Okuyacaksın ama kendini unutmayacaksın!

Kitap
Sadık yoldaşlarımız, yolumuzu aydınlatan kandillerdir kitaplar. Kimi zaman bir kitabın peşine düşer, günlerce arar dururuz. Susuzluktan dudakları çatlayan birisi sudan başka nasıl bir şey düşünmezse, ...
EMOJİLE

Sadık yoldaşlarımız, yolumuzu aydınlatan kandillerdir kitaplar. Kimi zaman bir kitabın peşine düşer, günlerce arar dururuz. Susuzluktan dudakları çatlayan birisi sudan başka nasıl bir şey düşünmezse, kitaba hasret çeken birisi de beklediği kitaba kavuşunca büyük bir vuslat yaşar ve kalbi huzurla dolar. Kütüphaneyi bir kitap bulmak amacıyla terk eden nice kitap sevdalıları vardır.

İbn Arabî, ‘Kitap, ordunun dizilişi anlamındaki ketibetü’l-ceyş’ten türetilmiş bir kelimelidir.’ der. İnsan hayatını anlamlı kılan harflerin, kelimelerin bir araya gelerek oluştuğu kitap, disiplinli bir ordu gibi, kitabın sahifelerinde yerlerini alır; her harf, her kelime kendi anlam katmanı içinde vazifesini deruhte eder. Gelmiş geçmiş tüm kitaplar, insanın serüvenini ortaya koyan ‘büyük bir ordu’nun dizilişi gibi insanlığın hayatında bir şekilde iz bırakmıştır. Alberto Manguel Okumanın Tarihi‘nde bu hususa dikkat çekerek şunları söylemektedir: ‘Bizler ne olduğumuzu ve nerede olduğumuzu görebilmek için sürekli kendimizi ve çevremizi okuyoruz. Anlamak ya da anlamaya başlamak için çevremizi okuyoruz. Anlamak ya da anlamaya başlamak için okuyoruz. Okumadan yapamıyoruz. Okumak, neredeyse nefes almak kadar temel bir işlevimiz.’ Sh. 20.

Vicdanın sesi Sokrates’le dinlenir

Okumak hayatımızın tüm aşamalarında olduğuna göre, kitaba bigâne kalmamız düşünülemez. İster sahifelerde gezdirelim gözlerimizi, ister kâinatın esrarlı yapıları üzerinde tefekküre dalalım büyük bir okuma eylemi içinde olduğumuz bir vakıa. Tarih, felsefe, antropoloji, şiir, tiyatro, mantık, hukuk, edebiyat, sosyoloji, psikoloji, tıp, güzel sanatlar, seyahat vd. pek çok disiplin okuma serüvenimizin ayrılmaz parçalarını oluştururlar. Eğer haksızlıklar karşısında insanın vicdanının sesine kulak verilecek ve bir savunma yapılacaksa Sokrates’in Savunması görmezden gelebilir mi? İnsanın inişli çıkışlı serüveninde bilgi ve hikmet denizinde yıkanmak istiyorsa birisi Fütûhât-ı Mekkiyye‘yi nasıl göz ardı edebilir? Yaşama sevinci, aşkın yüceliği, derin bilgelik mevzularında asırlardır insanların azığı olan Mesnevi‘ye kim kayıtsız kalabilir? Saf tefekkür, sade anlatım, az söze çok manalar sığdıran Yunus‘un şiirleri olmasa şiir zevkimizi nasıl doyurabiliriz?

Evet, kitaplar bizim sadık yoldaşlarımızdır, yolumuzu aydınlatan kandillerdir onlar. Kimi zaman bir kitabın peşine düşer, günlerce arar dururuz. Uzak yakın demeden yolunu gözler, nazenin bir sevgilinin gelmesini bekler gibi hasretini çekeriz. Dünyayı verseler onun gelişi kadar memnun ve mesrur olmayız. Onu bekliyoruz, çünkü hasretimiz onadır. Susuzluktan dudakları çatlayan birisi sudan başka nasıl bir şey düşünmezse, kitaba hasret çeken birisi de beklediği kitaba kavuşunca büyük bir vuslat yaşar ve kalbi huzurla dolar. Abdulkadir es-Sufi’nin muhteşem kitabı Gariplerin Kitabı‘ndaki kütüphaneci gibi ‘kütüphaneyi bir kitap bulmak amacıyla terk ediyorum’ diye arayışa giren nice kitap sevdalıları vardır. Bazen bir kitap bize dünyanın kapılarını açar; kalbimizden yakalar ve bize mutluluk yollarını gösterir. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat adlı romanına ‘bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti’ sözüyle başlaması, usta bir romancı olarak kitapla kurduğu derin bağı gösteren güçlü bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür ifadeler kitap içinde kitap arayışımızı dile getiren zihin ve kalp dünyamızda derin izler bırakan ifadelerdir.

Oku ama kendini unutma!

Şüphesiz biz Müslümanların temel kitabı Kur’an-ı Kerim‘dir. Onu beşer marifetiyle yazılmış hiçbir kitapla mukayese edemez, böyle bir yaklaşıma cesaret dahi edemeyiz. O tüm kitaplar için bir melce, bir kaynak teşkil eder. Bu yüzden ona kitapların anası unvanını bizzat Rabbimiz vermiştir. Rad suresi ve Zuhruf suresinde bu husus dile getirilmiştir. Müslümanlar olarak kitaba temizlenmiş olarak (akıl ve kalp bütünlüğü içinde) yaklaşır, ondan öğrendiklerimizi salt teorik bilgiler olarak değil de, yakîn bir iman ile salih amele dönüştürürüz. Ona müheyya âşıklar olarak bir hayat felsefesi idrak ve şuuru içerisinde hareket ederiz. Kitabımızı idrak mahallerimize yerleştirerek ona bigâne kalmaz, hayatın canlı şahidi kılarız. Zira Kerim Kitabımız bize daima doğru yolu gösterir ve bizi nefsimizin ve ins ve cinlerin zararlarından korur. O bize ‘kitabı okuyup kendimizi unutmamamız’ (Bakara; 44) gerektiğini bildirir.

Kitabın ana mesajı şu: okuyacaksın ama kendini unutmayacaksın! Bu sadece kutsal kitaplar için geçerli bir ilke değil, hangi alanda yazılmış olursa olun yazarın yazdığı kitapta kendini unutmaması, söylediklerinin arkasında durması gerektiğini ortaya koyar. Aksi halde kitabın kendisine getireceği ün beklentisiyle yazan yazarın toplumun vicdanında karşılık bulacağını söylemek zor… Her kitap yazarının eseri bu titizlikle yazılsaydı, bidayetinden beri yeryüzü kitaplar mezarlığına dönüşmüş olmazdı. Yaşayan kitap, mesajı kıyamete kadar bâaki olan kitaplardır. Elias Canetti Körleşme adlı romanında ‘mutsuz kitapların fidyesini vermek’ten bahseder. Mutsuz kitap, kapağı açılmayan, okunmayan, çürümeye terkedilen kitaptır. İşleyen demir paslanmaz misali, okunan kitap da mutsuz olmaz. Okuyucusuyla kurduğu derin bağ onu canlı tutar ve bilginin sağaltıcı ikliminde dipdiri durur. Kitaplıklarımızda her daim canlı duran, okuna okuna sahifeleri aşınan kitaplarımız vardır. Bazen bir lügattir o, bazen bir deneme. Bazen şiirdir, bazen roman. Hafızası güçlü bir seyyahın yazdığı seyahatname nasıl bizi coğrafi keşiflere, derin tefekküre, ibretli hikâyelere götürüyorsa, muhakkik âlimlerin eserleri de yaşaman anlamı üzerinde düşünmemize, kulluk bilincini derinleştirmemize yardım ediyorlar.

Kitabın hükmü, insanı kendine bağlayan otoritesiyle ortaya çıkar. Kapağı, yaprakları, önsözü ve sonsözü ile vücuda gelmiş bir kitabın okur nezdinde bir otoritesi yoksa orada kitap yoktur! Kitap olmayan yerde de bilgi, tefekkür, neşe ve huzur yok demektir. Kitapların şehla şehla zihin ve kalp dünyamıza aktığı güzel dostluklar içre olmak, kitap dostlarının en huzurlu olduğu vakitlerdir.

Vedat Aydın
Yeni Şafak