Solcu Hollande, Mali’den özür diler mi?

Olaylar
İşte Süleyman Seyfi Öğün’ün yazısı… Mali, Fransa ve Haneke Modern dünyânın en iddialı olduğu hususlardan birisi, bireylerin ‘uygar protest’ bir kültürde kendini ifâ...
EMOJİLE

İşte Süleyman Seyfi Öğün’ün yazısı…

Mali, Fransa ve Haneke

Modern dünyânın en iddialı olduğu hususlardan birisi, bireylerin ‘uygar protest’ bir kültürde kendini ifâde etme özgürlüğünü tanımasıdır. Gerçekten de modern dünyâ, 1789 Fransız Devriminden başlayarak kamusal alanlarda kalabalıkların mutandan gösterilerine sahne olmuştur. Bunların dünyâyı değiştirme etkisinin ise zaman içinde yumuşadığını ve uygarlaştığını biliyoruz. (Uygarlaşma burada Elias’ın terime yüklediği anlamda kullanılmıştır). Doğrusu sözkonusu gelişmeyi derin bir kazanım olarak görenlerden değilim. Ama bu da önemli değil. Bana, ehlileşmenin ya da uygarlaşmanın kültürel iç yapısı her şeyden daha önemli gözüküyor.

Baudrillard ‘Sessiz Yığınların Gölgesinde’ başlıklı çalışmasında, sözü edilen etkinliğin ardalanında aslında nasıl bir etkinsizliğin yattığını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. (Bu konuyu bir sonraki yazımda ele almayı düşünüyorum). Ama hepsinden daha önemli olanın, Bauman’ın ‘bahçe’ metaforundan yola çıkarak söyleyecek olursak , ‘ayrık otlarının’ (aşırılıkların) ayıklandığı bu ehlileşme süreçlerinin içinde gelişen sorumsuzluk duygusudur.

Çok kısa bir süre önce Avrupa’daki kamuoyları, son ekonomik krizin kendilerine kaybettirdiklerine isyân etti. Aynı anda Avrupa’nın pek çok büyük kentinde kitleler küreselleşme karşıtı gösterilerde tepkilerini ortaya koydular. Âmennâ… Buna kimse îtirâz edemez. Sermâyenin küreselliğine karşı, küresel bir muhalefetin baş göstermesinden daha mâkûl ne olabilir? Üstelik bunun Avrupa gibi merkez dünyâdan gelmesi, Avrupalılık değerleriyle dile getirilmesi ayrıca anlamlı görülebilir. Ama bu protestolara arka plânında derin bir narsisizmin ve egoizmin eşlik ettiğini görmeliyiz.

Avrupa kamuoylarının dünyâ ilgisi ve Avrupâî değerlerin merkezden çevreye nasıl ve ne zaman yansıtılacağını sâdece jeostrateji belirliyor. Eğer Avrupa kamuoyları dünyânın herhangi bir yerinde yaşanan bir hak hukuk ya da adâlet sorununa ilgi duyuyorsa bunun sâikleri sanıldığı gibi, Kant’ın, ilkelerde sorumluluk almaya dayalı ahlâkı değil; tekrâren söyleyelim ki sâdece jeostratejidir. Eğer jeostratejinin ‘nesnel zorunlulukları’ harekete geçirilmezse dünyâda yaşanan hiçbir şey söz konusu kamuoylarının umurunda olmayacaktır.

Burada yazılanların son sağlaması Fransa’nın eski sömürgesi Mali’ye yaptığı askerî müdahaledir. Fransa’yı Wesfalya’nın bile gerisine düşüren bu müdahalenin hiçbir meşrû açıklaması yoktur. Ama en az bu kadar dikkat çekici olan husus, dün ayakta olan Avrupa kamuoylarının bugün içine gömüldüğü sessizliktir. Dün olsaydı, siyâsal sağ’ın ya da Sarkozy’nin çılgınlığına hamlederdik. Ama solcu Hollande’ın buz gibi yüz ifâdesi gerçeği daha berrak görmemizi sağlıyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..

Yeni Şafak