Kastelion Kalesinin altındaki bu kolonlarla, sirkeci arasında bağlanan zincirle gemilerin Haliç’e girmesi engelleniyormuş.
İstanbul’un Osmanlıların himayesine geçmesi ile silah cephanesi olarak kullanılmış. Camii o yıllarda kurşunlu mahzen camii adıyla anılıyormuş.
Sabah’ta yer alan habere göre;İstanbul’un Emevi kumandanı Mesleme Bin Abdulmelik döneminde, Arap ordularının kuşatması sırasında Bizanslılarca öldürülen Vahab Bin Hüseyin ile Süfyan Bin Ubeyne bu zindana gömülürler. 714 – 721 yıllları arasında kuşatma kaldırılıp Arap orduları İstanbul’u terk ederken şehitleri gizli bir bölmeye gömüp kapılarının kilitlerini de eritilmiş kurşunla kapatmışlardır.
MİMARİ YAPISI :
Yer altı Camii tonozlardan mürekkep olup, dört kapısı vardır. Arka kapıya merdivenle inilir. İkisi deniz tarafından, ikisi de kara tarafından toprak seviyesindedir. Caminin içinde 56 paye vardır. Üstü tonozlarla örtülüdür. Payelerin üzeri yarım kubbeden oluşmaktadır. Kule şeklindeki tek şerefeli minaresi depremden yıkıldıktan sonra Sultan I. Mahmud Minareyi de yaptırmıştır.
aminin esasının Tiberyos II. zamanına ait bir mabet olduğu söylenilmektedir. Bir rivayete göre H. 96 (714) yılında İstanbul’u almak için gelen Arap Orduları burada yedi yıl kalmış savaşta şehit edilenlerden bazıları buraya defnedilmiştir. Arap Orduları Şam7a dönerken Asker’in önemli eşyalarından bazıları bu mahzene konulmuş kapısının üzerine kurşun dökülmüş. Kurşunlu mahzen sözü buradan kaynaklanmaktadır. Bu sahabelerden birinin mezarı Türkler tarafından türbe haline sokulmuş diğer ikisi de parmaklıklarla çevrili mezar haline getirilmiştir. Bu eski yapı I. Mahmud ve III. Osman zamanında Sadrazam’lıkta bulunan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirilmiştir.