İbrahim Karagül’ün Yenişafak’ta yayınlanan “Darbenin siyasi ayağı yürüyor! Enkazın altında Kılıçdaroğlu kalır…” başlıklı bugünkü köşe yazısı şöyle;
Başından beri şuna inandım: CHP lideri Kılıçdaroğlu‘nunAnkara’dan başlattığı yürüyüşünEnis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla alakası yok. O, kendisine uzanacak MİT TIR‘larıdosyasına karşı toplumsal kalkan inşa etmek, bir tür dokunulmaz alan oluşturmak için girdi bu işe. Ben böyle inanıyorum…
Yarın bir gün, Berberoğlu’na dosyayı kimin verdiğinin ortaya çıkma, CHP liderinin de bu işte parmağının olduğunun kesinleşmesi ihtimaline karşı bir eylem planı yapması, bir yol haritası çizmesi gerekiyordu. Muhtemelen, yürüyüş önerisi de “dosyanın gerçek sahipleri” tarafından yapıldı.
Yürüyüşün patronları 15 Temmuz’unmimarlarıdır!
O “sahipler” 15 Temmuz darbe ve iç savaş girişiminin de mimarlarıydı. Türkiye’nin siyasi tarihinde görülmemiş ihaneti planlayan merkezlerdi. İç savaş, Türkiye’yi parçalama, Avrupa yakasının koparılması, orada bir “Gülen Vatikanı” kurulması, darbe ile aynı anda güneyden PKK ve çokuluslu ittifak saldırılarının başlatılması, “çok büyüyen” Türkiye’nin diz çöktürülüp teslim alınması planlarını yapanlar da aynı merkezdi.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı‘nın öldürülmesi ve sokakların kan gölüne döndürülmesi dahil bir Suriyeleştirme planı servis edilmişti.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü işte bu büyük hesabın bir parçasıdır. Zamanlamaya, destek verenlere, akıl hocalarına, CHP içindeki terör eksenli eğilimlere dikkat edin. CHP’yi milli eksenden çıkaran, yerli alandan uzaklaştıran akla, bu aklın CHP içindeki temsilcilerine, Türkiye’nin anamuhalefet partisini marjinal örgütlerin oyun alanına çevirenlere dikkat edin.
CHP’yi parmağında oynatan FETÖ‘ye, PKK‘ya, DHKP-C‘ye dikkat edin. Bu örgütleri yöneten üst aklın, bu örgütler üzerinden CHP’yi hangi operasyon için kullandığına dikkat edin!
Diğerlerini harcadılar, yeni oyun alanı CHP..
Artık FETÖ üzerinden oyun kurulamaz. O sinsi sinsi, sistematik biçimde siyasi partilere, örgütlere, cemaatlere sızarak bir şekilde varlığını devam ettirme, toplumsal eğilimleri yürütecek imkan, güç ve ikna kabiliyetine sahip değil. Onu şimdi bu şekilde kullanıyorlar, biraz da dinlendiriyorlar.
PKK ve HDP üzerinden oyun kuramazlar, Türkiye bu örgüte karşı açık ve çok etkili bir savaş yürütüyor. Bir kamuoyu oluşturacak imkanı kalmadı, varsa da sınırlı bir alanda olacaktır. Diğer örgütler ise küçük, güçsüz ve sadece ihale alan tetikçi yapılar olduğu için, onların kitle ile hiçbir alakası yok. Daha esnek muhalif çevreleri de Gezi olayları sırasında kullandılar harcadılar zaten.
Ne yazık ki yeni senaryo, CHP’yi hızla marjinal örgüt eksenine çeken Kılıçdaroğlu ve ekibi üzerinden CHP eliyle servis ediliyor.
İçine biraz da muhafazakar soskattılar mı, tamamdır!
Sadece CHP üzerinden toplumsal hareket geliştirme ihtimalleri kaldığını düşünüyorlar. Kılıçdaroğlu yürüyecek, HDP/PKK çevreleri destek verecek, bazı sermaye ve medya grupları toplumsal psikolojiyi yönetecek.
İşin içine biraz eski İslamcı, eski muhafazakar, AK Parti hükümetlerinden istediğini yeterince alamayan “fırsatçı” da ekleyerek yeni bir “çatı” oluşturmayı deneyecekler.
PKK, FETÖ, CHP, ABD ve Avrupa istihbarat teşkilatlarının yönettiği örgütler, bunlara destek veren bazı “muhafazakar kimlikliintikamcılar” üzerinden, insanoğlunun en hassas olduğu “adalet” kavramı hoyratça kullanılarak bir öfke hareketi oluşturacaklar!
Milli eksene karşı kim varsa oyuna sürüldü
Gezi olayları sırasında oluşturulan “marjinal muhalefet çatısı”, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi oluşturulan “çatı dayanışması”na benzer bir girişim yani.
Milli eksene, yerli duruşa karşı kim varsa aralarına alacaklar. Kimi etnik, kimi mezhep kimliği üzerinden, kimileri de kripto kimlikler üzerinden işe destek verecek. Nasıl bir proje? Emin olun bu proje tamamen yabancı. Bu yüzden bu kadar aptalca! Bu kadar Türkiye gerçeğinden uzak, bu kadar hayal dünyasının ürünü!
Onlar kaybetti ve battı, siz de kaybedeceksiniz!
Türkiye’de yerli olana yabancı ne tür senaryo yapılmışsa başarısız olmuş, senaryoda rol alanları batırmıştır! Bu da öyle olacaktır. Gezi olayları sırasında Alman ve Avrupa istihbarat elemanları Taksim çevresinde açık açık sokak terörü yönetiyordu.
17-25 Aralık FETÖ üzerinden ABD istihbaratının yönettiği bir operasyondu. 15 Temmuz ise ABD ve NATO ülkeleri üzerinden Türkiye’ye yöneltilen bir imha etme saldırısıydı.
Dikkat edin, bu senaryolara katılan, destek veren, buralardan medet uman herkes Türkiye kamuoyunun inanılmaz direnci karşısında eriyip gitti. Rezil oldular, her şeylerinin kaybettiler. Bazıları biraz şanslıydı ve apar topar efendilerine sığınmayı başardılar.
Kılıçdaroğlu’na ne ihale edildi?
Senaryolara, oyun kuruculara, figüranlara, yöntem ve usullere o kadar alıştık ki, artık hiçbir şeyi yadırgamıyoruz. Anlama, algılama sorunu çekmiyoruz. Küçücük gelişmelerin neyin işareti olduğunu büyük oranda kestirebiliyoruz. Büyük hesapların, makyajlarla, süslü cümlelerle, özgürlük ve adalet gibi tahrik edici kavramlarla üstünün örtülmesinin imkansızlığına tanık oluyoruz.
Bu iş de öyle.. Kılıçdaroğlu’nayeni bir toplumsal muhalefet dalgası ihale edildi. Bu projeye destek verenlere baktığınızda senaryo bütün açıklığıyla ortada duruyor. 15 Temmuz sonrasının kalıntıları üzerinden bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bu, Türkiye içinde yeni bir kriz oluşturmak kadar, bazılarını 15 Temmuz’un günahlarından koruma kaygısını da içeriyor.
Bu yürüyüş 15 Temmuz’un devamıdır!
Mısır cunta lideri Sisi, “Katar’a uygulanan abluka Türkiye’ye de uygulansın” demişti. Hemen arkasından Kılıçdaroğlu’nun açıklaması geldi. “İhvan ve Hamas terör listesine alınsın” dedi. Tıpkı Sisi gibi. Birileri Sisi ve Kılıçdaroğlu üzerinden Türkiye’yi tehdit ediyordu. PKK ile tehdit ettiği gibi. FETÖ ile tehdit ettiği gibi, Kuzey Suriye üzerinden “Türkiye cephesini açmak”la tehdit ettiği gibi.
Yani..
Bu yürüyüş 15 Temmuz’un devamıdır. Vatana, millete, Türkiye’nin siyasi tarihine, yüz yıl sonra başlatabildiğimiz büyük yürüyüşe karşı savaş başlatan o çokuluslu cephenin bir parçasıdır. Türkiye’yi durdurmayürüyüşüdür ve milletten dersini alacaktır.
MİT dosyası başka kimleri yakacak?
MİT TIR’ları soruşturmasına göre, operasyonu yapanlar hemen sonrasında ABD diplomatik misyonlarıyla telefon konuşmaları yapmışlar! Yani, talimat oralardan gelmiş. “Türkiye DEAŞ’A destek veriyor” tezi için sadece FETÖ’yü kullanmamışlar anlaşılan! Bazı CHP’liler de işin içindeymiş. O belgelerin yayınlanmasında Can Dündar ve Enis Berberoğlu dışında başka kimlerin parmağı var?
Kılıçdaroğlu’nun korkusu bu olmasın! Yürüyüşün sebebi kendisini kurtarmak için toplumsal kalkan oluşturma çabası olmasın!
Birileri CHP’yi FETÖ’nün, PKK’nın ve DHKP-C’nin etki alanına karşı korumaya alsın. Yoksa bugünkü akıl, bu partiyi bitirecek!
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız