Yenişafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan’ın bugün yayımlanan köşe yazısı şöyle;
2016 yılının Temmuz ayının 15. gecesi şimdi adı ’15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ olan köprüde beni öldürmek kastıyla üzerime ateş açan it oğlu itler için adalet istiyorum. Ve hayır. O it oğlu itlerin harp okulu öğrencisi, askeri lise bilmem ne öğrencisi olmasıyla hiç ilgilenmiyorum.
Değil mi ki ellerinde taş bile olmayan bir halka ayrım yapmadan ateş açabilecek kadar leşleştiler; değil mi ki köpekleşmenin kısa tarihini kayıtlara geçtiler… Adalet istiyorum beyim. O it oğlu itlerin, o asker üniforması giymiş emperyalizm köpeklerinin mümkünse idam edilerek infaz edilmelerini, değilse hayatlarının sonuna kadar tek kişilik bir hücrede çürümelerini, etlerinin kokmasını, beyinlerinin sulanmasını istiyorum.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
Halil Kantarcı’yı vurdular beyim. 3 çocuğun babasıydı. Hiçbir elle tutulur suç isnat edilmeksizin mahpus yattığı yıllar için devletin ona borcu vardı. ‘Memleketin başına bir şey gelmesin’ diye hayatını hiçe saydı ve vurdular onu. Sadece Halil’i değil, yüzlerce insanı şehit ettiler; binlerce insani gazi ettiler. Bunu yapan, buna destek veren, buna çanak tutan kim varsa hepsi için adalet istiyorum beyim. Bu terör örgütüyle ilişiği, iltisakı olan her kim varsa alayının hak ettiği cezalara çarpıtılmasını bekliyorum.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
Suriye’deki Türkmen kardeşlerimize giden malzemeyi durdurup bunu müstevlilerin memleketimize kurmak istedikleri tuzağa alet etmeye çabalayan; bunu yaparken hiçbir ahlaki düzlem gözetmeyen; bunu yaparken aklına bir an olsun memleket sevgisi düşmeyen; bu yaptığının büyük bir ihanet olduğunu bile bile bunu yapan her kimse onlar için adalet istiyorum beyim. Devletin sırrını emperyalist sahiplerine pazarlamaya çalışan bu aşağılık heriflerin ‘vatana ihanet’ suçundan yargılanmasını, hak ettikleri cezayı bulmalarını istiyorum.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
‘Öğretmen oldum ben’ diye sevinen, bu memleketin çocuklarına bir şeyler öğretebilmek için Batman’a giden ve orada katledilen Aybüke Yalçın öğretmen için adalet istiyorum beyim. Onu öldüren köpeklere hiç merhamet edilmesin, hiç acınmasın, zerrece iyi davranılmasın istiyorum. Üstelik Aybüke öğretmenin şehadet haberini ‘yoldan geçen biri yanlışlıkla hayatını kaybetti’ cümlesiyle duyuran zavallının zavallısı gazeteciler için de adalet istiyorum beyim. Katliam yapan bir terör örgütünün sözcülüğünü yapanların yanına bu yaptıkları kalmasın, bir daha gazetecilik yapamasınlar istiyorum.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
Aydın Ahi’yi şehit ettiler. Tek suçu siyasetle meşgul olmaktı. Tek suçu AK Parti teşkilatında çalışmaktı. 2 köpek gelip evinden aldılar Ahi’yi. 6 kurşun sıkarak öldürdüler. Aydın Ahi için adalet istiyorum beyim. O teröristlerin tıpkı kuduz itlerin itlaf edilmesi gibi itlaf edilmelerini bekliyorum.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
Kocasının belediye başkanı olduğu bir ilçede sahip olduğu 16 rezidansı ‘benim aylık kazancım 14 bin lira bir kere tamam mı’ cümlesiyle açıklayan bir vekil için adalet istiyorum beyim. Cep telefonunun binlerce liralık faturasını devlete kilitleyen bir başka vekil için adalet istiyorum beyim. Hatta daha da ileri giderek ‘kesinlikle aday olmayacağım’ deyip bir kaset komplosuyla koca bir partiyi ele geçiren biri için de adalet istiyorum beyim.
Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim?
Ezcümle beyim. Demokratik hakkını kullanarak istediğin yere istediğin şekilde yürüyebilirsin. Yürümelisin de bunun önemli bir şey olduğuna inanıyorsan… Ama şu ‘herkes için adalet, herkese adalet’ söylemini yemiyoruz haberin olsun.
15 Temmuz darbesine ‘kontrollü’ derken, ‘tiyatro’ derken, ‘harp okulu öğrencisi için de adalet istiyorum’ derken kimlerden medet umduğunu, kimlerin desteğini beklediğini görüyor, anlıyorum beyim.
Eskiler adaleti ‘her şeyin yerli yerince olmasıdır’ diye tarif etmişler beyim. Bu tarif üzerinden diyebilirim ki siyasetin adaleti böyle tecelli edecek bir şey değildir. Siyaset yapıyorsan siyasetin içinde kalacak, siyasetin kurallarıyla davranacaksın. O destek umduğun yerler siyasetin değil vesayetin, Türkiye’nin değil müstevlilerin temsilcileridir.
Adaletin tecelli etmesini sağlamaya çalışmak böyle bir şey değildir, hiç olmamıştır. Anlatabiliyor muyum?
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız