Kütüphane Müdürü Neslihan Yalav, yaptığı açıklamada, merhum Çelik Gülersoy’un İstanbul ve Türkiye’de çok tanınan bir isim olduğunu ve kente önemli eserler kazandırdığını kaydetti.
Gülersoy’un İstanbul aşığı bir insan olduğu için şehre ait kitaplardan oluşan büyük bir kitaplığının bulunduğunu, bu kitapları yıllarca toplandığını anlatan Yalav, sonuçta bu kütüphanenin oluştuğunu belirtti.
Yalav, dünyanın en güzel ve gözde kentinin tarih boyunca düşünülmemiş bir kitaplığa sahip olduğunu, imparatorluklara başkentlik yapan İstanbul hakkında sayısız denebilecek yayınlar hazırlandığını bildirdi.
Kütüphanenin 1990 yılında 6 bin kitapla kurulduğunu, ancak şu anda 10 bin civarında kitabın bulunduğunu aktaran Yalav, “Kendisinden bahseden bütün eserlerin toplandığı bir kitaplık, bir arşivdir” dedi.
“Özellikle turistlerin büyük bir ilgisi var”
Çeşitli dillerde İstanbul ile ilgili yazılmış kitapların da bulunduğunu ifade eden Yalav, şunları söyledi:
“İngilizce, Almanca, Osmanlıca, Yunanca yazılan kitaplar var. Sadece İstanbul’u ilgilendiren kitapların bulunduğu bir kütüphane olması açısından önemli bir yer. İstanbul ile ilgili her şeyi, her bilgiyi burada bulmak mümkün. Konusu İstanbul ile sınırlı olunca, İstanbul ile ilgilenenlerin geldiği bir iktisat kütüphanesi. Dönem dönem öğrencilerin ödevleriyle bağlantılı olarak daha çok talep oluyor. Dönem dönem araştırmacıların kısa süreli gelip çalıştığı bir kütüphane. 1990 yılından beri varlığımızı sürdürüyoruz. Japonya’dan okuyucu gelip burayı bulabiliyorsa, İspanya’dan gelen akademisyen burada doktora tezi hazırlayabiliyorsa, kitaplığımızın önemli bir arşiv olduğunu gösteriyor. Özellikle turistlerin büyük bir ilgisi var.”
“Kitaplığı her fırsatta zenginleştirmeye çalışıyoruz”
Topkapı Sarayı’nın yanında bulunan kütüphaneyi, 20 yılı aşkın bir süredir hizmet vermesine rağmen yeni öğrenen insanların da bulunduğu dile getiren Yalav, sözlerine şöyle devam etti:
“Çelik beyin kendi kurduğu vakfın, işleyen tek organı İstanbul kitaplığı. Çelik beyin açtığı dönemde konusu sadece İstanbul ile sınırlı olarak belirlendiği için bu alanda belki de tek kitaplıktı. O dönem ilk ve tek kütüphane olduğunu tahmin ediyoruz. Onun üzerine şimdi İstanbul Araştırmaları Enstitüsü var. Çelik bey burayı İstanbul’un belleği olarak nitelendirmiş. İstanbul’u ilgilendiren kitaplar yayınlandıkça satın alıyoruz ya da bağış yoluyla o kitaplar geliyor. Geçen sene İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olduğu için pek çok yayın hazırlandı. Yayınların hepsine yetişmek çok mümkün değil. Bir kısmını talep ediyoruz ya da bağışlayan bağışlıyor. Kitaplığı her fırsatta zenginleştirmeye çalışıyoruz.”
Kütüphanedeki eserler
Kitaplığın klasik kütüphane ortamından farklı olduğunu aktaran Yalav, “Sıcak, güzel bir ortam. İki katlı binanın zemin katı, dergiler, fazla eserlere ayrılmıştır. Üst katı nadide eserlerin yer aldığı zengin koleksiyon ve okuma katıdır. Kitaplığın camlarından nefes kesen bir tablo olarak Ayasofya görülüyor. Kitaplıkta, Roma ve Bizans, Osmanlı tarih, seyahatnameler, sefaretnameler, hatıralar, güzel sanatlar, biyografi, İstanbul’la ilgili şahsiyetler ve onların diğer eserleri, edebiyat eserleri, şehircilik ve belediye sorunları, kuruluşlar, İstanbul rehberleri ve dergiler de yer alıyor” diye konuştu.
AA