İşte röportajın o kısmı!..
Demokrat, liberal ve cumhuriyetçi kesim bu süreçte nerede durdu?
Mustafa Kemal’in kurduğu devlet totaliter bir devletti. Türkiye’deki medya da, yargı da toplumun kendisi de totaliterdir. Bu anlamda evrensel tanımlar kullanamayız. Liberal aydınlar, solcular, dindar aydınlar da olmak üzere hepimiz Kemalizm’in ürünleriyiz. Bu gerçekle erken yüzleşip bunu görenler, kendi özeleştirisini yapıp oradan kopuyorlar. Ben Gezi krizinde Türkiye’de verili olan her şeyin çöktüğünü gördüm. Bu hem dehşet verici hem de yenisini kurmak için bir fırsat. Aydın tipimiz çöktü. Saygı duyduğumuz isimlerin içerisinden birdenbire canavar çıktı.
MERKEZ ON YILDA ÖNCEKİ HALİNE DÖNDÜ
Bazı yazarlar ‘Geziyi savunduğumuz için tasfiye edildik, nerede basın özgürlüğü’ diye şikayet ediyor…
Ben Gezi krizi sürecinde medyanın tutumuna baktığımda bunun tam tersi bir tablo gördüm. Herkes fabrika ayarlarına geri döndü. Yandaş denen gazetelerde bile yekparelik yoktu. Başbakanı çok sert eleştiren ve Gezi’ye destek veren yazarlar vardı. Merkez medyaya baktığınızda ise bir yekparelik vardı. Doğrudan Erdoğan’ı hedef almışlardı. Türkiye’de medya siyasi aktör köşe yazarları da adeta politikacı gibi. Köşe yazarları olması gereken de çok daha güçlü. Bunu anti demokratik geçmişe bağlıyorum.
Hükümet bir nebze olsun bu gücü orantılamaya mı çalışıyor?
Medya Türkiye’de her zaman önemli bir siyasi aktör oldu. Darbelerin yapılmasına neden olan büyük operasyonların ve oyunculardan biriydi. Bunu Ak Parti döneminde de yapmaya devam ettiler. Erdoğan da o dezenformasyonu dengeleyecek ve kıracak bir medya oluşturmak istedi. ‘Yandaş’ medya dedikleri medyaydı. Bunun yanlış olmadığını sadece kötü yapıldığını düşünüyorum. O dönem şartlarında darbe yapılacak onun karşısında özgür bir medya koyamazdınız. Onun için süre gerekiyor.
Mağduriyetlerini samimi buluyor musunuz?
Siyaset yapıyorsanız siyaset bir rekabettir o zaman karşı tarafın da sizinle ilgili alacağı önlemler sırasında basın özgürlüğüne sığınamazsınız. Siz oyunun kurallarını bilerek oynuyorsunuz. Kazandığınızda hükümeti düşüreceksiniz kaybettiğiniz zaman fatura kesilecektir. Özgürlük denmesini samimi bulmuyorum. Bundan sonra bizim ihtiyacımız olan şey merkez medyanın karşısına özgür medyayı koymak.
Mümkün mü?
Hükümet ahlaki olarak doğru yerde durduğu müddetçe onu hiçbir organik ilişkiye girmeden destekleyecek medya mümkün.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..
Yeni Şafak