Man Booker uzun listesine kalan ilk roman yazarlarından dördüncüsü ve sonuncusuna geldik. Yazarımız A.D. Miller. Miller, Snowdrops / Kardelenler romanında ‘neon şehvetlerin ve çılgın günahların şehri’ Moskova’nın karanlık yüzünü anlatmış.
1974 Londra doğumlu olan A.D. Miller, Cambridge ve Princeton üniversitelerinde edebiyat öğrenimi gördü. Gazetecilik kariyerine Amerika hakkında seyahat yazıları yazarak başlayan A.D. Miller, 2004- 2007 yılları arasında The Economist dergisinin Moskova muhabirliğini üstlenmiş. The Economist dergisinin halen Britanya editörlerinden biri olan Miller, dergideki kariyerine başlamadan önce bir dönem televizyonda çalışmış. Miller romanı için şöyle diyor: “Snowdrops benim Moskova gözlemlerime dayanıyor, ama en nihayetinde son derece normal görünen insanların dahi çok kötü emeller içinde olabileceğine dair ahlakî dejenerasyon hakkında.”
Rusya’da bir şey ters giderse başınız beladadır
Moskova argosunda, ‘kardelen’ karların altında gömülü veya gizlenmiş olan, ancak karların erimesiyle gün yüzüne çıkan ceset anlamına geliyor. Miller ‘kardelen’ için, “Rusya’daki ağır yaşam koşullarının çarpıcı bir imgesi gibi göründü” diyor ve devam ediyor: “Aynı zamanda bastırmaya çalıştığınız, ancak bir yolunu bulup sizi avlamaya gelen şeylere dair roman türüne özgü bir imge gibi.”
Romanda Moskova, Rusya’da özellikle petrol sektöründeki işletmelere borç vermek isteyen yabancı bankalar konsorsiyumu adına çalışan bir avukat olarak bulunan İngiliz Nick Platt’ın gözlerinden anlatılıyor. A.D. Miller, romanın Rusya’nın oldukça karanlık bir manzarasını yansıttığını kabul ediyor: “Rusya’da, eğer nüfuz sahibi bağlantılarınız yoksa hayatınız adeta bir cambaz gibi sıkı gerilmiş iplerin üzerinde yürümeye benzer. Bir şey ters giderse, birdenbire başınız belaya girebilir.”
Miller, Moskova’ya ilişkin olarak “Sizi yıpratan soğuk değil, buz” diyor ve ekliyor: “Ancak Moskova kışları neşeli ve ayartıcı da olabiliyor. Bunun bir kısmını olsun kitabımda aktarabildiğimi umut ediyorum.”
Rus romancıların hayranı
Snowdrops, Miller’ın ilk romanı olmasına karşın yazarın 2006 yılında yayımlanan The Earl of Petticoat Lane/ Jüpon Şeridinin Kontu başlıklı aile tarihini anlatan bir kitabı daha mevcut. Beklendiği üzere, Miller büyük Rus romancılarının hayranı. Bilhassa Rusya’da yaşarken, Tolstoy’u anlatım dili, Dostoyevski’yi müthiş dürüstlüğü, Joseph Brodsky’yi cesareti ve bilgeliği bakımından sevdiğini belirtiyor: “Nasıl hayatınızın bazı kısımları hafızanızın büyük bir bölümünü kaplayacak şekilde genişlerse, bu Rus yazarları da benim zihnimin kütüphanesindeki rafların büyük bir kısmını işgal eder oldular.”
Paydostan sonra şampanyalı kutlama
AD Miller, Booker uzun listesine kaldığını çalışırken öğrenmiş. “Şaşırıp kaldım. Günün geri kalanında işime yoğunlaşmak oldukça zor bir hal aldı. En son saat beş civarında paydos edip bir kadeh şampanya içtim.” Miller “Bu hikâyeyi yazarken yayımlanacağına hiçbir surette inancım yoktu. Booker uzun listesinde yer almak uzak olsa bile radarımda yoktu” diyor ve ekliyor: “Bugünlerde alışılmadık biçimde keyifliyim.” [BBC/Taraf]