Engin Dinç’in röportajı
Ergenekon davasının hukuki boyutu çok tartışıldı. Özellikle de dava sürecinde sanıklara yeteri kadar savunma hakkı tanınmadığı yönündeki eleştiriler gündeme getirildi. Peki davada gerçekten hatalı olan yönler var mıydı? Bu soruları ve Ergenekon davasının ülke demokrasisine nasıl bir katkısı olabileceğini Uluslararası Hukukçular Birliği Sekreteri Av. Necati Ceylan’a sorduk.
DARBECİLERİN YARGILANMASI USUL VE ESASLARA UYGUN
Ergenekon davasında kararlar açıklandı. Öncelikle dava sürecini nasıl değerlendirdiğinizi öğrenmek istiyoruz? Davanın hukuki ve adil bir dava olmadığı yönünde itirazlar oldu? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Ergenekon kavramı ilk defa 1997 bir televizyon kanalında dillendirildi. Ergenekon’un içerisinde subaylar, emniyetçiler, profesörler, gazeteciler, işadamlarının olduğu; çeteler olarak tanımlanan küçük birimlerin Ergenekon’un içindeki birer parça olduğunu iddia edilmiştir. Ergenekon soruşturması 12 Haziran 2007 de Ümraniye de bir evde 27 el bombası bulunması ve Özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 25 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon Davası’nın iddianamesini kabul ederek dava süreci başlamış oldu. 27 Nisan 2012’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yürüttüğü birinci ve ikinci Ergenekon davalarını birleştirilerek 16 adet iddianameli dava olmuştur. Subay, akademisyen, gazetecilerden ve sivillerden oluşan sanıkların 2003-2004 yıllarında mevcut hükümeti silah zoru ile devirip anti-demokratik yollarla devlet idaresini ele geçirmeyi planladığı ve bu çerçevede Sarıkız, Ayışığı, Yakomoz ve Eldiven kod adlı darbe planları hazırladığı, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, Danıştay 2.Daire üyesinin öldürülmesi, biri Alman üç Hristiyanın öldürülmesi ile ilgili Malatya Zirve cinayeti ve bir dizi suikast iddiası iddianamelerde yer almaktadır.
Soruşturmalardan itibaren usul tartışmaları mahkeme safahatında daha da arttı. İddianamenin okunuşundan kararın tefhimine kadar yargıyı baskı ve etkileme devam etmiştir. Yargı sanıkların çok olması, tutuklu olması sebeplerinden dolayı haftanın hemen her günü duruşma yapmış ise de sanıklar davayı uzatabilmek için her türlü çareye başvurmuşlardır. Her on senede bu ülkede darbe olmaktadır. Darbe yanlıları darbe teşebbüslerinin yargılanmasından rahatsız olmuşlardır. Barış ve huzuru bozarak yeni darbeler için zemin oluşturmak için her türlü çareye başvurmuşlardır. Hem mahkemenin normal safahatını engellemişler ve hem de tutukluluğun uzun sürmesinden dolayı şikayette bulunmuşlardır.
Dava hukuki zemin üzerinde adil bir şekilde görülmeye çalışılmıştır. Asrın davasında adil bir karar vermeye çalışılmıştır. Darbe yanlıları ise siyasi zemin içine çekerek siyasi emellerine alet etmeye çalışmışlardır. Darbecilerin yargılanması usul ve esaslara uygun olarak yapılmıştır.
DAVADA YANLIŞ OLANLAR YARGITAY SAFHASINDA DÜZELTİLECEKTİR
Türkiye’de bir dönem askeri ve sivil bürokraside önemli görevlerde bulunmuş isimler, medya, hukuk, siyaset ve pek çok alanda öne çıkmış isimler bu davada yargılandı ve ceza aldı. Bir anlamda Türkiye’deki ‘derin devlet’ yapılanması cezalandırılmış oldu. Sizce bu cezalar Türkiye’de derin devlet diye tabir edilen yapının sonu geldiği şeklinde algılanabilir mi?
Ergenekon, Balyoz ve buna benzer davalarda yeni bir durum ortaya çıktı. Subayların, akademisyenlerin, gazetecilerin suç işlemeyeceklerini ve kendilerine suç isnat edemeyecekleri gibi söylevler geliştirdiler. Suçlar insanlar için var bunun ölçüsü askeri ve sivil bürokraside suç işlenmez diye bir kaide yok. Medya, hukuk, siyaset ve pek çok alanda öne çıkmış sivil ve askeri bürokraside ki kişiler ceza almışlardır.
Türkiye’deki ‘derin devlet’ yapılanmasının taşeronu olan kişiler cezalandırılmıştır. Henüz Türkiye’de derin devlet bitmemiştir. Her zaman yine canlanabilir.
Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat derken geçmişin karanlık olayları ve darbe girişimleriyle mahkemede hesaplaşıldı. Bu mahkemelerin ardından Türkiye’de darbeler dönemi kapanmıştır diyebilir miyiz?
Balyoz ve Ergenekon davalarında sanıkların eylemlerine uyan cezalar verilmiş olması Türkiye de artık insanların yaptığı yanına kar kalmayacağının bir göstergesi olmuştur. Son zamanlarda faili meçhullerin olmaması bunun bir delilidir. Askeri ve bürokratik vesayet yargıda hesap vermiştir. Fakta bu hesap verenlerle darbeler dönemi kapanmamıştır. Bir hukuk devletinde siyasal iktidar ancak demokratik yollarla kısaca seçimlerle devrilmesi gerekirken Taksim gezi parkı sebebiyle cebir ve şiddet kullanarak Başbakan ve hükümetin hedef alınması darbe hayallerinin bir kesimde hala devam ettiğini göstermektedir. Ergenekon ve Balyoz mahkeme kararlarından sonra insanlar daha çok düşünerek hareket edeceklerdir. Verilen kararların doğru ve yanlış olması dosyadaki delillere göre değerlendirilebileceğinden bu konuda bir beyanımız olamaz. Yanlış olanın Yargıtay safhasında düzeltileceğine inanıyoruz.
on5yirmi5.com