Partili Gedikli ve Babacan krizden bahsedince herkesi bir telaş sardı. Korkmayın Avrupa ve ABD’deki kriz bize yarıyor. Küresel kriz derinleştikçe Türkiye gibi sağlam ekonomilere daha fazla para, döviz giriyor. Son 1.5 yıldır böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak
"Kriz mi geliyor?" Ekonomi dünyası ve kamuoyunda son üç günün en popüler sorusu bu. Aslında seçim arifesinden itibaren yurtiçi ve yurtdışındaki bankalar, küresel medya vb… Devletten daha fazla faiz kopartmak için Merkez Bankası’na "faiz artır" baskısı yapmak için bu söylemi sık sık kullanıyordu. Ancak bu açıklamalar salı günü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, çarşamba da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ‘iletişim kazası!’ denilebilecek tarzda açıklamalar yapmadan önce ne piyasalar ne de kamuoyu tarafından fazla ciddiye alınmadı.
BABACAN VE GEDİKLİ
Son üç gündür ortaya çıkan tedirginlikte AK Parti’nin kurmaylarının "Krize hazırlıklı olalım" açıklamalarının etkisi büyük. Her iki ismin sözleri, iyi niyetle yorumlandığında kamuoyuna "Daha az tüketin, fazla harcamayın, cari açık düşsün" mesajı yolluyor şeklinde algılanabilir. Ancak her iki ekonomi yetkilisinin de konuyu anlatırken bir üslup sorunu var. Çünkü "Az harcayın" başka, "Kriz geliyor" başka konu. Gelelim Avrupa ve ABD’de giderek bıçak sırtına yaklaşan ekonomik ortamın bizde bir kriz çıkartıp çıkartmayacağına. Bu ülkelerdeki krizin derinleşmesi bizde kriz çıkartmaz. Çünkü, ABD ve Avrupa’daki krizin temeli aynı: Yüksek borçluluk. Dünya ekonomisinin bu iki devi yol ayrımında. Yollardan bir tanesi iflas… ABD ekonomisi, Başkan Obama’nın isteği doğrultusunda halen 14 trilyon dolarla milli gelirinin yüzde 100’üne ulaşan borçlanma limitini artırmaz, yani ABD Hazinesi yeni borçlanma yapamazsa, vadesi gelen borçlarını ödeyemeyecek. Avrupa’da da benzer bir durum Yunanistan için söz konusu. Euro Bölgesi’nin dev ülkeleri Yunanistan’a ek kaynak vermezse, Komşu da borç ödemesi yapamayacak. Her iki ekonomide de böyle bir durum küresel bazda birbiri ardına ülkelerin iflası anlamına geliyor. Çünkü sistemde hemen her ülke birbirine borçlu ve birinin borcunu ödememesi diğerlerinin de benzer bir adım atmasını zorunlu kılıyor.
DAHA ÇOK PARA BASILACAK
Her iki dev ekonomi için de ikinci seçenek parasal tabanı genişletmek. Yani karşılıksız para basarak ekonominin çarklarını döndürmek. Bütçe açığı milli gelirinin yüzde 10’unu bulan ABD’de, Beyaz Saray yönetimi zaten borçlanma limitini artırarak (kamu harcamaları yoluyla) karşılıksız para basmaya devam etmek istiyor. Avrupa’nın durumu da aynı. Birlik’in, Yunanistan’a ek para vermesi. 2009 krizinin ardından kurulan ve halen 500 milyar euro olan ‘AB Kurtarma Fonu’nun 1.5 trilyon euroya çıkartılması da benzer etki yaratacak bir durum. Dikkat ederseniz her iki seçenekte de hem dolar hem de euronun değer kazanması imkansız. Çünkü iflas eden ya da karşılıksız para basan bir ülkenin para biriminin değer kazanması ekonomik olduğu kadar fiziksel kurallara da aykırı. Onun için "Kriz mi geliyor, döviz fırlayacak mı" sorularına yanıt: "Hayır"
DÜNYA ÇÖKÜYOR BİZE YARIYOR
Avrupa ve ABD’deki kriz Türk ekonomisine zarar değil, beklenenin çok üzerinde bir yarar sağlıyor. Bu faydanın da iki nedeni var.
Birincisi: Her iki ekonomideki ağır sorunlar nedeniyle tarihin en düşük faiz oranları var. Bu sayede Türkiye’deki faizler de düşük tutulabiliyor.
İkincisi: Türkiye, büyüme hızı, bütçe dengesi ve kamu borçları açısından gösterdiği performans nedeniyle fırtına altındaki küresel ekonominin ‘en güvenli liman’ları arasında yer alıyor. Bu Türkiye’nin yüksek büyümesi, bu büyümenin yarattığı rekor cari açığın sorunsuz finansmanı için bulunmaz nimet. İsterseniz durumu özetleyen birkaç rakam verelim:
BÜTÇE AVRUPA’YI SOLLADI
2011 bütçesi tahminlerin çok üzerinde olumlu seyrediyor. Devlet bütçesi yılın ilk 6 ayında 41 yıl aradan sonra 2.9 milyar TL fazla verdi. Hükümetin geçen yıl hazırladığı programa göre bütçe açığı/milli gelir oranının yüzde 2.8 olması bekleniyordu (33.5 milyar TL). Ancak son gelen verilerin ardından IMF bu rakamı yüzde 1.9’a indirdi. Türkiye bu rakamlarla son iki yıldır olduğu gibi Avrupa ve ABD gibi ekonomik devlerin çok üzerinde bir bütçe performansı sergiliyor.
BÜYÜMENİN CAZİBESİ
Türkiye sadece Avrupa’da değil tüm OECD ve G-20 ülkeleri içinde en hızlı büyüyen ülke. Yılın ilk çeyreğinde açıklanan yüzde 11’lik büyüme oranı Avrupa ortalamasının 3 katı hıza işaret ediyor. Hükümet 2011 için yüzde 4.6’lik büyüme öngörürken IMF geçen haftasonu Türkiye’nin bu yıl yüzde 8.7 büyüyeceği tahmininde bulundu. Bu yüksek büyüme Türkiye’nin 2009’dan sonra yavaşlayan doğrudan yabancı yatırımlarda yeniden atağa kalkmasını sağlıyor. Bu yılın ilk 5 ayında Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım yüzde 381 artışla 6.5 milyar doları buldu.
Avrupa krizi Türkiye’yi nasıl etkiler?
Yunanistan’dan tüm Avrupa’ya sıçrayan gerilim ve ABD’deki sorunların Türkiye açısından yaratacağı en büyük risk ihracattaki yavaşlama. Ancak, hem Avrupa’daki sorunlu ülkeler hem de ABD Türkiye’nin doğrudan büyük ihracat pazarları değil. Türkiye’nin ağırlıklı ihracatı ekonomisi diğerlerine göre sağlam kalan Avrupa ülkelerine yapılıyor. Bu da ihracatta 2009 benzeri hızlı bir düşüşü engelleyecek önemli bir etken. Ayrıca son yıllarda Türkiye ihracat pazarlarını Avrupa dışında Afrika ve Doğu ülkeleri gibi krizde ekonomileri göreli sağlam ülkelere kaydırdı.
Türkiye’nin borç sorunu yok
Avrupa ve ABD’yi içinden çıkılmaz bir krize iten yüksek borçluluk sorunu Türkiye’de yok. Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 40 civarında seviyesindeyken bu oran batıp batmayacağı tartışılan Yunanistan’da yüzde 157, İtalya’da yüzde 120, Portekiz’de yüzde 101, İrlanda’da yüzde 112, Euro Bölgesi’nde ortalama yüzde 87, ABD’de ise yüzde 98 seviyesinde. Zaten bu yüzden küresel yatırımcının Türkiye’ye ilgisi giderek artıyor. Bu yılın ilk 5 ayında Türkiye’ye gelen portföy yatırımları 14.8 milyar dolarla rekor kırdı. Yunanistan’ın batışının tartışıldığı son üç ay içinde bile yabancı yatırımcılar Türk Hazinesi’nden 3.7 milyar liralık bono aldı. Bono faizi yüzde 9.5’ten yüzde 8.5’e geriledi. Hatta bu yüzden Merkez Bankası sıcak para denilen portföy yatırımlarını uzaklaştırabilmek için özel bir para politikası uyguluyor.
Cari açık kriz çıkarır mı?
Cari açık kabaca bir ülkenin döviz geliriyle gideri arasındaki farka deniyor. Türkiye’de başlangıçta 42 milyar dolar olarak tahmin edilen 2011 yılı cari açığının yüksek büyüme ve aşırı ithalatın desteğiyle daha yukarıda gerçekleşmesi bekleniyor. IMF’nin son raporunda cari açık/milli gelir oranının yüzde 10.5’e çıkacağı tahmin ediliyor. Bu da kabaca 80 milyar dolar gibi bir rakama tekabül edilyor. Peki bu cari açık kriz çıkartır mı? IMF’nin tahminleri açıklandığında piyasa buna panik içinde bir tepki vermedi. Oysa geçtiğimiz dönemlerde cari açık/milli gelir oranı yüzde 6-7’yi bulduğunda (1994-2001) Türkiye krize girmişti. Ancak bu kez durum farklı çünkü Türkiye söz konusu krizlerde yüksek cari açıkla birlikte rekor düzeyde bütçe açığı veriyordu. Bu kez öyle bir durum yok. Ayrıca büyümeyi ve cari açığı azaltıcı etkili tedbirler (BDDK’nın karşılık kararları) de son iki ayda devreye sokuldu.
Ergün: Bize gıptayla bakıyorlar
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de Avrupa ve ABD’deki ekonomik krizin Türkiye’ye olası yansımalarını değerlendirirken, "Türkiye’nin kendisinden kaynaklanan bir sorunla karşılaşmayacağını rahatça söyleyebiliriz ama dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz” dedi. Ergün, "Bugün küresel ekonomide belirsizliklerin yaşandığı bir konjonktürde, Türkiye yatırım ve iş yapma ortamı yönünden çok cazip bir ülke olma konumunu sürdürüyor. 2011 yılı için ülkemize gelen doğrudan yatırım rakamları da bu düşüncemizi doğrulamaktadır. Krize en son giren, en hızlı şekilde çıkan ve sağlam bünyeyle yoluna devam eden bir Türkiye var. Türkiye’nin kendisinden kaynaklanan bir sorunla karşılaşmayacağını rahatça söyleyebiliriz" diye konuştu.
‘Kriz kelimesini çöpe attı’
Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin toplantısına katılan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin Avrupa’daki krizin Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirirken, "Biz kriz kelimesini çöpe attık. Türkiye açısından korkulacak bir şey yok ama bu da hiçbir şey yapmadan oturmak anlamına gelmez" dedi.Türkiye’nin ihracatının yüzde 60’ını Avrupa’ya yaptığını dile getiren Çağlayan, şöyle konuştu: "İthalatın da yüzde 43’ünü bu ülkelerden yapıyoruz. Bu bölgedeki kriz Türkiye’deki nakit krizini etkileyebilir. Dikkat edin, etkiler, demiyorum. Etkileyebilir, diyorum. Doğrudan yatırımların yüzde 75’i de Avrupa kaynaklı. Buradan gelen doğrudan yatırımların nedeni Türkiye’nin güvenli ülke olması, Avrupa’ya en yakın tedarikçi olması ve genç nüfusunun bulunması" dedi.
Sabah