Gelenekle gelecek arasında

Kitap
19.yüzyılın sonlarına gelindiğinde Batı medeniyeti tüm yerküre üzerinde iktisadi ve siyasi hâkimiyetini kurmuştu. İlerlemeci ve işgalci Batılı güçlerin tükenmez iktidar mücadeleleri dünyayı kaçı...
EMOJİLE
19.yüzyılın sonlarına gelindiğinde Batı medeniyeti tüm yerküre üzerinde iktisadi ve siyasi hâkimiyetini kurmuştu. İlerlemeci ve işgalci Batılı güçlerin tükenmez iktidar mücadeleleri dünyayı kaçınılmaz bir paylaşım savaşının eşiğine getirmişti. Batı uygarlığının insanlığı sürüklediği çıkmaza tepki olarak Kierkegaard 1846’da Korku ve Titreme’yi, Marx 1867’de Kapital’in birinci cildini, Nietzsche de 1885’te Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü yayımladı. Bu alt-üst oluşlarda en büyük felaketler şüphesiz Batı dışı toplumların ve özellikle de İslam dünyasının başına geldi. İslam dünyası sömürü, işgal ve parçalanmaların ötesinde medeniyet fikrini ve iddiasını kaybetmekle karşı karşıya kalmıştı. Bediüzzaman Said Nursi 1877’de Bitlis’te işte bu “helaket ve felaket” zamanında doğdu, ömrünü İslam coğrafyasında yaptığı maddi-manevi yolculuklarla geçirdi. Kendi deyişiyle çekmediği cefa, görmediği eza kalmadı. Acı ve çileyle destanlaşan yaşamının en büyük meyvesi Risale-i Nur külliyatıydı.