Son dönemin en ilgi çekici medya figürlerinden biri Yiğit Bulut, hakkındaki şehir efsanelerini yorumladı.
Akşam gazetesinden Gülay Altan’ın röportajı…
Bir yıl önceki röportajında ‘Babam gibi severim’ dediği MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından protesto edilen Ciner Grubu‘nda, Habertürk televizyonunu yönetiyor ki kendisi söz konusu partinin gelecekteki genel başkanı olarak gösteriliyordu… Şimdi de onun MHP‘yi protesto ettiği iddia ediliyor. Sadece bu da değil ayrıldığı Doğan Grubu‘yla bozulan ilişkileri, Ertuğrul Özkök‘le çatışması, hükümete yaklaşıp ‘ulusalcı’ kimliğinden vazgeçmesi, Genel Yayın Yönetmeni olduğu kanalda 4. Murat gibi yasaklar koyması gibi hakkında sayısız iddia var. Tüm bunları sordum, kendisi de içtenlikle yanıtladı.
6 ayı geçti siz Habertürk televizyonunu yönetmeye başlayalı. Nasıl buluyorsunuz bu süreçteki performansınızı?
Mükemmel olmanın sonu yok. Kafamızdakiler ve daha iyiye gitme açısından daha atacağımız çok adım var. Belli bir standarda getirmek kriteriyle bakarsak kafamdaki projelerin yüzde 51’ini gerçekleştirmiş durumdayım.
Son dönemde, ekranınızda sürekli olarak karşıt görüşleri yan yana getiriyorsunuz…
Tek tip bir görüşün değil, tam bir nötralizasyon şeklinde fikirlerin ortaya konduğu konsept için çaba gösteriyoruz. Dikkat ederseniz gazetede de bu böyle. Sentezini üzerinde taşıyan medya kuruluşu olmaz. Bugün bazı televizyon kanalları, senteziyle beraber geliyor; o zaman o adamların ne söyleyeceğini biliyorsun. Bunların izleyici potansiyelleri sınırlıdır, kısırdır; büyüyemezler.
Gazete sayfalarında polemik yaptırmak, zıt fikirdeki kişilerin görüşlerini aynı sayfada yan yana kullanmak daha kolay gibi, canlı yayında bu tip kişileri karşı karşıya getirmek riskli değil mi? Hatta elektrik yükü nedeniyle sizin rejiden müdahale ettiğiniz, yarıda kestiğiniz yayınlar oldu. Bu risk değil mi?
Hayır, bu böyle olmalı. Böyle de devam edecek. Zaten bir natürel seleksiyon süreci de yaşadık. Bu fikre alışamayacak olanlar, geçmişten getirdiği bagajını taşıyanlar, bana göre + veya – yönde bir elektrik yükü taşıyanların hepsi ayıklandı.
TÜM KARARLARIMIN ARKASINDAYIM
Dışarıdan bakınca o, natürel seleksiyon sürecinin biraz kanlı geçtiğini gördük. O dönem alınan anlık kararlardan memnun musunuz?
Kesinlikle. Tüm kararlarımın arkasındayım. Hiçbir zaman anlık karar almam. Sayılarla aram çok iyidir; yıllarca sayıların efendisi diye program yaptık. Bu sıfatı da ben vermedim kendime. Her şeyi matematik olarak görürüm; sübjektif hiçbir şey yoktur. İşimde duygu yoktur; benim adamım yoktur, benim sevdiğim insan yoktur… Benim için sadece işini iyi yapan, bilen adam vardır. Zaten kalan arkadaşlarımın Türkiye’deki medya grupları içinde en iyiler olduğunu düşünüyorum.
Ekrandaki kişilerin bir ön fikir sahibi olmadan her türlü görüşe kulvar açabilecek sorular sormasını istiyorsunuz ama bu durum o kişiyi tedirgin etmez mi?
Ekrandaki kişi bu analizi anlık yapıp bunun kararını verebilecek kadar profesyonel olmalı. Arkadaşlarımız o noktaya gelmeye başladı. Gördüğünüz o çok parlak insanların hepsi, başka haber kanallarında, oradaki genel yayın yönetmenleri tarafından şans verilmeyen insanlar.
İŞLEYİŞİ BİLMEZSENİZ ALTTAKİLER SİZİ PARMAĞINDA OYNATIR
Hem programlarınız var hem de çok önemli gelişmeler olduğunda ekrana çıkıyorsunuz, bu işinizi zorlaştırmıyor mu?
Performans olarak tabii biraz zor. Haftada üç tane uzun süren gece programı yapıyorum, biri Bloomberg HT’de. Zorluk aslında mutluluk veriyor. Hava kuvvetleri komutanı, o filodaki en iyi savaş pilotu olmalıdır. Bir televizyonun genel yayın yönetmeni, o televizyonda yapılacak bütün işleri en iyi yapacak adamdır; eğer yapamıyorsa o koltukta oturmayacak. Televizyonlarda da gazetelerde de öyle yayın yönetmenleri var ki köşe yazısı yazamaz, hiçbir şey üretemez, bir kere ekrana çıkmamıştır… Gece 2’de 3’te telefon ederim buraya. Artık hakkımda şehir efsaneleri türedi. Bence bir adam, 24 saat işine odaklı olmalıdır. Televizyonda geçen alt yazıdaki bir harf hatasını bile genel yayın yönetmeni görmeli ve nereden müdahale edeceğini de bilmelidir.
Peki ama sizin güvendiğiniz birileri yok mu?
Var ama bir geminin kaptanı makine dairesinde ne olduğunu bilmezse sadece dümen çevirerek hiçbir yere gidemez. Aşağıdakiler sizi parmağında oynatır. Genel yayın yönetmeni hem entelektüel, hem teknik bilgi hem de algılama açıklığı açısından yanında çalıştırdığı bütün insanları kapsayacak kapasitede olmalıdır.
Başbakan’ın medyadan şikayet etmesine alışmıştık ama geçtiğimiz günlerde Devlet Bahçeli sizin grubunuzun da içinde olduğu bir medya patronları listesini protesto etti. Buna istinaden MHP haberlerine ambargo uyguluyor musunuz?
Kesinlikle bir ambargo yok, bu da uyduruluyor. Aslında eğer MHP bizi öyle görüyorsa bizim de öyle olmamız gerekir ama biz bunu yapmıyoruz. Geçmişe dönük arşivleri tarayın, Oktay Vural’ın, Mehmet Şandır’ın birden çok kez yayına çıkmadığı bir hafta bulun, gelin, ben özür dileyeceğim.
MEDYA PROTESTOSU DEVLET BAHÇELİ’YE YAKIŞMADI
Neden böyle bir açıklama yapıldı peki?
Anlamadım… Liderler saman balyaları üzerindeki insanlar gibi, aşağıdaki ateş kendilerine ulaşmadığı sürece ne olduğunu çok anlamaz. Biri gelir, onları etkiler, bir açıklama yaptırır ve bu sonra onları değil, lideri bağlar. Devlet Bahçeli, çok sevdiğim, çok objektif olduğunu düşündüğüm bir insan. Böyle bir açıklama yapmasına çok üzüldüm. Geçmişten tanıdığım biri. İnsan olarak bir teşriki mesaim var, bırakın parti liderliğini. Sübjektif bir yargılama yaptı. Turgay Ciner’i tanımıyor; tanımadığı biri hakkında yorum yapması talihsiz bir açıklamaydı, Devlet Bahçeli’ye yakışmadı. Başkası deseydi bu kadar üzülmezdim ama Devlet Bahçeli olduğu için üzüldüm.
Siz onun için ‘babam gibidir demiştiniz’ arayıp konuştunuz mu?
Devlet Bey’le konuşmadım ama Mehmet Şandır’la, Cihan Paçacı ve partinin diğer ileri gelenleriyle konuştum. Sonuçta onlar da üzgündü yapılan açıklamadan. Bugün aynı noktada olduklarına inanmıyorum. Bazen insanlar çok acele açıklamalar yapıp sonrasında üzülebilirler, Devlet Bey’in o açıklamasından üzüldüğünü düşünüyorum.
Peki, sizin dışınızda isimler sayıldı, yandaşlık tanımı içine giren o isimleri nasıl konumlandırıyorsunuz?
AK Parti iktidara geldikten sonra belli bir şekilde medya sahibi olmuş kişileri yandaş diye tanımlıyorlar; ki bunların bazıları kendi imkanlarıyla medya sahibi olurken bir kısmı da gerçekten hükümete yakınlığıyla medya sahibi olmuştur. Bu jargonlara karşıyım ama kamuoyunda böyle bir algı var. Hükümetin kendi medya imkanlarını yaratması da gerekiyordu, bu çok açık. Doğan Grubu, Türkiye’yi öyle bir eğip büküyordu ki, hükümet kendi medyasını yaratmasa yargısız infazlara karşı durma imkanı yoktu.
Yani, ‘yandaş medya’ mecburiyetten mi doğdu?
Kesinlikle. Koalisyon hükümetleri varken medya çok güçlüydü ve medya çok güçlüyken bu tip infazlar devam ediyordu. Ama tek parti iktidara geldiğinde medyanın aslında o kadar büyük bir güç olmadığı ortaya çıktı.
En tehlikeli adamlar devşirmelerdir
Ergenekon’dan alınma endişesi taşıyıp yatla kaçma planı yapmışsınız, doğru mu?
(Gülüyor) O dönemde her sabah televizyona çıkıyorum, yerim belli, yurdum belli. Bunları yazanlar devşirme. Bana göre en tehlikeli adam devşirilip seccadeden kalkıp elinde şarap kadehiyle yeni sahiplerinin kucağında bunları yazanlardır. Ciddiye bile almaya değmez.
Eskiden yazdığınız Ergenekon yazılarıyla bugün yazdıklarınızı ve konuştuklarınızı kıyaslar mısınız?
Geçmiş yazılarım içinde şu anki durumumdan farklı bir yazı bulun çıkıp özür dileyeyim. Benim zaten Ergenekon dediğim, Türkiye’deki yerleşik düzen. İçerideki Mustafa Balbay benim için Ergenekon değil, yargılama sürdüğü için daha fazla konuşamıyorum. Benim için Ergenekon, finansal Ergenekon’dur. Çok doğru tanımlarla yola çıktılar ama sonra işi sulandırdılar, o kadar sulandırdılar ki normal rayına çekemiyorlar. Ergenekon uluslararası bir çetedir. Türkiye’de uzantıları vardır. Türkiye’de neden 4,5 milyar dolarlık Alman denizaltısı sipariş edilir?
Yiğit Bulut mu, 4. Murat mı?
Hakkınızdaki şehir efsanelerine gelirsek, binayı gezip, baskınlar yapıyormuşsunuz…
Gülüyor) Onların hepsi uydurma. Fiziki bir baskına gerek yok. Siz kriterleri tanımlarsınız, uyanlar uyar, uyamayanlar natürel seleksiyona uğrar.
Geçtiğimiz hafta haber merkezindeki iki muhabiri güneydoğu illerine sürgün ettiğiniz yazıldı… Hatta 4. Murat’a benzetildiniz.
Hiç öyle bir şey yok, bunlar hep aynı internet sitesinden çıkıyor. Birini çıkarmak istesem, açıkça yazarım, bahaneye gerek yok.