Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi (TCK 301) Avrupa-Türkiye diyaloğunda önemli bir yere sahip. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından “ifade özgürlüğünü kısıtladığı” gerekçesiyle yıllardır eleştirilen madde 29 Nisan 2008 tarihinde değiştirilmişti. Ancak değişiklik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından tatmin edici bulunmadı. AİHM, “Ermeni soykırımı” konusundaki araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Taner Akçam tarafından TCK 301 hedef alınarak açılan davada, Ankara’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesini ihlal ettiğine hükmetti.
Taner Akçam’ın TCK 301’i AİHM gündemine taşımasına, 6 Ekim 2006 tarihinde AGOS gazetesinde yayımlanan ve kendi imzasını taşıyan “Hrant Dink, 301 ve bir Suç Duyurusu” başlıklı makale neden olmuş, makale nedeniyle Akçam hakkında “Türklüğü aşağıladığı” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştu. Bu suç duyurusu sonuçsuz kalsa da 11 Ekim 2007 ve 26 Kasım 2007 tarihlerinde Akçam hakkında iki suç duyurusunda daha bulunulmuş, daha önce de aynı gerekçeyle 2005 yılında suç duyurusunda bulunulduğu ortaya çıkmıştı.
301′inci madde mercek altında
Tüm bu suç duyuruları üzerine konuyu 2007 yılında AİHM gündemine taşıyan Taner Akçam, Strasbourg Mahkemesi’nde TCK 301’i mercek altına almasını istedi. Akçam, TCK 301’in ifade özgürlüğü önünde engel oluşturduğunu, Ermeni meselesi konusundaki çalışmaları nedeniyle söz konusu madde temelinde hakkında her an soruşturma başlatılabileceğini, bunun da kendisinde stres, kaygı ve korku yarattığını savunmuştu. Türkiye’de çok sayıda birey hakkında Ermenilere yönelik katliamları “soykırım” olarak tanımladıkları için TCK 301 temelinde dava açıldığını anımsatan Akçam, örnek olarak Hrant Dink, Ragıp Zarakolu ve Temel Demirer’i göstermişti.
Türk hükümetinin savunması ikna etmedi
Türk hükümeti ise AİHM önünde kendisini Taner Akçam hakkında başlatılan soruşturmaların “davalaşmadan sonuçlandığını” belirterek savunmaya çalıştı. Ankara, TCK 301’de yapılan son değişiklikler sayesinde Taner Akçam gibi kişilerin ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı tezini de işledi. Türk hükümeti AİHM’ye ilettiği belgelerde, 2003-2007 yılları arasında TCK 301 (eski TCK 159/1) temelinde başlatılan soruşturma sayısının 1894 olduğunu, bunlardan 744’ünün mahkumiyet, 1142’sinin ise beraatla sonuçlandığını bildirdi. Hükümet, AİHM’ye 30 Ekim 2009 tarihinde sunduğu ikinci bir belgede de TCK 301 temelinde Adalet Bakanlığı’na 8 Mayıs 2008-30 Eylül 2009 tarihleri arasında 955 soruşturma izni başvurusu geldiğini, Bakanlığın bunlardan 878’ini reddettiğini, 77’sine ise izin verdiğini kaydetti.
Ancak AİHM, Türk hükümetinin bu tezlerini ve sunduğu belgeleri ifade özgürlüğünün korunması açısından yeterli bulmadı. Akçam’ı “1915 olayları” konusundaki araştırmaları nedeniyle “Türkiye’de düşüncelerinden ötürü kolaylıkla hedef gösterilebilecek ve TCK 301 temelinde haklarında soruşturma başlatılabilecek insanlar grubu mensubu” olarak tanımlayan AİHM, hakkında dava açılmamış olsa bile Akçam’ın sürekli “risk” grubunda yer aldığı sonucuna vardı.
“Değişiklikler yeterli değil”
AİHM, bir adım daha öteye giderek, TCK 301’de yapılan son değişiklikleri de yorumladı. Strasbourg Mahkemesi, TCK 301 temelinde soruşturma başlatma yetkisinin Adalet Bakanlığı’nda olmasının ifade özgürlüğü açısından yeterli bir güvence olmadığına hükmetti. AİHM, bu kararına gerekçe olarak, mevcut hükümetin veya başka bir hükümetin politika değişikliğiyle TCK 301’e getirilen yorumun her an değişebilecek olmasını gösterdi. AİHM, eski TCK 301’deki “Türklük” teriminin yeni versiyonda “Türk Milleti” olarak değiştirilmesinin Yargıtay’ın ifade özgürlüğünün korunması anlayışında değişikliğe neden olmadığına da vurguda bulundu.
Tüm bu tespitlerden yola çıkan AİHM, yürürlükteki TCK 301’in olağanüstü geniş bir alanı kapsadığı, yoruma açık olduğu ve itici görüş ve her türlü fikir hakkında savcılıklar tarafından soruşturma başlatılmasına neden olabileceği sonucuna vardı. Yeni TCK 301’in suistimal edilmesini önlemek için öngörülen Adalet Bakanlığı filtresinin ise ifade özgürlüğü açısından yeterli güvence oluşturmadığına kanaat getiren AİHM, politik bir değişikliğin yasanın yorumunu doğrudan etkileyebileceği ve keyfi uygulamalara yol açabileceği vurgusunda bulundu.
Tazminat talebine ret
Mevcut TCK 301’in AİHM içtihadını karşılamadığını belirten AİHM, Taner Akçam davasında Ankara’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesini ihlâl ettiğine hükmetti. AİHM, Taner Akçam’ın yaklaşık 86 bin Euro tutarındaki tazminat talebini ise davayla ilgili ihlal hükmünün yeterli olduğunu belirterek reddetti.
Karar, yeni TCK 301 hakkında AİHM’den çıkan ilk somut yorum olması bakımından önem taşıyor. Ankara’nın karara itiraz için 3 aylık süresi bulunuyor. Ankara bu süre içinde itiraz etmediği takdirde karar kesinleşecek ve AİHM kararlarının uygulanışını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önüne gelecek. Ankara bu süreçte Bakanlar Komitesi’ne TCK 301’i AİHM kararıyla uyumlu hale getirmek için alacağı yeni önlemler hakkında bilgi verecek.
Deutsche Welle Türkçe