24. yy’da İstanbul

Kitap
24. yüzyılın İstanbul’unu anlatan kitap, bizde örneğine pek rastlamadığımız türden bir ütopya örneği. İdeal bir toplum tasarlayan yazarının “Elden geldiğince her ilimden, her fenden bahsed...
EMOJİLE

24. yüzyılın İstanbul’unu anlatan kitap, bizde örneğine pek rastlamadığımız türden bir ütopya örneği. İdeal bir toplum tasarlayan yazarının “Elden geldiğince her ilimden, her fenden bahseden, eğlenceli, faydalı bir kitap” olarak tanımladığı eseri, günümüz Türkçe’sine  Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Engin Kılıç aktarmış…

Aslında kim olduğunu bilemediğimiz Mustafa Nazım Erzurumî’nin 1913′te yazdığı Rüyada Terakki adlı eseri yeniden, bu kez yayın listesi nice keşfedilmemiş hazinelerle dolu olan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlandı…

24. yüzyılın İstanbul’unu anlatan kitap, bizde örneğine pek rastlamadığımız türden bir ütopya örneği. İdeal bir toplum tasarlayan yazarının “Elden geldiğince her ilimden, her fenden bahseden, eğlenceli, faydalı bir kitap” olarak tanımladığı eseri, günümüz Türkçe’sine  Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Engin Kılıç aktarmış…

GELECEĞİN iSTANBUL’U….

Aslında Boğaz’da köprüler, yoğun yapılaşma ve inşaat düşkünlüğü, sanayileşmeyi her şeyden daha öncelikli görme, nüfusu arttırma, gayrimüslimlerle ilgili politikalar gibi, bazıları bugünün koşullarında tepkiyle karşılanan bazı tercih ve uygulamaların hangi koşullarda ortaya çıktığına dair ciddi ipuçları içeriyor bu kitap.Dolayısıyla 24. yüzyılın İstanbul’u aslında bugüne fazlasıyla benziyor.

* İstanbul 10 milyon nüfusa ulaşmış.

*Boğaz’da üç katlı bir köprü var.

*Boğaziçi eski harap görünümünden kurtulmuş, her iki tarafına boydan boya geniş rıhtımlar, rıhtımlara bakan sekiz-on katlı binalar inşa edilmiş. Arkadaki dağlar da düzleştirilmiş ve üzerlerine köşkler kondurulmuş.

*Adalara şimendiferlerle gidiliyor. Ancak adaların etrafını fabrika bacaları tıpkı “kara bulutlar gibi” sarmış.

*Teknolojik gelişmeler yaşamın her alanına yansımış. Parmakla basıldıkça istenilen harfleri sıraya getiren yazı makineleri kullanılıyor, telsiz telgraf cihazları her evde bulunuyor. Sokaklarda sesli duvar gazeteleri var. Üç boyutlu fotoğraf çeken kameralar, elektrikli cep sinematografları, elbise gibi giyilen uçma makineleri, su ve havayla işleyen motorlar kullanılıyor.

*Zihinleri durgun ve yorgun olanlar, “akıl tedavihanelerinde” basit bir beyin ameliyatıyla iyileştiriliyor. Duvarları sudan yapılmış otellerde uyku makineleri bulunuyor.

* İstanbul’un merkezindeki meydanın ortasında kale gibi polis merkezinde şehre girenlerin röntgeni çekiliyor ve kayda geçiriliyor. Bir de şehirdeki insanların her hareketlerinin gözlenebildiği ve kaydedildiği devasa döner aynalar var.

* Yeni doğan çocuklar ailelerinin yanına bırakılmıyor, “doğum ve terbiye evleri”nde fenni usullerle yetiştiriliyor, eğitiliyor. Ebeveynleri çocuklarını ancak randevuyla görebiliyor.

*Yazar hem kadın-erkek eşitliğini sağlamak hem de harem-selamlık kurumunu korumak için ilginç bir uygulama da düşünmüş. Öğlen saat 12′de bütün şehirde çanlar çalınıyor, toplar atılıyor ve erkekler için sokağa çıkma yasağı başlıyor. 2,5 saat boyunca şehir kadınlara kalıyor; tüm ticaret, üretim, idare ve benzeri işler kadınlar tarafından yürütülüyor.

Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumî
İzdiham