Balyoz kararı pilot niteliğinde

Hukuk
Gökçer Tahincioğlu’nun haberi  Ergenekon’la başlayan, KCK, Balyoz, şike davası, 28 Şubat gibi dosyalarla devam eden operasyonlar dönemi sonunda Balyoz davasında dün verilen kararın “pilot karar” ...
EMOJİLE

Gökçer Tahincioğlu’nun haberi 

Ergenekon’la başlayan, KCK, Balyoz, şike davası, 28 Şubat gibi dosyalarla devam eden operasyonlar dönemi sonunda Balyoz davasında dün verilen kararın “pilot karar” niteliği taşıdığı da yadsınamaz.

Uzun yıllar sonra, ilk kez bir darbeye teşebbüs iddiasının karara bağlandığı da düşünüldüğünde, 1980 sonrası darbe girişimleri iddialarıyla ile ilgili ilk kararın verildiği söylenebilir. Peki Yargıtay, açık biçimde “darbeye teşebbüs edilmiştir, sokağa çıkma aşamasına kadar gelinmiştir” kararını neye dayanarak verdi?

Önce usul tartışmasını yürüttü.

Baştan bu yana Balyoz davasına itiraz edilmesine neden olan delilleri tartıştı.

Örneğin, kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanması gerektiği tezine, “Görev suçuyla bunun ne ilgisi var?” karşılığını verdi.

Özel yetkili mahkemeler kapatılırken, sadece bu davalara bakan mahkemelerin eski yetkilerle görev yapmayı sürdürmesine ise “Olağan mahkeme yeri ve doğal hakim ilkesine aykırılık yok” yorumunu yaptı.

Savunmaların kısıtlandığı tezine karşılık, “Duruşma kayıtlarını izledik, rahatça konuşmuşsunuz” tezini ortaya attı. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tanık olarak dinlenseydi bile sonucun değişmeyeceğini vurguladı. Dijital delillerde oynama yapıldığı iddialarına ise “Ele geçirildikten sonraya ilişkin delillerle oynama iddiası bile yok” yanıtını verdi.

Hizbullah, PKK davalarını örnek gösterip, “bunlar bal gibi hukuki delildir” dedi.

Yasadışı yapılanma

Yargıtay, daha sonra esasa geçti. Eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile ilgili delilleri sıralayıp, bu isimlerin TSK hiyerarşisinden bağımsız bir yapılanma oluşturduklarını ve alta doğru bu yapılanmanın genişlediğini, listelerin yapıldığını ifade etti. Yapılanmanın boyutlandığını, hükümeti sıkıyönetim ilanına mecbur bırakmaya yönelik planların yapıldığını, camilerde, sokaklarda keşif bile yapıldığını vurguladı.

20 bin kişi ve kurum

Kanıtlar arasındaki mantık hatalarının detayına hiç girmeden, 5 bin subay-astsubay, 13 bin sivilin durumunun ve görevlerinin planlandığını, toplamda 20 bin kişi ve kurumu ilgilendiren detaylı planların yapıldığını, bu planların sanıkların görev-unvan ve çalışma alanlarına uygun olduğunu, bilirkişi raporları da dikkate alındığında kurgulanmış olamayacağını kaydetti.

TSK’nın emirlerini sıralayıp, plan seminerinde buna nasıl aykırı davranıldığını örneklerle açıkladı. “Yapılanmaya giden oluşumun, planlama, bu planlamayı hayata geçirecek organizasyon, bu organizasyona uygun iş bölümü, bu iş bölümü dahilinde görevlendirme ve görevlendirmenin gereklerine uygun çalışmaları yaptığı” saptamasını koydu kararına.

Ve bunları yaptıktan sonra yargısını pekiştirmek için, “demokrasi yegane politik modeldir. Partilerin bu modelde nasıl denetleneceği bellidir” diyerek, bu yapılanların darbe girişimi olduğunu kayıt altına aldı.

Manevi cebir

İttifak oluşturanların tek bir iradeye dönüştüklerini, bu kapsamdaki bütün faaliyetlerinin de amaç suçun icra hareketleri olduğunu söyledi.

Artık bu ittifakın harekete geçme aşamasına, yani sokağa çıkma aşamasına kadar geldiğini. Sokağa çıktığında iktidarın bu devasa güç karşısında direnme gücünün kalmayacağını belirtti. Sadece seminere katılıp da ittifaka katıldığı anlaşılamayanların ve ittifakta olup da sonradan icra hareketlerine katıldığı belirlenemeyenlerin cezalandırılmadığını vurguladı.

Suçun oluşması için gerekli cebir unsurunun da bütün bu hazırlık aşaması olduğunu, bunun manevi cebir unsurunu oluşturduğunu, son aşamada ise fiziki cebrin geleceğini kaydetti.

Peki ne yoktu?

Bütün bunlar tamam.

Ancak gerekçede isimlerini arayan sanıklar umduklarını bulamadı.

Hangi sanığın nasıl bir icra hareketine katıldığı yoktu örneğin. Ya da o tarihte bulunmayan bir sokağın isminin nasıl plana öyle yazıldığının gerekçesi. Örneğin olmayan bir AVM’nın isminin neden 2003’teki bir planda yer aldığı anlatılmadı kararda.

Seminere katılıp, aynı sıralarda oturan ast rütbelilerden biri cezalandırılırken, diğerinin tahliye edilme gerekçesi anlaşılamadı. En önemlisi dijital delillere ilişkin en önemli iddia olan, delillerin bulunmadan önce hazırlandığı ve zaten kurgulanmış şekilde ele geçirildikleri iddiasına hiç değinilmedi. “Ele geçirildikten sonra değiştirilmemiştir” denilip geçildi.

Pilot dava

Bu karar, her ne kadar hukukçular “sanıklar ayrı, eylemler ayrı” dese de darbeye teşebbüsü ele alış ve delilleri tartışma biçimi gözönüne alındığında Ergenekon ve benzeri tüm davalar için emsal oluşturacak, bu kesin. Anayasa Mahkemesi ne yapar, AİHM ne der bilinmez ama Yargıtay’ın tutumu netleşmiş durumda.

Bir dönem bitiyor Türkiye’de. Ancak o dönem biterken bitmez bir “kan davası”, kutuplaşma ve haksızlığa uğrama duygusunu da sarsılmaz biçimde yarattı. Türkiye’nin önünde artık bu duyguyu sarsılmadan aşabilme sınavı var.

Milliyet