Mavi Marmara’ya silahlı komandolar saldırmış olmasına rağmen İsrail hükümeti bu komandoları mağdur olarak sundu. Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen pasifistlerden oluşan gemideki insanları ise terörist olarak yaftaladı. İsrail ve ABD’de İsrail’in politikaları ile çatışan her eylemi otomatik olarak terörizm ile bir tutmak artık olağan hale geldi.
Asım Öz, “Mavi Marmara’da Geceyarısı” kitabının editörü Mustafa Bayumi ile konuştu. İşte o röportaj:
Mavi Marmara’yı anlatan ilk kitap olarak Mavi Marmara’da Geceyarısı’nı hangi düşünce ile hazırladınız?
İsrail Özgür Gazze Filosu’na saldırıp dokuz kişiyi öldürdüğünde ben de dünya üzerindeki birçok insan gibi şoke oldum ve dehşete düştüm. O sıralarda Güney Kore’nin başkenti Seul’de ders veriyordum. Saldırıyı takip eden bir ya da iki gün içinde O/R Books’un yayıncısı Colin Robinson’dan bir e-mail aldım. Bana saldırıya dair bir “çabuk kitap” hazırlamakla ilgilenip ilgilenmediğimi soruyordu. O/R Boks, yayıncılıkta yeni bir model geliştirerek güncel olaylara hemen cevaplar üretmeye çalışıyor. Fikir hoşuma gitti ve hemen kitapta olması gereken isimlerin bir listesini yapmaya başladım. Birçok kişi de bana bu konuda yardımcı oldu. Haymarket Books’tan Anthony Arnove, Noam Chomsky ve Amira Hass gibi isimlere ulaşmamı sağladı. Liliana Segura ise kitaba katkıda bulunan birçok ismi tavsiye ederek rüya listemize ulaşmamızda bana muazzam yardımcı oldu. Ulaştığımız isimlerin neredeyse hepsi de kitapta yer almayı kabul etti. (Ne yazık ki Leon Wieseltier teklifi geri çevirdi.) Kitabı oluştururken metodumuz görgü şahitliğine dayanan ifadeleri bir araya getirmekti, çünkü İsrail’in resmi açıklamalarına Mavi Marmara ve diğer gemilerde bulunanların anlattıkları ile karşı çıkmak gerçekten çok önemliydi. Sonradan Gazze’nin şu an içinde bulunduğu durum ve genel olarak bölgedeki çatışmaya dair bağlamı vermenin de önemli olduğunu düşündüm. Böylece bize bunları sağlayabilecek insanların da bir listesini oluşturduk.
Yazılanlar içinde sadece düzyazılar yok. Gazze kuşatması dolayımında yazılan şiirler de var. Kitabınızda sadece bir şiir yer alıyor. Filistin direnişinin ağırlıklı olarak şiir üzerinde varlık kazandığı göz önünde tutulursa Mavi Marmara’da tutulan günlüklerden de hareketle Özgür Gazze Hareketi’nin bir anlamda direniş edebiyatını şiir ötesi türlere de taşıdı diyebilir miyiz?
Bu ilginç bir soru. Kitaptaki şiiri bir Filistinli değil, ünlü Amerikalı şair Richard Tillinghast yazdı. Bu, Filistin için adalet davasının dünya üzerindeki birçok sanatçıyı nasıl etkilediğine dair bir örnektir aynı zamanda. (Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığı karşıtı mücadele de zamanında küresel anlamda birçok sanatçıya ilham vermişti.) Fakat çok önemli olsalar bile direniş edebiyatının yayılmasını sağlayan esasında dayanışma hareketleri değildir, bilakis adaletsizliğin ta kendisidir. Biz direniş edebiyatının olmadığı bir dünya kurmayı hedeflemeliyiz.
Özgür Gazze Filosu, hem uluslararası dayanışma yahut bugünün direniş stratejileri hem de hareketin oluşumu bakımından çok tartışıldı. Sizin “sıradan insanların sıra dışı gücü” olarak andığınız hareketin küresel güçlerin bir kısmı tarafından desteklendiği yönünde yazılar da yazıldı. Mavi Marmara hakkında yazılan pek çok yazıyı okuyup bunlar içinden seçme yapan bir kişi olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bugüne kadar birçok makaleyi, raporu, analizi, Özgürlük Filosu’na katılanlardan gelen mektup ve e-mailleri okuduktan sonra şunu söyleyebilirim ki, bu filoya katılanların motivasyonunu oluşturan asıl şey onların bireysel vicdanlarıydı. Bu küresel dayanışma hareketinin yabancı kişiler ya da hükümetler tarafından yönetildiğini öne sürmek, cesurca yeni bir dünya kurma peşinde koşan ve açıkça çöküş halindeki uluslararası siyasi sisteme kafa tutan bu bireylerin asil niyet ve eylemlerini reddetmek anlamına gelecektir.
Bu çerçevede harekete Fransa’dan herhangi bir geminin katılmamış olması manidar. Alternative Information Center’in kurucusu Michael Warchawski’nin “Gazze’deki ambargoya karşı örgütlenecek bir sonraki uluslararası filo uluslararası seferberliğin doruk yaptığı bir düzeyde olmalı ve bir Fransız gemisinin de orada olması için hiçbir masraftan kaçınılmamalı” şeklindeki yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz?
Dünyanın artık Filistinliler için adalet hareketine gösterilen desteğin ne kadar yaygın olduğunu görmesi önemli. Filistin davası farklı bağlamlarda farklı biçimler alıyorken, bunu Fransızlara, Araplara, Müslümanlara, Yahudilere ya da Amerikalılara özgü bir mesele olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu uluslararası bir mesele ve adil bir çözüm bütün dünyanın faydasına olacaktır.
Özgür Gazze Hareketi’ne katılan gemilerin bazılarının sabote edildiği yönünde açıklamalar var. Bu açıklamaların gerçeklik değeri nedir?
Gemilerin İsrail tarafından sabote edilmesi yüksek ihtimal. İsrail hükümetinin suçlamaları reddetmemesi de bizi şaşırtmamalı.
Özgür Gazze Hareketi’ne katılanların yazdıklarında yolculuk sırasında saldırıya uğrayabileceklerine hatta ölümle yüz yüze gelebileceklerine ilişkin herhangi bir öngörüleri var mı?
Filistin davasını destekleyen aktivistler geçmişte İsrail ordusu tarafından birçok kez saldırıya uğradı. Sadece Rachel Corrie’yi bile aklımıza getirebiliriz. En kötü duruma dair senaryoları akla getirmek ancak politik aktivizme dahil olduğunuzda rasyonel olur. Fakat bunların hiçbiri uluslararası sularda Mavi Marmara’ya yapılan vahşi saldırı için bir mazeret olamaz.
İsrail’in kuşatmayla ilgili İHH üzerinden yanlış bilgi yayma stratejisi ne tür sonuçlar doğurdu?
İHH hala İsrail ve dünya medyası tarafından bir “terörizm” cephesi olduğu şeklinde saldırılara uğruyor. Oysa böyle iftira dolu ifadeleri destekleyen hiçbir kanıt yok ortada. Martha Cohen’in kitaba aldığım önemli yazısı bu iftiranın nasıl işlediğini, nasıl yayılmaya devam ettiğini ve bu suçlamaların izinin nasıl birtakım şüpheli kaynaklara kadar sürülebileceğini çok iyi anlatmaktadır.
Mavi Marmara saldırısını İsrail medyası nasıl ele aldı?
Ana İsrail medyası hükümetin sözcüsü olarak hareket etti. Gemilerdeki yolculara ve o gece yaşananlara dair birçok uydurma haber de yaydılar etrafa. Ancak Max Blumenthal ve bir elin parmakları kadar başka gazeteci İsrail ordusundan kanıtları talep ettiğinde İsrail ordusu ifadelerini değiştirdi. Max Blumenthal’ın kitaptaki yazısını herkes mutlaka okumalı. Bu yazıda, tıpkı dünya üzerindeki birçok başka medya organı gibi İsrail medyasının da hükümeti eleştirmek yerine nasıl onun sözcülüğüne soyunduğu açıkça görülmektedir.
Peki, yardım filosuna dönük saldırılar İsrail’de protesto edildi mi? İsrail’deki barış hareketi bu saldırı karşısında nasıl bir tutum içinde yer aldı?
ABD’de İsrail kamuoyunun son yıllarda sağ politikalara meyli pek anlaşılmıyor. Geleneksel barış hareketi artık can çekişiyor. İsrail’deki Araplara karşı ırkçı yasalara (Sadakat Yemini gibi) gösterilen destek meclisten nispeten kolayca geçiyor ve Filistinlilere destek mesajları içeren kamuoyu açıklamalarına çok çirkin tepkiler gösteriliyor. Neve Gordon kitapta bunlardan söz ediyor. Tabii bu İsrail kamuoyunun tamamen sağa kaydığı anlamına gelmiyor. Bu doğru değil tabii ki, hâlâ bir arada yaşama ve adalet hedefleri doğrultusunda çalışan birçok İsrailli aktivist ve entelektüel var. Ama çok karanlık bir atmosferin de ortama hakim olduğu bir gerçek. Özgür Gazze Filosu’na karşı yapılan saldırıya uluslararası kamuoyu neredeyse tamamen karşı çıkmasına rağmen, İsrail kamuoyunda saldırı destek buldu.
Bu konuyla alakalı olarak bir şey da daha sormak istiyorum: İsrail’de barış hareketinin İsrail’in Siyonist kamusal zihniyetini dönüştürmekten ziyade korsanlığını ve saldırganlığını perdeleyen bir yanı olduğu gibi değişik yorumlar var. İsrail’de barış hareketi güçlü bir hareket mi?
İsrail’deki Barış Hemen Şimdi (Peace Now) gibi geleneksel barış hareketlerinin etkisi gittikçe azalıyor. Duvar Karşıtı Anarşistler gibi daha küçük başka gruplar da var. Bunlar Batı Şeria’daki halk komiteleri ile birlikte çok önemli işler yapıyorlar. B’Tselem gibi sivil toplum örgütleri de gerekli ve hayati işler başarmaya devam ediyor.
İsrail’in Batı kamuoyunda “Ortadoğu’daki biricik demokrasi” “yırtıcı düşmanlarla çevrili ve kendinden başka güvenecek kimsesi olmayan küçük bir ülke” “çölü yeşerten ülke” olarak algılandığını biliyoruz. İsrail’in ve Batılı ülkelerin pek çok olayı açıklamak için başvurdukları enstrümanlardan biri terörizm kavramı. Bu kavramın özellikle Ortadoğu’da meydana gelen olaylarda sıklıkla kullanılması dünya kamuoyunda nasıl bir algı oluşturuyor? Bu çerçevede Mavi Marmara olayı anaakım Amerikan medyasında hangi yönleri ile alındı?
Mavi Marmara’ya yapılan saldırıdaki en şaşırtıcı şey, gemiye ve yolculara silahlı komandolar saldırmış olmasına rağmen İsrail hükümetinin bu komandoları mağdur olarak sunmasıydı! Tabii ki İsrail, birçoğu yaşlılardan ve dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen pasifistlerden oluşan gemideki insanları hemen terörist olarak yaftaladı. İsrail ve ABD’de İsrail’in politikaları ile çatışan her eylemi otomatik olarak terörizm ile bir tutmak artık olağan hale geldi. Fakat her geçen gün daha az insan bu refleksif ve zavallı suçlamalara inanıyor. Bu olayda not edilmesi gereken en ilginç nokta da burası.
Peki, tam bu süreçte Fethullah Gülen’in Gazze Filosu’na ilişkin ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özgürlük Filosu ABD’de genel olarak Türkiye ile ilişkilendirildiğinden, Gülen burada uzlaşımcı kişi olma imajını korumak istemiş olabilir. Dolayısıyla Gülen’in sözleri pek de Gazze’deki durumla ilgili gözükmüyor.
Özgürlük Filosu’na yapılan saldırı uluslararası dokunulmazlığı bulunan İsrail’i uluslararası alanda yalnızlaştırdı mı?
İsrail, saldırı sonrasında uluslararası diplomaside nasıl bir tecride uğramış olursa olsun, bugün bunların hepsi buharlaştı. Tabii uluslararası kamuoyunun görüşlerini bundan ayrı tutuyoruz. Bugün uluslararası sistemin yapısı büyük güçler denilen ABD ve Avrupa’nın kendi müttefiklerini koruması anlamına gelmektedir.
Gazze kuşatmasının Hamas’ı devirmek amaçlı olduğunu biliyoruz. Özgürlük Filosu Filistin’in kırılgan iç dengelerini nasıl etkiledi? Bugünlerde Filistin iç politikasında yaşanan gelişmeleri de göz önünde bulundurduğumuzda Mavi Marmara seferi amacına ulaştı denilebilir mi?
Gazze kuşatması Hamas yönetimini zayıflatmaktan ziyade güçlendirdi. Kuşatma olağanüstü hal koşullarının ortaya çıkmasına yol açıyor ve (Hamas’ın vergilendirdiği) bir kaçakçılık ekonomisini dayatıyor. Bu da Gazze’deki sivil toplumun imkanlarını sınırlıyor. İşsizlik çok yüksek boyutlarda. Nüfusun büyük kesimi hâlâ yiyecek yardımlarına bağlı olarak yaşıyor. Çoğu insanın fark etmediği şey ise, kuşatmanın asıl zararının mal ve insanların serbestçe içeriye girmesini değil dışarı çıkmasını engellemesidir. Gazze ekonomisi geleneksel olarak temelde İsrail ve Batı Şeria’ya yapılan ihracata dayanmaktadır. Fakat kuşatma bunları bıçak gibi kesti. Bu da gisha.org’un verilerine göre bugün Gazze’deki fabrikaların yüzde 83’ünün kapanması ya da yüzde 50’den daha az bir kapasite ile çalışmak zorunda kalmaları anlamına gelmektedir. Kuşatma bu sebeple Gazze halkının çalışma hakkının ve insanın emekten doğan saygınlığının engellenmesi anlamına geliyor.
İsrail Mavi Marmara ile ilgili olarak Türkiye’nin taleplerinden çok azını karşıladı. İsrailli yetkililer Siyonizm’in kibrini yansıtacak biçimde “tazminat öderiz ama özür dilemeyiz” tarzında açıklamalar yaptı. Mavi Marmara hakkında uluslararası hukuk açısından bundan sonra ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?
Açıkçası iyimser değilim. Uluslararası hukuk çok değişken ve hiçbir zaman da eşit ve dengeli biçimde uygulanmadı. Örneğin, 2004 yılında Uluslararası Adalet Divanı İsrail’in Batı Şeria’nın yüzde 10’undan fazlasını yutan ayrılık duvarını yasadışı bulmuştu, oysa bu karar İsrail’in tavrı üzeride hiçbir etki göstermedi.
NOT: Bu röportaj BM’nin İsrail’in Mavi Marmara’ya saldırmasını haklı bulan Palmer Raporu’ndan önce yapılmıştır.
MUSTAFA BAYUMİ KİMDİR?
Mustafa Bayumi (Moustafa Bayoumi) Arap kökenli bir Amerikalı. Brooklyn College, City University of New York’ta edebiyat derslerine giren yazarın Penguin yayınlarından çıkan How Does It Feel To Be a Problem: Being Young and Arab in America (Sorun Senmişsin Gibi Hissetmek: Amerika’da Genç ve Arap Olmak) başlıklı bir kitabı var. Beyyumi bu kitabıyla American Book Award ve Arab American Book Award gibi ödüller kazandı. New York Times, Guardian, CNN.com gibi yayınlarda yazıları çıkan yazar, Mavi Marmara’da Geceyarısı’nın yanı sıra The Edward Said Reader (Edward Said’den Seçmeler) gibi birçok eserde editör olarak yer aldı.
Röportaj: ASIM ÖZ / STAR GAZETESİ