‘Türkiye Suriye’de Bastırmalı’

Olaylar
"Arap dünyasına yayılan demokratik devrimlerin ayrıt edici özelliği onların içeriden, tabandan örgütlenen organizasyonlar olarak başlamasıydı, fakat artık uluslararası aktörlerin kritik hale geld...
EMOJİLE

"Arap dünyasına yayılan demokratik devrimlerin ayrıt edici özelliği onların içeriden, tabandan örgütlenen organizasyonlar olarak başlamasıydı, fakat artık uluslararası aktörlerin kritik hale geldiği karanlık, daha şiddet içeren bir safhaya giriyorlar."

Bu sözler Brandeis Üniversitesi’nde Crown Center Ortadoğu Çalışmaları öğretim üyesi Joshua W. Walker’a ait. Walker Hufftington’da yer alan "Türkiye Suriye üzerindeki gücünü(etkisini) kullanmalı" başlıklı makalesinde, Türkiye’nin bu yeni safhada Suriye’ye karşı daha kararlı bir tutum takınması gerektiğini, Libya’da sonradan ‘aştığı  tutukluluğu’, burada derhal göstermesi gerektiğini yoksa bölgede ‘esinlenilen ülke’ olma rolünün tehlikeye gireceğini ifade ediyor.

Makalenin tamamı;

ULUSLARARASI AKTÖRLER DEVREDE, KARANLIK VE ŞİDDETLİ SAFHA
Arap dünyasına yayılan demokratik devrimlerin ayrıt edici özelliği onların içeriden, tabandan örgütlenen organizasyonlar olarak başlamasıydı, fakat artık uluslararası aktörlerin kritik hale geldiği karanlık, daha şiddet içeren bir safhaya giriyorlar.

SURİYE’DE MENAFAATLER ÇOK YÜKSEK
Menfaatler özellikle Arap dünyasının merkezinde yer alan ve on yıllardır bölgedeki çoğu kargaşanın kaynağı olan Suriye’de çok yüksek. Suriye başkanı Beşar Esad protestocuları tutuklayarak, şehirleri işgal ederek ve gazetecileri ‘ortadan yok ederek’ acımasız bir baskı başlattı.

TÜRKİYE FARK YARATMAK İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN
ABD, AB ve diğerlerinin Esad’ı kınamasının pek etkisi olmadı. Eksik kalan (ses) Suriye’nin kuzey komşusu, ekonomik olarak kazançlı ve Ortadoğu’nun yeni bölgesel gücü Türkiye. Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdogan son on yılı Şam ile ekonomik ve politik bağlar yeşerterecek dostça ilişkiler kurarak geçirdi. Erdoğan Esad’ı saldırıları durdurması için ikna etme yönünde itibarını(hüsnüniyetini) kullanmalı. Aslında, Türkiye fark yaratmak için biçilmiş kaftan.

2002 yılından bu yana, Türkiye Suriye’ye yakınlaşma adına, diğer komşularına sarf ettiğinden daha fazla çaba gösterdi, yatırım yaptı. Bugün İlişkilerini Soğuk Savaş döneminin jeopolitik atmosferinden kaynaklı askeri meydan okumadan yakın ekonomik ortaklığa çevirdiler. İki ülke arasındaki  bu dönüşüm Türkiye’nin komşularına yönelik "sıfır sorun" politikasına dair parlak bir örnek oldu. 

HALEP SURİYE’NİN GERİ KALANI İÇİN BİR MODEL OLARAK GÖRÜLÜYORDU
Suriye’nin kuzeyinde yer alan ve ülkenin ikinci büyük şehri olan antik ipek yolu üzerindeki girişimci ticari merkez Halep yeni sınır, demiryolu ve yol bağlantıları ile Türkiye’nin güneydoğu ili Gaziantep ile yeniden bağlantı kurdu. Böylece Türk turistler ve bölgeye akan yatırımlar ile bir ekonomik patlama gerçekleşti Kısa bir süre öncesine kadar Halep Suriye’nin geri kalanı için  bir model olarak görülüyordu.

TÜRKİYE EKONOMİK BAĞLARI İLE LAF GEÇİREBİLİR
Bu ekonomik bağlar önemli bir kaldıraç etkisi sağlayabilir. Protestolar nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Suriye’nin ekonomisi paçavra durumda ve reformlara gereksinim var. Suriye Kuzey Kore gibi uluslararası alanda dışlanmış bir ülke olma yolunu takip etmeyi istemedikçe, ki bu neredeyse imkansız çünkü geçirgen sınırları ve bölgesel bir kavşak olarak merkezi coğrafi konumu itibarıyla, Şam’ın Ankara’dan ekonomik yardım aramak dışında pek bir seçeneği yok. İstikrar – ya da aslında, statükonun devamı- Ankara’nın Suriye krizini ele alırken ki mantrası. Fakat Ankara Şam’daki rejimi, protestocuların talep ettiği ekonomik özgürleşme, milletvekili seçimleri ve kanunların uygulanmasında şeffaflık gibi konularda anlamlı reformlar yapması için özendirmeli.

ERDOĞAN ESAD’I AŞIRILIKLARDAN ALIKOYACAK TEK LİDER
Ankara, öncelikle rejimin güvenlik güçlerinin durdurulması ve Suriye’de gerçek ekonomik teşvikler ile demokrasi yolunda bir yol haritası oluşturulması üzerine Şam’da, samimi ve sıkı bir seslenmeyle, sözleri dinlenecek en iyi fırsat olarak duruyor, Erdoğan belki de Esad’ı rejmiindeki aşırılıklarda alıkoyacak tek lider olabilir. Erdoğan’ın Libya lideri Muammer Kaddafi’ye karşı kısa bir süre önce yaptığı gibi bi konuşma ve Esad’ın rejimini yalnızlaştıracak yaptırımlar Şam’a içte ve dışta görmezden gelemeyeceği bir darbe indirebilir.

ESİNLENİLEN ÜLKE ROLÜ TEHLİKEYE GİRDİ
Arap baharındaki ayaklanmaların son on yılda bölgesel bağları güçlendiren ve kendisini Ortadoğu demokrasisinin feneri olarak sunan Türkiye için ciddi zorluklar içerdiği kanıtlandı. Artık Türkiye bastırılan her protestoda bölgesel itibarının tehlikeye girdiğini görüyor. Arap devriminin başalngıcında, Erdoğan Türkiye’yi, Tunus ve sonra Mısır’da başlayan demokrasi yanlısı hareketlerin yanına koydu. Türkiye Mısır başkanı Hüsnü Mübarek’e iktidardan inme çağrısı yapan ilk ülkeydi diğer liderler buna ABD başkanı Obama dahil itidalli davranırken. Fakat bölgede ‘esinlenilen ülke’ olarak Türkiye’nin rolü Kaddafi’yi başlarda eleştirmekte isteksiz davranmasının bir sonucu olarak bir kaç hafta sonra tehlikeye girdi.

TÜRKİYE SURİYE’YE DE LİBYA MESAJINI VERMELİ
Türkiye’nin Libya konusundaki tavır değişikliği – bu ayın başında Erdoğan Kaddafi’ye iktidarı bırak çağrısı yaptı- bazı zamanlarda, demokratların önemsediği yumuşak güce otokratlar boyun eğmediklerinde, sert gücün(kaba kuvvetin) kullanılması gerektiğini kabul etmekti. Tunus ve Mısır olaylarında ilk başlardaki sözleri yankılanırken, Erdoğan " yeni Halepçeler, yeni Hamas ve Humus, yeni Bosnalar yaşamak istemiyoruz" uyarısında bulundu.  Erdoğan’ın Kadaffi’ye yönelik yaptığı geciken azarlamanın, umut ederim ki, Esad’a yönelik bir uyarı olduğu anlaşılacaktır. "Liderler sorumluluk almalı, fedakarlık yapmalı, bu bölgenin görüntüsünü, kaderini ve yüzünü  değiştirmeye yönelik insani ve insaflı yol çizmeli" dedi Erdoğan Kaddafi’ye. Türkiye aynı mesajı Suriye’ye de vermeli.

HABERTURK