Yayın hayatına Saraybosna sayısı ile başlayan Baška, kusursuz bir çember çizerek 7. ve son sayısını yeniden Saraybosna üzerine çıkarıyor.
Her sayısında bir Balkan şehrini dosya konusu yapan dergi daha önce; Saraybosna, Belgrad, Üsküp, Prizren, Mostar ve Zagreb şehirlerini incelemişti. Bedri Rahmi vâri bir mottoyla yola çıkan ve dünyayı en az üç dilde okumanın gerekliliğine inanan Baška; Boşnakça, İngilizce ve Türkçe olarak üç dilde yayınlanıyor.
Okuyucuyu tek tek Sarajevo’nun tüm sokak aralarında ve köşe başlarında dolaştırarak, bazen avlulu koca tokmaklı bir evde soluklandırıp, bazen de Avusturya-Macaristan dönemindeki neo-klasik yapılara ve Tito’nun komunizm düzeninde dizilmiş Yugo-nostaljik konutlarına selam çakarak Saraybosna ruhuyla tanıştırmayı vaadediyor.
Amina-Šiljak Jesenković’in “Saraybosna’m” başlıklı yazısıyla kapılarını aralayan dergi, Enes Güler’in “Başka Öteki Değildir” yazısıyla devam ediyor. Yazının, Bosnaca’nın Saraybosna ağzı ile kaleme alınan “Moje Sarajevo” isimli orijinal ve Suada Hedzić tarafından çevrilen “My Sarajevo” isimli İngilizce versiyonu ise, derginin ilerleyen sayfalarında okuyucuyu bekliyor.
Ivo Andrić’in “To je Grad! (İşte Şehir)” ismiyle kaleme aldığı, Saraybosna’dan bahseden yazısına bir nazire olarak Süleyman Gündüz tarafından 2006 yılında kaleme alınan ve Baška için yeniden revize edilen “To je Grad: Sarajevo” yazısı, hem şehri hem de kuşatma altında hayatta kalabilmeyi anlatıyor. Yine, Hakan Albayrak’ın 95 yılında Yenişafak’ta yazdığı Saraybosna’nın Aslanları (Yuka) yazısı da, kuşatma altındaki şehrin kahramanlarından biri olan Yuka’dan bahsediyor.
Abdullah Sidran’ın üç dilde yayınlanan şiirleri ile nefes aldıran dergi, Ervanur Erdoğan tarafından Arapça’dan Türkçe’ye çevrilen Emad Ali Katari’nin “Pardon Saraybosna” şiirinin bir bölümüne de yer veriyor. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Kar Mûsikileri” şiiri ise, Adnan Mulabdić tarafından Boşnakça’ya kazandırılmış. Bosna’nın en önemli şairlerinden Mak Dizdar ve İzet Sarajlić’in şiirleri de sayfalar arasında okuyucusunu bekliyor.
Semezdin Mehmedinović’in “Saraybosna Blues” kitabının incelemesini M. Fatih Kutan’ın kaleminden, Selvedin Avdić’in “7 Korku (Sedam Strahova)” kitabının incelemesini ise, Gülhan Tuba Çelik’in kaleminden okuyoruz.
Şehir kuşatma altındayken, Saraybosna’ya gelerek “Godot’u Beklerken”i oynayan Susan Santog’un “Godot Comes to Sarajevo” yazısı, Mirsad Purivatra’nın savaşa rağmen sanatla varolmayı anlattığı “Varoluşun Tanıkları (Witness of Existence)” sergisini kaleme alan Şule Yavuzer’in “Merhaba Biz Hala Burdayız!” yazısı, yine kuşatma altındaki şehrin kahramanlarından biri olan savaş muhabiri Şerif Turgut ile yapılan röportaj da bu sayıda kendine yer buluyor.
Mehmet Berk Yaltırık’ın “Lampirejoviç” başlıklı enfes öyküsü, Atakan Sevgi’nin Albert Kahn Müzesi’nde yer alan 1912 tarihli Saraybosna fotoğrafları hakkında yazmış olduğu ilgi çekici “Saraybosna’nın Eski Renkleri” yazısı ve Cihat Gemici’nin Yugoslav futbolu üzerine yazmış olduğu “Kanlı Elmas” yazısı da derginin zenginlikleri arasında bulunuyor.
Enes Güler’in “Sarajevo Taxi” isimli hikayesi şehri insanıyla beraber okumayı, Hatice Tokuz’un “Saray’a Tepeden Bakmak” yazısı ise Sarayova’yı tepelerindeki gizli kalmış sokak ve mahalleleri ile keşfetmeyi öneriyor.
Rabia Leyla Bozkurt Saraybosna Film Festivali’nden bahsederken; Gözde Şeker “Boşnakların 500 Yıllık Günlüğü: Sevdah” yazısı ile Sevdalinkaları anlatıyor. Ayrıca, Gözde Şeker tarafından Dino Merlin ile yapılmış olan söyleşi de sayının parlak renklerinden biri oluyor.
Ziya Dizdareviç’in “Bosna Kahvesi’nde” isimli nostaljik bir tada sahip öyküsü, Halit Revaha Zini’nin “Depths Of Imagination” yazısı ve Mirza Skenderagić’in “BH. Sevdalinka Na Filmskom Platnu” yazılarına ek olarak; Kemal Monteno ve Zabranjeno Pušenje hakkında yazılan yazılar da dergiyi zenginleştiren ögeler arasında bulunuyor.
Her sayıda olduğu gibi Balkan Sözlük’e bu sayıda da yer veren dergi ekibi, bu sayıda “Saraybosna’daki İstanbul” isimli keyifli bir çalışmaya da imza atıyor.
Derginin Genel Yayın Yönetmeni olan Enes Güler’in ifadesiyle, “Sarajevo’nun bir kitabı olsa, o bu sayı olurdu!”
Her yönden şehrin derinlerine nüfus eden yeni sayısıyla Baška, raflarda okuyucusu ile buluşmayı bekliyor.