1958 yılında yıkılan Karaköy Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin(Karaköy Camii) yeniden yapılmasında sona gelindi. Sultan II. Abdülhamit’in mimarı D’Aronco tarafından inşa edilen ve üzerinden elli sene geçmeden yıkılan bu güzel cami, 20 seneden bu yana yapılmak istense de bu arzu bir türlü nihayete erdirilemiyor.
Yirminci yüzyıl, Türk-İslam medeniyetinin zirveleştiği İstanbul için kara bir dönem. Daha önce tabii afetler, yangınlarla boğuşan bu başşehir, bu kez insan eliyle yapılacak bir kıyıma sahne olacaktı. Geçtiğimiz temmuz ayında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklama, bu geniş çaplı kıyımı doğruladı.
Özellikle İsmet İnönü devrinde yıkılarak malzemeleri satılan, hatta CHP ocağına çevrilen dinî mekânlar bir yana, bu yıkımların Demokrat Parti iktidarı süresince devam etmesi de bir hayli dikkat çekici.
İmar faaliyetleri kapsamında büyük caddeler, geniş bulvarlar inşa etmek bahanesiyle yerle bir edilen cami, medrese ve mezarlar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kayıt altına alındı. Genel Müdür Adnan Ertem, uzun süre yürütülen çalışmalarda, 130 tanesi İstanbul’da olmak üzere tam 150 adet eser tespit ettiklerini kaydetti. Ertem ayrıca, aralarında çok kıymetli camilerin de bulunduğu bu sanat eserlerinin yakın tarihte tekrar imar edileceğini müjdelemişti. Buna göre, ilk etapta bugüne sadece minaresi kalan Rumeli Camii, Yeniköy Parkı’nda temelleri bulunan Fazıl Efendi Camii ile Karaköy’deki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii yapılacak.
II. Abdülhamit’in mimarı D’Aronco’nun eseri
Tarih sahnesinde silinen bu kıymetli camiler arasında Karaköy Camii’nin yıkım hikâyesi son derece hüzün verici. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından bu yana, neredeyse her iki senede bir gündeme gelen restitüsyon (yeniden bina etme) çalışmaları, elle tutulan bir sonuç doğurmadı. Son olarak 9.7.2012 sözleşmeli proje ile tarihi caminin yeniden yapılacağı kamuoyuna duyurulmuştu. II. Abdülhamit Han’ın sermimarı İtalyan Raimondo D’Aronco tarafından Art Nouveau (Ar Nuvo) tarzında imar edilen cami, devrinin üslup inceliklerini yansıtan nadide bir ibadethane. Sekizgen formu ve mermer kaplı dış cephesinin yanı sıra floral (çiçekli) alınlık süslemeleriyle dikkat çeken diğer adıyla Yağkapanı Camii’nin yıkım hikâyesi de yeniden yapılma sürecini aratmıyor. Demokrat Parti döneminde İstanbul’da gerçekleştirilen dev yıkımlardan payını alan Karaköy Camii, yol genişletme çalışmaları çerçevesinde ortadan kaldırılmıştı. Fakat ilerleyen süreçte caminin tam olarak bu sebepten yıkılmadığı ve ardında soru işaretleri bırakılarak yok edildiği anlaşıldı.
Yıkımı efsaneye döndü
O dönemdeki gazete haberlerinden öğrendiğimiz kadarıyla, Karaköy Camii’nin yıkılacağı duyulunca halk arasında büyük bir tepki doğar ve bu tepkiyi dindirmek adına binanın taşlarının numaralandırılarak camisi bulunmayan Kınalıada’ya taşınacağı ilân edilir. 1958 yılında bir bahar sabahı Karaköy Meydanı’na ulaşan yıkım ekipleri, mermer süslemeli, ahşap minareli bu fevkanî camiyi yerinden sökecek, içindeki Venedik işi avizeyi, minber ve mihrabı da çevredeki camilere dağıtarak (ortadan kaybolduğu sonradan anlaşılmış) yapıyı yerinden sökeceklerdi. Koparılan parçalar, Karaköy Limanı’na yanaşan mavnalara yüklenerek Kınalıada’ya götürüldü. Ancak yolculuk sırasında gemi battı, mavnalara yüklenen parçalar Boğaz’ın sularına karıştı. Ancak araştırmalarımız sonucunda buraya kadar anlattığımız hikâyenin daha farklı olduğunu gösteren birçok bilgi ve belgeye ulaştık.
‘Tarihî değeri olmadığına dair rapor alındı’
Caminin yıkımı sırasında İstanbul Tarihî Eserler Bürosu’nda memurluk yapan Alpaslan Koyunlu, mimar D’Aronco hakkında araştırmalar yapan Prof. Dr. Afife Batur’a çarpıcı bir beyanatta bulunmuş. Koyunlu, Batur’a Anıtlar Kurulu’ndan siyasi baskılar sonucu caminin tarihi değeri olmadığına dair bir rapor alındığını anlatmış. Cami yıkılacak söylentilerinin artmasıyla bu durumdan şüphelenen Koyunlu, yıkımın ertesi sabah yapılacağını haber alınca, gece camiye gizlice girip sabaha kadar karpit ışığında taşları numaralandırmış ve yerleşim şemasını çizmiş. Ancak bu şema belediyenin arşivlerinde kaybolmuş. Vakıflar bünyesindeki raporlara ulaşan Afife Batur, ilgili belgede caminin yıkımına nasıl karar verildiğini, minberin ve mihrabın muhtelif camilere gönderildiğini ve Venedik’ten gelen avize ile halıların da Teberrükat Memurluğu’na gönderildiğini öğrenmiş. Raporda son olarak kalan parçaların Kınalı-ada’ya nakledildiği belirtiliyormuş.
Kınalıada sakinlerinden Reşat Pala ise bu sürecin anlatıldığı gibi gerçekleşmediğini belirtiyor. Caminin adaya ulaşan malzemeleri, yeniden yapılmasına imkan sağlayacak şekilde değilmiş. Reşat Pala, caminin yapılması için getirilen mermerlerin biçimsizce kırılmış halde olduğunu anlatıyor. Sahile yığılan mermer malzeme elbirliği yapan Müslüman cemaat tarafından kıyılardan toplanmış. Düzeltilebilenleri 1962 yılında inşa edilen ve bugün de kullanılmakta olan Kınalıada Camii’nin temelinde ve duvarlarında kullanılmış. Ancak bu caminin Karaköy’dekine benzer bir tarafı bulunmuyor. Karaköy Camii’nden kalma oyma nakışlarla süslü iki alınlık taşı da Kınalıada Camii’nin bahçesinde herhangi bir hırsızlık olayına karşı tedbirsiz durumda bekliyor.
Türk mimari tarihine kara bir leke olarak kazınacak bu olayın Karaköy Meydanı’nda dikkat çeken bir başka yönü daha var. Yarım yüzyıldan fazla bir süre araba parkı veya boş arazi olarak kalan arsa, gerçekten yol genişletmek için açıldıysa yıkım niçin sadece bu cami üzerinde uygulandı ve yanı başında duran Ziraat Bankası’na dokunulmadı? Dış cephesindeki Hiram Usta, Dulkadın çocukları gibi masonik sembollerle dikkat çeken bina, Türkiye’de kurulmuş ilk resmi mason locasına da ev sahipliği yapmış. Karaköy Camii şimdi yeniden ihya edilecek. Bakalım muammalar zinciri olan bu hikâye nasıl sonlanacak?
Çalışma hassasiyetle sürdürülmeli
Prof. Dr. Afife Batur: Karaköy Camii, ben fakültedeyken yıkılmıştı. Raimondo D’Aronco üzerine yaklaşık 35 yıldır akademik çalışmalar yapıyorum. İstanbul’da onlarca eseri var. Tabii o zamanlar yürütülen yıkımlar bizi çok müteessir ediyordu. Oradaki güzelim caminin bir kasıtla yıkıldığına inanmıyorum ama niçin yıkıldığına aklım ermiyor. Yeniden yapım çalışmaları özenle sürdürülmeli. Çünkü Art Nouveau tarzında yapılmış bu eserin yeniden inşası kolay değil. Tayyip Erdoğan döneminde benden destek istenmişti. Yakın tarihte tamamlanan proje için bana danışılsın isterdim. Çünkü Batılı önemli sanat tarihçilerinin gözü bu projede olacak.
Açılışa İtalyan yetkililer çağrılabilir
Müfit Yüksel (Araştırmacı-yazar): Caminin tıpkı yapımı için çalışmaları tüm samimiyetimle tebrik ediyorum. Umarım bu gibi camilerin yeniden yapılması yüz kızartacak geçmişimizi unutturacak ve ecdadımıza olan iade-i itibarı sağlayacaktır. Bana kalırsa İtalyan yetkililerden edinilen çizimlerle ve hatta İtalyan mimarlar da davet edilerek ortak bir proje yürütülebilir. Caminin açılışında İtalyan yetkililerin çağrılması da iki ülke arasında bağların sıkılaşmasında yardımcı olacaktır.
Karaköy Camii katakulliye getirildi
Süleyman Faruk Göncüoğlu (Sanat tarihçisi): Karaköy Camii, ilk Fatih devrinde mescit olarak inşa edildi. Sonra camiye çevrildi. Depremden hasar gören mescit, II. Abdülhamit’in emriyle, 20. yüzyıl başında inşa ettirildi. 50’li yıllarda binanın depreme dayanıklı olmadığı ve rutubetten etkilendiğini söylediler. Hatta Kınalıada’da da monte edileceği öngörülüyordu. Mescit zaten 1935’te kadro dışı bırakılıp ibadete kapatılmıştı. Hatta ardiye olarak kullanıldı. Yıkımın yolla veya harap düşmesiyle ilgisi yoktu. Ziraat Bankası binası olarak kullanılan yapı ise Türkiye’nin ilk resmi mason locasıydı.
Erkam Emre