İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Yüksel, Kovid-19 salgınının ekonomiye etkilerine ilişkin, “Bu süreçte yerli üretimin bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik performansında ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır.” dedi.
İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Yüksel, AA muhabirine yatığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile birlikte birçok şirketin zor duruma düştüğünü, bu şirketlerin kurtarılması için devletler tarafından destek paketleri açıklandığını hatırlattı.
Devletler tarafından açıklanan ekonomik kurtarma paketlerinin yeterli olup olmamasının farklı kesimler tarafından tartışıldığını aktaran Yüksel, şunları kaydetti:
“Bu süreçte en fazla tartışılan konulardan biri de ülkelerin açıkladıkları ekonomik kurtarma paketlerine yönelik ihtiyaç duydukları fonları nasıl temin edecekleridir. Bu çerçevede, ülkeler bütçe açıklarını kapatabilmek için vergi gelirlerini artırmak isteyebilir. Buna karşın ülkede ciddi anlamda ekonomik sıkıntı olduğundan dolayı belirtilen bu uygulamanın önemli ölçüde tepki çekebilme riski bulunmaktadır. Bundan dolayı ülkede yaşayan çok zengin kesimlerden alınacak servet vergisi bu süreçte devletler tarafından tercih edilebilir.”
Salgın ile birlikte çıkartılan önemli derslerden birinin de sağlık sisteminin güçlü olması gerekliliği olduğunu vurgulayan Yüksel, “Bu süreçte, serbest piyasa sistemini savunan neoliberal sağlık politikalarının önemini yitirdiğini söyleyebilmek mümkündür. Diğer bir ifadeyle, bir ülkedeki sağlık sisteminin sadece özel sektöre bırakılamayacak kadar önemli olduğu görülmüştür. Gelecekte olması muhtemel böyle bir salgınla daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için devletlerin sağlık sektörüne önemli ölçüde yatırım yapacakları düşünülmektedir.” diye konuştu.
“Salgın sonrası süreçte de ülkelerin yerli üretime çok ciddi önem vermesi beklenmektedir”
Doç. Dr. Serhat Yüksel, salgın sebebiyle yerli üretimin de çok ciddi önem kazandığına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Salgın sürecinde alınan tedbirler sonucunda bazı ürünlerin yurt dışından temin edilebilmesi çok zor hale gelmiştir. Bununla birlikte, salgın sürecinde ayrıca gıda ürünleri gibi bazı ürünlerde önemli ölçüde talep artışı olmuştur. Bu süreçte, yerli üretimin bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik performansında ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır. Başka bir deyişle, ekonomik anlamda her açıdan kendi kendine yetebilen bir ülkenin bu tür problemlerle daha kolay bir şekilde başa çıkabildiği görülmüştür. Salgın sonrası süreçte de ülkelerin yerli üretime çok ciddi önem vermesi beklenmektedir. Özellikle kritik öneme sahip olan ürünler için ülkelerin kendi kaynakları ile üretim sürecine girmesi muhtemeldir.
Bu süreçte tecrübe edinilen başka bir konu da araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin ne kadar önemli olduğudur. Salgın sürecinde, solunum cihazı ve maske filtreleri gibi belirli ürünlere olan talep radikal ölçüde artmıştır. Teknik yeterlilik içeren bu ürünlerin yeterli miktarda temin edilemediği görülmüştür. Bu kapsamda, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem veren ülkelerin salgın ile mücadelede diğerlerine kıyasla bir adım önde oldukları anlaşılmıştır. Öte yandan, bu salgının tedavisine yönelik aşı geliştirme sürecinde de bu hususun önemi netleşmiştir. Bu süreçten acı ders çıkaran ülkelerin gelecekte araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla yatırım yapmaları muhtemeldir.”
Salgın sonrası şirketlerin yönetim şekillerinde değişikliklerin muhtemel olduğunu belirten Yüksel, şirketlerin belirli bir kısmının bu süreçte faaliyetlerine devam edebilmek için uzaktan çalışma sistemini uyguladığını, belirli bir teknolojik yatırım ile birlikte personelin evinden çalıştığını ve şirketin iş süreçlerinin devam edebilmesinin mümkün olabildiğini kaydetti.
Yüksel, “Bu uygulama ile şirketlerin bazıları uzaktan çalışma sistemi ile faaliyetlerine devam edebileceklerini anlamışlardır. Belirtilen uygulamanın da birtakım maliyet avantajları olduğu dikkate alındığında, salgın sonrası süreçte de bazı işletmelerin bu sistem ile devam etmeleri muhtemeldir.” dedi.
“Ekonomik problemlerin salgından çok daha fazla süreceği muhtemeldir”
İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel, koronavirüs süreci ile yakın gelecekte küresel ekonomi adına çok umut vadedici gelişmelerin beklenmediğini, dünya ekonomisinde durgunluk yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Yüksel, “Bunun en temel nedeni de bu süreçte dünya üzerindeki birçok farklı sektörün aynı anda sıkıntılar yaşıyor olmasıdır. Belirtilen bu ekonomik problemlerin salgından çok daha fazla süreceği muhtemeldir. Bu durumun çok ciddi bir ekonomik buhrana yol açıp açmayacağını şimdiden net bir şekilde söyleyebilmek mümkün değildir. Belirtilen ekonomik problemlerin boyutunun ne şekilde olacağını ülkeler tarafından alınan tedbirler belirleyecektir. Salgından dolayı ekonomik aktiviteler çok ciddi ölçüde yavaşlamıştır. Bu durumun da işsizlik sorununu artırması muhtemeldir. Diğer bir ifadeyle, yakın gelecekteki en önemli makroekonomik problemlerden biri işsizlik olacaktır. Önümüzdeki günlerde ülkelerin işsizlik ile mücadele edebilmek için farklı tedbirler almaya çalışacaklarını göreceğiz. Belirtilen bu problemin kontrol altına alınamadığı durumda hem ekonomik problemleri derinleştireceği hem de sosyal problemlere yol açması kaçınılmazdır.” ifadelerini kullandı.
Salgın sebebiyle finansal piyasaları da zor günlerin beklediğini ifade eden Yüksel, bunun en önemli nedeninin koronavirüs salgınının yatırımcıları ciddi manada tehdit etmesi olduğunu vurguladı.
Yüksel, devamla şunları kaydetti:
“Belirsizlik ortamından hiç hoşlanmayan yatırımcılar da panik ile birlikte yatırım araçlarında ciddi değişiklikler yapmaktadır. Bugünlerde, yatırımcıların önemli bir çoğunluğunun Amerikan dolarını güvenli liman olarak belirledikleri görülmektedir. Amerikan dolarına yönelik talebin sert bir şekilde artması diğer yatırım araçlarının önemli bir kısmının değerinin düşmesine, doların ise değerinin yükselmesine yol açmaktadır. Değeri azalan ürünlere sahip olan yatırımcılar zarar etmeye başlayacaklardır. Buna karşın doların diğer para birimlerine karşı önemli ölçüde değer kazanması sonucunda da özellikle dolar borcu olan ülkelerin ekonomik kırılganlıklar yaşaması muhtemeldir. Ekonomik durgunluk devam ettiği sürece yatırımcıların panik duygusunun artması söz konudur. Bu durumun gelecekte de finansal piyasalarda volatiliteyi artıracağı ortadadır.”
“Salgın sürecinde Çin, ciddi anlamda itibarını kaybetmiştir”
Doç. Dr. Serhat Yüksel, salgın sonrasındaki en ciddi değişikliğin Çin ile ilgili olmasının muhtemel olduğunu, bu süreçte Çin’in ciddi anlamda itibarını kaybettiğini söyledi.
Yüksel, “Bu nedenle salgın sürecinden sonra birçok ülkenin Çin’e karşı maddi tazminat davası açmaya hazırlandığı söylenmektedir. Belirtilen bu durumun uluslararası ticarete de yansıması muhtemeldir. Yakın gelecekte ülkeler Çin’e yönelik ekonomik ambargo uygulayabilirler. Bu çerçevede, bazı ülkeler Çin’de bulunan üretim tesislerini başka ülkelere kaydırabilirler. Bunun yanı sıra bazı ülkeler de tepki amacıyla Çin’den mal alımını durdurabilirler. Bu durumun Türkiye gibi ülkeler için fırsat yarattığı ortadadır. Çin’den boşalacak bu alanı doldurabilecek ülke, ticari anlamda ciddi faydalar sağlayabilecektir. Özetle, gelecek günlerde küresel ekonomide bazı sektörlere yönelik üretim merkezinin başka bir ülkede olduğunu görebilmek mümkündür.” şeklinde konuştu.
“Dijital ve kripto paraların daha fazla kullanılması muhtemeldir”
İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel, salgın sonrası dijital ve kripto paraların kullanımında bir artışın muhtemel olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Fakat bu artış, kağıt paralardan virüsün kolayca bulaşmasından ötürü olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, virüs salgını geçtikten belirli bir süre sonra insanların para kullanımına yönelik korkuları da azalacaktır. Buna karşın bu salgın sürecinde teknolojik gelişmelerin ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır. Şirketler arasında elle yapılan anlaşmaların yakın gelecekte blok zincir teknolojisi üzerinden yapılıyor olması muhtemeldir. Öte yandan, koronavirüs süreci ekonomide bazı tahribatlar meydana getirmiştir. Bu süreçte, şirketler ciddi ekonomik zararlar ile karşı karşıya kalmıştır. Söz konusu belirsizlik ortamında yatırımcıların da tedirginliği artmıştır. Panik havasında alınan yatırım kararları sonucunda belirli finansal ürünlerin değeri çok düşerken, bazı finansal ürünler de radikal ölçüde değer kazanmıştır. Yatırımcılar böyle belirsiz ve riskli bir ortamda güvenli bir yatırım aracı aramaktadır. Bu yüzden, dijital ve kripto paraların daha fazla kullanılması muhtemeldir.”
“Ülkelerin önemli bir çoğunluğu tarıma daha fazla önem verecek”
Doç. Dr. Serhat Yüksel, salgın sürecinde ülkelerin, gıda arzlarında da sıkıntılar yaşadığına işaret ederek, “Salgın sonrası süreçte de ülkeler, edindiği bu acı tecrübelere yönelik birtakım yeni aksiyonlar alacaklardır. Bu çerçevede, ülkelerin önemli bir çoğunluğu da tarım sektörüne daha fazla önem veriyor hale gelecektir. Bu amaca yönelik olarak, ülkeler tarımsal üretimde daha etkin olabilmek için ciddi çalışmalar yapacaklardır. Bu süreçte, tarımsal üretimin salgın öncesi döneme kıyasla çok daha fazla önem kazanacağı ortadadır. Bunun sonucunda da hem insanların hem de ekonominin bir kısmının kırsala kayacağını söylemek yanlış olmaz.” diye konuştu.