Haber: Arzu Erdoğral
Mısır’da yaşanan halk ayaklanmasının ardından Hüsnü Mübarek’in milyonların talebine karşı çıkarak, istifa etmemekte diretmesiyle istikrarsız bir döneme gireceği endişeleri gündeme gelirken, TBMM Türkiye- Mısır Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı MHP Milletvekili Faruk Bal ile gelişmeleri konuştuk. Bal’ın sözleri arasında özellikle Müslüman Kardeşler’in Mısır’daki gelişmeler için Türk vekilleri uyarması dikkat çekti.
MÜBAREK VE MUHALEFET AKLISELİM NOKTASINDA BULUŞMALI
Mısır’a en son ne zaman ziyarette bulunmuştunuz, gelinen noktayı işaret eden bir gelişmeye şahit olmuş muydunuz?
Mısır Dostluk Grubu olarak Mısır’daki meslektaşlarımızla yakın bir ilişki içerisindeydik. Bu parlamento döneminde davetimiz üzerine Mısır heyeti bizi ziyarette bulundu. Bizde geçen yıl Nisan ayı içerisinde Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirmiştik. Mısır’da Türk devletine ve halkına karşı çok ciddi bir sempati vardı. Kökleri bulunan duygular… Gerek ziyaret sırasında gördüğümüz yetkililer gerekse de Mısır halkı bunu hep gösterdi. Bizlerde Dostluk Grubu olarak iki ülkenin ilişkilerine katkıda bulunmaya çalıştık.
Her ülkenin kendine göre siyasi bir rejimi vardır. Bu rejimin halk ile teması ne kadar güçlü ise o derecede demokratik olarak değerlendirilir. Ortadoğu’da bu temas otoriter bir yapı içerisindedir. Mısır bu otoriter yapıdan biraz daha demokrasiye kaydırabilmiş ülkelerin başında gelmektedir ama yeterli değildir. Dolayısı ile bir gün halkın devlete ve hükümete karşı ulaştıramadığı taleplerini protestolarla ortaya koyacağı kehanet değildir. Ancak işin bu boyuta vararak Mısır’da can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi, buradaki toplumsal düzenin anarşiye dönüşmesi hepimizin üzüntü ile karşıladığı bir gerçektir. Temennimiz odur ki, muhalefeti ve hükümeti teşkil eden yetkililer gerekse de Devlet Başkanı Mübarek bu durumu iyi bir şekilde değerlendirir. Ülkesine ve halkına daha fazla zarar vermeden aklıselim noktasında bir araya gelirler. Gelişmelerden duyduğumuz üzüntüde bu şekilde sevince dönüşebilir.
MISIR’DA SORUNLARIN BİTECEĞİ BEKLENTİSİ YANLIŞ
Mısır halkı Mübarek’in kesin olarak gitmesini istiyor. Bu durum sizce Ortadoğu’yu nasıl şekillendirir? Türkiye ile ilişkilerde ne gibi bir değişiklik olabilir?
Mübarek’in Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılması ile Mısır’da bütün sorunların biteceği gibi bir beklenti çok yanlıştır. Bir takım riskleri ve sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Çünkü önce bir yönetim boşluğu olacaktır. Sonra bu yönetim boşluğunun ardından ortaya çıkacak olan yöneticilerin bir birliktelik sağlayamayacakları konusunda bir tereddüt vardır. Ulusal dengelerin yerinden oynaması şeklinde ortaya çıkan durumu demokratik bir sürece aktarmakta ciddi sorunlar olacaktır. Dileriz bu sorunlar başarılı bir şekilde aşılır.
BAŞBAKAN’IN MESAJI MISIR’DA ETKİLİ OLMAZ
Başbakan Erdoğan’ın Mübarek’e yapmış olduğu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Başbakan’ın kişisel temennileri… Bunu benim değerlendirmem doğru olmaz. Ama Mısır’da çok fazla belirleyici bir mesaj olduğunu düşünmüyorum. Yani Mısır üzerinde etkili olacak bir mesaj olacağını sanmıyorum.
Dostluk Grubu olarak herhangi bir girişiminiz oldu mu?
Dostluk grubunun idari bir yetkisi yoktur. İki ülke arasında münasebetleri geliştirme esasına dayanır. Bu bakımdan ulaşabildiğimiz, muhatap olduğumuz milletvekillerine sağduyu çağrısı ile birlikte sağlık ve sıhhatte olup olmadıkları öğrenme aşamasındayız. Onun dışında çok fazla yapabileceğimiz bir şey yok.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER KÖTÜ GİDİŞİ TÜRK VEKİLLERLE PAYLAŞMIŞ
Dostluk Grubu olarak idari bir yetkiniz olmasa da daha önceki görüşmelerinizde örneğin halkın 2 dolara geçinme zorunluluğu olması gibi konular açısından muhataplarınıza tavsiyeleriniz olmuş muydu?
Mutlaka… Dostluk Grubunda ağırlıklı olarak Mübarek yanlısı milletvekilleri ile 2 tane de Müslüman Kardeşler’den milletvekili vardı. Bu iki milletvekili sürekli olarak demokratik bir gelişmenin bulunmadığı, hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu, insanlar arasında gelir dağılımında uçurum ve dengesizlik bulunduğu, ekonominin iyi olmadığı gibi sebepleri ortaya koyarak eleştirilerde bulunmuştu. Biz de kendilerine her iki durumunda (demokrasi ve ekonomi) karşılıklı dengeler üzerine oturtulmak sureti ile insanlığın geliştirmiş olduğu evrensel değerlere saygılı bir sistemin Mısır için faydalı olacağını, halkın gelirinin artırılmasının, gelir seviyesindeki dengesizliğin giderilmesi için ekonomik açıdan tedbirlerin alınmasının toplumsal gerilimi azaltacağını ifade etmiştik. Tabi bunların hepsi temenniden ibaret sözlerdi. Görülen o ki bu sorunlar biraz daha ciddiyet kazanmış ve bugünkü tablo ortaya çıkmıştır.