Kadıköy’ün en tanınmış camisi Osmanağa Camii

İbadethaneler
Kadıköy ilçesi Osmanlı tarihinde çok aktif bir rol almayınca tarihi eserlerden de nasibini az almıştır. Sur İçi ile kıyaslanmayacak kadar az tarihi yapıya sahiptir. Aslında Kadıköy’ün tarihi Osmanlı’d...
EMOJİLE

Kadıköy ilçesi Osmanlı tarihinde çok aktif bir rol almayınca tarihi eserlerden de nasibini az almıştır. Sur İçi ile kıyaslanmayacak kadar az tarihi yapıya sahiptir. Aslında Kadıköy’ün tarihi Osmanlı’dan çok daha eskidir, M.Ö. 670’lere kadar dayanır. O zamanki adı Khalkedon’dur. 

Bu bölgeyi daha çok Osmanlı Ordularının ve hacı kafileleri ile Surre Alayı’nın İstanbul’dan hareket noktası olmadan öteye gidemediği için de tarihi camilerden ve tarihi binalardan nasibini çok az almıştır. Surre Alayı Mekke ve Medine’ye her yıl gönderilen hediyeleri götüren kervanın adıdır. Osmanlıcada “surre” hediye demektir.

Caminin banisi yani yaptıranı Osman Ağa’dır. Mekke ve Medine ahalisine gönderilen hediyeler arasında yer alan ve kendi icadı olan emsalsiz buhurdan dolayı Buhuri Osman Ağa olarak da anılmaktadır.

Osman Ağa, I. Ahmed döneminin Babüssaade Ağası’dır. Babüssaade isim olarak çok bilinmemekle birlikte görsel olarak hepimizin bildiği Topkapı Sarayı’ndaki o ünlü kapıdır.

Babüssaade kapısına Akağalar Kapısı da denir. Bu kapı, Sultan tahta çıktığında, bayramlarda bayramlaşmak için ve Ayak Divanı denilen özel durumlarda Sultan görüşmek için sultanın tahtının önüne konulduğu kapıdır. Aşağıdaki resimde görülen Babüssaade Kapısı’nın bu amaçla kullanımı Sultan Abdülaziz Han zamanına kadar devam etmiş, daha sonra Osmanlı Sarayı Dolmabahçe’ye taşındığı içinde Topkapı Sarayı işlerliğini kaybetmiştir.

Babüssaade Kapısı, sultanın saray dışındaki kişilerle karşılaştığı önemli bir yer olması nedeni ile bu kapı önünde pek çok olay meydana gelmiştir. Bu olaylardan Genç Osman ile ilgili olanı makalenin sonunda, okuyabilirsiniz.

Osman Ağa, bulunduğu konum gereği, Saray’ın en yüksek görevlilerindendi. Zira Babüssaade Ağası, Babüssaade’yi koruyan Akağalar’ın başı idi. Sultan cami için dışarı çıktığında ya da sefere gittiğinde yanından ayrılmazdı.

Cami’ye gelince, cami 1612 tarihinde yapılmıştır. Mimarı belli değildir. Daha önceden caminin yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma Kadı Mehmed Efendi Mescidi vardı. Osman Ağa Camii yapılırken bu mescidin durumunun ne olduğuna ilişkin günümüze ulaşmış yazılı bir bilgi yoktur.

Caminin kubbesi bulunmamaktadır. Duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş sıraları ile inşa edilmiştir. Küçük tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabesi bugün silinmiştir.

Son cemaat yeri tamamen kapalı olup camiye sonradan ilave edilmiştir. Tıpkı sonradan ilave edilen bayanlar mahfili gibi cami mimarisi ile alakası olmayan bir ek ile yapı bozulmuştur. Sonrada camiye ilave edildiği için iki katlı olarak yapılmıştır. Bu kısmın cami içerisindeki bayanlar mahfili ile bağlantısı yoktur.

Harime yani namaz kılınan bölüme girdiğinizde sizi ahşap ve seramik ile bezenmiş bir cami karşılar. Bu görünüm öylesine sıcak bir ortam oluşturur ki etkilenmemek elde değildir. Tam karşınızda bulunan kıble duvarı tamamen çini kaplıdır. Keza, sağınızdaki ve solunuzdaki duvar da yerden tavana kadar çini kaplıdır. Çiniler Kütahya çinileridir. Harimin üç yanı galeri ile kaplı olup, bu galeriye paralel olarak tam üstünde bayanlar mahfili bulunmaktadır. Yerden mahfile ve mahfilden çatıya ahşap direkler tavanı taşımaktadır. Caminin kubbesi olmadığı için tavanı düz olup, tavan ahşap çıtalarla kare ızgara halinde bezenmiştir. Aynı şekilde caminin minberi ve vaiz kürsüsü de ahşaptır.

Osmanlıcamileri.com’da yer alan bilgilere göre; caminin sol duvarı üzerindeki galeride oldukça geniş ve düzenli, örnek teşkil edecek nitelikte bir kütüphanesi bulunmaktadır.

Müezzin mahfili ise harimin girişinde hemen sağ taraftadır. Yerden yüksekte olup, bayanlar mahfilinden biraz alçaktadır.

Mihrabı ise tavana kadar Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Camideki çinilerin tarihi bir değeri olmayıp, hepsi yenidir.

Bayanlar mahfilinin iç kısmı ile kıble duvarının tavan ile birleştiği yerde ahşap üzerine yazılı bir sure vardır. Bu sure tüm harimi içten çepeçevre çevirmiştir. Siyah zemin üzerine sarı harflerle yazılı sure cami estetiğine renk katmaktadır. Bayanlar mahfilinin duvarlarına yuvarlak çerçeveli olarak Ali, Hasan, Osman, Ömer, Hüseyin, Ebubekir yazılı panolar bulunmaktadır.

Caminin 40 adet penceresi vardır. Bu pençelerin alt kattakileri klasik dikdörtgen, üst kattakiler ise sivri kemerlidir.

Cami avlusunun girişinde sağ tarafta cami görevlilerine tahsis edilmiş müstakil bir yapı/oda bulunmaktadır. Bu yapı zamanında muvakkithane olarak kullanılmıştır. Muvakkithane, namaz saatlerinin/zamanlarının belirlenmesinde/hesaplanmasında kullanılan yapı demektir. Yani bir nevi rasathanedir, namaz vaktinin tespiti için gözlem burada yapılırdı. Halen görevli odası olarak kullanılmaktadır.

Yine avlunun sağ tarafında 1880 yılında dikilen bir çınar ağacı bulunmaktadır.

Cami eski İstanbul yangınlarından kurtulmuş olsa da 19. yüzyılda çıkan bir yangın ile önemli bir hasara uğramıştır.

Caminin biri cadde üzerinde ve bir diğeri de kıble duvarının baktığı yönde olmak üzere iki adet avlu kapısı bulunmaktadır.

Cami dikdörtgen bir yapıya sahip iken daha sonradan avlu içinde caminin sol duvarına eklenen ilave yapı ile bayanlar için namaz kılma mekanı yapılmıştır. Halbuki içeride yeterli büyüklükte bayanlar mahfili bulunmaktadır. Demir konstrüksiyon ile yapılan bu ilave ile cami estetiği bozulmuştur. Aynı şekilde son cemaat yeri de sonradan inşa edilmiştir.

Osmanağa Camii nerededir?

Osman Ağa Camii, İstanbul, Kadıköy İlçesi’nde, çarşı içinde, Söğütlüçeşme Caddesi üzerinde yer alan cami.