Atatürk’ü Tanrılaştırıyor muyuz?

Medya
Son günlerde basında yer alan haberlere göre Atatürk‘ün annesi Zübeyde Hanım‘ın hayatı beyaz perdeye aktarılıyor. Atatürk üzerine uzun yıllrdan beri araştırmalar yapan Serpil Öztürk filmin...
EMOJİLE

Son günlerde basında yer alan haberlere göre Atatürk‘ün annesi Zübeyde Hanım‘ın hayatı beyaz perdeye aktarılıyor.

Atatürk üzerine uzun yıllrdan beri araştırmalar yapan Serpil Öztürk filmin senaryosunu neredeyse bitirmiş durumda.
Yönetmeni ve oyuncularının belli olmadığı, henüz proje aşamasında olan film dile getirildiği günden bu yana çokça konuşuldu.

Engin Ardıç da konuyu Sabah gazetesindeki köşesine taşıyarak meseleye bambaşka bir boyut kazandırdı.

Ardıç, Atatürk’ün ailesine ilişkin bilgi eksikliğinin ve yanlış kanaatlerin Atatürk’ü tanrılaştıran, onu insani özelliklerden soyutlayan eğilimden kaynaklandığını savunuyor.

İşte Engin Ardıç’ın bugünkü yazısı:

Zübeyde Hanım, Meryem Ana mıdır?

Şu "proje aşamasında" olan Zübeyde Hanım filmi aklıma takıldı ya, aslında o ve eşi hakkında pek de bir şey bilmediğimizi farkettim…

Zübeyde Hanım, belli ki "tipik" bir Osmanlı kadını. Milyonlarcası gibi… Eğitimi yok, başı örtülü, beş vakit namazında, azıcık da otoriter. Benim anneannem de, babaannem de öyleydi.

Osmanlı kadınları, kocaları ölünce yeniden evlenmezler. "Ezberi bozan" davranışı bu olmuş. Oysa Osmanlı kadınlarının kocaları genellikle yaşlı ölürler, Ali Rıza Bey çok genç gitmiş…

Başka ne biliyoruz Zübeyde Hanım hakkında? Hemen hemen hiçbir şey.

Bir tek fotoğrafı var elimizde, son günlerinden, gözlük takarmış, yaşlı kadın, elbette takacak.
Hangi yemeği iyi yaparmış? Temiz ve titiz miymiş? Çok mu konuşurmuş az mı? Çocuklarını döver miymiş? Komşularıyla nasıl geçinirmiş? Ali Rıza Bey’le mutlu muymuş? Bilmiyoruz.

Oğlunu nasıl yetiştirmiş? Onu günün birinde "Atatürk yapacak" ne gibi özel bir eğitim vermiş? "Genlerinde" özel birşeyler mi varmış yoksa?

Bilmiyoruz. Ali Rıza Bey hakkında bilgilerimiz daha da az, hemen hemen yok gibi. Elimizde gerçek bir resmi bile yok. Otuzlu yıllarda, bir yerlerden Selanikli bir subay resmi bulmuşlar, "Atatürk’ün babası" diye sallamışlar. Buna bizzat Atatürk gülmüş de, "bizim peder bu değildir" demiş!
 
Dalkavuklarını pek adam yerine koymazdı. Bu gayretkeşliğe kızmış ama sesini çıkarmamış.

Bu aile, imparatorluğun merkezinde de değil, taşrasında yaşayan, çok da kayda değer olmayan bir memur ailesi, binlercesi gibi…

Öyleyse niçin ahkâm kesiyoruz?

Çünkü bu kişiler Atatürk’ün anası ve babası olduklarına göre "onlarda insanüstü birtakım özellikler bulunsa gerektir" diye düşünüyoruz!

Daha da ileri gideyim: ATATÜRK’Ü TANRILAŞTIRMAK İSTEYENLER, BELKİ KENDİLERİ DE FARKINA VARMADAN, ZÜBEYDE HANIM’I BİR MERYEM ANA, ALİ RIZA BEY’İ DE BİR HAZRET-İ YUSUF GİBİ GÖRMEYE ÇALIŞIYORLAR!…

Marangoz Yusuf’un ölümünden sonra çömlekçi Mordohay’la evlenen bir Meryem tasavvur edebilir misiniz?

Yaramazlık yaptığı için İsa’nın poposuna iki şaplak yapıştıran bir Meryem tasavvur edemeyeceğiniz gibi!

İşte bu nedenle, Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi Ragıp Bey ve Atatürk’ün üvey kardeşleri de "cumhuriyet yazıcıları", yani resmi tarihçiler tarafından eski kuşaklara unutturuldu, yeni kuşaklara hiç mi hiç öğretilmedi.

Oysa bu ne ayıptı, ne günah… Çok doğal, çok "insanca" şeylerdi bunlar.

Fakat Atatürk’ün bir üvey babası ve üvey kardeşleri "olabilemezdi", çünkü Atatürk doğaüstü bir varlıktı!

Kalp krizi de geçiremezdi, acıkamazdı, yorulamazdı, üşüyemezdi… Bu satırların yazarı Atatürk’ün hem de iki kere kalp krizi geçirmiş olduğunu elli yaşından sonra öğrendi de şaştı kaldı. (İşte bu şekilde Hazret-i İsa’nın dört kardeşi de Katolik Kilisesi tarafından tarihten silindi, unutturuldu Hıristiyan dünyasına…)

Beyinler öylesine yıkanmış, öyle şartlanmış ki, bu gerçeklerin açıklanması tokat etkisi yapıyor, sonra da hemen öfke başlıyor… Bu masum gerçekleri yazanlar "herhalde gericidir" diye düşünülüyor ve Zübeyde Hanım’a en aşağılık iftira ve hakaretlerle saldıran pis yobazlarla neredeyse bir tutuluyorlar…

Yahu sırası mı şimdi bütün bunların, Avrupa Parlamentosu seçimlerini sağcılar kazandı, bizi almayacaklar, otur şunları yaz… Diyeceksiniz.

Zübeyde Hanım’ın bir Meryem Ana olmadığını öğrendiğiniz ve kabul ettiğiniz gün, Avrupa Birliği‘ne girebilme şansınız daha da artacaktır.

Ne demek istediğimi anlayan, küfür etmez.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464

Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-content/plugins/really-simple-ssl/class-mixed-content-fixer.php on line 107