2011 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen İsveçli şair Tomas Tranströmer’in yazdığı ‘İzmir Saat Üç’ şiiriyle tekrar gündeme gelen İzmir, 17’inci yüzyıldan bu yana ünlü seyyahlar ve edebiyatçıların yazılarına konu oldu.
2011 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen İsveçli şair Tomas Tranströmer’in yazdığı ”İzmir Saat Üç” şiiriyle tekrar gündeme gelen İzmir, 17’inci yüzyıldan bu yana ünlü seyyahlar ve edebiyatçıların yazılarına konu oldu.
Yazar Yaşar Aksoy, Homeros’un doğduğu kent olan İzmir’in dünya edebiyat tarihi içinde etkili bir yere sahip olduğunu, kentin özellikle 17’inci yüzyılda ünlü seyyahlarla batıya tanıtıldığını, sonraki dönemlerde de doğuya seyahat eden batılı edebiyatçıların kalemine yansıdığını ifade etti.
Victor Hugo’nun 1829 yılında yazdığı ”Les Orientales” kitabındaki ”La Captiva” isimli şiirinde İzmir’i bir prensese benzettiğini, bunun o dönemde kentin tanınması anlamında çok etkili sonuçlar verdiğini ifade eden Aksoy, 1650’de Tavernier, 1654’de Chevalier d’Arvieux, 1658’de Thevenot, 1678’de Le Bruyn, 1693’de Careri, 19. yüzyılda Texier gibi 60’a yakın seyyah ve yazarın İzmir üzerine yazılar yayımladığını, Evliya Çelebi, İbn Batuta ve Katip Çelebi’nin de kenti geniş kapsamda anlattığını belirtti.
2011 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen İsveçli şair Tomas Tranströmer’in yazdığı ‘İzmir Saat Üç’ şiiriyle tekrar gündeme gelen İzmir, 17’inci yüzyıldan bu yana ünlü seyyahlar ve edebiyatçıların yazılarına konu oldu.
İzmir’in sonraki yıllarda kapitülasyonlarla Osmanlı’nın batıyla bütünleşmesi yolunda önemli roller üstlendiğini, büyük edebiyatçıların yakından tanıdığı bir kent haline geldiğini anlatan Aksoy, ”İzmirli edebiyatçılar, İzmir’i gündeme getirmiş bir edebiyatçının Nobel almasını sevinçle karşılıyor. Bunun yeni bir ivme yaratacağını düşünüyorum. İzmir’i yazan birinin Nobel alması İzmir’e dönük edebiyat çalışmalarını da artıracaktır” dedi.
Yorgo Seferis de almıştı
Araştırmacı Yazar Nedim Atilla ise İzmir’i yazan bir edebiyatçının Nobel’i almasının ilk olmadığını söyledi. 1963 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Yorgo Seferis’in Urla’da doğduğunu 1924 mübadelesiyle Atina’ya gittiğini, yazılarında İzmir’e büyük ağırlık verdiğini anlatan Atilla, İzmir’in birçok mübadil edebiyatçı tarafından da kaleme alındığını ifade etti.
İzmir’in, Meryemana Evi’ni ziyaret ederek hacı olmak isteyen birçok edebiyatçıyı ağırlamasının, edebiyat eserlerinde sıkça yer almasına kaynaklık ettiğine dikkati çeken Atilla, arkeometrinin babası sayılan Jakob Spon’un 1675 yılında geldiği İzmir’e yönelik anılarını kaleme aldığı kitabın halen Berlin Kütüphanesi’nin en önemli eserleri arasında yer aldığını söyledi.
1678 Cornelius de Bruyn’un ”Küçük Asya’ya Seyahat” isimli kitabının dünyadaki ilk seyahatname örneklerinden biri olarak kabul edildiğini dile getiren Atilla, Tournefort’un 18’inci yüzyıl başında Homeros’la ilgili yazıları ve Arundell’in 19’uncu yüzyıl İzmir’deki Müslümanların yaşamına ilişkin yazılarının dikkat çekici olduğunu ifade etti. İzmir için en önemli edebi kişiliklerden birinin de Fransız şair ve öykücü La Martine olduğunu belirten Atilla, 1833 Mayıs ayında İzmir’e gelen La Martine’in dönemin padişahı 2. Mahmut tarafından kendisine Tire ilçesinde verilen arazide bir süre yaşadığını, yazılarında sıklıkla İzmir’e yer verdiğini kaydetti.
2011 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İsveçli şair Tomas Tranströmer, 1960’lı yılların sonunda geldiği Türkiye’de İzmir’i de ziyaret etmişti. Şairin burada edindiği izlenimlerle ”İzmir Saat Üç” isimli şiiri yazdığı tahmin ediliyor.
AA