Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan ve darbe girişimi sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan ile korumasını başından vurduğu ileri sürülen Albay Erkan Öktem, savcılık ifadesinde, o gün edindiği MP5 silahı ormanlık alanın girişine attığını belirterek, “MP5 silahı ile Emniyetten alınan rehinelerin kafasına ateş etmedim. Kimin ateş ettiğini bilmiyorum.” iddiasında bulundu.
Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi’nin özel kalem müdürü olan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen Öktem, darbe girişiminden sonraki günlerde cumhuriyet savcısına verdiği ifadede, olay günü 09.30 sıralarında Genel Komutanlık binasına geçtiğini söyledi.
O gün, Orgeneral Mendi’nin bir rahatsızlığı nedeniyle GATA’ya gideceğini ifade eden Öktem, Mendi’nin 11.30 sıralarında komutanlık binasına geldiğini aktardı.
Öğleden sonra kendisinin yerine atanan yarbayla birlikte arza çıktıklarını belirterek, “Kendisinin akşam saat 19.30’a kadar herhangi bir programı yoktu. Dinleneceğini söyledi. Saat 19.30’da Tümgeneral Burhanettin Aktı’nın çocuğunun Gazi Orduevi’nde düğünü vardı. Bu düğüne katılacağını söyledi. Cumartesi akşamı da Donanma Komutanının İstanbul Fenerbahçe Orduevi’nde çocuğunun düğünü yapılacaktı. Oraya katılıp katılmayacağını sorduk. Akşam saatlerinde karar vereceğini söyledi. Genel komutan düğüne katılmak için komutanlık binasından 18.30 sıralarında ayrılıp gitti.” dedi.
Yarbay Yasin Kayabaşı ile beklemeye başladıklarını söyleyen Öktem, şu beyanda bulundu:
“Saat 20.30 sıralarında jet uçaklar alçaktan uçuş yaparak geçti. Bu sesler üzerine Jandarma Harekat Merkezini aradım. Harekat Merkezi kendilerine mesaj geldiğini, TSK’nın yönetime el koyduğunu, sıkıyönetim ilan ettiğini söyledi. Bana bulunduğum görev yerini terk etmemem söylendi. Daha sonra başka komutanlıkların harekat merkezlerini aradım, açan olmadı. Jandarma Genel Komutanının durumunu öğrenmek için emir subayını aradım. O da telefonu açmadı. Bulunduğum yeri terk etmemem söylendiği için binada kaldım. Bana bunu söyleyen kişinin rütbesini, adını ve soyadını bilmiyorum. Ad, soyad ve rütbe vermeyeceğini söylemişti. Odamda beklemeye başladım. Jandarma Genel Komutanının karargaha geleceği söylendi. Jandarma Genel Komutanlığındaki darbeci askerleri kimin yönettiğini anlamadım. Bir zaman ikinci kata, iki kere de nizamiyeye gidip geldim. Bunun dışında hep komutanlık binasındaydım.”
Odadayken, karargahta görev yapan ancak darbe içerisindeki görevini bilmediği Yarbay Erdoğan Çiçek’in geldiğini, Yarbay Yusuf Köz’ün de ikinci kattaki rehinelerden sorumlu olduğunu söyleyen Öktem, ikinci kata çıktığında, bu rehineler arasında Emniyetten üç kişi ile karargahta çalışan, 3-4 sıra halinde dizilmiş 20-30 kişinin bulunduğunu anlattı. Rehinelerin hiçbirinin eli, kolu, yüzü ve gözlerinin bağlı olmadığını ve koltuklarda oturduklarını ifade eden Öktem, rehinelerin başında da Yarbay Köz’ün emrinde birçok kişi bulunduğunu söyledi.
Zaman zaman Yarbay Yasin Kayabaşı’nın yandaki odasına gidip geldiğini aktaran Öktem, şunları kaydetti:
“Mehmet Aydın isimli yarbay da darbecilerle birlikte hareket ediyordu. Görevini anlayamadım. Bir ara açılan ateş sonucu yaralandı ve odama getirdiler. Müdahale edildi. Hangi şartlarda nasıl yaralandığını görmedim. Kimin yaraladığını da bilmiyorum ama hastaneye kaldırıldı. Aynı şekilde kamuflajlı, silahlı, adını bilmediğim bir binbaşı da yaralandı. Ona da müdahale edilip, hastaneye kaldırıldı. İkinci kata çıktığımda Albay Güven Şaban’ı rehin alıp, getirmişlerdi. ‘Güven Albay’ı getirmişler.’ dedim. O da, ‘Bana komutanım diyeceksin.’ dedi. Ben de ortamın karışık olduğunu söyledim ve tartıştık. Güven Şaban’ı 3-4 kişi aralarına alıp, getirmişti. Tartışma sonrası itişme, kakışma yaşandı. Bağrıştık. Beni oradakiler aşağıya gönderdiler. Saat 21.00-22.00 aralığında bu olay yaşandıktan sonra ben alt kata indim.”
“Uyarı ateşi açılması emrini nizamiyedekilere ulaştırdım”
Öktem, uçak ve paletli zırhlı araçların seslerinin geldiğini, ayrıca patlamalar olduğunu ve olayların gece yarısı uzun süre devam ettiğini anlattı. Ana nizamiyeye indiğini, orada biri tank olmak üzere üç zırhlı aracın komutanlık binasını korumak üzere mevzilendiğini ifade eden Öktem, karşıda vatandaşların bulunduğunu belirtti.
Tanklardan ateş edildiğini görmediğini, tekrar yukarı çıktığını ve basını takip ettiğini anlatan Öktem, “Genel Komutandan bilgi alamadığım için endişeleniyordum. Her tarafta tanımadığım, silahlı, teçhizatlı kişiler vardı. Bir süre sonra makamda kullandığım resmi telefondan, daha önceden irtibat kurduğum kişi bana ulaştı. Beni arayan numaraya ben ulaşamıyordum. Ancak o kişi bana istediği zaman ulaşabiliyordu. Ana nizamiyeye inmemi söyledi. Eğer vatandaşlar nizamiyeye yaklaşırsa, uyarı ateşi açılmasını istedi. Ben de verilen emirleri nizamiyedekilere ulaştırdım.” ifadelerini kullandı.
Öktem, uçakların alçak uçuş yaptığını, komutanlık binasının camlarının sallandığını dile getirdi. Camların kırılıp, yaralanmaktan endişelenerek, Yasin Kayabaşı’nın odasında bir süre kaldığını aktaran Öktem, sonra kontrol için ana nizamiyeye gittiğini, zırhlı araçlardan birinin içeri girdiğini söyledi. Bir zırhlı aracın “C” nizamiyesine doğru gittiğini, zırhlı araçlardan sorumlu kişi ile irtibat kurmak istediğini ancak bunu başaramadığını anlatan Öktem, “Nizamiyedekiler vatandaşlara doğru ateş açtılar ancak tanklardan ateş açılıp açılmadığını bilmiyorum.” dedi.
“İki rehineyi de yanıma alıp, ormanlık alana doğru gittik”
Nizamiyeden ayrılmasından bir saat sonra, kimin kullandığını ve komuta ettiğini bilmediği zırhlı araçların komutanlık binasından çekilmesinin söylendiğini dile getiren Öktem, komutanlık binasının sabaha karşı tenhalaşmaya başladığını belirtti. Öktem, ifadesine şöyle devam etti:
“Silahlı olarak gelip, komutanlık binasında darbeyi gerçekleştirmeye çalışan kişilerin ne olduğunu bilmiyorum. Yasin Kayabaşı ile birlikte oturmaya başladık. Sabah hava aydınlanmaya yakın, telefondan birileri aradı. Aklıma rehineler geldi. İkinci kata çıktım. Bazı rehineler üçüncü kata çıkmışlardı. İkinci kattakilere ‘rehinelerle birlikte katı boşaltın.’ dedim. Üçüncü kata çıktığımda, Emniyetten gelip rehin alınan üç kişinin elleri ve gözleri bağlı şekilde orada tutulduğunu gördüm. Ayrıca yanlarında başka kişiler de vardı. Toplam 7-8 rehine üçüncü kattaydı. Ben bu rehinelerin yanına giderken odamda MP5 bir silah almıştım. Bu silah benim odama getirilen yaralı askerlerden birine aitti. Tabancam dışında silahım olmadığı için MP5 silahını da alıp, odaya gitmiştim. Bu silahın hangi yaralıya ait olduğunu bilemiyorum. Rehineleri tutan kişileri tanımıyorum. Hep birlikte aşağıya doğru inerken, sığınağa iniş sırasında, bahçeye açılan kapıdan çıkıp, ormanlık alana kaçarak, uçakların bombalanmasından kurtulmak aklıma geldi. Emniyetten iki rehineyi de yanıma alıp, onları rehin tutan, tanımadığım iki askerle birlikte ormanlık alana doğru gittik. Ormanlık alanın girişine yaklaştığımızda uçakların da yaklaştığı anlaşılıyordu. Biz ormanlık alana girdikten sonra uçakların bombalaması başladı. Rehineler ile yanlarındaki iki askeri bırakıp, ormanlık alana girerek, mevzilendim. Rehinelerle yanımdaki askerlere ne olduğunu bilmiyorum. Ben silahı ormanlık alanın girişinde, ilk mevzide bir yere bıraktım, ancak tabancam yanımdaydı. Beştepe’ye doğru çıkmaya başladım. Ana nizamiyeden bazı askerler de yukarı doğru çekilmişti. Çevrede 10-15 tane silahlı asker vardı.”
Öktem, mevzide beklerken daha önce görmediği, hangi askeri birlikten olduğunu bilmediği Burak adlı astsubay ile tanıştığını, 15-20 dakika kadar beklediklerini, oradayken kendilerine daha önce gördüğü, Mustafa adlı, Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezi’nde çalışan, üsteğmen ya da yüzbaşı birinin daha katıldığını anlattı. Mevzide bir süre bekledikten sonra tel örgüleri geçerek, su deposunun olduğu kısımlardan dışarı çıktıklarını kaydeden Öktem, yakında bir polis karakolu ve yanında da metruk bir bina olduğunu, bu binanın kömürlüğüne girerek, saklandıklarını ifade etti.
“Darbe içerisinde yer almam, iradem dışında gerçekleşti”
Çevreden zırhlı araç sesleri geldiği için Burak ve Mustafa’ya “Bekleyelim.” dediğini bildiren Öktem, burada 3-4 saat kadar beklediklerini, evin köpeğinin havladığını, evdekilerin ihbarda bulunduğunu ve polislerin gelerek, kendilerini yakaladıklarını kaydetti.
“Benim darbe içerisinde yer almam, iradem dışında gerçekleşmiştir.” iddiasında bulunan Öktem, “Komutanın emri üzerine, ben denilenleri yaptım. Askeri darbeye kalkışanların bir grup olduğunu fark ettiğimde iş işten geçmişti. Sıkıyönetim ilanını bir grubun yaptığını sonradan anladım. Genelkurmay Başkanlığının da sıkıyönetim ilan edemeyeceğini bilirim.” dedi.
Öktem, “Fetullah Gülen grubu’ ile ilgisinin olmadığını, kendisine bu gruptan atanmış bir ‘abi’ bulunmadığını” iddia ederek, “Askeri darbeye kimin teşebbüs ettiğini bilmiyorum. Benim, karargahtan irtibatlı olduğum kimse yoktur.” ifadesini verdi.
“Rehinelerin başında bekleyen kişi…”
Tutanağa göre, ifadesinin bu kısmından sonra Öktem’e bazı deliller üzerinden teşhis yaptırıldı. “Fotoğraf teşhis tutanağındaki görüntü ile iki numarada gösterilen şahıs benim. Elimdeki silah, bahsettiğim MP5 silahtır.” diyen Öktem, şöyle devam etti:
“Akşam üzeri, odamın yanında kurmay başkanının emir subayının odası vardır, oradan gürültü geldiğini fark ettim. Bu oda içerisindeki kişileri uyardım ve o odanın anahtarını aldım. Ben, komutanlık binasındaki birçok odanın anahtarlarını arama yapılacağı gerekçesiyle toplamadım. Yüzbaşı Ramazan Karabulut, Jandarma Personel Başkanlığında görevlidir. Olay günü rehinelerin başında bekleyen kişi kendisiydi. Yarbay Yusuf Köz de rehinelerin başındaydı. Ancak kendisinden yüksek rütbeli başka kimse olup olmadığını bilmiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğünden Jandarma Komutanlık binasında rehin alınan, görüntülerde onların koluna girip, götüren iki kişiyi tanımıyorum. İlk defa ben orada gördüm. Ben ormanlık alana girdiğimde rehinelerin ne olduğunu ve onları getiren kişilerin ne yaptığını bilmiyorum. MP5 silahı ile Emniyetten alınan rehinelerin kafasına ateş etmedim. Kimin ateş ettiğini bilmiyorum. MP5 silahını da ormanlık alanın girişinde atmıştım. İki rehineyi kafasına sıkarak öldürdüğüm iddiasını kabul etmem. Kulübe içerisinde infazı kimin gerçekleştirdiğini görmedim.”