Hafızlık bütün dini ilimlerin başıdır

İbadethaneler
Abdullah Güner’in röportajı Hafız Arapça’da "korumak, ezberlemek" anlamına gelen hıfz kökünden türemiş bir sıfattır ve "koruyan, ezberleyen" demektir. İslam geleneğinde...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Hafız Arapça’da "korumak, ezberlemek" anlamına gelen hıfz kökünden türemiş bir sıfattır ve "koruyan, ezberleyen" demektir. İslam geleneğinde, Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezbere bilen kişiye hafız denir. İslam inancının temeli olan Kur’an-ı Kerim’i ezbere bilmek Peygamber Efendimiz (sav) döneminden günümüze önemli bir ayrıcalık sayılmış ve toplumda saygı doğurmuştur. Böylesi önemli bir vazifenin nasıl yapıldığını yerinde öğrenmek için İstanbul Kocatepe Camii Kur’an Kursu Genel Koordinatörü Kemal Efdal Kabaoğlu, kurs yöneticisi Yusuf Başal ve Hafızlık Zümre Başkanı-Sınıf Öğretmeni Mahmut Çimen’le “Kur’an ve hafızlık” üzerine konuştuk.

"HAFIZLARIN ANNE VE BABALARI, KIYAMETTE GÜNEŞTEN DAHA PARLAK TAÇ GİYECEKLER"

Öncelikle Kur’an’ı ezberlemekteki murad nedir? Hafızlık neden bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır?

M.Ç.: Kur’an’daki murad nedir? Allahüteala (c.c.) Kur’an’ı Kerim’de Hicr Suresinde[15/9] “Muhakkak ki zikri (Kur’ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O’nun koruyucusu (da) mutlaka Biziz” diyor. Burada Kur’an’ı Kerim’i ahirete kadar korumak, korunmasına vesile olmak hafızlara nasip olmuştur. Hafızlıktan murad da hafızlık yapmak isteyen kişinin bu Kur’an’ı Kerim’deki müjdeye, buradaki ayete mazhar olabilmesidir… Kur’an’ı Kerim’in korunmasına vesile olan hafızlardan birisi olmak için hafız olunur. Hafızlığı murad etme durumu budur. Bir de Kur’an’ı Kerim’i baştan sona ezberleyene hafız denir. Hafız denilince ilk akla gelen budur.

Hafızlık kurumu İslam dini için neden önemlidir? İnsanın dünya ve ahireti için ne anlam ifade eder?

M.Ç.: Hafızlık aslında bütün dini ilimlerin başıdır, şu manada: Bütün dini ilimler, Kur’an’i ilimler, şer’i ilimler bunların hepsi Kur’an’ı Kerim’de varolan hükümlerden çıkartılmıştır. Zaten Peygamber Efendimiz’in (sav) hadisleri de hep Kur’an’ı Kerim’e göredir. Yani Peygamber Efendimiz (sav) ayetleri yorumlarken veya sahabesiyle sohbet ederken bu hadisler ortaya çıkmıştır. Fıkıh hükümleri yine Kur’an’ı Kerim’den ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bir İslam aliminin hafız olması önceliklidir.

Y.B.: Elbette Kur’an’ı Kerim’in ezberlenmesinde Kur’an’ı Kerim’in muhafaza edilmesi var. Hafızlık, Kur’an’ı Kerim’in baştan sona ezberlenmesidir. Ya da Kur’an’ı baştan sona ezberleyene biz hafız diyoruz. Hafızlık nimeti, hafız olabilme imkanı sadece Kur’an’ı Kerim’de mümkün olabilmiş. Bu güne kadar gelen ilahi kitaplarda hafız olma gibi bir durum, bir imkan yoktu. Ama Allah ayrı bir nimet, ayrı bir imkan, ayrı bir güzellik olarak Kur’an’ı Kerim’in ezberlenmesi ve nesilden nesile aktarılmasını hafızlar yoluyla da mümkün kıldı. Bunun böyle güzel bir tarafı var. Bir ikincisi, Efendimiz (sav)’in hafız olmanın mükâfatına yönelik çok ciddi müjdesi var. Hafız olanların nimetleri, hafız olanların imkanları artacak şeklinde çok güzel sözleri var. Mesela bir tanesinde Peygamber Efendimiz (sav); “Hafız olanın annesine, babasına kıyamet gününde öyle bir taç giydirilecek ki.; onun nuru, aydınlığı, güzelliği güneşten daha parlak olacak. Siz onun sahibinin mükafatını düşünün” diyor. Bir hafızın 7’den 70’e herkese şefaat edeceği, hatta 10 kişiye kadar şefaat edeceğine dair hadisi şerifler ve buna benzer Peygamber Efendimiz (sav)’in tavsiyeleri var. Bu da hafız olmanın mükafatını da manevi yönünü de öne çıkartan bir diğer unsur.

İnsanlar hafız olmak istiyorlar, niye? Bir, Kur’an’ı Kerim’i korumak gibi çok güzel, ulvi bir görev. İki, Efendimiz (sav)’in bu konudaki hadis müjdelerine nail olabilmek. Bu da güzel bir şey. Bir de Diyanet’te resmi anlamda görev alabilmek için de hafız olmak tercih sebebidir. Niye hafız olmalıyım? Çünkü, Efendimiz (sav)’in tavsiyesi var. Çünkü, Efendimiz (sav) bu noktada çok ciddi hadisi şeriflerle hafızları müjdeliyor. İki, Kur’an’ı Kerim’i nesilden nesile aktarma görevi çok güzel bir görevdir. Bunun yanında bir imam olacaksam, bir Kur’an öğretmeni olacaksam, bir müftü olacaksam bu da hafız olmak için bir nedendir.

"HAFIZLIK İSLAMİ İLİMLER İÇİN BİR VERİ TABANIDIR"

Hafız olmak isteyen birinde ne gibi özellikler arıyorsunuz? Öğrencinin hafız olmayı istemesi yeterli oluyor mu sizin için?

M.Ç.: Bir kere hafızlığın ne olduğunu bilmesi lazım. Bir de en önemlisi öğrencinin hafız olmayı istemesi gerekiyor. Ama tabi sadece istemesi de yeterli olmuyor.

K.E.K.: Öncelikle bizim kurs açısından düşünürsek şöyle: Geçenlerde bir abi geldi, ben hafız olacağım dedi. Yaşı olmuş 45-50. Ben bunu yapacağım diyor. Şimdi böyle bir model var… Bir de hafızlık yapma karakteristik yaşı olan çocuk yaşlar, genç yaşlar var… Ortaokul ve lise seviyelerindeki bir gencin hafızlık yapma isteği var. Tabi ikisi farklı değerlendirilebilir. Birisi yetişkin, kendi hayat programı var, işi var. Bunun yanı sıra hafızlık yapmak istiyor. Bir de gerçekten ben İslami ilimleri okuyayım, bu noktada temel teşkil etsin diye hafızlık yapılıyor.

Aslında hafızlığın burada temel iki amacı var: Biri, hafızlık yapıp gerçekten güzel sesinizle mukabele veyahut aşrı şerif okuyarak, hatimli teravihle insanlara Kur’an’ı sevdirmek, namazı sevdirmek gibi bir misyonunuz olabilir. İkinci olarak da İslami ilim tahsilinde fıkıh, tefsir, hadis veya diğer İslami ilimlerden hangisini okuyacaksak; bu noktada hafızlık ayetleri delillendirmek için, o ilmi konunun çıktığı noktayı bilebilmek için o ayeti ezbere bilmek her zaman için bir avantajdır. İlme güzel bir veri tabanı teşkil eder. Aslında hafızlık bir veri tabanıdır. Hafızlık bir ilim değildir. Hafızlık ilim için gerekli olan data topluluğudur. Bilgisayardaki Windows gibi düşünebilirsiniz. Windows olmadan üzerine bir şey bina edemiyorsunuz, başka bir şeyler kuramıyorsunuz. İşte bu noktada ben İslam alimi olacağım diyen bir insan için bir veri tabanıdır. Bunun için Kur’an’ı Kerim’in tamamını ezberlemek gerekir mi? Bir bakarsın adam 15-20 cüz ezbere biliyordur. Oradaki ilmi konulardan da bir şey alır ama diğer ayetleri ezbere bilmediği zaman onun bir daha ezberle uğraşması meşguliyet gerektirir.

Şimdi hafız olmayı istemekle beraber hafızlığı yapmak isteyenin de hafızlığı anlamlandırması gerekir. Ben bunu niçin istiyorum? Hafız olmak istiyorum ama nerede kullanacağım? Benim sesim çok güzel, sunumum çok güzel. O yüzden ben hafız olursam hatimle teravih kıldırırım, güzel Kur’an okurum, insanlar benim vesilemle Kur’an’ı Kerim’i severler. Kur’an’ı Kerim’i hayat programımda tekrar ederim. Günlük sevap kazanmak için kullanırım. Veyahut İslami ilimlerde kullanırım.

K.E.K.: Öğrencinin burada neden hafız olmayı istediğine karar vermesi çok etkilidir. Bir de tabi mantıklı olan herkesin düşünebileceği kapasite meselesi var, yetenek meselesi. Ezber kabiliyeti. Burada da biz kabiliyeti iki yönlü değerlendiriyoruz: Bir, istek. İsteğe bağlı irade. İki de ezberleme noktasındaki hız, serilik. Yani iradeli bir öğrenci mi? İstikrarlı bir şekilde bir şeye konsantre olup, dikkati dağılmadan 3 saat, 4 saat, 5 saat bir işle uğraşabilme özelliği var mı? Bu noktada iradeli midir? Yoksa bir heveslenir böyle, bir iki gün gider sonra yatmaya başlar. Bu tarzda uzun süre istikrarlı bir şekilde iradeli olabilecek mi? Bu birinci özellik. İkincisi de gerçekten ezber kabiliyeti var mı? Bu ikisi bizim için bu kişi hafızlık yapabilir mi yapamaz mı noktasındaki fikrimizi oluşturuyor.

Kocatepe Kur’an Kursu’na geldiğimizde, bu işin çok uzamaması gerektiğini düşündüğümüzden dolayı bizim nezdimizde çocuğun istemesi, Kur’an’ı Kerim’deki bir sayfayı 1 saatte, 2 saatte, 3 saatte ezberlemesi çok önemli. Ezber kabiliyetinin iyi olması bizim için önemli. 

"YÜRÜYÜŞÜNÜZÜ GÖRELİM"

O yaşlı amca hafızlık yapıyor mu? Ne dediniz ona?

K.E.K.: O yaşlı amcaya dedik ki ‘buyur gel, bizim akşamları Kur’an’ı Kerim programı oluyor. Önce küçük bir başlangıç yapalım, bir yolunu görelim’ dedik. Nasreddin Hocanın bir hikayesi var ya. Soruyorlar hocaya: Hocam şu yola ne kadar zamanda gideriz? diye. Hoca sesini çıkarmıyor. Sonra biraz ilerledikten sonra 3 günde gidersin diyor. Hoca niye daha önce söylemedin diye çıkışıyorlar. O da yürüyüşünüzü bilmiyordum ki demiş. Aynın onun gibi. Bizde yürüyüşünü, istikrarını, bu işe ne kadar vakit ayıracağını görelim dedik. Bizde bu çok önemli. Bizim milletimizde biraz isteme özelliği var. İstiyor ama ona zaman ayırmıyor, gerekli ehemmiyeti vermiyor. Ama ‘ben hafız olacam’ diyor.



"HAFIZLIK ORTALAMA İKİ YIL SÜRÜYOR"

Bir öğrenci ne kadar zamanda hafız olur? Hafızlık için nasıl bir eğitim metodu uyguluyorsunuz?

K.E.K.: Minimum 9-10 ayla 3 sene arasında değişiyor. Ortalama 2 yıl. Biz 8. sınıftan sonra öğrenci alıyorduk geçtiğimiz yıla kadar. Ama şimdi ortaokul seviyesine düşürdük. Bizdeki yaş aralığı 14’le 18 yaş arası. Şimdi biz bunu ortaokulla beraber 12 ile 16 arasına indirmeye çalışıyoruz. 4+4+4’e entegre olalım diye. Şu an ortaokul öğrencilerimizden de 20 kişi hafızlık yapıyor.

Hafızlık dersleri bizde sabah 7.30’da başlıyor, akşam 4.30’a kadar ezberle uğraşıyorlar. Fakat hafızlıktan önce, 1 sene ‘yüzüne hazırlık’ dediğimiz bir eğitim alıyorlar. Kur’an’ı Kerim’i harflerin çıkış noktalarına göre okumasını, tecvit kaidelerini ve Kur’an’ı Kerim’le ilgili temel dini bilgileri alacakları 1 senelik bir program var. O yıl ki öğrenci durumuna göre daha erken de hafızlığa başlayabiliyor. Mesela bu hafta içi bir sınavımız vardı. Biz sınavla hafızlığa başlatıyoruz. Komisyon toplanıyor ve öğrencinin yeterli olduğuna karar veriyor. Daha önce rehber öğretmen ve diğer birimler öğrenciyle ilgili çalışmalarını yapıp bir rapor halinde idareye sunuyorlar. İdare de bir komisyon oluşturuyor ve o komisyonla beraber imtihan ediyor. Sonra o imtihana binaen öğrenci hafızlığa başlıyor.

"SESİNİZİ KUR’AN’I KERİM’LE SÜSLEYİN"

Hafızlık eğitiminde ses güzelliğinin ve tabir doğru mudur bilmiyorum ama müzik kulağının bir etkisi var mıdır?

M.Ç.: Hafızlıkta ses güzelliği hafızlık için bir artıdır. Yarışmalarda bile en son dikkate alınır ama diyelim hafızlık yarışması oldu. İki hafız aynı kuvvettedir ama hangisinin sesi güzelse o tercih edilir. Yani gerçekten güzel sesli Kur’an okuyanlar daha çok insana kendilerini dinletiyorlar. Gerçekten hafızlık için bir artı oluyor. Hafız adayları için camilere gidip Kur’an okuduğunda diğer insanlar onları dinlediği zaman, belki "ben de hafız olacağım" diye kafalarına koyuyorlar, belki o anda orada niyet ediyorlar. Bilemeyiz. Böyle bir önemi var. 
 
Y.B.: Ses önemli. Peygamber Efendimiz (sav)’in bir sözü var duymuşsunuzdur: “Sesinizi Kur’an’ı Kerim’le güzelleştirin, süsleyin”. Hafızlık, imamlık, ve özellikle müezzinlikte bu çok önemli. Orada şunu demek mümkün: Ses güzelliği özellikle mesleki anlamda yani kişi imam olacaksa, müezzin olacaksa gerçekten çok önemlidir. Hafızlıkta ise ses önemlidir ama olmasa da çok büyük bir kayıp değildir, olursa artıdır. Hafızlıkta güzel ses şart değildir. Hafızlıkta istek ve yetenek daha önemlidir.

"YATILI OLMAK HAFIZLIĞIN OLMAZSA OLMAZLARINDAN"

Hafız olmak için genelde yatılı öğrenci olmak gerekiyor. Yatılı öğrenciliğin zorlukları var mıdır? Hafızlık için yatılı öğrenci olmak şart mıdır?

Y.B.: Burada şuna bakmak lazım: Hafızlık uzun bir süreç. Ve sizde istikrarlı olmak zorundasınız. Yatılı olmak şunun için ön koşul; -bizde de, genelde de böyledir-: Hafızlık yapan bir öğrencinin yatılı olması onun için avantajdır. Niye? Çünkü içeridedir, Kur’an’la meşguldür, kafası Kur’an’ladır. Tüm meşguliyetini ve enerjisini ona verebilecektir. Onun için yatılı olmak bizim için de önemlidir. Genelde de bütün hocalarımız yatılı olmayı isterler. Yakın mahallede de otursa, netice almak açısından evci olmak değil de yatılı olmak daha güzeldir. Ancak gündüzlü yapan kurslar yok mu? Var tabi. Nadir de olsa gündüz eve gidip, evci dediğimiz tipte öğrenci olup da hafızlık yapanlar var. Ama yatılı olmak esastır hafızlıkta. Öğrencinin hem kendini Kur’an’a vermesi, hem dersine çalışabilmesi, hem de kafanın daha sağlam ve salim, net olabilmesi açısından yatılı olmak hafızlığın sanki olmazsa olmaz koşullarından birisidir. Bugüne kadar gelen tecrübe bize bunu gösteriyor. Ha yatılı olmak nedir? Öğrenciye zor mudur? Kursun sunacağı imkanlara göre değişir. Kur’an Kursu’nun fiziki ve sosyal şartları, imkanları, sosyal ihtiyaçları giderip gidermemesine göre yatılılık zor veya kolay diyebilirsiniz. Gerçekten bir Kur’an Kursu 2012 model gencini, neslini anlayabilecek bir fiziki donanıma, sosyal bir anlayışa sahipse yatılılık çok ciddi bir avantaj öğrenci için. Bazı öğrencilerimiz var ki eve gönderiyoruz gitmiyorlar. Çünkü buradaki sosyal imkanlar futbolu, havuzu, arkadaşlık ortamı evinden çok çok daha iyi. O yüzden yatılı olmak onun için çok ciddi bir sosyal yaşam alanı, hayat merkezi.

"ÖĞRENCİLER ÖĞLENE KADAR MİLLİ EĞİTİM’E ÖĞLEDEN SONRA DA DİYANET’E BAĞLI "

Hafızlık eğitimi alanların normal eğitim süreçlerinden koptuğu gibi bir kanaat var. Hafızlık sonrası eğitim ve iş edinme süreci hakkında da bilgi verebilir misiniz? Hafızlar genelde hangi eğitimleri alabiliyor ve hangi iş alanlarında çalışabiliyor?

M.Ç.: Aslında bu Türkiye’nin bir sıkıntısı. Şöyle bir izlenim var: Diyelim bir evladınız var, diyorsunuz ki birine; ben evladımı Kur’an Kursu’na verdim, o da size “okumayacak mı?” diyor, “Okumayı bıraktı mı?” Ve esas okumak o yani. Allahu Teala (c.c.) buyuruyor: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir”. Ama niçin böyle bir izlenim oluşmuş? Okul eğitiminin bazı yerlerde takip edilmemesi nedeniyle, hafızlara da sadece hafızlık yapıyor, okul okumuyor deniyor. Böyle genel bir sıkıntı var. Maalesef böyle bir izlenim doğurmuş. Yanlış ama.

Böyle bir izlenim var ama işin gerçeği böyle mi?

K.E.K.: Biz burada ortaokul öğrencileriyle beraber, okulla beraber hafızlık programını yürütebiliyoruz. Çocuk hem örgün eğitime gidiyor, hem de hafızlık yapıyor. Bilfiil şu an devam edenler var. Yarısında olanlar var. Bitirmek üzere olanlar da var. Böyle bir anlayış yanlış bir anlayış. Yalnız tabi bu iki mündemiç program için profesyonel takip gerekiyor. Tabiİstanbul’un ve Türkiye’nin değişik yerlerinde 8-10 kişilik gruplarla, özel çalışmalarla hafızlık yaptıranlar da var. Bu imkansız değil. Örgün eğitimle beraber hafızlık yapılabilir. Eğitim programını hafızlık için mecburen bölmek veya onu tamamen bırakarak çocuğunu sadece hafızlığa göndermek zorunda değil insanlar.

Bizim buradaki programımızda ise Açık Öğretim Lisesi’yle beraber yürüyen bir hafızlık programı var. Biz zaman kaybettirmesin diye şunu yapıyoruz: Açık Öğretim Lisesi dersleri için 16:30-17:00’den sonra 2-2,5 saat duruma göre vakit veriyoruz. Bizim öğrencilerimiz eğer bizim verdiğimiz programa düzgün bir şekilde uyarlarsa normalde 3,5 sene de lisesini de, hafızlığını da bitirebiliyor. Bir de bu 4+4+4 ile beraber 14:00’la 19:00 arası eğitim verdiğimiz arkadaşlar var. Onlar da sabahtan öğlene kadar okulda eğitim görüyorlar. Ardından da burada kendi derslerine çalışıyorlar, hafızlık yapıyorlar. Bunlar da resmi, Diyanet İşleri Başkanlığımıza bağlı öğrencilerdir. Sizin hafızlık yapmak için ortaokula gitmemek gibi bir zorunluluğunuz yoktur. Hem ortaokula gidip, hem de hafızlık yapabilirsiniz.

Y.B.: Biraz esprili burası. Öğrencilere de öyle diyorum. Bakın çocuklar siz çok şanslısınız, öğlene kadar Milli Eğitime bağlısınız öğleden sonra Diyanet’e. Hiç boşluğunuz yok ne güzel.

Hafızlık eğitimi alanların normal eğitim süreçlerinden koptuğu gibi bir kanaat var. Hafızlık sonrası eğitim ve iş edinme süreci hakkında da bilgi verebilir misiniz? Hafızlar hangi iş alanlarında çalışabiliyor?

M.Ç.: Bir kere Diyanet teşkilatında imam, müezzin, Kur’an kursu hocası, müftü, vaiz gibi alanlarda çalışabilir. Diyanet camiasında çalışması onun hafızlığını muhafaza edebilmesi açısından çok önemlidir.

K.E.K.: Ama hafız olması o mertebelere gelebilmesi açısından da bir referanstır, bir özelliktir. Yalnız şurayı karıştırmayalım: Hafızlık bir meslek değildir. Hafızlık İslami ilimleri alma adına bir alt yapıdır. İslam’a hizmet adına bir alt yapıdır. İslami ilimleri okuyacak arkadaşlar, İmam hatip ya da ilahiyat okuyacak bir öğrenci hafız olduğu zaman tefsir okurken, fıkıh okurken daha avantajlı olacak. Bir adım, iki adım daha önde olmuş oluyor. İlerde mesleki hayatına dünyevi maişetini karşılama adına olan desteği ise biraz önce hocamın söylediği mertebelere gelebilmek için, hafız olanlar hafız olmayana göre bir adım hatta iki adım öndedir.

Y.B.: Bizim buradaki amacımız da bu yönde. Hafız oluyorsa bir öğrenci kendisi de bununla ilgili bir işe talip olsun. O da nedir? İmam hatiptir, ilahiyattır, Kur’an öğretmeni olmaktır. Bu dine hizmet etmektir. Çünkü siz Kur’an’ı ezberlediniz ve gittiniz polis oldunuz, gittiniz mühendis oldunuz. Onu korumak gerçekten çok zor. Dolayısıyla biz diyoruz ki, arkadaşlar eğer siz hafız olacaksanız bu ciddi bir iştir, ciddi bir emektir, bir süreçtir. 2-3 yılda hafız olunuyor, bir ömür gidiyor burada. Bunun muhafazası için de gelin imam olun, Kur’an öğretmeni olun, Arapça öğretmeni olun, müftü olun ki, bu hafızlık anlamlansın, amacına hizmet etmiş olsun. Hafız olanların daha çok tercih alanı ilahiyattır diyebiliriz.

"HAFIZLIK YAPACAK ÇOCUKTA İSTEK VE YETENEK DAHA ÖNEMLİ"

Hafızlık eğitiminde ailenin rolü nedir? Ailenin çocuğunu hafızlığa zorlaması doğru mu?

Y.B.: Çocuğun ne olacağından ziyade yeteneğinin ve kabiliyetinin hangi alana yatkın olduğuna anne babanın bakması önemli. Bizde burada sıkıntı yaşıyoruz. Veli, “ben hafız anne ve babası olayım” diyor. Halbuki karşısında gerçekten hafız olabilecek öğrenci yok. Bir yetenek yok. İşte bu zorlama bazen netice getirmiyor. Ve biz onu istemiyoruz. Elbette velinin istemesi çok önemli. Velinin yönlendirmesi çok önemli. Ama çocuğun burada istek ve yeteneği daha önemlidir.

Gerçekten Kur’an’ı Kerim neticede kitabımız, rehberimiz, hayatımız, her şeyimiz. Çocuk bunu severek yapsın. Bu işten Allah muhafaza nefret boyutuna gelmemesini istiyoruz. Şimdiki öğrencinin yaşı 17-18. Hafız olacak aday eskisi gibi 10 yaşında değil ki! Veli bunda çok çok ısrarcı olursa ve öğrenci nefret ederse, o zaman da bu etki kalıcı oluyor. Dolayısıyla biz diyoruz ki, hayır siz bunda ısrarcı olmayın. Elbette hafız olmak güzel bir şey ama esas insan olmak daha önemlidir. Kişilikli olmak daha önemlidir. Hafız olmasın ama kişilik sahibi bir insan olsun. Ama sen anne baba olarak tüm şartlara rağmen illa hafız olacaksın diye zorlarsan, o baskının sonucunda çocuk tüm şeyleri zorluyor ama ortada kişilik kalmıyor. Bu noktada çok ciddi bir sıkıntı var.

 

Bu noktada veliler ne yapmalı?

M.Ç.: Bir kere evlatlarının hafız olmasını istiyorlarsa evlatlarına hafızlığın ne olduğunu, önemini daha küçük yaşlarda aşılamaları lazım.

Y.B.: “Neden ve ne için?” olduğunu çok iyi öğretmeleri lazım.

M.Ç.: Öyle bir şeye gelmeli ki, öğrenci hafızlık yapma aşamasına geldiğinde bunu bilmeli, bunu kendisi istemelidir. Birden olmaz. ‘Hadi oğlum hafızlık yapacaksın’. ‘Ben istemiyorum baba’. Orada film kopar işte. Hafızlığı iyice çocuğa öğretmeleri lazım. Bir şekilde bilen birisine anlattırmaları lazım. Küçük yaştan itibaren ona hafız olacağını aşılamaları lazım.

K.E.K.: Çocuğun hayatında hafızlığın anlamlanması için sonraki süreçleri velinin iyi araştırması iyi de anlatması lazım.

Her yıl düzenli olarak yapılan hafızlık yarışmalarına şahit oluyoruz. Bu yarışmalarda hangi kriterler gözetilerek en iyi hafızlar seçiliyor?

M.Ç.: Bu yarışmalarda öncelikle hafızlık kuvveti, sağlamlığı; bunun yanında tecvit kaidelerinin uygulanabilirliği… Hafız bunu nasıl uyguladı, en güzel hangisi uyguladı gibi. Kur’an’ı Kerim’deki harflerin çıkış yerlerini en güzel uygulayabilmeye, Kur’an’ı Kerim tecvit kaidelerini en güzel uygulayabilmeye ve en sonunda da ses güzelliğine bakılır. Son planda olmasına rağmen ses güzelliğine de bakılır. Kur’an kuvvetinin yüzdesi daha yüksek ama. Sıralaması; kuvvet, tecvit, talim diye devam ediyor. Genellikle hafızlık yarışması temmuz gibi yapılıyor. Burada her kurstan belli bir puanın üstünde olan hafızlar derece almak için gidiyorlar. Öncelikle bölge birincileri seçiliyor. Daha sonra buradan çıkan bölge birincilerinden toplam 7 kişiyi yarışıyor. Buradan da Türkiye 1.si, 2.si, 3.sü çıkıyor. Her yıl bu şekilde yarışmalar devam ediyor.

Y.B.: Biz de bu sene Maraş’a finale gittik ve 4. olduk. İstanbul’da bölge 1.’si olduk. Ankara’yı da başarılı bir şekilde geçtik ama Maraş’ta evladımızın şaşırması, hatası çıkmasından dolayı da 4. olduk. Yarışma konusunda da tecrübemiz var. İnşallah zaman gelecek biz de birinci olacağız.

M.Ç.: 2010’da da Türkiye ikinciliğimiz var. Bir Türkiye ikinciliğimiz bir de Türkiye dördüncülüğümüz var.


"KUR’AN’I KERİM’İ TANE TANE OKUYUN!"

Kuran-ı Kerim’in çeşitli usullerde okunduğunu biliyoruz. Kur’an’ın okunmasında hangi usuller ya da makamlardan bahsedilebilir?

K.E.K.: Bu kıraat ilmine giriyor. Kur’an’ın toplam 7 okuyuş şekli var. Biz Kur’an kursumuzda Asım kıraatini esas alıyoruz. Bunu benimsemişiz. Bu hafızlıktan sonra olan bir hadisedir. Diğer kıraat ilimleri hafızlıktan sonra yapılıyor. Burada bütün usullerle okumak için öğretilen bir ilim. Kıraatteki bütün okuma şekillerini, rivayetleri öğreniyorsunuz. Bu ne işe yarıyor peki? Bu daha sonra tefsir ilminde farklı farklı manalar ve farklı farklı yaklaşımlar noktasında işe yarıyor. Birde okuyuş şekillerinin verdiği bir ahenk var. O noktada da bir farklılık sergiliyor. Hafız olduktan sonra Kur’an’ı Kerim’in her türlü şekline sahip olmuş oluyorsunuz. Arapçanız da çok da güzelse bu işin temeline, Kur’an’a tam manasıyla, iyice vakıf olmuş oluyorsunuz.

Y.B.: Mesleki olarak da size köklü bir değer katıyor. "Kurra hafız"lar ise Kur’an’ın tüm okuma şekillerine, kıraat usullerine hakim, o eğitimi almış olanlardır. Onlara da kurra hafız diyorlar. Biz hafız yetiştiriyoruz ama o ilim ayrı bir mekanda, ayrı bir alanda onun ehli tarafından öğretiliyor. Haseki Eğitim Merkezleri gibi yerlerde bu tür eğitimler veriliyor.

M.Ç.: Şimdi Allahu Teala (c.c.) Müzemmil Suresi’nde “Kur’an’ı Kerim’i tane tane okuyun” diyor. Bu ayetin peşine de Peygamber Efendimiz (sav) şöyle bir hadisi vardı: "Kur’an okuyan birisi size derse ki ‘ben Allah’la konuştum’, doğru söylemiştir" diyor. Bunun üzerine Müslümanlar bu konu üzerine eğilmişler ve "Allah’la konuşuyorsak en güzel şekilde konuşmalıyız" diyerek, en güzel şekilde konuşma adına kurallar, kaideler oluşturmuş, bununla ilgili bir sürü kitaplar yazmış… Yani "Allah’la konuşacağız" demek öyle basit değil. Bunun da bir ilmi var, usulü var. Ve gerçekten öğrenilmesi gereken okuyuş şekilleri var.

"TÜRKİYE’DE KUR’AN KURSLARININ % 92’Sİ BAYAN, % 8’İ SADECE ERKEK"

Dünya üzerinde en iyi hafızlar hangi ülkelerden çıkmıştır? Siz bize en beğendiğiniz hafızlardan birkaç isim sayabilir misiniz?

Y.B.: Elbette ki İstanbul’dan ve Kocatepe’den.(Gülüşmeler)

M.Ç.: Yani Mısır’la İstanbul eskiden beri yarışırlar o konuda. Osmanlı zamanından beri süregelene bir şey olduğunu biliyoruz.

Y.B.: Son yıllarda Türkiye bu konuda çok ciddi bir mesafe aldığını söylemek mümkündür. Türkiye’de Fatih Çollak, Davut Kaya, Abdulkadir Şehitoğlu, Osman Şahin, İshak Danış gibi hocalar en meşhur hocalardır.

Hafılık ilmi ve hafızlık geleneği açısından Türkiye, Mısır ve Endonezya’yı burada sayabiliriz.

M.Ç.: Bir de şunu eklemek lazım, onun yerimi bilmiyorum ama hafızlık, Türkiye’de 28 Şubat’tan dolayı çok büyük darbe almıştır. Hafız sayısı azalmıştır. Şu an düşünün mesela; Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yaptı: Türkiye’deki Kur’an kurslarının % 92’si bayan, % 8’i sadece erkek. Bayanların ağırlığının olmasının nedeni şu: Bayan kursları genelde bizim gibi bu yaşlara değil de -bunlarda var ama- ev hanımlarına, bayanlara yönelik olduğu için daha fazla öğrencisi var.

Bir de şu çok önemli. Mesela bir babanın evladı var çok zeki. Ha bu Fen Lisesi’ne! Bu işe yaramaz –hep yıllardır böyle olmuş zaten-  bunun okumakla alakası yok, bu da Kur’an kursuna gitsin denmiş. Bu zihniyetin sorguya çekilmesi lazım! Ondan sonra insanlar hocalardan şikayet ediyorlar. Burası da çok önemli. Zeki insanların, kabiliyetli insanların İslam ilimlerine yönlendirilmesi, gelmesi lazım ki ortalıkta şu an dolaşan sapık hocalara karşı kaliteli hocaların ortaya çıksın, yetişsin. Şu an Türkiye’de çoğu camide imamların Kur’an okuyuşu az önce bahsettiğimiz tecvit ve talim kaidelerine uygun değil maalesef.

Hocam çok teşekkür ederim…

Y.B.- M.Ç.- K.E.K.: Biz teşekkür ederiz.

On5yirmi5.com