Dünya Bankası Yükselen Küresel Eğilimler Grup Yöneticisi Mansoor Dailami, 2025 yılına gelindiğinde Türkiye’nin 15 küresel kutuptan biri olacağını ve diğer ülkeleri etkileme anlamında rol üsteneceğini bildirdi.
Dünya Bankası tarafından hazırlanan ”Küresel Kalkınma Perspektifleri 2011, Çok Kutupluluk: Yeni Küresel Ekonomi” raporunun sunumu, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nda (TEPAV) yapıldı.
Raporun sunumunu gerçekleştiren raporun baş yazarı ve Dünya Bankası Yükselen Küresel Eğilimler Grup Yöneticisi Mansoor Dailami, rapor ile önümüzdeki 20 yıla bakmak istediklerini ve dünya ekonomisinin nasıl şekilleneceğini kestirmek istediklerini söyledi.
Küresel krizin ardından Avrupa’nın inşasının 1944 yılındakinden çok daha farklı olacağını ve gelişmekte olan ekonomilerin küresel ölçekte önemli hale geleceğini anlatan Dailami, ”Önümüzdeki yaklaşık 10 yıl içerisinde, Çin’in büyüklüğü ve Çin şirketlerinin ve bankalarının hızlı bir şekilde küreselleşmesi Renminbi (Çin para birimi-yuan) için daha önemli bir rol anlamına gelecektir. 2025’teki en olası küresel para birimi senaryosu dolar, avro ve renminbi etrafında konumlanan çok para birimli bir senaryo olacaktır” diye konuştu.
Önümüzdeki dönemde uluslararası parasal mimari yapının önemli ölçüde değişeceğine inandıklarını yineleyen Dailami, başta Çin’in resmi para birimi olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin küresel ekonomide önem taşıyacağını vurguladı
Yükselen ekonomilerden Çin’in yanı sıra Asya’dan, Latin Amerika’dan birçok ülkenin küresel ekonominin önemli aktörleri haline geleceğini dile getiren Dailami, Türkiye’nin de 15 küresel kutuptan biri olacağını ve diğer ülkeleri etkileme anlamında da önemli bir rol üstleneceğini söyledi.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİ
10 yıl öncesine kadar çok uluslu şirket denildiğinde akla Avrupa ve ABD şirketleri geldiğini, oysa bugün gelişmekte olan ülkelerin şirketlerinin de uluslararası alanda iş yapan çok uluslu şirketler haline geldiğini ve şirket birleşmeleri ile satın almaların arttığını anlatan Dailami, 1997 yılında yaklaşık 500 olan bu tarz işlem sayısının artık 2 bini geçmiş durumda olduğunu söyledi.
1997’den 2010 yılına kadar olan döneme bakıldığında gelişmekte olan ülkelerden 10 bin şirketin sınır aşan bir şirket satın aldığını ve bu işlemlerin 1,2 trilyon dolarlık bir hacime kavuştuğunu belirten Mansoor Dailami, söz konusu şirketlerin de sadece madencilik ve petrol alanlarında değil, telekomünikasyon ve bankacılık gibi bir çok yeni sektörde de faaliyet gösterdiğini kaydetti.
ULUSLARARASI PARA SİSTEMİ
Uluslararası para sistemine bakıldığı zaman bugün gelişmekte olan ülkeler büyüme, ticaret ve refah anlamında artan bir öneme sahip olsalar da mali rezervler anapara sistemi anlamında sınırlı konumda olduklarını, yükselen herhangi bir ekonominin para kurulunun hala uluslararası döviz kuru olarak kabul görmediğini dile getiren Dailami, şöyle konuştu:
”Birçok gelişen ülke ABD Doları veya avro olarak işlemlerini gerçekleştiriyorlar. Bize göre bu da değişecek. 1860’lara baktığımızda İngiliz sterlini dünyada geçerli olan döviz kuruydu. 1920’lerde, 1930’larda, 1940’larda ABD Doları, Fransız Frangı, İngiliz Paundu, 1980’lerde ABD Doları ve Japon Yeni hakimdi. Şimdi ileriye dönük senaryolardan biri de önümüzdeki 20, 30 yıla baktığımızda 2025’de Çin resmi para biriminin de artık uluslararası bir döviz kuru olacağını öngörüyoruz.
Çin ekonomisinin boyutuna, ticaretine baktığımızda 2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmine sahipler. Çin’in ilan ettiği politikalara baktığımızda artık uluslararası hale gelmiş para biriminden bahsediyorlar. Çin’in böyle bir stratejisi var, adım adım ilerlemeyi öngören bir strateji. Bu stratejinin ilk adımı olarak para birimini Çin’in diğer ekonomilerle ticaretinde kullanmayı içermekte. Çin ekonomisinin ne kadar hızlı büyüdüğünü düşünecek olursak, Çin’in toplam ticaretinin yüzde 5’inin kendi parasıyla gerçekleştirmesi verdiğimiz bu mesajı doğrular nitelikte.”
Dailami, bütün bunlara rağmen önümüzdeki dönemde uluslararası piyasalarda doların hala uluslararası rezerv kuru olmaya devam edeceğini, fakat uluslararası sistemin artık tek bir para birimine dayanmayacağını söyledi.
TÜRKİYE’DEKİ TABLO
Türkiye’nin demografik faktörle ilgili farklı bir durumu olduğunu dile getiren Dailami, Çin’in yaşlanmadan zengin olmayacağına dair iddialar bulunduğunu, fakat Türkiye’nin genç nüfusundan yararlanması durumunda önemli bir avantaj elde edeceğini kaydetti.
Dailami, Türkiye’nin genç nüfusunu uluslararası piyasalarda bir avantaj haline getirebilmesi için bu nüfusu doğru bir şekilde kullanması, bu çerçevede de eğitime önemli bir yatırım yapması gerektiğine dikkat çekti.
Gelişmekte olan ülkelerin durumuna bakıldığı zaman Türkiye’nin parlak bir geleceğe sahip gözüktüğünü ifade eden Mansoor Dailami, ”Türkiye dünyanın en üst sıradaki zengin ülkelerinden biri haline gelebilir önümüzdeki 20 yılda. Çünkü Türkiye’deki büyüme diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha dengeli, sadece dış talebe değil, iç talebede de dayalı bir büyümesi var” dedi.
2011 yılında da Türkiye’de önemli bir büyüme rakamının yakalanacağının öngörüldüğünü anlatan Dailami, Türkiye’de yatırım rasyosu konusunda biraz düşük bir oranın söz konusu olduğunu, bunun yüzde 20’ler oranlarına getirilmesi gerektiğini bildirdi.
MARİNA WES
Dünya Bankası Türkiye Baş Ekonomisti Marina Wes ise Türkiye’de kısa ve orta vadede ciddi bir performans bulunduğunu, 2011 yılında da güçlü bir büyüme beklediklerini söyledi.
Fakat bu çok iyi gidişin karşısında çok fazla rahatlığa kapılmanın risk getirebileceğine dikkat çeken Wes, ”2011 başında cari işlemler açığı rekor bir orana çıkmış durumda. Yüksek petrol fiyatları, hızlı kredi büyümesi, iç talep yüksekliği cari açığa olumsuz etki yapıyor. Cari açık kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse ediliyor. Cari işlemler açığı şu anda Türkiye’de gördüğümüz en kırılgan noktalardan biri” dedi.
Ekonomi yönetiminin 2010 yılı sonundan itibaren bir dizi tedbirler aldığını belirten Wes, tedbirlik olmak ve bu risklere karşı hazırlıklı olmanın önem taşıdığını kaydetti.
5 ÜLKE İLERİ EKONOMİ SEVİYESİNE ULAŞACAK
Dünya Bankası raporuna göre, 2025 yılında Brezilya, Hindistan, Endonezya, Kore ve Rusya gibi önde gelen yükselen ekonomilerin küresel büyüme kutupları olarak Çin’in ileri ekonomiler seviyesine ulaşması olası.
Rapora göre, küresel büyüme dengesi gelişmekte olan ülkelerden yükselen ekonomilere doğru kayarken yeni bir küresel ekonomik düzen ortaya çıkıyor. Yükselen piyasaların çok uluslu şirketleri, küresel yatırım akışlarının giderek daha önemli hale gelen kaynakları ve etmenleri haline gelecek. Uluslararası para rejimi çok para birimli bir rejime doğru hareket edecek.
2025 yılına gelindiğinde Türkiye küresel büyümeye katkıda bulunan önemli ülkelerden biri olacak. Türkiye’nin küresel büyümeye katkı yapabilmesi için ”teknoloji kabulü ve faktör yeniden dağıtımı yoluyla toplam faktör verimliliğinde iyileşmeler, insan sermayesinde başta olmak üzere sürdürülebilir düzeylerde yatırım, kurumsal reform ve yönetişim reformunda ilerlemenin sürdürülmesi ve makro ekonomik politika oluşturma ihtiyatlılık” gibi konularda adımlar atması gerekecek.
AA