Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), sınırın 90 kilometre güneyindeki Hama’nın Morek beldesine doğru kuvvetlerini yola çıkarırken, Esed rejimi de, İdlib’in etrafına yığınak yapmaya devam ediyor. Esed rejimi ve destekçileri ile Türkiye ve desteklediği muhalif gruplar arasında Rusya ise Suriye’deki savaşın tarafları arasında dengeleyici rol oynamaya devam etme arzusunu gösteriyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, başkent Şam’ın Doğu Guta bölgesi ile Suriye’nin güneyindeki Dera bölgesini ele geçirdikten sonraki hedefinin “anlaşmayla” ya da “savaşla” İdlib olduğunu açıklamıştı. Uluslararası yetkililer ise 2.3 milyon sivilin yaşadığı ve operasyon halinde 800 bin kişinin ilk aşamada mülteci durumuna düşebileceği İdlib’e yönelik bir askeri operasyon düzenlenmemesi konusunda uyararak, rejimin İdlib’de de kimyasal silah kullanması halinde rejim güçlerinin vurulabileceği tehdidini yöneltiyor.
Şam, İdlib savaşı için kuvvetlerini Suriye’nin kuzeyine gönderdi. Moskova, saldırıya destek vermek için deniz kuvvetlerini hazırladı. Ankara, muhaliflere Ulusal Kurtuluş Cephesi adı altında birleşmeleri yönünde baskı yaptı. Fethu’ş Şam’ı (eski Nusret Cephesi) içinde barındıran Heyeti Tahriru’ş Şam da (HTŞ), aralarında 1200 kişilik Hurras ed-Din ve 1500 kişilik Türkistan Ordusu gibi müttefiklerini toplayarak, savaşçı sayısını 5 bini yabancı, 12 bine ulaştırdı. HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani, rejimin halk tabanı ile Rusya’nın önemli iki askeri üssünün bulunduğu Lazkiye kırsalında görüntü vererek ve 200 bomba yüklü araç hazırlandığını belirterek meydan okudu.
Stratejik kent İdlib
Durum artık büyük bir savaşın yaklaştığını gösteriyor. Bu savaş yaklaşık 10 bin kilometrekare (Lübnan’ın yüzölçümü kadar) bir yüzölçümüne sahip bir alanda gerçekleşecek olması ve bu bölgenin, Suriye’deki savaşın bütün taraflarının tam ortasında yer alması nedeniyle en karmaşık savaş olacak. İdlib, TSK’ya ait 12, Rusya’ya ait 10 ve İran’a ait 7 askeri noktayı barındırmasının yanı sıra, Esed rejiminin halk tabanının yaşadığı Lazkiye, Rusya’nın iki büyük askeri üssü Tartus ve Hmeymim ile Türkiye sınırına yakınlığı sebebiyle stratejik bir noktada bulunuyor.
Savaş için artık geriye sadece Rusya-Türkiye-İran arasındaki üçlü istihbarat görüşmeleri kaldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığında geçtiğimiz hafta Türk diplomatik heyetinin Moskova’yı ziyaret etmesinden sonra İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de, Ankara’ya ziyaret gerçekleştirdi. Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim ise 7 Eylül’de Tahran’da düzenlenecek Rusya-Türkiye-İran zirvesine ilişkin bilgi almak için bugün Moskova’ya gitti. Edinilen bilgilere göre, masada rejim güçlerinin ilk aşamada, Lazkiye-İdlib-Halep ve Hama-İdlib-Lazkiye’yi birbirine bağlayan M4 ve M5 otobanları gibi stratejik noktaları ele geçirmekle yetineceği bir operasyonun hazırlığı da var.
“Kaçan mültecilere operasyon bitene kadar koruma sözü”
Buna paralel olarak, Türkiye de, Rusya’dan, iki taraf arasında sorun teşkil eden HTŞ’yi ortadan kaldırma süreci esnasında Suriye rejiminin muhalif gruplara yönelik bir operasyon gerçekleştirmemesi yönündeki sözünü tutmasını talep etti. Bununla birlikte, HTŞ’ye kendisini feshetmesi yönünde baskı kuran Türkiye, örgüt içindeki yabancı unsurların çıkışı için bir yol bulma sözü vererek, örgütün Suriyeli unsurlarının da diğer muhalif gruplara katılmasını istedi. Türkiye, ayrıca, Dera operasyonu esnasında Ürdün’ün yaptığı gibi İdlib’den kaçan mültecileri operasyon bitene kadar koruma sözü verdi.
Şarku’l Avsat’ın gelişmeleri yakından takip eden kaynaklardan edindiği bilgilere göre, Rusya, muhalif grupları anlaşmaya zorlamak için ilk aşamada İdlib’e yönelik yakıcı bir askeri hamle başlatacak. Masada bulunan bazı seçenekler arasında, “Anlaşmayı kabul etmeyen muhalif liderlerin, ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı savaşa katılmak üzere Halep’in kuzeyindeki Fırat Kalkanı bölgesine nakledilmesi seçeneği de duruyor.
Üç taraflı hazırlıklar kapsamında düşünülen bir seçenek de, HTŞ’nin ağır silahlarını TSK ve muhalif gruplara teslim ederek kendisini feshetmesi, bu grupların Lazkiye-İdlib-Halep yolu üzerinde konuşlanması ve bu bölgelerin akıbetinin Suriye’de nihai çözüme ulaşılmasının ardından belirlenmesi seçeneği oldu.
Kaynak: Şarkul Avsat