AHENK’in 50. sayısı yayında

Kitap
Kitap Tutkusu Tutku kelimesi daha çok olumsuz anlamda kullanılır. İnsanı, sonuçları itibarıyla felakete sürükleyen saplantılara tutku denir. Müptelalık, bir başka deyişle bağımlılık, tamamen kontrolde...
EMOJİLE

Kitap Tutkusu

Tutku kelimesi daha çok olumsuz anlamda kullanılır. İnsanı, sonuçları itibarıyla felakete sürükleyen saplantılara tutku denir. Müptelalık, bir başka deyişle bağımlılık, tamamen kontrolden çıktığında artık tutkuya dönüşmüştür. Kumar tutkusu, mücevher tutkusu, hükmetme tutkusu ve hatta aşkın bile tutkuya dönüşmüşü olabilir. Belki tutkuya bu şekilde, sonuçları itibariyle felaket nokta-i nazarından bakma sığlığını bir tarafa bırakıp, ruhun karmaşık algı ve idrakin dışında kalan seyri açısından bakmakta fayda vardır. Kumar tutkunu biri için “aşağılık, iradesiz herif, kaptırmış kendini, evini, ailesini, evladını, hatta haysiyetini bile kaybetmiş” demek kolaydır ama bir insan nasıl olur da bu denli bir tutkuya duçar olur?  Akıl,irade, ruh, karar ve tercih nasıl çalışır diye kafa yormak zordur. 

Tutkuların adanmışlıkla ilişkisini teemmül etmek daha da zordur. Ruhun bir katmanında her şeye hükmetmek, diğer katmanında kaynağıyla bütünleşmek eğiliminin çatışkısı içinde yaşamak hepsinden zordur. Ruhun kaynağıyla bütünleşebilmesi için diğer eğilimlerinden vazgeçmesi, bir hiçlik sonrasındaki adımla varlık bulmasıdır belki de adanmışlığın temeli. Bu adanmışlık, bu “ben”den vazgeçişle azizler, kahramanlar ortaya çıkmaktadır belki. Belkiler çoğaldıkça şairin “akıl olmazların zoru içinde” mısraında anlatmaya çalıştığı mecraya sürüklenme tehlikesi hemen başucumuzda durup durmaktadır. 

“Kitap” ile ilgili duygu durumuna “tutku” demek pek mümkün görünmüyor. Ama ilkokul yıllarımda okulun loş koridorunda asılı olan “bir kütüphane açmak bin hapishane kapatmaktır” sözünün yazılı olduğu  levhanın küçük zihnime ettiği saldırının tek başına kitaptan nefret etmek için yeter sebep olması gerekirken, kitaplara duyduğum koyu muhabbetin sebebini merak etmemek mümkün değil.

Çevremiz kitap okuyanlarla alay eden, aşağılayan, onları sevimsiz, antipatik hatta kof bir kibrin esiri gibi görenler tarafından kuşatılmıştı. İşin doğrusu böyle olanlar da yok değildi. Fakat her şeye rağmen kitaplar güzeldi. Resim, pul, enstrüman, heykel, antika veya benzeri, değeri zamanla artan nesnelerin koleksiyonunu yapan bir zengin, değerli taşları biriktiren bir tuzu kuru, pahalı zevkleriyle eşine dostuna böbürlenen bir varsıl sahip olduğu şeylere baktıkça, dokundukça, onları gösterdikçe neler hisseder? Tam olarak bilmek zor ama kitaplar bunların hiç birine benzemez. Çünkü işin gerçeği değeri zamanla artan nesnelerin sahibi olmaz, onların değişen sahipleri olur. Sahip olma duygusunun geçerli olmadığı şeylerdir kitaplar.  

Kitaplar, bazıları tarafından sadece bu düzlemde değerlendirilir. El yazması, geçmiş zamanlara ait bir kitap içinde yazandan çok antika değeri üzerinden işlem görür. Bu tutum kitap muhabbeti mevzusuna dahil değildir. Başka bazıları için kitaplar alım ve satımı yapılan bir emtiadan ibarettir. Bu yüzden sahaflardaki kitaplar insana hüzün verir. Kimsesi olmayan yalnız ve düşkün ihtiyarların sığındıkları huzur evlerine benzer sahaf dükkanları. Bazı kitaplar doğuştan şanslı beyzadeler gibi şaşaalı bir hayat sürerler. Büyük konakların devasa salonlarında, parlak ve pahalı ciltleriyle, maun, camlı kitaplıkların içinde varlıklarını sürdürürler. Bazı kitaplar ettikleri hizmetten yorgun düşmüş, ezilmiş, yıpranmış ciltleri bozulmuş, sayfaları dağılmak üzere ama yine de mutena bir köşede son nefeslerine kadar çabasını devam ettirmeye kararlı savaş gazileri gibidir. İnsan ister istemez saygı duyarak dokunur. 

Kitaplara saygı duymayan, muhabbet beslemeyen veya ilgisiz kalan, hiç yokmuş gibi davrananlara “kitapsız” hakareti çok yerli yerinde görünür. Tıpkı “şerefsiz” hakaretine benzer. Ve yine ne yazık ki şereften haberi olmayan birinin bu hakaretten pek de etkilenmemesi gibi, kitapsız hitabı çoğu insan için pek hasar verici değildir. 

Kitapları okurken başkadır hissettiğimiz, kitapsız kalınca daha başka. Bir kitabın içinde kaybolmak, dünya hayatı içinde hiçbir şeyle değişilmeyecek ve tarifi mümkün olmayan bir hazdır. Kitap insandır. Tıpkı insanın da bir kitap olduğu gibi. İçinde bilgiden fazlasını, duyguyu da taşıdıkları için. 

Ahenk dergisinin 50. sayısı tamamlandı. Şimdi sıra her sayının pdf dosyasını indirip, hepsini birden ciltletip kitap hâline getirmekte. -Editör

AHENK DERGİSİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ…