bir kadının paylaşamaması mı,
yoksa başakla koyun yanı çiftçiyle-çobanın kavgası mıydı? Bu kitabi eline alan bir insan A den Z ye, dünya siyasi olaylarını bir bütünlük içerisinde inceleme imkânı bulacak, kavgaların temel nedeninin ekonomik olduğunu görecektir. Verdiğim bilgiler aslında normal bir lise müfredatının, az çok üzerinde olan bilgilerdir, ben bu bilgileri kendi penceremden bakarak yorumladım; ama bazı bilgileri ve yorumları da, direk ekleme yoluna gittim. Gayem, tarihe başka pencerelerden de bakmasını sağlamak ve yorumlamaktır. Kitap, bilimsel bir araştırma kitabından ziyade bir yorum kitabı da denilebilir.
Siyasi olaylarla ilgili olmayan bazı bilgileri de hatırlattım. Maksat; siyasi olayların daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve okuyucuya yardımcı olmaktı. Tüm bu anlatımlarda kronolojiye dikkat etim, buna rağmen tabii ki aynı dönemde farklı siyasi olayları kendi düşünceme göre sıraladığım gibi konunun daha iyi anlaşılması ve geriye doğru döngü olmaması için bazı olaylar ve örnekler; sizleri sıksa da tekrar etmiş bulunuyorum.
Kocav Yayınları (Kültür Ocağı Vakfı Yayınları)
Kültür Ocağında Bir Mütefekkir Erol Güngör, Prof. Dr. Tayfun Amman, 30 TL
Eserleri ve şahsiyetiyle 20. asrın yetiştirdiği en müstesna bilim adamlarından biri olan Erol GÜNGÖR’ ün, ele aldığı her konuda “özgün” ve “yerli” olanı arayan ilmi tecessüs ve konuya vukufu, günümüzün perspektifiyle tekrar değerlendirmeyi beklemektedir. Günümüzde Erol Güngör’ün eserlerine yönelen ilgiye bir katkı olarak düşünülen bu kitapta, Erol Güngör’ e ve eserlerine farklı cephelerden bakan zengin değerlendirmeler yer almaktadır. Mehmed Niyazi’nin ifadesiyle Körler Diyarında Bir Kuyruklu Yıldız Olan Erol Güngör sadece öğrencileri ve çok sevdiği milleti tarafından değil; bir çok aydın ve entelektüel tarafından da anılmakta, yokluğu büyük bir eksiklik olarak görülmekte ve her fırsatta dile getirilmektedir. İşte ahirete göçmeden gökyüzümüze bıraktığı izlerle bugünümüzü bile aydınlatan Erol Güngör’ün ardından ona dair söylenenlerden bir demet:
“Erol Güngör, İlim kulesinden hiç ayrılmıyor ama sezgi, zeka ve merakının özel dürbünleri ile etrafta olan, oluşu hazırlanan herşeyi görebiliyordu.”
Laisizm’den Milli Sekülerizm’e, Durmuş Hocaoğlu, 30 TL
“Laiklik ve Sekülerlik, bizim aydınlarımızın bir çocuk tekerlemesini andırır tarzda dillerine pelesenk ettikleri din ve devlet ayrımı yahut da din işleri ve devlet işlerinin ayrımı basitliği ile ifade edilemeyecek kadar derinlikli konulardır.
Bu derinliğin göstergelerinden birisi de, bu kavramların tarihin belirli bir döneminde, birden bire, ap-ansız ortaya çıkmış, boşlukta vücut bulmuş, toplumdan tecrid olmuş bazı entellektüellerin sırf bir zihin egzersizi olsun diye ürettikleri soyut birer kavram olmayıp, tarihin derinliklerinden ve birçok unsurla karmaşık bağlantılar kurarak, gelişerek günümüze ulaşan, nesnel içerikleri olan kavramlar oluşlarıdır.
Bunun içindir ki, laiklik sekülerlik’in içinde doğup gelişmiş olduğu toplum olan Batı toplumunun bu sağlam çerçevesinde, tarihsel ve kültürel arka-planın irdelenmesi ve keza, felsefi bir tahlili faydalı ve hatta elzem olacaktır.
Batı medeniyeti, yeryüzünde bugüne kadar insanlığın hayatına en derinlemesine nüfuz etmiş, en büyük etkiyi yapmış olan bir medeniyettir ve yine o, kendi özgürlükleri yanında, bütün insanlık için ortak olan ve ya olabilen, evrensel ve değerler ve normlar keşfetmiştir. Onun bu niteliklerine ve özellikle derin etkisini sağlayan gücünün gerçek kaynağını anlamadan girişilecek her teşebbüs akamete uğrayacaktır.
Batı’yı Garp yapan temel, “Dünyevileşme” meselesini kendi özgün şartları çerçevesinde çözüme kavuşturmuş olmasıdır. Bu çözümün sonuç şekli, sanayi medeniyeti denen modelsiz ve örneksiz medeniyet ve onunla yakın bir bağlantı içinde olan laiklik/sekülerlik olmuştur. Yani konu, son analiz safhasında “Dünyevileşme Problemi”ne indirgenebilmektedir. Biz bu çalışmada, esas olarak dünyevileşme probleminin Batı’da ki çözüm tarzı olan laiklik ve sekülerliği inceleyecek ve oradan kendi modernitemize geçişin yolları üzerinde duracağız.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT
İktisat Sosyolojisine Başlangıç, Mehmet Eröz, 35 TL
Malumdur ki, iktisadî olayları ve konuları anlamada tarih, sosyoloji, halk bilimi, antropoloji ve benzeri bilim dallarının önemli yeri vardır ve bu bilim dalları iktisadî gelişme ve kalkınma meselelerinin anlaşılmasında ilgililere yardımlar sunmaktadır. Çünkü iktisadî olaylar boşlukta değil, bir sosyal ortamda meydana gelirler. Prof. Dr. Mehmet Eröz’ün bu eseri, iktisadî kavramlar ile olayların temelde sosyoloji, tarih, antropoloji ve halk bilimi bağlamındaki arka planının Türkiye şartlarında anlaşılmasına imkân sağlamakta ve ışık tutmaktadır. Bu itibarla İktisat Sosyolojisine Başlangıç, sahasında orijinal bir çalışma olup, Türkiye’de bir ilktir.
İZ YAYINCILIK
Hasan Aycın, Sarp Geçit, 20 TL
Her biri derin düşüncelerin ürünü olan 125 adet karikatür, Hasan Aycın’ın fırçasından…
Keloğlan Alpembecik Gülpembecik, Hasan Aycın, 25 TL
Geleneksel edebiyatımızın ve sözlü masal kültürümüzün en önemli figürlerinden ve hatta belki en önemlisi olan Keloğlan, çizerliği kadar yazarlığındaki ustalık ve lezzet herkes tarafından bilinen Hasan Aycın’ın bu çalışmasında adeta ete kemiğe bürünüyor, küçükleri sevindiriyor, büyükleri küçüklüklerine döndürüyor…
ENSAR YAYINLARI
Kur’ân-ı Kerîm Türkçe Meâli, Ali Kara 12,50 TL
Kur’ân’a hizmet, ruhumuzu yüceltir, ahlakımızı olgunlaştırır, ebedi saadetimizin gereği olan imanımızı korur. Ancak, inanmak istemeyen kişiyi hiçbir delil ikna edemediği gibi, hakikati inkâra şartlanmış olanlar da, Kur’ân’ın hidayetine mazhar olamazlar.
İman etmiş kimseler olarak bizler, Kur’ân-ı okumak, anlamak, anlatmak ve yaşatmakla mükellefiz. Kur’ân doğru yolu gösteren hayat rehberidir. Bundan dolayı, imanı korumanın en kestirme yolu da ondan geçmektedir. Ama bu gün çok okuyup, az anladığımız kitap, maalesef Kur’ân-ı Kerimdir. Onun mealini yaygınlaştırıp, bedava, yahut ucuz fiyatla her Müslüman’a ulaştırmalıyız. Kur’ân’ı bir okyanusa benzetecek olursak, O’na hizmet edenler, çalıştığı kadarıyla ilmi yüceliğe erişir. Bazısı bir damla, bazısı bir kâse, bazısı da bir testi dolusu kadar nasiplenir.
5. Sınıf Görsel Arapça Test Kitabı, Abdullah Özer, 9.50 TL
Görsel Arapça Test çalışması, İmam Hatip Okullarında okutulan Arapça ders kitaplarındaki müfredat esas alınarak hazırlanmıştır.
Hazırlanış şekli ve içerik bakımından farklı bir tarzı olan bu çalışmanın, Arapça dil alanında bir boşluğu dolduracağını ümit ediyoruz. Bu eser, İmam Hatip Ortaokulu ve Lisesi, Arap Dili, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümü öğrencileri ve Arapça kursiyerleri için hazırlanmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v)’den 40 Hutbe 101 Hadis, Ebû Nasr Muhammed b. Ubeydullah b. Ved’ân(Musul Kadısı), Teercüme: Ramazan Işık, 6 TL
Halka hitap, en beliğ ve etkileyici ifadeleri zihinlere aktarma, Resûlullah(sav) Efendimizle zirveye ulaşmıştır. O’nun mübarek dilinden ve dudaklarından dökülen mucizevi sözler, insanlar tarafından kıyamete kadar can kulağıyla ve ibadet aşkıyla dinlenmeye devam edecektir.
Tercümesini ele aldığımız “Kırk Hadis-i Nebevi- Peygamber Hutbeleri”, zaman zaman Efendimizin, ashaba tebliğ buyurduğu nasihat ve tavsiyelerden oluşmaktadır.
Şüphesiz sahih yollarla ashab-ı kiramdan bize kadar intikal eden bu hutbe ve hadis-i şerifler, bizler için yol göstericidir ve onlardan çıkaracağımız dersler olmalıdır.
OTONOM YAYINCILIK
Makine Kırıcılık (Ned Ludd ve Queen Mab), Peter Linebaugh, 7 TL
Kapitalist modernleşmenin şafağı… Mülksüzleştirme ve işçileştirme pratiklerine karşı direnenlerin tarihi. Çitlemelere, üretimin makineleşmesine, yoğun köle emeği kullanımına karşı, efsanelerden, mitolojik figürlerden, kehanetlerden beslenen, kapitalist üretimin tahakkümüne girmeyi reddeden ve en önemlisi de ortak olandan yoksun bırakılmaya ve değersizleştirilmeye meydan okuyan bir başkaldırı tarihi. Proleter isyanların en doğrudan, en tehditkâr ve ilk küresel biçiminin öyküsü: Makine Kırıcılar.
Yazar hakkında
Peter Linebaugh, Londra’da, N.Y. Cattaraugus’ta, Washington’da, Bonn’da ve Karaçi’de eğitim görmüş bir imparatorluk çocuğudur. Yurttaşlık hakkı mücadelelerinin sürdüğü sırada Swarthmore Koleji’ne gitti. Harvard Üniversitesi’nde ve Attica Cezaevi’nde, New York Üniversitesi’nde ve Illinois, Marion’daki Federal Cezaevi’nde öğretmenlik yaptı. Zerowork’ün editörü ve Midnight Notes Collective’in (Gece Yarısı Notları Kolektifi) üyesiydi. Albion’s Fatal Tree adlı kitabın ortak yazarı ve The London Hanged, The Many-Headed Hydra (Marcus Rediker’le birlikte), The Magna Carta Manifesto kitaplarının yazarıdır. Thomas Paine’in kitabının arka kapak tanıtım metinlerini hazırlayan Linebauh aynı zamanda E. P. Thompson’un PM’den çıkan William Morris: Romantic to Revolutionary adlı kitabının yeni baskısının editörüdür.
KLASİK YAYINLARI
Bir Osmanlı-Arap Gazetecinin Anıları, Tercüme: İbrahim Tüfekçi, 25 TL
KÜRD ALİ, Osmanlı’nın son döneminde Suriye’de Cemal Paşa’nın yakınında bulunmuş bir Arap gazeteci. Mesleği gereği siyasî olayları yakından izlemiş, dönemin aydınlarının sergiledikleri Osmanlıcılık, Arap milliyetçiliği, Batıcılık gibi akımlar arasındaki çelişkili tutumları bizzat yaşamış bir tanık.
Harb-i Umumîden önce Fransız hariciye görevlilerinden birinin, çıkartmakta olduğum el-Muktebes gazetesinin, kendi politikalarına uygun yayın yapması durumunda karşılıksız bırakılmayacağını söylemesi üzerine ona şöyle dedim:
“Türklerle aramızda dilden başka bir farkın olmadığını biliyorsunuzdur. Türklerle birlikteliğimiz Osmanlı dönemiyle başlamadı; Türkler bizimle Haçlı ordularına karşı omuz omuza çarpıştılar. Onların ve Kürtlerin sayesinde sizleri Ortaçağ’da topraklarımızdan kovduk. İttihatçılar farklı unsurları dışlayınca Araplar onlara karşı mücadele verdiler. Çünkü Araplar dillerinden ve milliyetlerinden vazgeçmek istemiyorlar. Tarihleriyle övünmekte, medeniyetlerini beğenmektedirler. Bizimle aynı ırk, medeniyet, dil ve dinden olmadığınız halde sizinle birlikte olmamızı nasıl istersiniz?”
Fransız görevli teklifinde ısrar edince ona “Biz ancak Osmanlılarla birlikte oluruz” dedim.
Bir gazeteci olarak Kürd Ali’nin hatıraları yakın tarihin satır aralarını ortaya çıkarırken kurgulanmış tarihin dışında bir perspektif sunuyor.
ÖDY Yayınevi
Mobbing de yaparım kariyer de (Psikolojik Saldırı ve Psikolojik Terörün El Kitabı), Erhan Sarıca, 10 TL
İsmini yeni duyduğumuz ama yıllardır aynı toplumun bireyleri olarak maruz kaldığımız psikolojik
saldırının isminin MOBBİNG olduğunu Erhan Sarıca, bu kitabıyla bizlere ve herkese öğretiyor.
“Hangi meslek grubunda mobbing uygulanmıyor?” sorusunun cevabı neredeyse yok gibi.
Çocukluğumuzda aile içinde farkında olmadan maruz kaldığımız mobbing, okullarda devam ediyor. Okullar bitip iş hayatına girdiğimizde tüm pervasızlığı ile devam ediyor. Üstün asta, astın üste, mevkidaşın mevkidaşına, eşin eşine, arkadaşın arkadaşına uygulayabildiği ve kitabımızın yazarının “insanlık suçu” olarak nitelendirdiği mobbing yaşamımızın bir parçası olmuş durumda. Olmuş olmasına da”bu psikoljik saldırının” diğer deyimle “psikoljik terör uygulayan teröristlerin” işgal ettikleri makamlar ne yazık ki en alt kademeden en üst kademeye doğru sıralanırken, asıl üzüntü veren ise bu makam işgalcilerinin kendilerinden hizmet almak isteyen toplum bireylerine de mobbing uygulamaları.
Bu kitabı okuduktan sonra eminiz sizde şöyle bir çevrenize bakacak ve çevrenizdeki mobbingcilerin varlığını görünce “şimdiye kadar ben bunları nasıl göremedim” diyerek hayıflanacaksınız.”
Kubbealtı Neşriyat
Muhabbet Ateşi, Dursun Gürlek, 18 TL
Aşk ateşi, öyle şiddetli bir ateştir ki, cehennem ateşini bile söndürebilir. Büyük İslâm
mutasavvıflarından İsmâil Hâkkı Bursevî hazretlerinin, Rûhü’l-Mesnevî isimli kitabının birinci cildinde nakledildiğine göre, ateş diyor ki: Yâ Rabbi! Eğer sana itâat etmeseydim, benden daha şiddetli bir nesne ile azap eder miydin? Allah buyurdu ki: Büyük ateşimi senin üzerine musallat ederdim. Nâr (ateş) dedi ki: Benden daha büyük ateş var mı? Yüce Allah, o zaman şöyle buyurdu: Evet var. Bu, velîlerimin kalplerine yerleştirdiğim muhabbet ateşidir.
Muhabbet meclisinizde, muhabbet ateşi eksik olmasın!…
İNSAN YAYINLARI
Özneyi Yeniden Düşünmek : Çağdaş Avrupa Sosyal Düşüncesinin Bir Antolojisi, James D. Faubion, 22 TL
Özne’yi Yeniden Düşünmek, yakın zamanda, sosyal teori alanında en etkili düşünürlerden bazılarının; Foucault, Habermas, Bourdieu, Pizzorno, Macfarlane ve düşünceleri dünya çapında büyük bir etkiye sahip olan diğer düşünürlerin fikirlerini tek çatı altında toplamaktadır. Bu antoloji, her biri daha önceki düşünürler tarafından da işlenen ancak hiçbir zaman açık ve kesin bir dille ifade edilemeyen, çözülemeyen üç çağdaş merkezî konuya değinmektedir. Bunlardan ilk ikisi, toplumda iktidarın ve meşrûiyetin doğası ve var olma tarzlarıyla ilgiliyken; üçüncü ve en temel olanı, benin ya da öznenin doğası ve var olma tarzları hakkındadır. Bu konular, kendi özel çağdaş ilişkilerini -sömürgeciliğin çöküşünden tüp bebeğin doğumuna- kadar bir dizi olaya borçludur. James Faubion’un mukaddimesi, bu etkili olayların ve konuların tarihsel bağlamını ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca bu mukaddime, antolojiye katkıda bulunanların öncülük ettikleri, henüz tam oluşmamış entelektüel bir hareketin ayırt edici özelliğini de işlemektedir. İster modern ya da post-modern olsun, bu hareket Kant’tan beri sosyal düşüncenin ve araştırmanın ontolojik temeline farklı biçimlerde katkıda bulunan dünyayı-oluşturan özne anlayışından ayrılmaktadır. Bunun yerine, bir dünyalar ve özneler çokluğu teşkil eden heterojen güçlerin politetik (çok çeşitli) tanılarına işaret etmektedir.
Phoenix Yayınları
Ölüm Sosyolojisi, Adem Sağır, 415 Sayfa
Tıpkı futbol sadece futbol değildir demek gibi, ölüm de sadece ölüm değildir. Ölüm inançlara göre farklılık göstermekle birlikte zıtlık içeren bir kavram. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir şaşkınlık anıdır belki de. Gidenlerin dönmediğini hesaba kattığımızda çok da bir şey söyleyemiyor insan. Ölüm kültürdür, ölüm toplumdur, herkesin eşit olduğu, doğumdan sonraki tek andır. Bu kitap, ölüme dair her şeyin içine saklandığı bir pandora kutusu… (Hasan Öztürk)
Her şeyin zıttı ile var olduğu bu çatışmalı evrende hiçbir şey masum değildir. Ölüm ise hep kazanan olduğundan daha da kirlidir. Bu kitapla eliniz, daha da kirlenecek…(Mehmet Sait Özmen).
Sosyolojide yeni bir başlangıç için”Ö/üm Sosyolojisi”… (Hamdullah Ay).
Yakını ölen feryat içindeki birine,”ölenle ölünmez”demeyip”ölenle ölünebileceğini” hatta “Ölenden beter”olunabileceğini de bilmektir ölümün sosyolojisini yapabilmek. Hatta yeri geldiğinde, ölenin ardından güleni de anlayabilmektir. Ölümle ilgili her türlü empatiyi kurabilmek için “Ölüm Sosyolojisf’m okumayı bir denemek lazım… (Mehmet AliTiktaş)
Ölümsüz olarak bildiğim tek şey düşüncedir. Düşüncede ölümsüzlüğü yakalamak için “Ölüm Sosyolojisi” geleceğe taşınmış bir yaşam toplamı gibi duruyor… (Mustafa Yıldız),
Açık Denize Yolculuk, Cemalnur Sargut, 9,90 TL
Mutasavvıflar Kehf sûresinin 109. ayetini şöyle yorumlar:
Bütün ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa Allah’ın kelimesi olan insân-ı kâmilin bir tek vasfını bile anlatamaz.”
“Cemalnur Sargut’la Açık Deniz’e Yolculuk” sizi sizden görünerek avlayan bir insân-ı kâmile, Muhammedî hakikat ve ahlâkının yüzyılımızdaki büyük temsilcisi Ken’an Rifâî Hazretleri’nin mana denizine doğru yolculuğa davet ediyor.
2009, 2011 ve 2012 yıllarında Sadık Yalsızuçanlar’ın Cemalnur Sargut ile “Açık Deniz” programındaki konuşmalarından oluşan bu kitapta Ken’an Rifâî’nin manasını devam ettiren Sâmiha Ayverdi’yi, Meşkûre Sargut’u ve sohbet halkasındaki diğer münevverleri de tanıyoruz.Cemalnur Sargut, Açık Deniz’deki bu yolculuğumuzda bize rehberlik ediyor ve bizi Peygamber Efendimiz’den (s.a.s) Kur’ân-ı Kerîm’e, Hz. Mevlana’dan Ehli Beyt’e, Muhyiddin İbn-i Arabî’den Niyâzî-i Mısrî’ye, İslam Araştırmaları Kürsüleri’nden Tasavvuf’a, İnsan-ı Kâmil’den Aşk’a, Şükür’den Miraç’a; uçsuz bucaksız bir denize yolculuğa çıkarıyor.
Şule Yayınları
İnsan Yağmurları, Taşkın Tuna, 15 TL
Her şey bir nokta ile başladı. Kalem noktaları koydu. Noktaların birleşmesinden eğilen, bükülen, kesişen zarif çizgiler, göz alıcı şekiller ortaya çıktı. Bunlar harflerdi. Sayılamayacak kadar çok sayıdaki harflerden kelimeler üretildi. Kelimelerden cümleler, cümlelerden fikirler, özlü sözler oluştu. Bunlar toplandı, toparlandı, sıralandı, sınıflandı ve kitap oldu. İşte bu insandı! Âdem’di! Halifeydi! Şerefliydi! Sonra o ilk noktadan oluşan çizgiler uzadıkça uzadı, çoğaldıkça çoğaldı. Birbiriyle kesişen çizgiler alanları ortaya çıkardı.
Ama iki boyut yetmezdi; çizgiler dikleşti, yükseldi yükseldi ve hacimler oluştu. Lâkin bu hacimlerin içi boştu. Bomboş bir uzay! Hiçlikten oluşan bir mekân! İşte bu mekâna o kitaplar yerleşti! Usulca, özenle! Evren yaratıldı!
İnsan olan kitapla evren olan kitap bitişti, bütünleşti ve sıkıca kenetlendi! İşte şimdi bu kitabı okumak gerekiyordu: Bir kitabullah-ı âzamdır seraser kâinat / Hangi harfi yoklasan mânâsı hep Allah çıkar. Taşkın Tuna, Son çalışması İnsan Yağmurları’nda, insanın İlâhî âlemlerden süflî âleme inişinin hakikatini, evrendeki hayâl perdesine yansıyan titrek ve bulanık gölgelerle açıklıyor. Hayret duygusundan uzaklaşmış günümüz insanını, Tasavvuf düşüncesinin kalpleri ferahlatan, gönülleri aydınlatan esintisinden hareketle, hayranlık vâdisine açılan kapıdan huzurlu bir yola götürüyor.
Koyu Kitap
Kapılar, Ebru Aksakallı, 10 TL
Selamun aleykum. Ben Şeyhmus. Namı diğer Bela Şeyhmus. Aman hanım abla korkacak bir şey yok rahat otur! Eyvallah! Bizde racona ters olmaz. Eskiden kendimizi düzen koyucu olarak addetmiştik. Zenginden alıp fakire vermeyi, kendi kurallarımıza göre hüküm sürmeyi hüner saymıştık. Amma gel gör ki bu düzeni zaten bir kuran vardı. Bizse bu düzenin gerçek kurucusunu bir müddet unutmuştuk. Sanıyorduk ki büyük balık, küçük balığı yutunca haksızlık oluyor. Ya da biri lüks içindeyken, bir diğeri fakirlik çekiyorsa; adalet bunun neresinde lan diyorduk. İşte böyle böyle adaleti yürekten söküp, bilekte arar olduk. Höst korkuya mahal yok! Dedik ya, bela olmak eskidendi, diye! Acaip bir adamdı şu Alim Kasap! Gelişi geç olmuştu ya bizlere dokunuşu tam yerinde olmuştu! Bilekle kazanılan hakların, asıl kazanç yeri olan yüreğe dokunmuştu. Neyse, bizde hikaye çok anlatıp da sıkmak istemeyiz sizi. İsteriz ki seyreyleyin.