Şiirin kalbi dergilerde atıyor

Kitap
Şiirin varlığı yokluğu, niteliği, hayattan kopuk oluşu hep tartışılır. Peki, sosyal medyanın ve günübirlik ilgilerin hayatımızı bütünüyle kapladığı günümüz dünyasında şiir varlığını nasıl sürdürüyor? ...
EMOJİLE

Şiirin varlığı yokluğu, niteliği, hayattan kopuk oluşu hep tartışılır. Peki, sosyal medyanın ve günübirlik ilgilerin hayatımızı bütünüyle kapladığı günümüz dünyasında şiir varlığını nasıl sürdürüyor? Eylül ayının dergilerine bakınca, şiirin, iyi şiirin bütün canlılığıyla yaşadığını ve asıl ‘paylaşılması’ gerekenin, yarına kalacak bu şiirler olduğunu bir kere daha görüyoruz.
 

Edebiyat dergileri, okura şiirimizin genç imzalarla umut verici bir devinim içinde olduğu gerçeğini hissettiriyor. Eylül sayısıyla 1 yaşına basan İtibar dergisi, iyi şiirler yayımlamayı sürdürüyor. İtibar’ın yayın yönetmeninin İbrahim Tenekeci olduğunu hatırlatıp şiirlere geçelim. Dergi ilk sayfasında Furkan Çalışkan’ın şiiri ile okuru selamlıyor: "Bir şeyi unutmuşum hissi ile sana dönüyorum…/Seni unutmam gerektiğini hatırlamıyorum/Gözlerin ve sen, toplam iki kişi…" Çalışkan’ın şiiri şöyle bitiyor: "Yalnızlık (Allah ondan razı olsun), kör noktam/Bu yüzden geldiğini göremedim/Lakin göremediklerime de inanırım/Sana da öyle inandım, ya Rahman, ya Rahim.." Her ay iyi şiirlerini okuduğumuz Ahmet Murat’ın şiiri de "Gözyaşı Allah’ın bir ajanıdır." diye başlıyor. Cevdet Karal’ın "İki dünyada kalpler birdir/Allah her dilde aynı söylenir" dizelerinin de altını çizelim. Cevdet Karal demişken, bu ay üç edebiyat dergisinde de (İtibar, Edebiyat Ortamı ve Karabatak) şairin imzasına rastlıyoruz. Bu ürünler içinde Karabatak’taki şiirinin ses ve söyleyiş olarak bir adım önde olduğunu belirtelim. İtibar’da bu ay biri çeviri 14 şiir yer alıyor.

"Ecmain derdik ya eskiden, iyiydi be hacı!"

Hece dergisi eylül sayısında "Yazamadıkları" kapağıyla çıktı. Selim İleri, Rasim Özdenören, Celal Fedai, Necati Mert gibi isimler ‘yazamadıklarını’ anlatıyor. Dergide, Ali Emre ve Ömer Aksay’ın şiirleri dikkat çekiyor. Yaşadığımız günlere dokunan şiirler; belki de farkındalık bu yüzden. Ali Bulaç’ın başlattığı İslamcılık tartışmalarını hatırlayarak okuyoruz bu şiirleri. Ömer Aksay, ‘biz kimdik?’ sorusunun peşine düşüyor. "Bizi hiç bırakmazdı zeytin, tuz, hurma, su, bir fukaranın eli/… ya şimdi/daha fazla erişim ağı/daha fazla küresel erişim, ölümüne!" diyor. Ali Emre ise ironik bir dille günümüzün şiirini yazıyor, bunu iyi de yapıyor: "Ecmain derdik ya eskiden, iyiydi be hacı, kemiklerimiz kırılırdı kucaklaşırken/Şimdi kimi arasak şu cehennemin dibinde, hep görüşmeye kapalı, hiç ulaşılmıyor/..Geç İslamcılık tartışmaları gibiyiz. Cephede kazansak da kaybediyoruz masada/Cuma günü eylem var hacı. Beyazıt’ta. Arkadaşları topla gel. Biber gazı bedava."

Varlık dergisi, yeni sayısında "Metin Altıok şiiri"ni kapağına taşımış. Mustafa Şerif Onaran, İsmail Mert Başat, Ahmet Telli, Yaşar Güneş, Z.Betül Yazıcı, Metin Altıok ve şiirini yazan imzalar. Varlık’taki şiirlere göz atmadan önce şairlerin yaş ortalamasının diğer dergilere göre hayli yukarılarda olduğunu belirtmek gerek. Tahir Abacı (1951), Hüseyin Peker (1946), Arife Kalender (1954), Abdülkadir Budak (1952) dergide şiirleri yayınlanan usta şairler. Nurduran Duman ve Yavuz Türk ise derginin genç şairleri. Yavuz Türk "nisyan"ın şiirini yazmış. "unuttuğumuzdan bize insan dendi" şiirin son dizesi. Abdülkadir Budak, çağın karmaşasında "bulmacalar çözmekten yorulmuş" bir ruh haliyle söylüyor şiirini "Yorarmış insanı daha çoğunu görmek/her şeyi işitmek zarar kulak ömrüne/her şeyi işittim ben, sessizlik yalın" 80 yaşındaki Varlık’ın sanırım daha çok genç şaire sayfalarını açması gerekiyor.

"Zenciler saat farkıyla önde"

Dördüncü sayıya ulaşan Karabatak, Ali Ural’ın şiiriyle açılıyor. İstanbul’da sıkça karşımıza çıkan "Saat Satan Zenciler"i yazmış Ali Ural. Şiir, "zenciler saat farkıyla önde" diye bitiyor. Cevdet Karal’ın "Cesedi Nereye Gömelim" isimli uzun şiiri bir ağıt gibi. "Bir yüzük bir mezar taşıdır parmakta belki" dizesini not edip şiiri okumaya devam edelim: "hatırla, su birdi/iki liman, birbirine mezar yeri/bir gemi bekliyor uzakta/suya indirmiş tayfalar cesetleri". Dursun Güzel, "gülün kalbine döndükçe sakinleşen dünya"yı yazmış. "gecikmeyen bir merhametti akşam" dizesi de aynı şiirden.

Türk Edebiyatı dergisi şiire altı sayfa ayırmış. Derginin ortasındaki sarı sayfalarda 11 şairin ürünleri yan yana yer alıyor. Yıllardır dergilerde şiirlerini okuduğumuz şairlerle gençler aynı sayfalarda buluşmuş. Mehmet Aycı, "Eksik Taş" şiirinde 8’li hece ölçüsünü ustaca kullanıyor. "Doğrudur çifte bittiğin/gidersin toplanır taşlar/yeni bir oyuncu çıkar/ve oyun yeniden başlar…" Yaşar Beçene, "Vakit Hep Erken" şiirinde Cemal Süreya’nın "her ölüm erken ölümdür" dizesini bir başka söylüyor: "Gelenler hep gider; vakit hep erken".

Mustafa Aydoğan yönetiminde çıkan Edebiyat Ortamı daha çok genç şairlere yer vermiş. 1991 doğumlu Enes Talha Tüfekçi’nin beş şiiri var bu sayıda. Cevdet Karal, Koray Feyiz ve İrfan Çevik derginin diğer şairleri. Dergide Robert Bly ve Melaye Ciziri’den çeviri şiirler yer alıyor. Koray Feyiz’in Kör Jazz şiirinin öne çıkan dizesi "kalbimi nasıl durdursam da seninkine çarpmasa" bize Rilke’nin "Ruhumu nasıl tutsam da seninkine değmese" şah dizesini hatırlatıyor. Dergide ilginç bir ankete yer veriliyor. Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri arasında yapılan (100 kişi) soruşturmaya göre öğrencilerin yüzde 28’i haftada bir, yüzde 17’si ayda bir, yüzde 12’si yılda bir, yüzde 12’si de her gün şiir okuyormuş.

Sincan İstasyonu artık iki aylık

Şair Abdülkadir Budak’ın yayın yönetmenliğinde bu sayıya (61. sayı) kadar aylık olarak yayımlanan Sincan İstasyonu artık iki ayda bir çıkacak. Budak, bu kararını duyururken açıklamasında "dinlenmek için değil, demlenmek için" diyor. Sincan İstasyonu’nun bu sayısında Hayati Baki ve Salih Mercanoğlu şiirleriyle dikkat çeken isimler. Ahmet İnam’ın ‘Şiir Sızısından Şiir Haline’ yazısı da derginin öne çıkan ürünlerinden.

Zaman