Türkiye’nin sıyılı kitap tahili ve eleştirisi yapan dergilerinden Ayraç, üçüncü yılına girdi. Derginin yeni sayısında şu sunuşa yer verildi; "Plan yapmak, sonrasında o planı harfiyen uygulamak, o uygulamanın neticesinde gelecek tepkileri bile planlamış olmak… İnsan hiçbir vakit bu derece “rasyonel”, bu mertebe “soğukkanlı” olamıyor. Hatta bazen insanın inanası geliyor ki, çağları kapayıp çağları açan komutanlar/fatihler bile yaptıkları işin farkında olmayalar. Ki aslında, pek de farkına varamadan yeni çağın da kapandığını onlar ölüp gidiyorlar; ve biz, onlardan asırlarca sonra yaşayanlar bunu idrak edebiliyoruz. Ve tarihsel sebepler, çoğu zaman sonuçlar kadar şaşaalı olamayabiliyor. Üstelik tarihsel sebepler, genellikle “görünen” faktörler; bilmediğimiz, daha derinlerde ve daha az görkemli bir tarihi var, hepimizin.
Yeni bir dergi çıkaran herkes kadar iddialıydı Ayraç ekibi de, başlangıçta. Zamanla taşlar yerine oturduğunda, en büyük iddiamızın bir “okul” oluşturmakla sınırlandığını gördünüz. Sebepleri açısından, oldukça sıradan bir işti Ayraç’ı çıkarmak. Eleştiri dergileri arasındaki boşluk, bizi bu yönde çalışmaya itti. Sonrasında dergiyi, bir buçuk sene kadar, çay ocaklarında, kahvehanelerde, lokantalarda yaptığımız toplantılarla çıkarmıştık. Öyle ki, işin “basitliği” üzerimize yapışsın da, hiç çıkmasın istiyorduk. Ayraç, ikinci senesini doldururken de işte, bu “basitlik” üzerinde iş yapmaya gayret ediyor. İddialarından arınmak, yaşlanınca ortaya çıkan bir zorunluluk. Yaşlılıkta insanın başına gelen şeyler, çoğunlukla erdem değil. Güçten düşen bir bünyenin, artık iddialı olması da beklenemez. Ancak Ayraç olarak biz, “iddialı” ve “ezber-bozan” tarzı yaklaşımlardan kaçınmaya çalışıyoruz artık.
Ayraç’ta şimdiye kadar 22 söyleşi yapmışız. 168 yazar Ayraç’ta 762 kitabı okura tanıtmış, tahlil etmiş, eleştirmiş. Kitaplarla diğer disiplinler arasında bağlantılar kurulmuş. Kitabın, sadece bir metin okumaya dönük yüzünü önemsediğimiz için, kitapla kurulabilecek en önemli bağın, ele aldığımız kitapla birlikte diğer kitapların ve “metin”lerin de yer aldığı bir zeminde yer aldığını düşünüyoruz. Ayraç’ta okuduğunuz/okuyacağınız makalelerde istiyor ve diliyoruz ki, yalnızca kitapla değil, o kitap etrafında resimle, müzikle, sinemayla, felsefeyle ve daha birçok disiplinle de bağ kurulsun. Bu nedenle de, bir “eleştiri geleneği” kurulacaksa, eleştirinin anlamı, metni, diğer metinler arasındaki konumuna götürecek bir rehberlik süreci olmalı.
Üçüncü yılımıza yelken açarken, arkamızda kendi ürettiğimiz bir birikimin henüz taze izlerini görebiliyoruz. Ama aslında o izlerin arkaplanı, zaten insanlığın hiç eskimeyen, hiç genç olmayan, hep derin bir olgunlukla sürdürülen bir tefekküre dayanıyor. Ayraç, felsefenin ve edebiyatın konusu olan bu sorularla, cevaplarla ve düşünce ufkuyla hemdem olmaya gayret etti iki senelik kısa mazisinde. Biz, sebepleri oldukça sade ve basit, sonuçları ise henüz bilinmeyen bir maceranın kendi halinde yolcuları olarak devam ediyoruz…"