Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu Toplantısı kararları açıklandı.
1147 başvuru projesini değerlendiren kurul gerçekleşen toplantı sonucunda; 59 Belgesel Film Yapım projesine toplam 1.994.700 TL, 4 Animasyon Film Yapım projesine toplam 80.000 TL, 30 Kısa Film Yapım projesine toplam 288.000 TL, 26 Senaryo-Diyalog ve Yazım Geliştirme projesine toplam 257.500 TL destek verdi.
15 Film Yapım projesine toplam 5.833.646 TL, 7 İlk Filmini Gerçekleştirecek Yönetmen projesine toplam 1.900.000 TL, olmak üzere sektöre toplamda 141 proje için 10.353.846 TL destek verilmesi kararlaştırıldı.
Reyhanlı’da 51 kişinin bomba yüklü araçların patlatılarak öldürüldüğü Türkiye tarihinin en büyük saldırısıyla ilgili sis perdesi henüz kaldırılamamışken, piyasaya çıkan bir istihbarat romanı saldırının arka planındaki dengelere ilişkin ciddi bilgiler veriyor.
1953’TEKİ GİZLİ PROTOKOL
Ali Çimen’in Timaş Yayınları’ndan çıkan Kırık Heykel isimli romanındaki kurguya göre, olaylar zinciri 1953’te, İngilizlerle birlikte İran’da Başbakan Muhammed Musaddık’ı devirip Pehlevi ailesini tekrar iktidara getirilmesine kadar uzanıyor. Böylelikle Körfez’deki petrol akışının güvenliği, en azından Humeyni gelene kadar devam etti.
Musaddık’ın devrilmesinin ardından Eisenhower ve Churchill, gizlice İsviçre’de buluştu. Bir gün sonra İsrail Başbakanı David Ben Gurion da onlara katıldı. Üç lider, bu gizli zirvede önemli bir karar aldı ve bunu kayda geçirdiler. Buna göre Ortadoğu’daki diktatörlükler düzeni bu haliyle. evet, bu haliyle devam edecekti. Batı’nın ve İsrail’in çıkarları için bu hayati önem taşıyordu.
Bu anlaşma, dönem dönem yeni bilgi ve gelişmelerin ışığında güncellendi. Menzili Orta Asya’dan Fas’a kadar uzatıldı.
Batı, petrol kaynaklarının güvenliği, bol silah alacak bir muhatabın olması ve bu muhatapların aynı zamanda Batı karşıtı İslamcı muhalefeti bastırması için diktatörlükleri destekledi.
Bu denklem İsraillilerin de işine yaradı. Boş tehditler savuran diktatörlerin aslında hiçbir şey yapamayacağını biliyorlardı. Çünkü bu tür adamlar saldırmak için değil, kendi koltuklarını korumak için silahlanıyordu.
Dolayısıyla demokrasi, sanılanın aksine Batı’nın bu bölgedeki hedefi değil, düşmanıydı. Bölgedeki Arap devletleri günün birinde demokrasiye geçerse her biri bir Erdoğan bulup küçük birer Türkiye’ye dönüşebilirdi.
HEYKEL KIRILDI
Üç lider, gizli protokolde dikta rejimiyle yönetilen tüm bu kuşağı, başlarındaki diktatörlerden ilham alarak, ‘heykel’ olarak isimlendirdi. Bu heykelin bir bütün olarak kalması, tüm tarafların çıkarına olacaktı. Mısır’ı kilit ülke olarak kabul ettiler. Mısır, tek adam yönetiminden çıkıp parlamenter demokrasiye geçince ya da o yola girince heykel kırılacak; bu durum diğer bölge ülkelerine yayılınca sallanmaya başlayacak ve. En sonunda demokrasi dalgası Suudi Arabistan’a ulaşınca da… Gümm! Heykel devrilecekti. Üç lider bu felaket senaryosuna Kırık Heykel kod adını verdiler.
Peki ya İran ve Türkiye bu heykelin neresindeydi? Hiçbir yerinde! O günlerde tamamen yanlarında olduğuna inandıkları İran ve Türkiye’yi denklem dışı bırakmışlardı. Ayrıca ikisi de Arap ülkesi değil. Arapların onları lider olarak kabullenmesi neredeyse imkânsızdı. Ancak hesaplar tutmadı. İran’da İslam devrimi oldu, Türkiye’de de eksen kayması yaşandı.
Bu gizli protokole göre Kırık Heykel süreci başladığında, bu üç ülkeden herhangi biri, çıkarlarına ya da bizzat kendilerine tehdit olabileceğine inandıkları bir ülkeye önleyici saldırı yapabilecekti… Üstelik diğerlerinin onayını almaksızın!
Suriye’deki çatışmalar sürerken bu ülkelerden biri (İsrail) ilk kez Kırık Heykel koduyla toplandı… İsrail bu gizli toplantıda ne karar alındı bilinmez ama romandaki kurguya göre önümüzdeki dönemde bir ülkenin başbakanı ile cumhurbaşkanına suikast düzenlenecek.
Gazeteport