Cevabına Bakın Şairinizi Tanıyın

Kitap
İşte şairlerin iç dünyasından o aynaya yansıyanlar. Edebiyata yeni soluk Kurgan Edebiyat, yayın dünyasının en yeni dergilerinden biri. Mayıs-Haziran’da ilk sayısıyla okurlarını selamlayan dergin...
EMOJİLE

İşte şairlerin iç dünyasından o aynaya yansıyanlar.

Edebiyata yeni soluk

Kurgan Edebiyat, yayın dünyasının en yeni dergilerinden biri. Mayıs-Haziran’da ilk sayısıyla okurlarını selamlayan derginin Genel Yayın Yönetmenliği’ni Hüseyin Özbay üstleniyor. Ankara merkezli dergide soruşturma haberlerin yanısıra kitap tanıtımları ve eleştiri yazılarına da yer veriliyor.

Görüntünün hakim dil haline geldiği bir zamanda “sözün kalesi” olma iddiası ile yayın hayatına başlayan Kurgan Edebiyat dergisi, “iyi” edebiyatın hayatı, zamanı ve insanı anlamakta önemli bir anahtar olduğu düşüncesiyle okura “merhaba” dedi. İddiasını destekler nitelikte edebiyat ürünlerinin yer bulduğu derginin ilk sayısında “şair kimdir?” sorusuna cevap aranan bir soruşturma dikkat çekiyor. Tunuslu yazar Velid Süleyman’ın Einstein’in Son Saati ve Özbekistanlı yazar Gulam Karimiy’in Bahar Özlemi adlı hikayelerinin çevirisine de yer veren Kurgan Edebiyat’da Şerif Aktaş’ın “Rüya ve Ahmet Hamdi Tanpınar” başlıklı incelemesi de dikkat çekiyor. Derginin şairlerle ilgili sorularına verilen cevaplar da son derece şairane. Şaban Abak, Ali Akbaş, Zeynel Beksaç, Kamil Eşfak Berki, Bahaettin Karakoç, Turan Koç, Ahmet Kot, Cahit Koytak ve Lütfü Şehsuvaroğlu’na “Sizce şiir öldü mü, yaşıyor mu?” diye sorulmuş. Bahaettin Karakoç’un cevabı “Yeryüzünde tek kişi kalsa ve diğerlerinin hepsi de ölse şiir o tek kişiyle yine yaşar. Şiir de bir cennet ürünüdür. Adem ve Havva ile birlikte yeryüzüne sürgün edilmiştir.” şekinde olmuş. Ali Akbaş’ın cevabı ise yeni bir tartışmanın fitilini ateşleyebilir: “Her sanat dalı gibi şiir de insanlık varolduğu sürece yaşayacak. Devrin sosyal ve felsefi gelişmelerine göre estetik ve form değiştirerek hatta bazen mekan değiştirerek yaşayacak. Fakat her seferinde alışkanlıkları sarsılan eski kuşak, “Şiir ölüyor!” diye sızlanacak. Yeni arayışlardan güzel olanlar tutacak; tutmayanlar da çürüyen yapraklar gibi yarınki gelişimlerin gübresi olacaktır.”

“Yazarken özgür müsünüz? Gelenek sizi kısıtlıyor mu besliyor mu?” sorusunu Şaban Abak, “Gelenek beni hem besliyor hem de kışkırtıyor, özendiriyor.” şeklinde cevaplamış. Cahit Koytak ise “Yazmak özgürleşme iradesinin bir tezahürü, özgürleşme çabasının da kendisidir.”demiş aynı soruya karşılık olarak. Turan Koç dilin sultasının bazen epeyce ağır bastığını düşünenlerden ve geleneğin özellikle bireysel tecrübemize açıldığı yerlerde kendisini beslediğini söylüyor.

‘Sırf merak için bile okurum’

Soruşturmada yer alan “Bazıları -ben başkalarının şiirini okumam- diyor. Böylece de etkilenmeden kurtulduklarını da marifetmiş gibi güzel güzel açıklıyorlar. Sizce doğru mu bu? Siz okuyorsanız daha çok kimleri, nasıl ve niçin okuyorsunuz?’’ sorusuna Ali Akbaş’tan şu cevap gelmiş: “Başkaları da onları okumaz. Bal yapmak için binlerce çiçekten öz almak gerek. Bazıları taklitle etkiyi karıştırıyorlar. Ulaşabildiğim kadarıyla herkesi okuyorum. Arada bir de divanlarla klasiklere ve tercümeler üzerinden Hafız’dan Baudlaire kadar yabancılara bakıyorum.” Bahaettin Karakoç, “Ben müzmin bir narsist değilim. Yazdıklarım kendi bostanımdan. Eğer ben bir sigara yakmak istiyorsam, yanımda duran başka birisi de kibrit ya da çakmağı çıkarıp saygıyla sigaramı ateşliyorsa neresi kötüdür bu etkinliğin. Ben şiiri nerede bulursam okurum, önemli olan kimin yazdığı değil, şiirin şiir olması. Her şair şiirini herkese okutmak ve içindekileri dışarı boşaltmak için yazar. Böylece çağına da tanıklık etmiş olur.” demiş kimleri okuduğu sorusuna cevap olarak. Ahmet Kot ise “Şairler 6 milyar nüfuslu bir millet. Her şair, kendi şiirini yazar, kendi kumaşını okur. Kumaşın kenarına bakarım. Kumaşıma uyarsa, noktasına kadar okurum.” diye cevaplamış aynı soruyu. Cahit Koytak’ın cevabı da şöyle: “Bu sözü söyleyenlere de saygı duymak isterim ama kendi adıma başkalarının yazdıklarını okumaktan ve onlardan etkilenmekten korkmam; tersine, okuyorsam, sırf beni etkileyebilecek şeyler arayıp bulmak için okurum. Zaten bütün okumalar bunun için değil midir? İnsanları kandırmak için olmadığını hissettiğim her şeyi severek okurum. Hatta bazen sırf merak için, öyle olanları bile okurum.”

Star Gazetesi