İ.Ü Hukuk Fakültesi Dekanı Sözüer, özel mahkemelerin yetki alanlarının daraltılmasına destek verdi. Sözüer daha önce kimsenin söylemeye cesaret etmediği açıklamalarda bulundu.
Sözüer, "Yargı, bir güçtür ancak bu ona parlamentonun üzerinde bir vesayet oluşturma imkanı vermez" dedi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, tartışma konusu olan özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) görev alanının daraltılması çalışmalarına destek verdi. ‘Özel yetkili mahkemeler kaldırılırsa, orada görülen darbe davaları sanıkları tahliye olur, davalar düşer’ algısını eleştiren Prof. Dr. Sözüer, "Herkes yargı önünde hesap vermelidir ancak yargı siyasi faaliyetleri nedeniyle Başbakan’a ya da diğer siyasetçilere yönelik bir girişimde bulunamaz. AK Parti’nin kapatma davası, bir siyasete müdahaledir. MİT Müsteşarı’nın Başbakan’ın siyasi tercihleri doğrultusunda yaptığı görevler nedeniyle hesaba çekilmek istenmesi, siyasete yönelik kanuna aykırı özel bir uygulamadır. Asıl kaldırılması gereken bu özel uygulamalardır" dedi.
MİT HAMLESİ KAPATMA DAVASI GİBİ
"Sorun, özel yetkili mahkemelerde değil; kanuna aykırı özel uygulamalarda" diyen Sözüer şöyle devam etti. "O nedenle mahkemelerin kaldırılması değil, kanuna aykırı bu özel uygulamaların kaldırılması lazım. Yargı, bir güçtür; ancak bu ona kanunlar üstü olma yetkisini; yani parlamentonun üzerinde olma gibi, üzerinde bir vesayet oluşturma imkanı vermez. Bütün kurum ve kuruluşlar, kendi yetki alanı içerisinde hukuka uygun bir şekilde faaliyetlerini yapmalıdır. Kanuna aykırı özel uygulamalar bazen doğrudan siyaset kurumunu hedef alıyor. Elbette ki herkes yargı önünde hesap vermelidir ancak yargı siyasi faaliyetleri nedeniyle Başbakan’a ya da diğer siyasetçilere yönelik bir girişimde bulunamaz. Mesela AK Parti’nin kapatma davası, bir siyasete müdahaledir. MİT Müsteşarı’nın Başbakan’ın siyasi tercihleri doğrultusunda yaptığı görevler nedeniyle hesaba çekilmek istenmesi, siyasete yönelik, kanuna aykırı özel bir uygulamadır. Asıl kaldırılması gereken bu özel uygulamalardı."
TUTUKLAMALARIN YÜZDE 80’İ YANLIŞ
Sözüer Türkiye’de tutuklama ile ilgili uygulamaların yüzde 80’inin yanlış olduğunu vurgulayarak, "Tutuklamalarla ilgili gerçek anlamda bir gerekçe yok. Anayasaya göre kanuna göre gerekçe yazmak lazım. Niye tutuklandığınız söylenmez ise, kendinizi nasıl savunacaksınız? Sadece özel yetkililerde olan bir sorun da değil, sorun büyük ve kapsamlı. Türkiye’nin her mahkemesinin suç teşkil eden davranışları adil şekilde yargılayacağını kabul etmemiz gerekir. Ama şöyle bir anlayış var; ‘Özel yetkililerin savcıları savcı gibi savcıdır.’ Bu anlayış yanlış. Ağır ceza savcısı olsa sanki gereğini yapmayacak mı? Bu DGM’den gelen bir alışkanlık gibi." Sözüer, Anayasa Mahkemesi’nin iktidar partisini kapatmak istemesiyle MİT Müsteşarı üzerinden Başbakan’ın siyasi faaliyetlerinin hesaba çekilmek istenmesinin mantığının aynı olduğunu ifade etti.
SİYASET KENDİ MECRASINDA AKMALI
Bu duruma siyasetin tepki gösterdiğini belirten Sözüer şöyle davem etti: "Türkiye’de hiçbir mahkeme siyasi olaylara yön verici bir tutum içinde olmamalı. Siyaset kendi mecrasında akmalı. Mahkemeler siyaseti dizayn eden bir operasyonel güç olmamalıdır. Hukuk neyse onu uygulamalıdır. Sorun özel yetkili ağır ceza mahkemesi değil, Türkiye’deki kanuna hukuka aykırı özel haksız uygulamalardır"
HAKİM, SAVCI VE KOLLUK AYRI OLMALI
Sorunun mahkemelerde değil ‘Kolluk’ta olduğunu belirten Sözüer şunları söyledi: "Kolluk, savcı, hakim operasyonel bir girişim gibi davranıyor. Hükmü verecek kişiyi bu operasyonel girişimden uzak tutmalıyız. ÖYM deyince burada çalışan savcıları, hakimleri ve kolluğu kast ediyoruz. Asıl sorun burada. Ama bu kanundan ziyade fiilen de gelen bir uygulama. Hukuki irade bunu çözer. Bunu ortaya koyacak da HSYK’dır. Mahkemelere savaş açmak yerine yanlışlığı düzeltmeye çalışmalıyız."
Star