Fatiha’dan laiklik çıkar mı?

İslam
Prof.Dr. Faruk Beşer Yeişafak gazetesindeki yazısında Kur’an’da tevil ve tefsir konusunu yazmaya devam ediyor… Demiştik ki, tefsir sözün ne dediğini açar, tevil ise sözün anlamının n...
EMOJİLE

Prof.Dr. Faruk Beşer Yeişafak gazetesindeki yazısında Kur’an’da tevil ve tefsir konusunu yazmaya devam ediyor…

Demiştik ki, tefsir sözün ne dediğini açar, tevil ise sözün anlamının nereye kadar çekilip götürülebileceğini belirler. Tevil meşru sınırında durursa bir anlam ifade eder, fikri bir zenginlik oluşturur ama tefsiri, yani dil kurallarını zorlayan, bunu aşan bir tevil sapkınlığa, Batıniliğe götürür, küfre kadar gidebilir. Böyle bir teville Kuranıkerim’e söyletemeyeceğiniz hiçbir şey olmaz. Kendinizin ne büyük bir insan olduğunuzun işaretlerini bile oradan çıkarabilirsiniz. Bir zamanlar bir kitapta Mustafa Kemal’in büyüklüğüne dair Kuranıkerim’de altmış iki ayetin bulunduğunu okumuştum. Bendeniz de şakayla, Furkan Suresi de bana işaret ediyor olabilir demiştim.

Herkesin bildiği gibi İkinci Meşrutiyet döneminde Fransız İhtilalinin kalıntısı olarak yükselen değer olmayı sürdüren ‘hürriyet, uhuvvet, müsavat‘ın asıl İslam’da olduğu edebiyatı vardı, bunu daha da İslamlaştırmak için bunlara bir de adalet kavramı eklenmişti. Osmanlı dağılıp Sovyetler güçlendikten sonra Arap İslam Dünyasında gerçek sosyalizmin İslam’da olduğuna dair pek çok kitap yazıldı. Bunlardan birisi de Suriyeli İslam hukukçusu ve âlimi Mustafa Sibaî’nin ‘el-İştirakiyye’l-islamiyye’ / İslam Sosyalizmi adlı kitabı idi. Bu kitap yakınlarda adl-i ilahiye teslim ettiğimiz meşhur bir çıplak kurtarıcımız tarafından yetmişlerde Türkçeye de çevrilmiş ve basılmıştı.

Servet biriktirenlere karşı olması sebebiyle meşhur sahabi Ebu Zer el-Gifarî (ra) yine Bolşevik ihtilali sonrası ilk komünist ilan edilmişti. Gerçi Sosyalizm kavramı Türkiye müslümanları için hiçbir zaman olumlu bir anlam çağrıştırmadı ve sevimli bulunmadı. Çünkü kelime bize yabancı idi ve ne anlama geldiğini halk bilmiyordu. Ama Arapçaya bölüşümcülük demek olan ‘iştirakiyye’ kelimesiyle çevrilince oralarda tuttu. Hatta Seyyid Kutup bile meseleyi tam anlamadığı gençlik yıllarında İştirakiyye’yi savundu.

Bunları şunun için söylüyoruz; yükselen değerlere nefsi ve ideolojik düşüncelere paralel olarak ölçüsüz teviller yapılırsa Kuranıkerim’e söylettirilemeyecek hiçbir düşünce kalmaz. Hz. Ali’nin Hariciler için dediği gibi: ‘Kuranıkerim konuşmuyor, ama onlar Kuranıkerim’i konuşturuyorlar‘.

Günümüzde gerçek demokrasinin İslam’da olduğunu söyleyen görüşün de bundan farkı yok. Biliyorsunuz, Fatiha Suresinden hakiki laikliği çıkaran ilim adamımız bile olmuştu. Yirmi yıl kadar önce televizyonda tartıştığımız sahte bir peygambere, namaz bile kılmıyor demiştim de beni bir bağlısı aramış ve şöyle paylamıştı: “Hoca senin Kuran’dan haberin yok. Allah, ‘yakîn gelinceye kadar Rabbine ibadet et‘ diyor. Bizim efendiye yakîn geleli yıllar oldu. Namaz gibi ibadetler yakîne ulaşmamış sıradan kullar içindir, tabii ki kılmayacak. Namaz sizin seviyenizdekilerin işi”.

Yakîn, her şeyi ayan beyan ortaya çıkaran kesin bilgi demek. Kastettiği ayet Hicr 15/99. Ayeti idi ve orada Allah, Resulüne hitaben işte öyle buyuruyordu. Yakîn ile kastedilen şey ölümdü. Çünkü imana konu olan her şey ölümle ayan beyan görülmüş olacak. Yani bunun anlamı, ölünceye kadar ibadet et demekti. Nitekim Resulüllah da vefat edinceye kadar ibadete devam etti. Hatta son sözleri: “Namaz, namaz ve çalıştırdıklarınızın hukukuna riayet” demek oldu.

Bir İslam ülkesinde yaşamadığı için mazur görüleceğini umduğum Garaudi bile kelimenin kök anlamından hareketle ‘salât’ın yatıp kalkma değil, dua etme demek olduğunu söylemişti. Belki o bu tevilinde mazur görülebilir ama bunu söyleyen bizim içimizdeki sahte peygamberlerimiz ya da mehdilerimiz mazur görülemez. Dinin direği olan namazı ortadan kaldıracak kadar ekstrem bir tevilin küfür olduğunu İslam’dan azıcık haberi olan herkes bilir.

Vaktiyle İsmailî Karmatîler de aynı şeyi söylemişlerdi. ‘Salât’/namaz denen şey, havassın, yani seçkinlerimizin bizim sırlarımızı/kalplerimizi bilmeleri, oruç sırlarımızı saklamamız, hac da mukaddes şeyhlerimizi ziyaret etmek için yolculuk yapmamızdır. (Risale fî-ilmi’l-batın ve’z-zahir. Mecmûatü’r-resail içinde).

Ebced, cifr ve cümmel gibi Hurufiliğe dayalı hesaplarla …

yazının devamını okumak için…