“Kitaptan Bomba Olmaz”

Kitap
Örgütün "Türkiye’de Medya ve Yargı: Güvensizlik ve Güvenlik Refleksi arasında" adını taşıyan raporu, "Kitaptan bomba olmaz" başlığıyla kamuoyuna açıklandı. Merkezi Paris̵...
EMOJİLE

Örgütün "Türkiye’de Medya ve Yargı: Güvensizlik ve Güvenlik Refleksi arasında" adını taşıyan raporu, "Kitaptan bomba olmaz" başlığıyla kamuoyuna açıklandı.

Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden  Johann Bihr ve Jean-Francois Julliard’ın Türkiye’ye yaptıkları görev ziyareti sonrası kaleme aldıkları raporun sonuç kısmında, "Son 10 yılda reformlar gerçekleştirildiyse ve medya üzerinde askeri etki hissedilir derecede azalma gösterdiyse de birçok temel yasa gazetecileri sınırlandırmayı sürdürüyor" yorumu yapıldı.

Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu’nun 20’nin üzerinde maddesi, Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlara İlişkin Kanun, İnternet Kanunu’ndan örnekler verilen raporda, yargının, bazı konularla ilgili haber takibini sistemli şekilde baskı altında tutamaya devam ettiği vurgulandı.

Raporda, "Görevlerini yapan veya düşüncelerini açıklayan gazetecilerin tutuklanması, yargılanması, haber kaynaklarına kadar gidilmesi, haber malzemelerine el konulması bir hayli kolay" ifadesi kullanıldı.

Raporun "tavsiyeler" bölümünde, "yasalar uygulanırken gazetecilik ilkelerine dair statünün güçlendirilmesi gerektiği" belirtilirken, "soruşturmanın gizliliği, devletin güvenliği ve özel yaşamın gizliliğine dair zorunlulukların dengelemesi amacıyla yasalarda kamu yararına dair konularda haber alma hakkına açıkça işaret edilmelidir" denildi. Raporda ayrıca, gazetecilerin haber kaynaklarını gizlemelerine getirilen güvenceler güçlendirilmesi istendi.
Yürürlükten kalkması gereken yasalar

Terörle Mücadele Kanunu’nun, demokratik normlarla uyumlu hale gelmesi için yürürlükten kaldırılması veya esaslı bir şekilde gözden geçirilmesi tavsiye edilen raporda, özellikle, "örgüt propagandası yapma"ya dair düzenleme ve terör faaliyetlerinin haberleştirilmesini cezalandıran maddenin yürürlükten kaldırılması istendi.

"Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) ifade özgürlüğüne zarar veren maddeler ya yürürlükten kaldırılmalı ya da derinlemesine gözden geçirilmeli" denilen raporda, "devlet temsilcilerine hakaret, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, halkı askerlikten soğutma" suçları dışında, "Atatürk aleyhinde işlenen suçlara ilişkin yasanın kaldırılması ya da gözden geçirilmesi" istendi.

Raporda ayrıca şu görüşlere yer verildi:

Basın özgürlüğünü kısıtlamamaları için yürürlükteki düzenlemelerin gazeteciler için nasıl uygulanıp uygulanmayacağı açık şekilde belirtilmeli;

TMK ve TCK’da fiilin basın yoluyla işlenmesi halinde öngörülen sistemli ceza artırımları ortadan kaldırılmalı. Basın suçlarına hapis tehdidi kaldırılmalı;

Gazetecilerle ilgili arama ve el koyma işlemleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına uygun şekilde gerçekleştirilmeli. Bu işlemlere hangi genel şartlar ve hangi istisnalar altında izin verildiği açık şekilde belirlenmeli;

Yargı bağımsızlığının ve özellikle soruşturmaların güçlendirilmesi için Anayasa reformu çalışmalarına devam edilmeli.
Genel anlamda meslek otoregülasyonu güçlendirilmeli, yargı kurumları da yaklaşımını değiştirmeli;

Soruşturma ve daha ziyade gazetecilerin gözaltına alınmaları veya tutuklanmaları kural değil istisnai bir uygulama olmalı.
Siyasi eylemlerle gazeteciler, teröristler, eylemciler, siyasi kişilikler birbiriyle karıştırılmamalı; topluma örnek olunmalı;

Yargı kurumlarından talepler

Raporun "yargı kurumlarından beklentiler" başlıklı bölümünde, "Gazetecilere Özgürlük Platformunun ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatınca oluşturulan hapisteki gazeteciler listeleri en kısa zamanda değerlendirilmeli"denilerek, "Ahmet Şık, Nedim Şener, Vedat Kurşun, Ozan Kılınç ve Bedri Adanır gibi, mesleki faaliyetleri nedeniyle cezaevinde tutulanların derhal ve karşı şart ileri sürülmeden tahliye edilmesi çağrısı yapıldı.

"Türkiye’nin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan uluslararası normlara saygı gösterilmeli" denilen raporda, "Tedbir amaçlı tutuklamaların süreleri anlamlı şekilde kısaltılmalı, dava süreleri kısaltılmalı, ‘özel yetkili mahkemeler’ düzeyinde reform yapılmalı. Yargı, gerçek bir iletişim politikası başlatmalı. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik kültürü geliştirilmeli, kamu yararının olduğu durumlarda bilgi edinmeye dair ihtiyaçlar dikkate almalı, yasadışı sızdırmaların önüne geçmek amacıyla adli haberlerle ilgili ‘çıkış kapıları’ öngörülmeli" görüşleri yer aldı.

Başbakan Erdoğan ne demişti?

13 Nisan’da Strasbourg’da Avrupa Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmalarının ardından basılmamış kitaba el konulması olayıyla ilgili şöyle demişti:

“Bombayı kullanmak suçtur ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur. Diyelim ki bir yerde bombanın kullanılmasında ne varsa, fitilinden ta diğer maddelerine varıncaya kadar ne varsa bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri gidip bunları toplamaz mı, almaz mı? Çünkü bu da bir suç teşkil etmektedir. Gider onları alır.

Burada da eğer daha önce gelmiş belgeler ve bilgiler içerisinde bu tür hazırlıkların olduğu varsa, yargı da bununla ilgili kararını vermiştir ve güvenlik güçlerimizden ‘şu adreste böyle bir hazırlık vardır, gidin bu hazırlığı alın gelin’ demiştir.”

Bu konuşmanın ardından, Ruşen Çakır NTV’de bir programda Erdoğan’a bu konuyu sormuştu. Erdoğan ile Çakır arasında şu konuşmalar geçmişti:

Çakır: Nedim Şener benim yakın arkadaşımdır kendisine kefil olabilirim, Ahmet Şık da öyle. Bu arkadaşları geçenlerde cezaevinde ziyaret ettim. Strazburg’da Avrupalı parlementerlere yaptığını konuşmada kitap ve bomba benzetmesi yaptınız. Nedim Şener bundan çok rahatsız olduğunu söylememi istedi, ben de çok rahatsız oldum. Kitap- bomba benzetmesini biraz açar mısınız? Kitap yazmak nasıl terör olur?

Erdoğan: Bu konuları daha önce çok açtık. Eğer ilerde o beyefendiyle (Nedim Şener) bir araya gelirsek konuşuruz… Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tehlikelidir. [ajanslar]