Soçi Olimpiyatları öncesi Dağıstan’a baskı arttı

Olaylar
Rusya’ya bağlı özerk Dağıstan Cumhuriyeti 2009’dan beri bölgedeki Rus güvenlik birimleriyle militanlar arasındaki çatışmaların merkezi konumunda. Rus Federal Güvenlik Servisi’nin başındaki Aleks...
EMOJİLE

Rusya’ya bağlı özerk Dağıstan Cumhuriyeti 2009’dan beri bölgedeki Rus güvenlik birimleriyle militanlar arasındaki çatışmaların merkezi konumunda. Rus Federal Güvenlik Servisi’nin başındaki Aleksandır Bortnikov, 2013’te ülkede meydana gelen 144 şiddet olayından 120’sinin Dağıstan kaynaklı olduğunu açıkladı.

Dağıstan’ın giderek şiddetle özdeşleşen imajı, 2010’da Moskova metrosunda 2 kadının intihar saldırısında 40 kişinin ölmesiyle hafızalara kazındı. Bu ‘kötü şöhret’ ABD’nin Boston kentindeki maratonla da beslendi. Maratonda 3 kişinin ölümü onlarcasının da yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının arkasından Kırgız kökenli iki saldırgan çıktı. İşin ilginç yanı saldırganların Dağıstan’da 6 ay geçirmiş olmasıydı. Soçi Olimpiyatları öncesi Volgograd’da Aralık ayında düzenlenen çifte saldırı da Dağıstan’daki grupların siciline işlendi.

Nadira İsayeva, Rusya’nın güvenlik politikalarının Kuzey Kafkasya’da başarısız olduğunu söylüyor.

Dağıstan’da yolsuzlukların peşine düşmüşken, ölümle tehdit edilen, haberleri nedeniyle yargılanan, uluslararası gazetecilik ödülleri almış Dağıstanlı gazeteci Nadira İsayeva’yla bölgeyi konuştuk.

İsayeva şiddet sınırlarının çoktan aşıldığı bölgede kadın gazeteci olmanın zorluklarını anlattı. Tehditler nedeniyle sürgün düşen İsayeva, yıllar sonra ilk röportajını da Al Jazeera’ya verdi.

Neden evinizi terk etmek zorunda kaldınız? Sizi evinizden uzaklaştıran nedenleri biraz anlatabilir misiniz?

Çernovik’te çalışırken, 2007’de yayın yönetmeni oldum. Dört yıl bu görevde kaldım. Toplamda 10 yıl Çernovik’te çalıştım. Bence başarılı da olduk. Uluslararası çapta bilinen bir gazete oldu. Sonra üzerime gelmeye başladılar. Bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Aşırılıkçı olduğumu ileri sürdüler. Radikal gruplarla bağlantıda olduğumu, hatta onlar üzerinde etkili olduğunu iddia ettiler.

2008’de başlattıkları soruşturma üç yıl sürdü. Sonunda beraat ettim. Ama beraat mahkemece verilen bir karardı. Bir de buna paralel yürüyen bir karalama kampanyası var. Rus güvenlik güçleri beni bir gazeteci, bir kadın, Müslüman bir kadın olarak hedef aldılar. Kocamla en mahrem konuşmalarımı bile internetten yayınladılar. Çok kirli bir dil kullanarak beni küçük düşürmeye çalıştılar. Sonunda insan hakları örgütleri bir şeylerin ters gittiğini, başıma daha kötü şeylerin geleceği konusunda beni uyardılar. Gazeteden istifa edip Dağıstan’dan ayrıldım.

Ayrıldıktan sonra gazeteci arkadaşınız Gazimurat Kemalov öldürüldü

Çok korkunç bir cinayetti. Benim için çok acı vericiydi. Cinayeti duyduğumda Moskova’daydım. Şok oldum. Ben Kemalov ile 6 yıl beraber yürüdüm. Benim hocamdı. Mesleği ondan öğrendim. Ama şunu burada söyleyeyim: 2004’te ben Kemalov ile tanıştığımda, hissettiğim ilk şey ‘Bu adamı yaşatmazlar’ olmuştu. Ama o da buna hazırdı zaten. Ölümü korku verici oldu. Zaten tüm Dağıstan korku içinde yaşıyor.

Bu küçük bölge neden bu kadar kötü bir şöhretle anılır oldu? Dağıstan’da ters giden şey nedir tam olarak?

Dağıstan’ın batı medyasındaki kötü şöhretinden söz etmek lazım burada. Ama Dağıstan Rusya’daki gençler arasında da bir hayli ilgi çeken bir yer. Sadece Kuzey Kafkas gençleri arasında değil, Rus gençler arasında da Dağıstan’daki gruplara katılanlar çok. Bu yüzden Rus polisi Rus gençlerin gittiği camilere sık sık baskın düzenliyor.

Dağıstan bir nevi sembol haline geldi. 2010’da Dağıstanlı kadınlar intihar saldırıları düzenlemeye başladığında Rus kadınlar arasında da yayıldı bu. Bunu eklemem lazım. Evet, intihar bombacısı olan Rus kadınlar da var. Tüm Dağıstan halkının ‘terörist, intihar bombacısı’ olarak görülmesi yanlış. Dağıstan ve Rusya’nın güneyi ülkede yolsuzluğun en yoğun olduğu bölgeler.  Öyle ki yolsuzluk artık bölgenin yönetim şekli haline gelmiş durumda. Sadece Dağıstan’da da değil. 20 yıldır Rusya tarafından yönetilen tüm Kuzey Kafkasya’ya da yolsuzluk hâkim. Rusya burayı ayrılıkçılık ve milliyetçiliğin denge içinde tutulduğu bir yolla yönetiyor. Bu yolsuzluk seçkin tabakanın yolsuzluğu elbette. Böyle bir siyasi ortamdan ne bekleyebilirsiniz ki?

Peki Rusya bunun karşısında ne aldı? Şu an Kuzey Kafkasya’da üç ana cephe var. Birincisi Rus yetkililer. Bunların çoğu askeri yetkili. Yani Rusya’nın buradaki tüm gücü, elindeki silahlardan geliyor. Diğer cephede de boğazına kadar yolsuzluğa batmış seçkin bir kesim var. Önceden, aynı çıkarları paylaşan bu iki cephe birlikte hareket ediyordu. Rus yetkililer seçkinlerin güvenliğini sağlıyor, bu da devletteki yolsuzluğa hayat veriyordu. Sonra Rus yetkililer, hükümet tabakalarını hedef almaya başladı.

Belediye başkanları, bakanlar tutuklanmaya başladı. İçişleri Bakanlığı’nın İnternet sitesinde çok sayıda suç dosyası görebilirsiniz. Daha aşağılara inin, belediye seviyesinde de o kadar çok yolsuzluk var ki. Bunların hiçbiri halka hesap vermiyor. Şimdi de, Rus yetkililerle seçkinler arasında bir çatışma çıktı. Çünkü Rus yetkililer en alt seviyedeki idare kademeleri bile kontrol etmeye başladılar.

Üçüncü cephe ise İslamî hareket. Bunu çok geniş bir şemsiye olarak görüyorum. Dağıstan’da çok uzun geçmişi olan bir İslâmi gelenek vardır. Devletin halktan tamamen kompasıyla, halk kendi içinde bu geleneğe sarıldı. Gerçekten de iktidarla halk birbirinden tamamen kopuk durumda. Bir de İslâmî hareketin radikal boyutu var. Çoğu genç kuşaktan insanlar ve devletle ölümcül bir savaşa tutuşmuş durumdalar.

Peki gençleri radikalleştiren nedir? Yani bugün Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed bile ‘Ben muhaliflerle değil Çeçenlerle, Dağıstanlılarla savaşıyorum’ diyor. El Kaide gibi gruplar Dağıstan’daki gençlere nasıl ulaşıyor?

Kuzey Kafkasya’daki durumu anlayarak bunun nedenlerini daha iyi kavrarız gibime geliyor. Şu an Kuzey Kafkasya’da Rusların başarısız olmuş bir yönetim modeli hakim. Rus yönetimi bölgede çöktü. Sosyal sistem, eğitim, her şey yıkılmış durumda. Ruslarla birlikte yere çarpmaya doğru gidiyoruz. Rusya bu bölgeyi yönetmekte başarısız oldu. Rusya dediğimiz ülke, Rusya Federasyonu değil mi? Federasyonlarda her bölgenin kendi hakları, kendi yönetimleri olmuyor mu? Nerede bu yönetimler? Askerin her yerde iktidarı kontrol ettiği bir yerde ne kendini özgürce ifade hakkı var, ne de siyasi özgürlük. Seçim hakkı yok. Gençler devletin tüm kademelerinden dışlanmış durumda. Devletin kapıya koyduğu bu gençler de devlete direnmeyi seçiyor.

Peki bu ‘savaş’ ne gibi insan hakları sorunları doğuruyor?

Bence bunun bir savaş olduğunu kabul etmek lazım. Bu savaşın tarafları artık sınır tanımıyor. Tam da bu yüzden insan hakları örgütleri oldukça kafası karışık bir haldeler. Devletin düşmanı olmadıklarını söyleyen insanları nasıl savunacaksınız? Ama ortada demokratik, halkın haklarını koruyan normal bir devlet yok ki. Durum insan hakları açısından oldukça karmaşık. İntihar saldırıları yüzünden de Dağıstan’ın ana akım medyada kötü bir şöhreti var. Devlet adına adam kaçırmalar, evleri havaya uçurmalar, hukuksuz gözaltılar hiç haber olmuyor. Bunları neden haber yapmıyorsunuz dediğinizde, ‘artık bunlar istatistiki bilgi, sıradan’ yanıtını veriyorlar.

Soçi’ye yönelik tehditler sizce gerçekçi mi? Malûm, Amerika Birleşik Devletleri bile Rusya’ya yardım önerdi.

Olabilir de olmayabilir de. Zaten olağanüstü güvenlik önlemleri alınmış durumda. Bu görüşe katılıyorum. Rus güvenlik güçleri internetteki forumlardan topladıkları Selefî Müsümanların isimlerinden bir liste oluşturmuşlar. Bunlar potansiyel intihar bombacısı olarak aranıyor. Ama listenin internete sızması fazla gecikmedi. Tabii buradaki asıl ironi bölgedeki tüm dul kadınların ve direnişte öldürülenlerin akrabalarının gözetlenmeye başlaması. Bu listede olmayan birinin intihar saldırısı düzenlemeyeceğini garanti edemezsiniz. Nitekim daha önce de oldu. Ayrıca Soçi’nin adı zaten iyice yolsuzlukla anılır olmuş durumda. Çok fazla para dönüyor. Oyunlara hazırlık sürecinde çok fazla para çalındı. İnsanlar oyunları izlerken hep, ‘Acaba intihar saldırısı olacak mı? diye düşünecek. Böyle bir ortam yaratıldı. Oyunlara dönük riskleri kimse konuşmuyor.