Kaddafi’nin Sarayında F. Bahçe’li Bir İsyancı

Olaylar
HABERİN GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN!.. Sarayı yağmalayanlar arasındaki Fenerbahçe formalı bir isyancı Zaman foto muhabiri Kürşat Bayhan’ın objektiflerine takıldı. Fotoğraf karesinin Fe...
EMOJİLE

HABERİN GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN!..

Sarayı yağmalayanlar arasındaki Fenerbahçe formalı bir isyancı Zaman foto muhabiri Kürşat Bayhan’ın objektiflerine takıldı.

Fotoğraf karesinin Fenerbahçe’nin UEFA baskısıyla Şampiyonlar Ligi’nden çıkarıldığı güne denk gelmesi de ilginç bir tesadüf oluşturdu.

KÜRŞAT BAYHAN’IN GÖZÜNDEN TRABLUS İZLENİMLERİ

Yeni Libya’ya doğru yolculuğumuz Tunus’tan başladı. Kartaca Havalimanı’na indiğimizde gazeteci ve Türk olduğumuzu duyan polis memurları sırada bekletmeden işlemlerimizi yaptı.
Araba ile yaklaşık 6 saat uzaklıktaki Ras el Cebir, Trablus’a en yakın sınır kapısıydı. Hâlâ Kaddafi güçlerinin elindeki kapıdan gazetecilerin geçişine izin verilmiyor. Bölgedeki ikinci kapı Dheba’ya ulaşabilmek için, önce Cerbe Adası’na uçak bileti almamız gerekiyordu. Bileti aldıktan 1 dakika sonra kontuar kapandı. Yaklaşık 30 kişilik gazeteci grubunu arkamızda bırakıp pervaneli uçakla 1 saatlik yolculuktan sonra Cerbe’ye indik. Dheba Sınır Kapısı’na gitmek için 150 dolara, Celil amca ile anlaştık. Cerbe’den 270 km uzaklıkta güneyde bulunan Dheba’ya ulaşmamız yaklaşık 5 saatimizi aldı. Libya sınırına yaklaştığımızı, yollarda satılan ‘yeni Libya’ bayraklarından anladık. Tişörtlerinde, arabalarında yeni Libya bayrağını gururla taşıyan Libyalılar, bizi selamlıyordu. Çoğunluğunu yabancı gazetecilerin oluşturduğu yoğun bir kalabalık, sınırda bekliyordu. Bir konteyner içerisine bilgisayar başında kayıtlarımızı almaya çalışan gence pasaportlarımızı uzatıyoruz. Gülümseyerek karşılık veriyor: "Özgür Libya’ya hoş geldiniz!"

Trablus’a doğru
Muhalifler, Dheba kapısından giriş yapan yabancı gazeteciler için Lanut kasabasında medya merkezi kurmuş. Profesyonelce organize oldukları izlenimi veren görevliler yardımcı olmaya çalışıyor. İnternet bağlantısı olan 3 bilgisayar ve dinlenme odalarından oluşan basın merkezinde biraz dinlendikten sonra gece yarısı Trablus’a gitmek için yola çıkıyoruz. İki Fransız, bir İngiliz, bir Moritanyalı gazeteci ile 5 kişilik bir ekip oluşturup, pikap tarzı bir aracı olan Ali isimli şoförle 500 dolar karşılığı anlaşıyoruz. 32 yaşındaki Ali neden başkaldırdıklarını, "Kaddafi döneminde tam 42 kez iş başvurusunda bulundum. Hiçbir sonuç alamadım. Ülkede petrol vardı, ama biz bundan nasiplenemiyorduk. Şimdi kızım ve geleceğimiz için daha umutluyum." diye özetliyor. 3 saat süren yolculuğumuz boyunca birçok kontrol noktasından geçtik. Sınıra yakın bölgelerde 25 kilometrede bir olan kontrol noktası Trablus’a yaklaştıkça 500 metreye kadar düşüyor. Kontrol noktalarında nöbet tutan askerlerin büyük bir bölümü çocuk denebilecek gençlerden oluşuyor. Onlar da vaziyetin tam anlamıyla kontrolleri altında olmadığının farkında. Her yaklaşan arabayı dikkatli bir şekilde arıyorlar. Bazı bölgelerde Kaddafi’ye bağlı keskin nişancıların olduğunu söyleyerek dikkatli olmamız konusunda uyarıyorlar.

Zor ve zaman zaman tehlikeli bir yolculuğun ardından Yeşil Meydan’a yakın olan bir otelin lobisine kendimizi atıyoruz. Otel güvenli olsa da, dışarıdan gelen silah sesleri bizi tedirgin ediyor. Sürekli elektrik kesintisi var. İnternet yok. Cep telefonları çalışmıyor. Sokaklar boş. Fırınlar, eczaneler kapalı. Hastanelerin sadece acil servisleri çalışıyor. Yer yer çatışmaların sürdüğü şehirde sokaklar hâlâ güvenli değil. Yollarda sık aralıklarla devrilmiş araçlardan oluşan barikatlar dikkat çekiyor. Muhalifler ara ara Yeşil Meydan’a gelip sevinç gösterilerinde bulunuyor.

Zaman