Osmanlı’nın sırrı neydi?

Kitap
Devletler de insanlar gibidir. Doğar/ortaya çıkarlar, yaşar/varlıklarını devam ettirirler ve ölür/yıkılırlar. Bir insanın doğup büyümesi gibi meşakkatli bir seyirdir onlarınki de. Bir devletin varlığı...
EMOJİLE

Devletler de insanlar gibidir. Doğar/ortaya çıkarlar, yaşar/varlıklarını devam ettirirler ve ölür/yıkılırlar. Bir insanın doğup büyümesi gibi meşakkatli bir seyirdir onlarınki de. Bir devletin varlığı topyekûn bir toplumun varlığı demek olduğu için, ömür haneleri biraz kabarıktır haliyle ve kitaplar, ansiklopediler doldurur hayat hikâyeleri.

Osman bir insandır; Osmanlı devlet… Bir yanda 68 yıl yaşayan Osman Gazi; diğer yanda yaklaşık 624 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti. Topluma adını vermiş bir insandan milletin yaşattığı yüce unvana doğru dönüşen sancılı sürecin genel bir fotoğrafını sunan Çadırdan Saraya 14-15. Yüzyıl – Osmanlı Devlet Düzeni adlı kitap, Prof. Dr. Necdet Öztürk’ün titiz çalışmalarının bir ürünü olarak Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ışık tutuyor.
 

Gazanın açtığı kapılardan


Eserin giriş bölümünde Osmanlı varlığının temelleri sayılabilecek unsurlara işaret ediliyor. Bunlardan ‘gaza ve cihad’ anlayışı beyliğin sınırlarının genişlemesinde önemli bir sıçrama tahtası olarak değerlendiriliyor. Allah’ın yüce dininin yayılması için gösterilen gayret ve bu gayretin neticesinde ortaya çıkan dünyevi ve uhrevi mükâfatlar, Osmanlı erlerinin yiğitliğinin de gerekçelerini sunuyor. “Ölürsem şehit olurum, kalırsam gazi” ideali de, ordunun motivasyonunun ne denli yüksek olduğunun özeti sayılabilir. Zaten kitapta belirtildiği üzere, devletin ilk sekiz padişahının unvan olarak gaziliği tercih etmeleri kuruluş devrinin bu değerlerle olan bağlarının kuvvetini açığa çıkarıyor.

‘Gaza ve cihad’ gibi Osmanlı’nın ilerlemesine katkısı olan bir diğer unsur olarak da ‘Nizam-ı Âlem’ düşüncesi gösteriliyor. Adalet, hoşgörü, insaf gibi toplumun dirlik ve düzenine hizmet eden değerler hem fikir hem de uygulama olarak devletin içinde kendilerine yer bulabildikleri için kalıcı huzurun tesisi de gerçekleşmiş oluyordu. Osmanlı gibi birçok farklı dilin, dinin ve kültürün birleştiği toplumlarda aksi bir yönetim anlayışının sorunlar doğuracağı ise o çağda keşfedilmiş gibi görünüyor.
Kitabın önemli özelliklerinden biri, başlangıç kısmında çalışmaya dayanak oluşturan belli başlı 15. yüzyıl Osmanlı kaynaklarını tanıtıyor oluşu. Takvimler, yıllıklar, Behcetü’t-Tevârih, Âşık Paşazade Tarihi, Neşrî Tarihi ve Oruç Beğ Tarihi gibi devre ayna tutan belgelere yer veren yazar, olayları aktarırken dipnot göstermede kolaylık sağlaması için belgelerin kısaltmalarını da vermiş.
 

Osmanlı idare modeli


Çalışmasını iki bölümde okuyucuya sunan yazar ilk bölümün başlığını “Saray, Eğitim ve Bilim, Hukuk, Diplomasi, Maliye, Ordu, Tımar Sistemi, Tahrir” olarak belirlemiş. Osmanlı’daki ilk saray inşasının Orhan Gazi dönemine ait olduğunu belirttikten sonra zaman içinde devletin başkentliğini yapan şehirler ve bu şehirlerde inşa edilen saraylara yer veriyor. Yine Osmanlı saray hayatı denilince merak uyandıran ‘harem’ kavramının gerçeklerine de değinen yazar, ardından saray görevlilerini, ayrı başlıklar halinde ve görevlerine ilişkin döneme ait orijinal belgelerden alıntılarla ele alıyor.
Osmanlı’da eğitim denilince akla gelen ilk müesseseler olan medreselerin ilk örneğinin Orhan Gazi döneminde, İznik’te verildiği belirtiliyor. Ayrıca eğitimin Osmanlı’da oldukça önemsendiği ve padişahların eğitim yatırımlarında selefleriyle rekabet içinde olduklarına dikkat çekiliyor. Kitapta dikkati çeken başka bir bölümde, kuruluş devrinde meydana gelen ay ve güneş tutulmaları gibi bazı gök olaylarının gerçekleştiği tarihler, belgelere dayandırılarak veriliyor.
Beyliğin ilk zamanlarında İslam hukukundan anlayan fakihlerin hukuk alanında padişaha yardımcı olmaları ve yeni fethedilen yerlere gönderilen ilk iki memurdan birinin kadı oluşu, Osmanlı’nın adalet olgusuna işin başından sahip çıktığını gösteriyor. Yine ilerleyen sayfalarda nizama uymayan, aykırı halleri görülen kişilere uygulanan cezalara da yer veriliyor. Bunlar içinde en çok tercih edilen türün hapis olması ve idama çok az başvurulması, Osmanlı hoşgörüsünün hukuk alanındaki yansımaları olarak okunabilir.

Devletlerarası ilişkilerde Osmanlı’nın genel itibariyle anlaşma yolunu tercih ettiği göze çarpıyor. Bu amaçla dışarıya elçiler gönderip gelenleri kabul eden ve meselelerde yemin usulüyle dost ve düşmanla arasındaki ahde önem veren bir anlayış benimseniyor. İlk dönem Osmanlı ordusunu oluşturan Gaziler ve Alperenlerin bu dönemde gerçekleştirilen fetihlerde başı çektiğini, sonraki zamanlarda ise bu zincire Akıncılar, Azaplar, Solaklar, Baltacılar, Sipahiler ve Yeniçeriler gibi güçlü halkaların eklendiğini öğreniyoruz.

İnsan merkezli toplum anlayışı
“Esir Ticareti, Zanaatlar, Bayındırlık Hizmetleri, Madenler” başlığını taşıyan ikinci bölüm ise esir ve köle kavramlarının Osmanlı’daki insanî boyutlarına göndermelerle açılıyor. İslam’da adaletli olmak şartıyla köleliğin yasaklanmadığını, Osmanlı’da esir alınan kişilerin hayatlarına bu şekilde devam etmek zorunda olmadıklarını belirten yazar; toplumda sınıf ayrımının bulunmadığına örnek olarak da devşirme sisteminin işleyişini gösteriyor. Osmanlı’daki esnaf örgütlenmelerinin başında gelen Ahi teşkilatı ile toplumun taleplerine cevap veren belli başlı meslek birimlerini de ilginç anekdotlarla okuyucuya sunuyor. Sosyal devlet anlayışının tezahürü olarak memleketin dört bir yanında inşa ettirilen cami, mescit, imaret, hastane, hamam ve köprüler gibi bayındırlık faaliyetleri ile dönemin değerli madenlerinin tedarik sıkıntıları da yazarın kitapta yer verdiği bölümlerden.
Beylik dönemi çadır yaşantısından, ihtişamı bugünlere uzanan göz alıcı saraylara geçişin söz konusu olduğu 14. ve 15. yüzyıllardaki Osmanlı dönüşümünü askeri, ekonomik, kültürel ve sosyal birçok açıdan ele alan eser, bunu yaparken dönemin tarih metinlerinden de destek alarak elini kuvvetlendiriyor. Bu ayrıcalıklı metinlerde verilen detayların başlıklarla olan uyumu bir yana, kullandığı dil ve kavramlar bakımından da dönemini yansıtıyor oluşu kitabın özgün yönünü oluşturuyor. Osmanlı denen muazzam yapının ortaya çıkış serüvenini geniş bir perspektif ve devrin tanıklığında incelemek isteyenlerin kaçırmaması gereken kaynak bir eser.

ALPER SARI
Zaman Kitap