Ocak ayı dergilerine bir göz atın…

Kitap
Dergiler bu ay da zengin içerikleriyle okuyucularının karşına çıkmak için raflardaki yerlerini aldı… Umran Dergisi Ocak sayısında Kürt sorununu ele alıyor Türklerle Kürtlerin esas ortak bağının ...
EMOJİLE

Dergiler bu ay da zengin içerikleriyle okuyucularının karşına çıkmak için raflardaki yerlerini aldı…

Umran Dergisi Ocak sayısında Kürt sorununu ele alıyor

Türklerle Kürtlerin esas ortak bağının Müslümanlık olduğu, T.C.’nin kuruluş felsefesi Kemalizmin Kürt halkına yaşattığı zulümler ve mahrumiyetler zincirlerinin kırılması gerektiği, bunun için de mutlaka silahların bırakılarak karşılıklı konuşmanın zorunlu olduğuna dikkat çekiliyor. Konuşma dili olarak da bu topraklarda yaşayan bütün halkların ortak kimliği olan İslâm’ın kardeşliğinin temel alınması ve parçalayıcı-çatıştırıcı özelliğe sahip hiçbir etnisiteye/milliyetçiliğe (jöntürkçülüğe/jönkürtçülüğe) meydan verilmemesi gerektiği üzerinde duruluyor.

Umran okuyucularına Ocak sayısında şöyle sesleniyor:

Otuz küsur yıldır silahlı mücadele yürüten PKK’nın silah bırakmasına dönük görüşmelerin
tekrar gündeme geldiği bir vasatta, Türkiye’de yaşayan insanları bir arada tutan şeyin ne olduğu hususu daha açık bir biçimde tartışılmaya başlandı. Bu konuda en anlamlı cevabın İslâm, dolayısıyla Müslümanlık olduğunu kabul etmek istemeyen liberal çevreler bu konunun/ hakikatin dile getirilmesinden büyük rahatsızlık duymaktadırlar. İslâm’ın hatırlanması sürecinde gündeme gelen kardeşlik kavramı aynı şekilde BDP çevrelerince de kötülenmekte, bu kavramın içerimlerine dudak bükülmekte, hatta aşağılanmaktadır. Bunlar, “Diyanet” başta olmak üzere Müslümanların, Kürt haklarına karşı bir kandırma politikası güttüklerini savunuyorlar. Bugün tarihsel ve sosyolojik olarak Türklerle Kürtlerin en ortak bağı Müslümanlıktır. Osmanlı döneminde ve hatta yakın zamana gelinceye kadar da bu böyle idi. Her iki etnisitenin ortak hafızasında İslâmi değerler bulunurlar. Dolayısıyla çatışmayı durduracak ortak dili buradan üretmek gerekir ve yegane imkan da bu görünmektedir. Bütün dünyaya dikkatli bir nazarla bakıldığında da görülecektir ki İslâm, sınırları unutarak düşündüğümüzde, geniş Müslüman coğrafyanın yegâne hakikati olduğunu her geçen gün daha güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kemalizm, Sosyalizm, Liberalizm, Zerdüştlük, Muhafazakârlık, Kavmiyetçilik, Laiklik yaşadığımız ülkede böyle bir güce sahip mi? Türkiye Cumhuriyeti resmi düzlemde bütün kurumlarıyla bir ulus devlettir. Bu tartışma götürmez ölçüde açıktır. Fakat popülasyonu dolayısıyla, içinde yaşayan halkları dolayısıyla ulus devleti aşar. T.C.’nin resmî ideolojisinin Türkiye’deki halkları “etnisize” ettiği açıktır. Türkiye uzun bir zamandır ikinci bir etnisizasyon dalgası yaşıyor: Kürt Milliyetçiliği hareketi bunun en önemli dışavurumu.  Bu hareket bir yönüyle itiraz ettiği Türk Milliyetçiliği’nin jönlüğünü miras almıştır. Öyle ki sevinçler bile “politik” gösteriye, “etnikleştirme” seremonilerine, “uluslaşma” pratiklerine dönüştürülmektedir. İttihat ve Terakki’nin “Türkçülük” ideolojisinin Osmanlı’nın parçasını oluşturan pek çok halkı “etnisize” ettiği doğrudur; günümüzde bir başka cihetten yaşanan etnikleşme halinden çıkış için önerilen yaklaşımlar içerisinde önemli ve kurucu bir yeri olan Müslümanlık, dolayısıyla İslâmcılık bu mesele özelinde vurgu yaptığı kardeşlik vurgusundan dolayı sıklıkla eleştiriye tabii tutuluyor. Oysa bu siyasete yön veren temel düstur sadece belli siyasal yapıların çekinik olarak dile getirdiklerinin çok ötesinde ve onlardan çok daha anlamlıdır. Siyasal partiler kendilerini önemli görebilirler ama ortak tasavvuru biçimlendiren önemli kavramlardan kardeşlik her şeyden çok daha önemlidir, önceliklidir.

Zulümlerle hesaplaşmayı deneyenler, bu gibi konularda velev ki siyasal iktidarı aşan boyutlar olduğunu düşünseler de “refleksif” olmalıdır. Refleksif olmak, düşüncenin dünyayı ve insanı anlarken kullandığı yöntemi, yaklaşımı veya bakış açısını kendisine çevirmesidir. Dolayısıyla yeni Türkiye’nin oluşumu sürecinde Türkiye Cumhuriyeti ve onun politik elitleri, memleketin ve insanlarının selâmeti için, ortaya çıkan de facto hadiseleri de çözme kararlılığını göstermelidirler. Siyasilerin bütün bunları değerlendirip, şu tarihsel ortamda sorumluluk hissederek, farklı siyasi ve toplumsal kesimleri sorunu çözmeye dahil ederek ve siyasetin imkanlarından yararlanarak risk alacak yaratıcı çözümler bulması şarttır.

Şiddet, savaş, öldürme, birilerinin işine yaradığı ve varlık sebepleri olduğu müddetçe bitmez.
Çözüm, konuşmaktadır, silahların susmasındadır. Ancak konuşanların ortak bir dili, ortak
bir inancı, ortak idealleri bulunmalıdır. Bu dil, bu inanç, bu idealler Zerdüştlük, Sosyalizm
veya Kemalizm’de var mıdır? Hayır, bu insanların ortak dili, ortak inancı, ortak idealleri İslâm
kardeşliğindedir; mayası bundan başkasında değildir. Kültürel, dini, siyasi arka planları dikkate alınarak Kürt meselesi ancak çözülebilecektir.

İletişim: www.umrandergisi.com

MUHABBET DOLU BİR DERGİ: İLİM VE İRFAN 

İrfan dünyamıza yeni bir nefes getiren İlim ve İrfan dergisi Ocak sayısında dosya konusu olarak muhabbeti merkeze alıp Allah ve Peygamber sevgisini işleyerek gönülleri kuşatmaya devam ediyor.
Tasavvufla bütünleşen gönül ve irfan dünyamızın temel kavramlarını özellikle muhabbet boyutuyla yeniden gündemimize taşıyan dergi, aynı zamanda adında taşıdığı iki kavramı, ilim ve irfan çizgisini kendine eksen olarak belirliyor.

Mehmet Çetin, çetin bir konuyu ele alıyor ve vefanın yaratışımızın şükrü olduğunu vurguluyor. “Vefadan türetilmiş en manidar kelimedir ‘vefat’. Verilmiş bir sözü yerine getirmektir vefat; heyhat biz yerine getiremesek de bir gün tahsil edilecek bir borç bu. Yaşlılarımız ne güzel diyorlar: “Allah’a bir can borcum var!” Gönül borcudur vefa; güven duygusunun defalarca sınanmasıdır. Vefa, arkanda bıraktığını, senden bir iz taşıyanı yabana atmamandır. Vefa, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır.” diyor.

Allah’ı niçin sevmeliyiz?
Muhabbet dosyası kapsamında dergide Mazhar Salih, Doç. Dr. Selahattin Yıldırım, İsmail Acarkan, Doç. Dr. Süleyman Derin gibi kıymetli kalemler yazılarıyla yer alıyorlar. İsmail Acarkan, sevginin İlahî boyutunu işleği yazısında: “Kamil insan Hak ile Hak olanı sever. O, her şeydeki “İlahî veche”yi görür ve sever. Kamil insan Allah namına mahlûkattaki İlahî vecheye teveccüh ve muhabbet eder. Bu İlahî aşktır.” diyor. “Gazzali’ye göre sevginin genel olarak dört sebebi vardır, bunlar; hayatta kalmamıza yardım edenler, bize iyilikte bulunanlar, iyiliği bize ulaşmasa da genel olarak ihsan sahipleri, son olarak da bize benzeyenlerin sevilmesidir.” düşüncesini, “Allah’ı Niçin Sevmeliyiz?” başlıklı yazısında Süleyman Derin açıklayarak cevap veriyor.

Evliyaya muhabbet, Allah’a muhabbettir
Derginin orta sayfasında İrfan Kaynağı köşesinde düzenli olarak sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi Hazretleri, “Evliya Muhabbet Allah’a Muhabbettir” başlıklı yazısında, muhabbetin veliler üzerinden etkisini ve Allah’a ulaştırmasını işliyor. “Muhabbetle yapılan her amel zor olsa da kolaylaşır, muhabbetsiz iş ise kolay olsa da zorlaşır.” diyerek bütün amellerimizdeki ve dinimizi yaşama hassasiyetimizdeki sevgi boyutunu gönüllerimize nakşediyor.

İbn Arabî’yi, Bilal-i Habeşi’yi, Halid-i Bağdadî’yi gördünüz mü?
Dergide düzenli olarak İslam şehirlerini yazan Adem Dönmez’in yazıları bir kitap birikimine doğru gidiyor. Dönmez , bu sayıda daha önceden gezdiği Şam’ı İslam tarihi ve kültürü içinde ele alıyor. Şam’a şu sıralarda gidilemese de bu yazı, Şam’ın bütün manevi hatırlarına bizleri götürüyor: “Şam, mutlaka görülmesi gereken önemli bir İslam şehri, Osmanlı’nın mimari ve kültürel izlerini taşıyan, İslam tarihinin önemli şahsiyetlerini misafir eden muazzam güzellikte bir şehirdir. Nereden gelirseniz gelin Şam’daki ilk durağınız Emevi Camii olacaktır. Şam Kalesi’nin hemen yanıbaşında, şehrin merkezinde yükselen Emevi Camii, yeryüzündeki en büyük camilerden birisidir. Güzelliği, ihtişamı, sanatsal ve tarihî değeriyle eşi ve benzeri bulunmayan Emevi Camii’dir burası.”

Kadın ve ailemiz
Dergide bu ay, en dikkat çeken bölümlerin başında yenilenen Ailemiz sayfaları geliyor. Özellikle hanımlar ve çocuklar için bilgiyi, eğlenceyi, görgüyü ve kültürü bir harmandan sunan sayfalar, dergi içinde özel ve ayrı bir konumda duruyor. Bu sayfalarda Saadettin Acar Hz. Hatice annemizi anlatırken, Deniz Çiftçi “Hanımlar Mübarektir” diyor.

Derginin bu sayısında ayrıca, Cüneyt Gökçe yeni yıl muhasebesini, M. Nesim Doru Melayé Cizirî’yi, Mona İslam kanaati anlatırken Ahmet Birler Kırkambar köşesinde tadımlık bilgileri dikkatlere sunuyor.

İletişim: http://www.ilimveirfan.com.tr/

DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ 49. SAYISINDA “ÇAMLICA’DAN İSTANBUL’A BAKIYOR”

Dil ve Edebiyat dergisinin 49’uncu, 2013 yılı Ocak sayısı raflardaki yerini aldı. Dil ve Edebiyat dergisi bu sayısında da yine dikkat çekici, tartışma oluşturacak bir konuyu kapağına taşıyor: Çamlıca’dan İstanbul’a Bakmak.

Dil ve Edebiyat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak, kapak manşetine de taşınan Çamlıca’dan İstanbul’a Bakmak başlıklı yazısında “Çamlıca’ya Cami” etiketiyle basında yer alan tartışmayı sanat ve estetik algıları açısından ele alıyor:

“Modern çağ, aydınıyla, okumuş adamıyla, düşünürleriyle bir ‘ihanet’i yaşıyor. Yaşanan bu ihanete yakıştırılan savunma ise ‘insan bunalıyor’ tezi… Bu tez, seküler/dünyevi ideolojileri merkeze alarak yapılan entelektüel inşadan kaynaklanır.” şeklinde yazısına başlayan İlbak, Van Gogh ve Nietzsche gibi sanatçı/ aydınların yaşadıkları bunalımlı hâli sanatlarına, düşüncelerine yansıtmakla kalmayıp bir bunalımı inşa ettiklerini belirterek, “aydın denen insan türünün ‘hayatın gerçekliği’” konusunda düştüğü entelektüel yanılgılara dikkat çekiyor.

Bu girişi Türkiye’deki bazı aydın profillerini eleştirmek için kullanan Üzeyir İlbak, “oryantalist etkilerle sekülerleşen ‘Müslüman burjuvazi ve Müslüman aydın’ın kitch bir sanat ve estetik algısıyla mensubu olduğu dünyaya ait değerlerin tamamına muhalif bir duruş” sergilediğini de vurguluyor.

“Çamlıca’ya Cami” tartışmalarını çağın sanat algısı bağlamında değerlendiren İlbak, yazısında şöyle diyor: “Her çağ kendi üslubuyla sanatını inşa eder. Her çağın sanatı, üretildiği dönemde yaşayan insanların ufku ve estetik kavrayışlarıyla sınırlıdır. Ancak son yüzyıl ‘insanın’ sanattan dışlandığı, sanatın sınırlı bir azınlığın beğenisine terk edildiği ve o azınlığın kendi değerlerini çoğunluğa dayattığı bir dönemi yaşıyoruz. Kitleleri, inanç guruplarını karşısına alan yeni sanat; her dem sanatı kendi insanına yabancılaştırmaktadır.”

Üzeyir İlbak düşüncelerini, gelecekte gençlere yapacağı bir konuşma tasarımı ile belirginleştiriyor.  Çamlıca’ya “cami merkezli bir kültür ve sanat külliyesi inşa etme fikrini ortaya atan dönemin başbakanına kendilerini ‘entelektüel’ olarak tanımlayan bir grup okur-yazar”ın şiddetle muhalefetini sorgulayanları “Onlar iktidarı ve buraya cami inşa edilmesi gerektiğini savunan her kesimi sanatı anlamamakla suçlayarak; tabiatı kutsadılar.” şeklinde eleştiriyor İlbak.

İlbak eleştirisini bir adım daha ileri götürerek “Toplum sanattan anlayan azınlık ve sanattan anlamayan çoğunluk olarak ikiye ayrıldı. Halkın taleplerini sanatsal ve estetik bulmayanlara destek verenler arasında kimi Müslüman arkadaşlar da vardı.” diyor ve bazı dindar yazarları da medyada yer alan yazılarının başlıklarını vererek eleştiriyor.

Yine, Çamlıca tepesinin “yeryüzünün ucube eserlerinden Eyfel Kulesi’nin çirkinlikte benzeri olmayan demir yığınlarıyla dolu” görüntüsünün Çamlıca’ya camii yapılmasına karşı çıkanlarca “estetik” bulunmasının yarattığı çelişkiye dikkat çekiyor: “Çünkü onları eleştirselerdi, içeriksiz ‘karşı çıkma argümanları’nı halka ulaştıramayacaklardı. Onlar kentin her noktasından yükselen büyük bina ve iş kulelerini de görmüyorlardı. Ön kabul, gerçek dışı ve sahte gerekçelerle kurguladıkları düşüncelerini duyurmak için bu büyük inşaat sahiplerinin medyasına muhtaçtılar. Hiç kimse bu siluet ve doğa sevdalılarına ‘Mecidiyeköy, Maslak, Zeytinburnu ve Şişli’de yapılan gökdelenler İstanbul’dan görünmüyor mu?’ diye sormadı.”
Üzeyir İlbak yazısını “Gerçek entelektüel, içinde yaşadığı toplumun vicdanıdır. O, toplumun refahı, kültür ve medeniyeti, ahlakı ve erdemi için çaba sarf eder.” diyerek sonlandırıyor.

Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan diğer yazılar şöyle:

Hüseyin Yorulmaz’la “Bir Neslin Ağabeyi ERDEM BAYAZIT” kitabı üzerine söyleşi;
İlhan Berk Bir Türk Şairi Midir? / Zafer Acar; Düşler Satıcısı (hikâye)/ Zehra Özgür;
Modernleşme ve Medeniyet Arayışlarının Neresindeyiz?/ Recep SEYHAN
Mustafa Oğuz’la Şairin Beş Vakti/ Âdem Turan
Üsküdar/ Rıza Kurtuluş

İletişim: http://www.tded.org.tr/

YEDİKITA: SÖMÜRGECİLİĞİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Sömürgecilik üzerine yapılmış önemli bir röportaj; Prof Dr. Azmi Özcan sömürgeciliğin dününü bugününü Yedikıta dergisine anlattı.

Yedikıta dergisi, Ocak sayısında sömürgeciliğin dünü ve bugününü anlatan önemli bir röportaja yer vererek kapak konusu yaptı.

Yedikıta tarih ve kültür dergisi Ocak sayısında, dünyada sömürgeciliğin ilk devirlerinden, günümüze kadar gelen değişme yer vererek; üretim köleliğinden tüketim köleliğine geçiş sürecini gözler önüne serdi.

Sömürgecilik ve Ortadoğu üzerine araştırmalarıyla tanınan Bilecik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan ile yapılan ve bir solukta okuyacağınız bu röportaj modern sömürü sisteminin; Batılı dinamiklerle tasarlanan hayat tarzı ve kültür anlayışının zihinlerde ve gönüllerde nasıl bir tahribat yaptığının şifrelerini veriyor. “Sömürgecilik ve Ortadoğu Beyaz Adam Geldiğinde” bağlığı ile kapak konusu yapılan röportajda ayrıca modern sömürgecilik düzeninden nasıl kurtulabileceğimizin reçetesi verilirken, Türkiye’ye ve bu ülkedeki dinamiklere bağlı yaşayanlara düşen görevler de anlatılıyor.
Prof Dr. Azmi Özcan, günümüzde Ortadoğu’da yaşanan sömürgecilik faaliyetlerine de temas ettiği röportajında şöyle diyor:

“Ortadoğu söz konusu olduğu zaman havada bir kuş dahi uçsa acaba bu kuş neden uçtu sorusunu sorarken müracaat edeceğimiz üç temel nokta var. Birincisi; ‘Acaba bu kuşun uçmasının dinlerle ilgisi var mı?’ Çünkü dünya üzerinde hâkimiyet mücadelesi veren bütün dinler Ortadoğu’dan neşet etmiştir. Sayıca kalabalık olan Budizm ve Hinduizm de vardır. Ama mahallî olan bu dinlerin böyle bir iddiası yoktur. Ama Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet söz konusu olunca dünyaya ait iddialar vardır ve üçü de buradan neşet etmiştir.

“Her üçünün de yüz binlerce, milyonlarca müntesibi vardır. Dolayısıyla yeryüzünde bunlar kaldığı sürece bütün dünyayı ihtiva eden iddialar taşımaya devam edeceklerdir. İkincisi; ‘Acaba bunun enerjinin bulunmasıyla, enerjiyle bir ilgisi var mı?’. Çünkü yeryüzündeki enerji kaynaklarının, hem de kıymetli ve çıkarma maliyeti az olan enerji kaynaklarının büyük bir kısmı yine Ortadoğu’da bulunuyor. Üçüncüsü de; ‘Stratejiyle ilgisi var mı?’ Çünkü dünyanın en stratejik bölgelerinden biridir Ortadoğu ve tarih boyunca bu coğrafyaya hâkim olan, bütün dünyaya kendi döneminde hâkim olmuştur.
Meselâ; eski Roma’dan itibaren Sasaniler, Büyük İskender, Selçuklular, Bizans, Osmanlı, sonra İngiltere, sonra Amerika… Her kim ki Ortadoğu’ya hâkim oluyor, dünyaya hâkim oluyor. Bu devletlerden bazıları güçlerini besleyecek düşünce sistemleri geliştiremedikleri için buralarda kısa süreli izler bırakıyorlar. Ama Selçuklular ve Osmanlılar gibi bazıları bölgenin dokularına nüfuz ederek asırlar boyunca yaşamaya devam etmişler, ediyorlar. Bu çerçevede sömürgecilerin yaptığı bir tespit var. Mademki Ortadoğu’da birliği tesis eden, Ortadoğu’yu bir şekilde birleştiren güçler dünyaya hâkim oluyor, eğer biz bunu yapamıyorsak bizden başkasının da bunu yapmasına izin vermeyeceğiz. Bu şekilde bir dünya düzenini tesis etmemiz, gerçekleştirmemiz lazım. Aşağı yukarı 100 yıldır o coğrafyada olup bitenler böyle; mademki bize yaramıyor, bizden başkasına da yaramasın.”

Yedikıta dergisinde ayrıca, İttihat ve Terakki tarafından gerçekleştirilen ve Balkanları kaybetmemizi hızlandıran Bab-ı Ali Baskını’nın 100. Yıl dönümü nedeniyle önemli bir makale yayınladı. Tarihçi Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleme aldığı  “Bab-ı Ali Baskını’nın Perde Arkası” başlıklı makalede Osmanlı’nın gafil devlet adamlarıyla nasıl bir oyuna getirildiği, devlete ve millete yapılan ihanetin önemli ayrıntılarına yer veriliyor.

Dergide yer alan dikkat çekici yazılar arasında, kütüphanecilik faaliyetlerimize ışık tutacak olan sıra dışı bir kütüphanenin ele alındığı yazı “Paris’te Bir Şark Kütüphanesi BULAC”, Sultan Abdülaziz’in yaptırdığı ancak yıkıldığı için günümüze ulaşmayan caminin hikâyesi “Kafkaslarda Yitik Bir Sultan Camii”, Osmanlı medrese hayatına ışık tutan yazı “Ahmet Cevdet Paşa’nın Medrese Hatıraları” ve bugün okuduğumuz tarihin nasıl oluştuğunu anlamamızı sağlayan makale “Osmanlı Devleti’nin İlk Tarih Yazıcıları” başlığıyla yer alıyor.

Yedikıta dergisi bu sayısı ile birlikte 2013 masa takvimini okurlarına hediye ediyor.

İletişim: www.yedikita.com.tr
EBEDİ GENÇLİĞİ KAZANACAĞIZ BAŞKA YOL YOK

Ebedi Gençlik Dergisi sloganıyla yola çıkan Genç Dergisi, 76. Sayısını yayınladığı ocak ayında “Bizi evlendirin” kapağıyla okuyucularını karşılıyor. Bu sayıda Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ile gerçekleştirilen ‘Önce eş, sonra iş ve aş’, Sema Maraşlı ile gerçekleştirilen ‘Evlenen zenginleşir’ ve Cemil Tokpınar ile gerçekleştirilen ‘Allah namına olmayan aşk caiz değildir’ başlıklı röportajları okuyabilirsiniz. Tabi bunlar sadece birkaçı… İşte Genç Dergisi okuyucularına söyle sesleniyor:

Yunus Emre ve Murat üniversiteli iki kardeşimiz. Kampüslerinde kendimiz, arkadaşlarımız ve derdimiz için ne yapabilirim sorusunun peşine düşmüşler. Yapacakları faaliyetler için önce bir çatımız olsun diyerek bir kulüp kurmaya karar vermişler. Aralarında yaptıkları istişare sonucu kulüplerinin adını “Ebedi Gençlik” olarak belirlemişler. Buna karar vermişler ama alacakları tepkiyi az çok tahmin ediyorlarmış. Nitekim danışmanları bu ismin çağrışımının sıkıntı çıkarabileceğinden bahsedince Murat şu soruyu sormuş danışman hocasına:

– Hocam siz bu isimden ne anlıyorsunuz?
– Belli oğlum işte, dini bir muhteva var burada, ahireti çağrıştırıyor.
– Hocam, işte biz tam da bu yüzden Ebedi Gençlik olsun istiyoruz. Danışman ret gelebileceği uyarısıyla ismi onaylamış ve hepsi merakla üniversite yönetiminin vereceği kararı beklemişler. Sonra ne mi olmuş? O kampüste şimdi GENÇ Gönüllülerin Ebedi Gençlik Kulubü adında bir kulüpleri var. Yunus Emre de Murat da aynı şeyi söylüyorlar: “İsmimiz bizi bağladı, artık ebedi gençliğe götürmeyen hiçbir faaliyet yapamayız.” Biz de arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz, inşaallah hayırlı hizmetlere muvaffak olurlar. İsimleri ile kendilerini bu şekilde bağlamış olmaları kendi seçimleri; çare yok, artık ne yapıp edip ebedi gençliği kazanacak, oraya giden yolu kendi iktidar alanları olan kampüste istidadı olan herkes bir şekilde duyuracak ve bu dert ile okulu bitirene kadar dertlenecekler. Mübarek olsun. Darısı diğer GENÇ’lerin başına…
***
Bu ay “Bizi Evlendirin” kapağıyla çıkıyoruz. “Bizi Evlendirin” çağrısını duymayan da buradaki espriyi anlamayan da kalmasın. Evlendirmek meselesi büyüklerin düğmeye basarak başlatacağı bir konudur. Bu işe ön ayak olmak gençlerin işi değil, çünkü kitabımız “içinizdeki bekârları evlendirin” buyuruyor. O yüzden biz de çağrımızı büyüklere yöneltiyoruz: “Gençleri evlendirin. Ama bunu yaparken işin olsun, evin olsun, araban olsun, mobilyaların eksik… gibi engeller koymayın. Nikâhta keramet vardır, bunu görün.”
***
Abone kampanyamız devam ediyor. İki hediye kitabı, dopdolu muhtevası, TiHaberi ile GENÇ’i tanımayan, bilmeyen kalmasın diye çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Şu satırlara muhatap olan siz kıymetli okuyucumuzdan istirhamımız GENÇ’i bir arkadaşınıza daha ulaştırmanızdır. Kim bilir belki iletilen, iletenden daha çok istifade eder ama sonuçta biliyoruz ki bu istifade döner yine iletenin olur.
***
Aralık bizim için oldukça yoğun geçti. Kahramanmaraş, Kayseri, Ankara, Eskişehir ve İstanbul’da şölenler, buluşmalar ve konferanslar gerçekleştirdik. Her gittiğimiz yerdeki gönül dostlarına, GENÇ’lere ve aşkınlık ülkesinin yerinde duramayan fedakâr sakinlerine –ki onlar kendilerini bilirler- teşekkür ederiz. Biz size layıkıyla teşekkür edecek durumda değiliz. Sizin ecrinizi zaten kimse değil ancak Allah verebilir.
Çok yere gittik ama neredeyse her yerde aynı şeyleri anlattık. Aslında yaptığımız sadece Allah GENÇ’i neden yarattı ise onun hakkını vermek oldu. Allah GENÇ’i neden mi yarattı? Ayna karşısında soracağımız şu soruyu hayatımızın merkezine koyalım ve hiç unutmayalım diye: Senden murat nedir?
Bir sonraki sayıda buluşmak temennisiyle Allah’a emanet olunuz.

İletişim: http://gencdergisi.com/

DÜNYA VE İSLAM GAZETESİ 3. SAYISIYLA KARŞINIZDA!

İki aylık  periyodla yayınlanan Dünya ve İslam Gazetesi 3. Sayısıyla okuyucuların karşısına çıktı. Kapak manşet yazısında İsrail’de ultra Ortodoks fanatik “Siyasal Mesih İnancı” etrafında kümelenen bir grubun gizlice İsrail ordusuna sızmasıyla ilgili Bay Ed Blanche’nin kaleme aldığı önemli bir yer alıyor.

Yine Time dergisinin kapağına taşıdığı Mısır Cumhur Başkanı Muhammed Mursi ile yapılan röportajın tercümesi gazetede yer almakta. Cumhuriyet öncesi “İslamcılık Cereyanı” mensuplarının yazılarına da yer veren mecmua bu sayısında her biri kendi alanı çerçevesinde oldukça kıymetli birçok yazıyı latinize edilmiş haliyle dercetmiş.

Bir önceki sayısında Said Halim Paşa konusuna geniş yer veren gazete bu sayıda da Paşa’nın vefatı üzerine Sebilürreşad mecmuasında Eşref Edip Fergan’ın kaleme aldığı “Âlem-i İslam için pek büyük bir ziya” yazısına yer vermiş.

Dünya ve İslam Gazetesi’nin birde Kitap Fikir ismiyle yayımladığı kitap tanıtım, kritik eki ve Siyah Sanat ismiyle yayımladığı sinema eki bulunmakta. Kitap Fikir ekinde Turan Kışlakçı tarafından kaleme alınan ve Mana yayınları tarafında neşredilen “Arap Baharı” kitabı çerçevesinde Orta Doğu’da yaşanan “Diriliş” konusu “Yıkılsın Bu Düzen” başlığıyla manşete taşınmış.

Siyah Sanat sinema ekinde ise yönetmenliğini Agelina Jolie’nin yaptığı Bosna savaşını anlatan “Kan ve Bal Ülkesi”  sinema filmi “İyilik Meleğinin! İyilik Filmi!”  yazısıyla Aşkın Yıldız tarafından eleştirel bir bakış açısıyla kaleme alınarak gündeme alınmış. Yine gazetenin içinde yer alan ve editörlüğünü Ayhan Yıldırım’ın yaptığı “Derin Yorum” kısmı 3.sayıda gazetedeki yenilikler olarak hemen göze çarpıyor.  Son olarak görsel yönetmenliği Hüseyin Kızılay tarafından yapılan gazetenin mizanpajının oldukça dikkat çekici olduğunu vurgulayalım.

İçindekiler
Siyonizmin Ordusunun Amacı: Kutsal Savaş  – Ed Blanche
Eski İmparatorluklar Yeniden Yükselişte  – Dow S. Zakheim
Filistin İçin Yeni Dönem İsrail İçin Sonun Başlangıcı mı? – Engin Dinç
Muhammed Mursi: Bunu Daha Önce Tecrübe Etmedik –Time Dergisi Röportaj
Pakistan Üzerinden Emperyal Oyunlar Dönüyor – Andrew Gavin Marshall
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu: Devrimin Diplomasisi  – Bülent Şahin Erdeğer
Siyonist Devletin Varlığı Saldırganlığında Gizlidir – Ali Öner
Hızla Yaşlanan ve Hızla Müslümanlaşan Bir Ülke: Rusya – Roman Silantyev
Tarım Emperyalizmi  – Tilmann Kleinjung
İslamcılık Mümkün mü? Mehmet Kubad
Geleceği Belirleyecek İki Unsur: Nüfus ve Tüketim – James Malik
Elmaslar Artık Çin’e Gidiyor – Geraldine Fabrikant
Türkiye Askeri Gelişime Neden İhtiyaç Duyuyor – Alexander Samsanov
İsrail Oyunu Güçlü Olduğu Alana Çekmek İstiyor – George Frıedmen
Türkiye ve Mısır İttifak Arayışında –  Matthıas Saıler
Dar İklimler Krizi – Muhammed Abbas Naci

İletişim: www.facebook.com/Dunyaveislam
www.twitter.com/dunyaveislam

Genç Doku Dergisi ‘Harcanmadan Kazan!.’ dedi…

Aralık sayısında ‘Modern Şehir Seni Boğar!..’ kapak manşetiyle modern insanın şehir meselesini sorgulayan Genç Doku Dergisi, Ocak sayısında insanoğlunun varolduğu günden beri zihninde gündem oluşturan rızık meselesini ele aldı ve ‘İki Cihanda da Sen Kazan, Harcanmadan Kazan’ kapak manşetiyle okuyucularına merhaba dedi.

Bir Müslüman, rızık meselesine nasıl bakmalı ve kendisini rızkını ararken nasıl konumlandırmalı? Salih Beşir “Gözümüz Elbette Yükseklerde” diyor ve yapılması gerekeni tarif ediyor. Ancak başlığın ‘ama’sı da var.

Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan: Bin lokma Üret, Bir Lokma Tüket.

Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Ersin Nazif Gürdoğan söyleşisi konuya farklı bir açılım getirmiş. Nazif Hoca “Üretirken bin lokma üret ama tüketirken bir lokma tüket.” diyor ve hemen ardından şu cümleyi ekliyor: ‘Ben helal yoldan kazandım’ diyerek her istediğini alamazsın.

Samet Öztürk, artık bir put hâline getirilen üniversite meselesini ele alıyor. Samet Öztürk’ün ‘Kapatın Şu Üniversiteleri’ yazısı, Çobanoğlu’nun “Çağdaş Roma, kölelerini biraz daha sağlıklı istiyor.” tespitini hatırlattı. Çağdaş Roma sağlık meselesini çözdü, sıra eğitimde. Eğitimli köle daha çok iş yapar herhâlde…

Piyangonun bile milli (!) mesele olarak görüldüğü bir zamanda Sefa Çetinkaya şans oyunlarını geniş oylumlu bir şekilde ele aldı. Kolay yoldan para kazanmanın taktiği de bu yazıda.

Doç. Dr.Halil İbrahim Kutlay Genç Doku’da!..

Dört söyleşinin yayınladığı sayıda ikinci söyleşi Halil İbrahim Kutlay’la. H.İbrahim Kutlay Hoca ‘Müslümanlar Birbiriyle İngilizce Değil Arapça Konuşmalı’ diyor.

Cemaati İslami’nin Gençlik Teşkilatı Başkanı Ocak Genç Doku’da

Üçüncü söyleşi Bangladeş Cemaati İslami’den Delwar Hossein ile. Delwar Hossein ‘Yeni Bir Dünya Düzeni Kurmak İçin Çalışıyoruz.’ diyor.

Nureddin Yıldız Hoca, ‘Rızkı Dert Etme’ başlığı altında ‘Arşın Gölgesindeki Genç, her şeyin sonu olan ölümden korkmazken, ölümden daha ehven olan yaradan, sızıdan neden korksun?’ diyor.

– Bilişim Teknolojileri Derneği Başkanı Yavuz Sultan Selim Yüksel’in kalem aldığı ‘Siber tehlike : Hacker’ yazısı da çok ilgi çekeceğe benziyor..

– Modern dünyada genç müslümana cevaplar bölümü her zamanki gibi en güncel konulara açıklık getirmeye devam ediyor..

– Tabi bu sayıda Genç Doku Üstad Necip Fazıl’ı da unutmadı.

İletişim: http://www.gencdoku.com/

SİYER-İ NEBİ DERGİSİ 4 YAŞINDA

İlk sayısı 2009 yılının kutlu doğumunda yayımlanan Siyer-i Nebi Dergisi, 19. Sayısı ile 4. yılına adım atıyor.

Siyer-i Nebi ekibi üç yıllık bir süreyi Sevgili Peygamberimizin  (s.a.s) hayatının her karesinde ne yaptığını, ne söylediğini, ne söylemediğini, nasıl düşündüğünü, nasıl davrandığını, nasıl sabrettiğini, nasıl yılmadığını okumakla, araştırmakla ve yazmakla geçirdi. Bundan sonra da çalışmalarına gerek www.siyerinebi.com sitesi ile gerek Siyer-i Nebi Eğitim ve Araştırma Derneği ile gerek yayına hazırladığı kitaplar ile devam edeceğini açıklayan dergi, Ocak-Şubat sayısını yayımladı.
Değerli isimlerin yer aldığı dergiden başlıklar şöyle:

Prof. Dr. Mehmet Yaşar KANDEMİR: CANIM KURBAN OLSUN SENİN YOLUNA
Prof. Dr. İsmail L. ÇAKAN: DERİNLİKLİ DİNİ HAYAT
Mutlu BİNİCİ: ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR
Nureddin YILDIZ: ŞEYTANIN YALANINA KARŞI NEBEVİ GERÇEK
Abdullah YILDIZ: HZ. PEYGAMBER’E (sas) DÜŞMANLIĞIN TARİHİ TEMELLERİ
Adem SARAÇ: HAZIRLARIN HAZIRLIKLARI
Vehbi YILDIZ: HAKİKİ İMANIN ve GERÇEK DİNDARLIĞIN FÂZİLETİ
Ahmet İhsan GENÇ: LÂ TAKNETÛ…
M. Nihat MALKOÇ: ŞAH BEYİTLER
Hatice TURAN: MÜŞRİKLERİN KUR’AN-I KERİM’E YÖNELİK İTHAMLARI
Behiye ŞAHİN: MÜŞRİKLERİN İLÂHİ TEBLİĞİ REDDETMELERİNDEKİ EKONOMİK SEBEPLER
Esra Nur UÇKAN: DELİRMİŞ OLMALI!
Ayşe UÇKAN: YÂRENİME NÂME
Umut AĞBAYRAM: İMAN ETMEMEK İÇİN NE MAZERETİN VAR?
Fatma KOYUNCU: HÜZNE ve ENDİŞEYE YASLANMAK
Osman SÜNGÜ: ÂD KAVMİ
Erol DEMİRYÜREK: MEKKE’DE MUVAHHİD OLMAK
Ali ERDOĞDU: İBN KAYYİM el-CEVZİYYE
Halid AKILLI: DOSTUNUZ ve ÖNDERİNİZ KİM?
Abdullah GÜLER: GÖZÜMÜZ AYDIN OLSUN
Ümit ÇİMEN: ELİF GİBİ OLMAK
İmdat YAVAŞ: HİCRET ve ÖNEMİ
Semra KÜÇÜK GÜLER: BİR ELİF ÇEK

Okurlarının ilgisi, yazar ve gönüldaşlarının emeği ile 4. yaşına adım atan dergi, tüm Peygamber sevdalılarının desteğini bekliyor.

İletişim: www.siyerinebi.com

HAKSÖZ DERGİSİNİN 262. SAYISI ÇIKTI!

Ocak 2013 tarihli 262. Sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, Suriye’ye yönelik yardım çağrısını kapağa taşıdı.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi 2013 yılının ilk sayısında Suriye halkıyla dayanışmaya çağırıyor: “Suriyeli Kardeşlerimize Ensar Olma Zamanı”
“Bir İnsanlık Testi Olarak Suriye ve İman İmtihanımız” başlıklı Gündem yazısında Suriye için yardım seferberliğinin önemine dikkat çekilirken yardımın da ötesine geçip şahitlik sorumluluğumuzun altı çiziliyor. Konu çerçevesinde İHH Hatay Kriz Merkezi Sorumlusu Muhammed Yorgancıoğlu ile Özgür-Der Suriyeli Muhacirlere Yardım Komisyonu Sorumlusu Hasip Yokuş ile yapılan röportajlar kardeşlerimizin içinde bulunduğu hali gözler önüne seriyor.

Yardım seferberliğinin haricinde de Suriye gündemi dergide ağırlıklı yer edinmiş. Bülent Şahin Erdeğer, şiddet karşıtı söylemleriyle yeniden öne çıkan Cevdet Said’in düşüncelerini eleştiriye tabi tutarken, Haşim Ay, Suriye Kürt grupları ile intifada hareketi arasında gelişen ilişkileri değerlendiriyor. Adnan Zülfikar, Barry Rubin ve Basil Kudat’tan yapılan çeviriler de Suriye direnişini farklı perspektiflerden anlama açısından önemli veriler içeriyor. Son Suriye şehidimiz Hamza Yavuz’u ise Bahadır Kurbanoğlu’nun kaleminden okuyabilirsiniz.

Mısır’daki gelişmeler ve Mursi karşıtlarının tutarsızlıkları Rıdvan Kaya’nın kaleminden değerlendiriliyor. Referandum sonuçlarını yorumlayan Kaya, Mısır İslamcılarını bekleyen iktidar imtihanına dair kanaatlerini paylaşıyor.

Son zamanların en çok tartışılan konularından biri, İslamcıların AK Parti iktidarı sürecinde sisteme eklemlenmesi meselesi Musa Üzer tarafından tahlil ediliyor. İslamcıların dünü ve bugününü de kıyas eden Üzer, İslamcılık üzerine ortaya konan tespitlerin yüzeyselliğine ve “dışarıdanlığı”na dikkat çekiyor.
Kenan Levent, Batı’nın Ortadoğu intifadaları üzerindeki rolü tartışmalarını ele alarak tarihî ve toplumsal yasaları göz ardı eden yaklaşımların kolaycılığına dikkat çekiyor.

Hasan Soylu, ODTÜ olaylarını analiz ediyor. ODTÜ olaylarını öğrencilerin özgürlük haykırışı olarak okumak doğru mu?

Mustafa Siel, tefsir çalışmalarına İnsan Suresi üzerinden devam ediyor. Siel’in çalışması hayatın ve gaybın anlamı üzerine.

Şuayp Mekeç, Kur’an’daki ayetlerden kalkarak zulme karşı çıkmanın imani bir gereklilik olduğunu işliyor.
Dergide dikkat çeken bir diğer yazı Ali Değirmenci’ye ait. Değirmenci, Mehmed Âkif ve İslamcılık konusunu tahlil ediyor.

Derginin edebiyat sayfalarında da bir yoğunluk gözleniyor:

Murat Koç, Roboski ziyareti üzerinden bir deneme kaleme alırken, Gülşen Demirkol Özer, kamudaki başörtüsü yasağına farklı bir üslupla yaklaşıyor. Süleyman Ceran ise Srebrenitsa’daki gözlemlerini Suriye’de yaşananlarla kıyaslayan içten bir çalışmayı dergi okuyucularıyla paylaşıyor. Son sayfa ise Bünyamin Doğruer’in şiirine ayrılmış.
Derginin arka kapağı ise 1. Yıldönümü dolayısıyla adalet talebiyle Roboski katliamına ayrılmış…

İletişim: http://www.haksozhaber.net/

TÜRK EDEBİYATI DERGİSİNDE BU AY NELER VAR?

2012 yılındanda “Balkan Harbi”, “Itrî ve Türk Musikisinin Meseleleri” ve “Ahmet Midhat Efendi” özel sayılarla göz dolduran  Türk Edebiyatı Dergisi yeni yılın ilk sayısında okuyucularına şöyle sesleniyor:

Yeni yılın ilk sayısı, Burcu Yılmaz Çebin ve Deniz Depe’nin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü profesörlerinden İbrahim Şahin’le yaptıkları röportajla başlıyor. Bildiğiniz gibi, geçen yıl Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümünün 50. yılı vesilesiyle sempozyumlar düzenlendi, önemli kitaplar yayımlandı, dergiler tarafından özel sayılar hazırlandı. Dergimizde zaman zaman yazılarını da okuduğunuz İbrahim Şahin, bütün bu çalışmaların yanı sıra, Tanpınar’ın düşünce dünyası ve Türkiye’de edebî eleştirinin bugünkü durumu hakkındaki görüşlerini bizimle paylaştı.
Röportajımızı Funda Özsoy Erdoğan’ın Nazan Bekiroğlu’nun yeni romanı Nar Ağacı hakkındaki yazısı takip ediyor. Nazan Hanım da, Zeynep Delav tarafından yapılan röportajda, romanının yazılış sürecini anlattı. Ayrıca, bu sayıdan itibaren yazı kurulumuzda yer alan Sezai Coşkun’un İhsan Oktay Anar’ın son romanı hakkında bir değerlendirmesini okuyacak, İnci Enginün Hocamızın “Sevgili Pepe” başlıklı kısa denemesinde de TRT Çocuk’ta yayımlanan “Pepe” adlı çizgi filmin kahramanıyla tanışacaksınız.
Elinizdeki sayının röportajlarından biri de, Mehtap Erdoğan tarafından, 1986 yılından beri Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Mehmet Arslan’la gerçekleştirildi. Önemli akademik çalışmalarının yanı sıra, onlarca önemli eseri yayına hazırlayan Mehmet Arslan Hoca’nın kültürümüze ne kadar önemli katkılarda bulunduğunu anlamak için eserlerinin listesine şöyle bir göz atmak bile yeter.
Ahmet Midhat Efendi özel sayımızda yer kalmadığı için kullanamadığımız bir yazıyı da bu sayıda okuyacaksınız. Adem Polat, “Batı Dışı Düşünce Tarihi Yazıcılığımıza Anti-Oryantalist Bir Katkı” üst başlığını taşıyan “Ahmet Midhat Efendi ve Nizâ-ı İlm ü Dîn” başlıklı yazısında önemli meselelere temas ediyor. Neyzen Tevfik’in Mısır’da misafiri olduğu Mehmed Âkif hakkında 1950 yılında Vatan gazetesinde neler yazdığını merak ediyorsanız, İbrahim Öztürkçü’nün yazısını okumalısınız. Said Coşar ise karikatür penceresinden bu sefer Nurullah Ataç’a bakıyor. Mustafa Koç’un Dülgerzâde Tekkesi’nin başına gelenler hakkında yazdıkları içinizi sızlatacak.

Ayşe Göktürk Tunceroğlu, renkli ve canlı üslûbuyla Azerbaycan’a yaptığı geziyle ilgili intibalarını yazdı. Yadigar Türkeli Şanlı, “Modernle Gelenek Arasında: Milenyum Köprüsü” başlıklı yazısında, İngiltere’de modernin gelenekle nasıl uyumlu bir gelişme gösterdiğinden söz ediyor. Bahtiyar Aslan ise, Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi’ne dergimiz adına katıldı ve bir değerlendirme kaleme aldı. Dergimizde daha çok şiirlerini okuduğunuz şair, yazar ve Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin’in günlüklerinin de 2002 yılında yazılmış “Nasrettin Hoca” bölümünü okuyacaksınız.

Hazine-i Evrak’ta sahaf dostumuz Nedret İşli’nin lütfettiği iki mektup bulacaksınız. İlginizi çekeceğini zannettiğim bu mektuplar, Necip Fâzıl tarafından Nahit Sırrı Örik’e yazılmış.
Bu sayımızı Cengizhan Orakçı, Mehmet Aycı, Cafer Keklikçi, Cevdet Karal, Mehmet Yılmaz, Nazım Payam, Abdurrahman Hancıoğlu, Ahmettahsin Erdoğan, İsmail Aykanat, Mehmet Narlı, Serap Azra, Ziya Paşa Akyürek, Abdurrahman Şimşek, Mehmet Özdemir şiirleriyle; Recep Seyhan ve Deniz Özbeyli de hikâyeleriyle zenginleştirdiler.

İletişim: http://www.turkedebiyati.com.tr/

İTİBAR’DAN YİNE ZENGİN İÇERİKLİ BİR SAYI

Aylık edebiyat ve fikriyat dergisi İtibar’ın 16. sayısı olan Ocak sayısı raflardaki yerini aldı. Derginin bu sayısında zengin bir içeriğin yanı sıra Hüsrev Hatemi ve Cemal Şakar bölümleri de mevcut.

İtibar’ın 16. sayısının “Gittikçe Geliyoruz” başlıklı sunuş yazısında öncelikle derginin kadrosu ve duruşu vurgulanıyor. Bu sayıda, aralarında Rasim Özdenören, Hüsrev Hatemi, Atasoy Müftüoğlu, Hasan Aycın, Arif Ay, Cemal Şakar, Fatma Barbarosoğlu, Hüseyin Atlansoy, Cevdet Karal, İbrahim Tenekeci ve Ahmet Murat’ın da bulunduğu, farklı kuşaklardan 46 imzanın ürünlerinin yer aldığı belirtildikten sonra derginin toparlayıcılık ve merkez olma vasfına işaret ediliyor.

Derginin Ocak sayısının kapağında Hüsrev Hatemi ve Cemal Şakar’la Ali Görkem Userin’in yaptığı söyleşiler duyuruluyor. “Ortak Payda İnsan Kalbidir” başlıklı Hüsrev Hatemi söyleşisi, zengin hayat hikâyesinden şiir görüşüne kadar uzanan renkli bir sohbetin kayıtlarını tutuyor. Cemal Şakar söyleşisi ise ilk öykü kitabından başlayıp günümüze kadar Şakar öykücülüğünü, yazarın edebiyata bakışını ve sorumlu tavrını yalın bir şekilde ortaya koyuyor. Söyleşilere ilaveten derginin bu sayısında Hatemi ve Şakar’la ilgili yazılar da var. Arif Ay ve Orhan Özekinci Hatemi ve eserleriyle ilgili; Hasan Aycın, Ömer Lekesiz ve Mihriban İnan Karatepe ise Cemal Şakar’ın duruşu ve öykücülüğü hakkındaki yazılarıyla bu sayıdalar.

Derginin bu sayısında biri tercüme yirmi şiir yer alıyor. Hüseyin Atlansoy, Mustafa Aydoğan, Muzaffer Serkan Aydın, Ahmet Murat, İbrahim Tenekeci, Emel Özkan, Nurettin Durman, Mehmet Narlı, Berat Demirci, Güven Adıgüzel, Suavi Kemal Yazgıç, Ahmet Edip Başaran, Said Yavuz, Dilek Kartal, Orkun Elmacıgil, Tuba Kaplan, Büşra Dilek, İsmail Kılıçarslan, Cevdet Karal ve Dylan Thomas (Işık Yanar çevirisiyle) derginin Ocak sayısında şiiri yayınlanan şairler. Altı öykünün yer aldığı İtibar’ın bu sayısına öyküleriyle katılan isimler ise şunlar: Rasim Özdenören, Fatma Barbarosoğlu, Akif Hasan Kaya, Müzeyyen Çelik, Meral Afacan Bayrak ve Elif Sena Öztürk.

İtibar’ın Ocak sayısı, fikriyat ve inceleme yazıları açısından da zengin bir sayı. 29 Kasım’da vefat eden araştırmacı yazar Cemil Çiftçi’ye dair iki yazıyla Nuri Pakdil’in geçtiğimiz aylarda yeni baskıları yapılan Bağlanma ve Edebiyat Kulesi eserleri hakkındaki birer inceleme yazısının da yer aldığı düzyazı sayfalarında ürünleri yer alan isimler şunlar: Berat Demirci, Ali Görkem Userin, Ömer Hakan Özalp, Mustafa Ruhi Şirin, Hüseyin Atlansoy, Atasoy Müftüoğlu, Lütfi Bergen, Ercan Yıldırım, Mustafa Akar, Ahmet Edip Başaran, Afşin Selim, Serdar Arslan ve Tarık Tufan. Derginin bu bölümünde ayrıca Yusuf Tosun’la son kitabı Aşk Postası etrafında Osman Toprak tarafından yapılan bir söyleşi de bulunuyor.

İletişim: www.itibardergi.com

HENDESE “ŞEHİR VE MEDENİYET” İLE ‘MERHABA’ DEDİ

Mühendis kelimesinin Arapça kökü olan “Hendese” kavramından hareketle dergi ismini belirleyen Teknik Elemanlar Derneği (TEKDER) Hendese’nin, Türkiye’de mühendislere ve alan dışından gelen okurlara hitap eden, uzun soluklu bir dergi olmasını istediklerini belirtiyor.

TEKDER’in çıkarttığı Hendese ilk sayısında “Şehir ve Medeniyet”i gündeme getiriyor. Aynur Can, Hendese’nin “Şehir ve Medeniyet” temalı ilk sayısında “Laleyi Öldürdük” başlıklı yazısıyla Lale’nin Osmanlı Medeniyeti’ndeki ve günümüzdeki konumları arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Semih Akşeker ise “Şehir-Mülkiyet-Rant” isimli yazısında, Osmanlı mülkiyet anlayışını nasıl olduğunu ve rantı nasıl önlediğini açıklıyor.

Hendese , Sadettin Ökten ile yapılmış bir röportaj ile “Şehir ve Medeniyet” konusuna derinlemesine bir giriş yapıyor. Röportaj, şehirden, medeniyete, resimden, sanata, Van Gogh’dan, Salvador Dali’ye, Fuzuli’den Baki’ye oradan da Galip’e renkli bir tabloyu bize sunuyor. Ökten röportajında, Eski İstanbul’da yaşayan insanların şehirle alakalı nasıl bir prensip belirlediklerini ve bu prensiplerin Eski İstanbulluların hayatını nasıl şekillendirdiğini vurguluyor.

Murat Şentürk; “Tarihi Kent Merkezlerinin Değişimi” başlıklı yazısında, tarihi kent merkezlerinde sadece turizme odaklamanın ne gibi sorunları doğuracağını çapıcı bir şekilde ifade ediyor. Şentürk, tarihi mekânlara koruma amacıyla yapılan müdahalelerin o mekânlarda yapacağı tahribata dikkat çekiyor.
Fatih Gündoğan ise “Şehirleri mi Trafiğe Uydurmalıyız, Yoksa Trafiği mi Şehirlere” başlık¬lı yazısında, ulaşıma getirilen çözümlerin şehirlerde ne gibi problemlere yol açtığını ve problemlerin kaynağına inerek çözüm önerileri sunuyor. Abdullah Karadağ; “Değişen Dünyada Yerellik ve Yerlilik Kavramı” başlıklı yazısında, insanları kendi başlarına üretime sevk edecek bir anlayışı metnin merkezine alıyor. Fevzi Birinci ise “Meydanlar İçinde” isimli yazısında, meydan kavramı üzerinde duruyor ve meydanın yalnızca fiziki mekânı ifade etmediğini söylüyor. Birinci, bizi Times’dan Tianmen’e oradan da Eminönü’ne ve Beyazıt’a götürüyor.

Alpaslan Kuzucuoğlu “Çevresel Risklerin Etkileri ve Kent Ölçeğinde Yapılabilecekler” başlıklı yazısında, şehir yönetiminde çevre korumanın önemine vurgu yapıyor. Yakup Yıldız ise “Koca Bir Kent” isimli yazısında, çarpıklaşmaya başlayanın ilk önce şehirler değil insanlar olduğuna dikkat çekiyor.
www.tekderistanbul.org adresinden ücretsiz üye olarak takip edilen Hendese dergisinin Mayıs 2013’te yayımlanacak olan ikinci sayısının konusu ise “Bilim Tarihi”dir. Hendese, “Bilim Tarihi” ile ilgili yazıları 31 Mart 2013’e kadar değerlendirmek üzere kabul etmektedir.

İletişim: http://www.tekderistanbul.org/

AYRAÇ’TAN TARİHİN İZİNDE KİTAP VE KÜLTÜR YOLCULUĞU

Ayraç 40. Sayısıyla okuyucularını kitap ve kültürün tarihine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. İşte yılın ilk sayısında Ayraç’ta okuyacaklarınız….

Kitabın ve kültürün tarihi, insanlık tarihiyle yaşıt olup, insanoğlunun değer yargılarıyla ilişkili olarak değişim ve dönüşüm yaşaya yaşaya günümüze kadar varoluşlarını korumuş, insanın arayışına bir araç olarak tarihsel süreçte sürekli gündemde olmuşlardır. Kitap, kültürün ve değer yargılarının oluşmasıyla birlikte ortaya çıkmış, kültür ise toplumların değer yargıları, yaşam tarzları, hayata bakışları ve yaşama biçimlerinden meydana gelmiştir. Kitabın ve kültürün gelecek kuşaklara aktarılacak araçlar olarak algılanılması, tarih boyunca kitabı ve kültürün öğelerini insan hayatında gündemde tutmuştur. İlahi dinlerden insanoğluna gelen suhuflar ve kitaplar da insanların algısında kitabı sürekli gündeme getirmiş, oluşan değer yargılarıyla çeşitli kültürler meydana gelmiştir.

Ayraç ekibi olarak size bu sayıda kitabın ve kültürün tarihini, eleştiri ile olan ilişkisini, tarihi nasıl okumamız gerektiğine ilişkin özellikle gündemdeki tarih dizilerini de ele alarak eleştirinin dünyasında kitabın ve daha genel olarak da kültürün yerini sorguladık. Sümeyye Eroğlu kitabın tarihini ele alarak ilk metinlerden günümüze kitaba dair bir analizle, Yunus Emre Tozal kültürün oluşumundan ve günümüze kadar gelinen süreçte etkileşimlerinden yola çıkarak kültür-üslup, kültür-eleştiri karşılaştırmalarına tahliller yaptı. Hasan Aksakal muhayyel tarihle gerçek tarihi karşılaştırarak bir tarih okuması yapıp, tarihin eleştiri ile olan ilişkisini kaleme aldı. Abdulkadir Hacıaraboğlu edebi metnin, yani edebiyatın ideolojisini incelerken, Nihal Yormaz da eleştirinin nerede başlayıp nerede bittiğine dair özellikle Ahmet Mithat Efendi, Yahya Kemal ve Kemal Tahir üzerinden yakın dönem tarihini inceledi.

Bu sayımızda birbirinden ilginç ve farklı üç söyleşimiz var. Rasim Özdenören ile şiirden sanata, yazıdan demokrasiye güzel bir söyleşi yaptık. Yazarımız Selçuk Küpçük ile son kitabı üzerinden yakın Türkiye tarihini konuştuk. İstanbul Kültür Üni.’den Prof. Dr. Ömür Ceylan ile de tasavvuf üzerine bir söyleşi yaptık. Dosyanın ve söyleşilerin dışında yine farklı alanlarda kitap tahlilleri ve eleştiriler sizleri; yani bizleri bekliyor. Bizler de Ayraç’ı okuyarak kendimizi geliştiriyoruz. Ayraç ile okumalarımızı arttırıyor, kitaplarla olan ilişkimizi hayatın her alanına yaymaya çalışıyoruz. Nasipse önümüzdeki sayı 40. sayı. Kaç zamandır bu sayıyı hazırlamayı bekliyoruz. Artık daha çok heyecanlıyız.

İletişim: http://www.ayracdergi.com/

KARABATAK BİR YAŞINDA!

Karabatak bir yıl önce kanatlarından acı sular damlatarak çıkmıştı okurunun karşısına. Sanat ve estetik çizgisinden ödün vermeyerek doldurduğu yaşının mutluluğunu yaşıyor şimdi, yolculuğunda kendisini yalnız bırakmayan değerli okurlarına ve katkıda bulunan şair, yazar dostlarına ebedi teşekkürlerini sunarak.

Yeni ebadıyla okurunun karşısına çıkan Karabatak, yine içerik zenginliğiyle göz dolduruyor. Bu sayının röportajını Bünyamin Demirci, ülkemizin gizli hazinelerinden biri, “Çünkü dinlersen irşad olursun” diyen Neyzen Salih Bilgin’le yaptı. Ney sesinin arkasında yükselen kadim felsefenin kapılarını, Karabatak okurları için araladı değerli üstat. Derginin bir diğer önemli konusuysa edebiyatın robinson adları. A. Ali Ural “İki Ruh İki Ada”, Fatih Taşçı “Bir Vahşet Medeniyetine Geçiş Denemesi: Sineklerin Tanrısı”, Bünyamin Demirci “Aradığınız Kahraman Bulunmuştur”, Şafak Çelik “Aklın Sınırlarında Tanrısal Tutsaklık” ve Tuna Lütfü Yukay “Farklı Bir Ada Romanı” adlı yazılarıyla, ada romanlarını farklı bakış açılarından incelediler. Hasan Akay, Celal Fedai, Ali Galip Yener, Murat Batmankaya ve Yahya Kurtkaya poetikalarıyla; Mehmet Sabri Genç “Ferhunde Berberler ve Kadınlar”, Nur Kıpçak “Antik Yunan Oyunlarında Perde Arkası” ve Hasibe Çerko “Paranteze Alınmış Armut Ağacı” adlı denemeleriyle; Mustafa Kutlu’nun büyük eseri “Uzun Hikâye”nin sinema uyarlamasıyla ilgili yazısıyla Muhsin Mete bu sayının isimlerinden bazıları. Ayrıca her sayıda olduğu gibi F. Hande Topbaş “Işıkların Oyunu” ve Rahşan Tekşen “Kurna Hakku” adlı gezi yazılarıyla; Hüseyin Sorgun “Pangar’da Macbeth, Darülbedai Caddesi’nde Huzur Sokağı ve Ateşli Sabır ve Dot’tan Doğan Sarı Ay!” adlı tiyatro; Hakan Bilge “Mevlânâ’nın Sinema Yolculuğu” adlı sinema; Yasemin Karahüseyin Erkan Oğur’u anlattığı “Saf Müzik, Saf İnsan” adlı müzik yazısıyla yer alırken, Güzide Ertürk, Demet Soysal, Ayşe Sevim ve Ayşe Uçkan öyküleriyle göz dolduruyorlar. Elbette şairlerimizi unutmadık: A. Ali Ural, Celâl Fedai, Hüseyin Akın, Murat Batmankaya, Yahya Kurtkaya, Nurettin Durman, Ayşe Sevim, Şafak Çelik, Meryem Kılıç, Çayan Özvaran, Hüseyin Karaca, Metin Erol, Hasibe Çerko, F. Nuriye Torun, Berkay Öztürk, Erol Çatalyürek ve Kübra Nur Duran. Karabatak’ın görsel başarısına katkıda bulunan grafikerimiz Sedat Gever’i, karikatürleriyle Ertan Sertöz’ü ve fotoğraflarıyla Emre Kasap’ı da anmadan geçemeyiz.

İletişim: http://karabatakdergisi.org/

ÖZGÜN İRADE 20. YÜZYILIN MÜSLÜMAN ÖNCÜLERİNİ ELE ALIYOR

Ümit Aktaş’ın yayın koordinatörlüğünde yayın hayatına devam eden Özgün İrade dergisi ocak ayında yayında yayınlanan 105. sayısında 20. Yüzyılın Müslüman öncülerini eleştirel bir tarih okuması yaparak ele alıyor. Ümit Aktaş, Abdülaziz Tantik, Nuri Yılmaz, Veli Karataş,  Mehmet Benli, Ekrem Baytap, Fatma Turan Yazıcı, Selvigül Kandoğmş Şahin, Ferhat Özbadem tarafından kaleme alınan yazılarla geçmiş bir yüzyılın eleştirisi yapılıyor. Ümit Aktaş bunu dosyayı yapmalarının amacını şu sözlerle anlatıyor: “Bizler belki geç kalmış olsak da bir ‘yüzyıl’ eleştirisi yapmak istedik bu sayımızda. Gerçi ‘yüzyıl’ yani 1900’lü yıllar bitili çok oldu. Ama bizim aldığımız haliyle bir ‘yüzyıl’, yani İslamcılığın yüzyılı henüz bitmiş değil. O nedenle geçmiş yüzyılı yeniden okumak; ve elbet eleştirel bir okuma yaparak oradan dersler çıkarmak; hem bu yüzyılı bizim için önemli kılan ve her biri bir başka açıdan İslamcılığı oluşturan düşünürleri bir kez daha anarak, ne yapmak istediler, ne söylediler, ne yapamadılar ya da ne söyleyemediler üzerinde durmak istedik.” Ayrıca bunların yanı sıra yine bu sayıda Engin Dinç’in “Yeni anayasa ile Mursi’nin eli güçlendi”, Davut Güler’in “Suriye, Gazze, ölüm oruçları ve Hüda Par”, Erdal Bayraktar’ın “Bizim kuşağın öyküsü”, Cüneyt Toraman’ın “28 Şubat’ın mağdurları cezaevinde unutuldu” başlıklı yazılarını da okuyabilirsiniz.

İletişim:www.ozgunirade.com

CİNEDERGİ’NİN 55. SAYISI YAYINDA!

Sanal dünyanın en kapsamlı sinema dergisi Cinedergi 55. sayısıyla yayında! Cinedergi bu sayısında yine bu ay öne çıkan konulara el atıyor, dosya ve röportajlarıyla öne çıkıyor!

İşte bu ayın öne çıkan başlıkları…

Müge Boz, Volkan Keskin, Özlem Yılmaz, Osman Evre Tolga, İpek Veda Yurtsever ve Neslihan Atagül bu sayının röportajları…

Karaoğlan’ı canlandıran Volkan Keskin Karaoğlan’daki kadın karakterlerin erotik olması konusunda bakın neler söylüyor;  Karaoğlan çizgi romanlarına baktığınızda pornografik yönü var ama biz bu şekilde  yapamazdık. Bizim ilk çıkardığımız Karaoğlan hepsinin bir karışımı gibi bir şey oldu. Zaten yeterince savaş sahnemiz var. Dizilerde tartışma yaratan şey bu. Savaş görmek istiyordu onlar zaten. Dizide bu mümkün olmayabiliyor, bir haftada çekiyorsun, bütçesi belli. Sinemada daha farklı yapabiliyorsun, bütçen müsaitse ona göre çekebiliyorsun, ondan dolayı bizim öyle bir sıkıntımız olmadı.

Gerilim-korku filmlerinin kadına daha uygun olması konusunda sorulan soruya şöyle yanıt veriyor yönetmen Osman Evre Tolga… Annemler sekiz kız kardeş ve kadınların birbirleriyle olan ilişkilerinin erkeklere nazaran çok daha şefkatli olduğuna büyüdüğüm her anda şahit oldum. Daha çok koruyup kollarlar, birbirleriyle daha çok ilgilenirler, birbirlerinin çocuklarıyla ilgilenirler. Kişisel tarihimin tamamı filmde var, hepsini görebiliyoruz. Bir kadının en gerçek erkeği kendi içinden çıkan erkeğidir, oğludur. Diğer bütün erkekler hayatından bir şekilde gidebilirler ama o onun evladıdır. Burada öyle bir motif yok mesela. Ana karakter erkek motifi yok. Ana karakter aslında filmde olmamasına rağmen o evin annesi Özge, filmin baskın karakteri. Konuşması gereken anlarda konuşan, karar vermesi gereken anlarda karar veren, çok travmatik bir anın hemen akabinde o kadınsal koruma dürtüsüyle bir anda kendine geliveren birisi. Kadınların laytmotif olarak kullanılmasına çok karşıyım, motif olarak kullanılmasına karşıyım filmlerde. Çünkü benim annem hayatıma şekil verdi. Beni doğurmanın dışında, bana kitaplar aldı, tiyatroya götürdü, sinemalara götürdü, klasik müzik konserlerine götürdü. Bana şekil veren insandır ve o bir laytmotif değil, güçlü bir kadındır. Ve etrafımdaki bütün kadınlar da öyledir, bu filmde kadınlar kocalarını kurtarıyorlar aslında. Duygu üç kere kocasını ölümden kurtarıyor. Evet üç kız kardeşin temelinde olan bir film, en sonunda da erkek kardeş geliyor, onunla alakalı şeyler de var.

Neslihan Atagül ise sadece oyuncu kalmak istediğinin altını çiziyor: Ben sadece oyuncu olmak istiyorum. Başka hiçbir şey olmak istemiyorum. Her yaptığım işte çıtamı bir adım daha yükseltmek istiyorum. Bir adım daha kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

2013’ün bomba filmleri, Rock temali filmler ve okuyuculardan gelen yazılar bu sayının diğer konuları arasında…

Nicolas Cage ve Susan Sarandon bu sayının portre konukları… Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, Diziden Tv’ye köşesi, DVD’ye adanmış ayrıntılı bir DVD tanıtımı…

Eleştiri, vizyon, pek yakında, albümler, kitaplar, festivaller… Hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında.

İletişim: www.cinedergi.com

POPÜLER EDEBİYAT DERGİSİ ACEMİ DE BİR YAŞINDA

İki ayda bir yayınlanan popüler edebiyat dergisi Acemi; Aralık ve Ocak sayısını yayınladığı 6. sayısıyla bu kez, yayın hayatının birinci yaşını doldurmuş bir dergi olma kıvancıyla çıkıyor okurlarının karşısına.
Acemi okuyucularıyla bir kez daha karşılaşacak olmanın heyecanını şu sözlerle paylaşıyor:

Zamanın uçuculuğuna direniş çabamız, her bir sayımızı ayrı heyecan ve titizlikle hazırlamamızın yolunu açıyor. Geniş açılı bir gözlem penceresinden izlenilen dünyayı, olaylar ve insanlar ölçeğinde anlamlandırma ve kendini ifade edebilme sorumluluğuna talip olmak diye inanıyoruz edebiyat sanatına. Bu yüzden, edebiyatı bir ortak payda olarak önemsiyor, yazarak hayata katılacak olan yeni kalemler yetişmesine vesile olmayı ve bu yoldaki başarının sürekliliğini sağlayabilmeyi önceliğimize alıyoruz.
Dergimizde, hem kitap sahibi edebiyatçıların yazı ve şiirleri, hem de bugünün acemi’lerince yazılan ve samimi bir emek ürünü niteliği taşıyan çalışmaları bir arada sunuyoruz. Her yeni sayımızda, daha önceden aşina olduklarınızın yanı sıra, yazdıklarıyla ilk defa tanışıklık kuracağınız yeni isimler de yer alıyorlar. Bu prensipler doğrultusunda yayın politikamızı; yazmaya gönül vermiş ve başarıyı hedefleyen ideal sahibi yeni kalemler yetiştirme programı olarak sahiplenmek ve uygulamaya bu amaçla koymak gayretimizi hep sürdüreceğiz. Böylelikle dergileri, yazma sevdalısı insanlar için ulaşılmaz olmaktan çıkarma yolunda önemli adımlar atarak belli bir edebi seviyeyi tutturabilen yeni yazı ve şiirler yayınlanmasına vesile olacağız bundan sonraki yayın hayatımızda da.

Bu sayının şiirleri: İbrahim Türkhan Gözlerinle Deniz Getir, Muhammed İsa Öztürk Bilmiyor Annem, Murat Gil Uçurtma Uçuran Bir Çocuğun Sevinci, Neslihan Yalman Küsmenin İlk Adıdır Halvet, Nevin Akbulut Sessiz Veda, Semih Polat Dün Basıyor Topuğumuz, Sertaç Gereç Eski Sokak, Tugay Kaban ( )

Düzyazı türleri ise: Semrin Şahin Ölümcül Şeyler, Nevzat Canan Hıı, Cansaran Kızıltaş Asude Bir İklim Ve Asude Zamanlar, Sevda Kıdeyş Bir Susmalık, Aydın Uzkan Ruhun Evresel Acısı; Yalnızlık, Birgül Balkıs Kuklacı, Özdem Yavaşer Sessiz Çığlıklar, Serkan Demir Müsvedde, Gülsen Özdemir Gülen Kalpler, Duygu Demir Kiraz’ın Hayali, H.İhsan Sönmez Bu Sürgüne Ancak Şiir Dayanır, Sevgi Korkusuz Bil Bakalım Ben Kimim?, Ebru Öztürk Nurullah Genç Ve Poetika, Hatice Eğilmez Kaya Bir Esatir-I Evvelin Düşü: Sabahattin Ali Olayı (Kemal Bayram), Mehmet Ballı Hepimiz Kardeşiz, İnsan Sevdiğine Kalbinden Gider.

İletişim:www.acemidergisi.com

VERGİLİUS’UN ÖLÜMÜ – BİR ROMAN BİR ÇEVİRMEN

Yapı Kredi Yayınları’nın iki aylık edebiyat dergisi Kitap-lık yeni yılın ilk sayısında Hermann Broch’un Vergilius’un Ölümü romanının çeviri sürecini konu ediyor. Ahmet Cemal’in yazılarının yanı sıra Broch’un roman üstüne yorumu ve romanı önceleyen öyküsü (Vergilius’un Dönüşü) de dosyada. 2012 Ahmet Midhat’ın ölümünün 100. yıldönümü idi; Handan İnci’nin yönettiği oturumda Jale Parla, Nüket Esen ve Murat Gülsoy bu büyük yazarın edebiyatımızdaki yerini tartıştılar. Toplu şiirlerinin (Dünya İnancı) çıktığı hafta yitirdiğimiz Sami Baydar’ın ardından, Ahmet Güntan ve Necmi Sönmez’in anma yazıları Babil Kulesi’nde.

Tuncer Erdem, Yalçın Tosun, B. Nihan Eren, Türker Ayyıldız, Serhat Çelikel, Abdullah Mollaoğlu, Ülkem Özdenak, Michele Gazier öyküleriyle, Lâle Müldür, Mehmet Yaşın, küçük İskender, Ali Asker Barut, Cevdet Karal şiirleriyle, Efe Murad “Şiirsel” bölümündeki poetik yazısıyla Kitap-lık’talar. Dergide ayrıca Sema Rifat’ın Barthes’ın nasıl yazdığını / çalışma pratiğini anlattığı yazısı, Emre Aracı’nın Proust’un izini sürdüğü yolculuk yazısı, Ahmet Sait Akçay, Hasan Türksel ve “Güzel Sayfa”da Mehmet Can Doğan’ın yazıları yer alıyor. Kitapları sevenlerin dergisi Kitap-lık, iyi edebiyatın ve nitelikli okurun açık adresi olmayı sürdürüyor.

İletişim: http://www.ykykultur.com.tr/

MOSTAR ARTIK BİR GENÇLİK DERGİSİ!

Mostar dergisi gençleşen yeni yüzüyle ve ilk günden bugüne değin getirdiği entelektüel birikimiyle yoluna devam ediyor. Ocak 2013 tarihli 95. sayısında gençleşen Mostar, fütüvvetnamelerde anlatılan bir gençliğe ulaşmayı arzularken bu yeni yüzüyle de hem gençliği okurlarının karşısına çıkarıyor hem de kendisi gençliğin karşısına çıkıyor.

2013 yılının ilk günlerini yaşadığımız şu günlerde ülkemizde ve dünyada her geçen gün kullanımı yaygınlaşan ve sınırları daraltan hatta ortadan kaldıran internet kuşkusuz yüzyılın en önemli buluşu. İnternet aracılığıyla bilgi paylaşımı ve bilgi üretimi zaman ve mekân açısından birçok kolaylık sağlıyor bizlere. Ancak bilginin anonimleşmesi ve parçalanıp fragmanlaşması, güvenirlilik kaygısının had safhada olduğu bilgi dolaşımı, bu bilgiye ulaşan insanların ihtiyaçlarını ne kadar karşılıyor? Dünya tarihinde yer alan en büyük kütüphanelerden dahi daha fazla bilgiyi bünyesinde barındıran internet ağı, kendisini kullanan insanları ilmi olarak doyurabiliyor mu? İnternet aracılığıyla ulaştığınız bilgilere ne kadar güvenebilir, buradan elde ettiğiniz malumatlarla kendinizi ne kadar geliştirebilirsiniz?

Mostar yeni sayısı ve gençleşen yeni yüzüyle bu sorulara bir cevap bulmak için kapak konusunu “Senin İlmin Kaç Gigabyte” başlığıyla internet sorununa ayırdı. Kapak konumuzda okuyucuyu doyuracak cevaplar bulmaya çalışırken Ömer Kadıoğlu, Türkiye’de internet dendiğinde akla gelen ilk isim olan Hakkı Öcal ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Hakkı Öcal, internet yoluyla âlim olunmayacağını ancak, internetin ilim diye yutturulmaya çalışılan kötü bilgilerle mücadele etmede bize nasıl eşit bir hareket zemini sağlayacağını anlattı. Kapak yazılarında M. Selman Karabul “İnternetten Aldım Haberi” yazısıyla hem bilgisayar hem de internetle ilgili kişisel macerasını bizimle paylaştı. M. Necip Ârâste “İlim nerede, İnternet Nerede?” sorusunu sordu. Ahmet Karakaya ise hepimizin zihnini kurcalayan bir meseleye dokunarak “Bilgisayar mı Akıllı, İnsan mı?” sorusuna cevap aradı.

Tarih Diyaloglarında Murat Aydoğdu “Orta Çağ Neyin Ortasıdır?”, Mâverâ bölümünde Mümin Munis “Konya’yı İşgale Gelen Moğollar”, Portre bölümünde Muhsin Türkoğlu “Zindanda Çeyrek Asır: Barat Hacı” ve “Madem Bir Su Damlacığı…” yazılarıyla sizlerle buluşuyor. Dergimizin en önemli bölümü olan “Tezgâh” ise Mostar okuyucularıyla bir köprü kurmak için okuyucularımızı kendi yazı, eleştiri, mail, tavsiye ve paylaşımlarıyla dergi mutfağına davet ettiğimiz bir bölüm. Ödüllü senaryo yarışmasının da bulunduğu bu bölüm tamamen sizin için, size açılmış bir bölüm yani.

Gündelik hayatın, sosyal konuların, genel kültürün ve mizahın geniş yer tuttuğu Mostar, gençleşen yazılarıyla sizleri selamlıyor. Fotoğraf köşesinde Beyaz Arif Akbaş “Amatör Fotoğrafçının Rehberi: Fotoğrafa Giriş” yazısıyla, Emre Baştuğ Aynelhayat’ta “Biriktirmek Tatlı Bir Hastalıktır”, Mükerrem Mete “Çorba”, Murat Kuşbaz Öğrenci Günlüğünde “Yine Makarna Yedim”, A. Cevher Önce Hayat Bilgisinde “Ev Arkadaşı Aranıyor”, Serhat Albamya ise Çizgi-Dizi de “Bu Bir Yol Hikâyesi” isimli yazılarıyla karşınızda olacak.

Tüm bu yazıların dışında Ahmet Sözbilir “Gençliğin Gündemi”, Serdar Demir “Kitap”, N. Âsaf Çelik “Külliyat”, Rıza Can Ermiş “Bilişim”, M. Bahaddin Durak “Şifahâne”, Kenan Aydın “Cemiyet”, Selim Uğur “Rahle”, Davut Bayraklı “Kırkambar”, Abdullah Karaca “Çizgili Düşler” ve Oktay Kılavuz “Zaman Zaman İçinde” bölümleriyle okurun ilgisini bekliyorlar.

İletişim:www.mostar.com.tr

Kış Mü’minin baharıdır

Aylık ilim, kültür, fikir ve ahlak dergisi Özlenen Rehber dergisi ocak ayında çıkardığı 118’inci sayısıyla okurlarıyla buluştu. Özlenen rehber dergisi kış aylarını yaşadığımız bu günlerde kış manasının müminler için anlaşılması gerektiğine dikkat çeker bu konu bağlamında hazırladığı konuları okuyucularıyla paylaşıyor. Harun Apaydın’ın hazırladığı ‘Kış Mü’minin İlkbaharıdır’ başlıklı dosya konusunda kışın bir nimet olduğunu vurgulanıyor. Yine bu konuyla ilişkili olarak Tahir Türkmen’in ‘Dünya Kışını Ahiret Baharı Kılma’ başlıklı yazısında da uzun kış gecelerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği üzerinde duruluyor.

Ayrıca Muzaffer Yalçın’ın ‘Sahabe-yi Kiram’ın Fazileti Aralarındaki Sevgi, Saygı ve Merhamet’, Mustafa Şentürk’ün ‘Peygamber Sevgisinin Tezahürleri’, ‘Sahabe’nin Kur’an ve Sünnet’e Bağlılığı’, ‘Modern Cahiliyye’, ‘TV; Tehlike Var’ gibi konular da okunması gereken türden yazılar olarak dikkat çekiyor.

Özlenen Çocuk dergisinin konusu ‘Camiler ve Namaz’

Özlenen rehber dergisinin 3 aylık ücretsiz eki olarak çıkarılan Özlenen Çocuk dergisinin ocak ayında yayınlanan sayısının konusu ‘Camiler ve Namaz’dır. ‘Evladımızı namaza nasıl alıştıralım’, ‘Bilal camiyi öğreniyor’, ‘Mimar Sinan ve çocuk’ gibi önemli konuların işlendiği yazıların yanı sıra çocukların bilmece, bulmaca, soru cevap gibi bölümler onların severek öğrenmesine yardımcı olacaktır.

İletişim: www.rehberdergisi.com

e-papirüs Ocak sayısıyla yayında!

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde faaliyette bulunan Marmara Medya Merkezi çalışanlarının hazırladığı e-papirüs dergisi ikinci sayısı ile elektronik ortamda yerini aldı.

Türkiye’deki İletişim Fakülteleri içinde bir ilk olan e-papirüs yeni sayısı ile yine gündem yaratma yolunda emin adımlarla ilerliyor. İlk sayısında gazetecilik mesleğinin duayenlerinden Mehmet Barlas ile söyleşinin yanı sıra birçok önemli konuya da değinen dergi yeni sayısında da gençlerin ilgisini çekeceğe benziyor.  E-papirüs; söyleşiden sağlığa, modadan kültür-sanata, burç yorumundan karikatüre, zengin bir içeriğe sahip ve tam anlamıyla bir gençlik dergisi… Yeni sayısında havacılık kahramanı Vecihi Hürkuş’tan sinema kahramanı Vecihi’ye uzanan yolculuğa değinen dergide BKM Mutfak oyuncularından İbrahim Büyükak ile söyleşi de yer alıyor. Sosyal medyayla ilişkileri de sıkı tutan dergi, twitter fenomeni Argostroloji ile dijital hayatı konuştu.

İlk sayısı ile oldukça güzel tepkiler alan dergi ekibi; Türkiye’de bu işi ilk ve layığıyla yapmanın haklı gururunu yaşıyor. Yeni sayısında merhum gazeteci Mehmet Ali Birand’ın son söyleşisi yer alıyor. Usta Gazeteci, yaşadığı sıkıntılı dönemlerde bile haberci kimliğini her şeyden üstün tutan Birand; son söyleşisinde yine gazetecilere altın değerinde öğütler verdi ve ebediyete göçtü.

Yeni nesil yayıncılığın ilk örneklerinden olan e-papirüs’ü  Apple Store’da “UNIMAG” uygulamasının içinde bulabilir ve ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

On5yirmi5