Darbeciler meşruiyet sorununu çözemeyecek

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı  Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı yapılan darbeye yönelik İhvanı Müslimin hareketinin eylemleri devam ediyor. Rabiatül Adeviyye Meydanı’ndaki gösterile...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı yapılan darbeye yönelik İhvanı Müslimin hareketinin eylemleri devam ediyor. Rabiatül Adeviyye Meydanı’ndaki gösteriler aralık sürüyor. Bu arada darbenin üzerindeki sis perdesi yavaş yavaş kalkmaya başlıyor. ABD ve AB’nin darbeyi neden darbe olarak nitelendirmediği, Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi’nin bölgesel ve ülke içindeki ortaklarının kimler olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Mısır’da gerçekleştirilen darbenin kimi, nasıl etkileyeceğini Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya on5yirmi5.com için yorumladı. 

ASKERİ DARBELERE DİRENMEK ÇOK KOLAY DEĞİLDİR 

Mısır’da sanırım artık yeni bir evreye girildi. İhvan’ın protestoları var ama darbeciler cumhurbaşkanı ve başbakan atadı. Darbeciler kurdukları sistemi ikame etmeye çalışıyorlar. Acaba bu sistem tutar mı? 

Dünyanın herhangi bir yerinde askeri darbelere direnmenin çok kolay olmadığını biliyoruz. Tanklarla ve silahlarla yapılan bir darbe söz konusu ve insanlara yönelik olarak büyük baskılar var. Buna rağmen 3 Temmuz’dan itibaren ciddi bir direniş var, İhvan mensupları ciddi bir direniş gösteriyorlar. Bu noktada geçici anayasa yapma hükümet kurma çalışmaları bulunuyor. Darbeciler birtakım isimlerle kendi politikalarını uygulamaya çalışıyorlar. Fakat İhvan’ın ortaya koyduğu bu direnişle birlikte darbecilerin uygulamalarının tamamının hukuksal açıdan zaten anlamsızlaştığı gibi, siyasal açıdan da ciddi anlamda bir meşruiyet sorununa düştüğünü görüyoruz. Biliyorsunuz önce Baradey’i başbakan olarak atamak istediler, o olmadı sonra pek çok isim gitti geldi; en son 77 yaşında bir başbakan atadılar. Anayasa ile ilgili birtakım kararlar gündeme getirildi, geçiş dönemi süreci izleneceği söyleniyor. Ama bütün bunların tamamı hem halk desteğinden, hem de meşruiyetten yoksun adımlar olarak sürekli çelişkili ve sahiplerini bugün yaptıkları işlerden dolayı gelecekte de sürekli töhmet altında bırakacak işler olarak gözüküyor. İşletebilirler mi süreci? Baskıyla, silah zoruyla, yargılamalarla işletebilirler. Görüyorsunuz İhvan üyeleri hakkında tutuklama kararları çıkıyor. Yarın meydandaki topluluğa karşı silahlı saldırılar, daha yoğun katliamlar olabilir. Geçtiğimiz pazartesi sabahı gerçekleşen katliamdan çok daha fazlası olabilir. Bu anlamda belki muhalefeti en azından daha büyük bir baskı altına alıp, kendi politikalarını sürdürme yoluna gidebilir. Ama meşruiyet sorununu çözemeyeceklerini görmek lazım.

İHVAN’IN GÜÇLENMESİ BÖLGEDEKİ KÖRFEZ MONARŞİLERİNİ RAHATSIZ EDİYORDU
Aslında kamuoyu darbeyi daha çok ABD ve İsrail ile ilişkilendirdi. Ama Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in darbecilere 12 milyar dolarlık bir yardımı oldu. Burada bu kadar geniş bir cephenin; Suudi Arabistan’dan ABD ve İsrail’e, hatta Rusya ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir cephenin darbenin arkasında olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Burada uluslararası güçler deyince Batılı devletlere Rusya’yı da eklemek lazım. Bunların İslam’a düşmanlığı yeni değil. İslami kimlik ve İslami talepli hareketlerin bastırılmasına karşı aralarında bir mutabakat olduğunu biliyoruz. Buna belli bölgelerle alakalı olarak bölgesel işbirlikçiler de katılıyor. Mısır’da İhvan’ın güçlenmesi de zaten başından itibaren bölgedeki Körfez monarşilerini rahatsız ediyordu. Katar’ı hariç tutacak olursak bölgedeki bütün Monarşiler, -buna tabi Ürdün’ü de eklemek lazım bu anlamda- İhvan’ın Mısır gibi Arap dünyasını derinden etkileyebilecek bir ülkede başarılı bir performans sergilemesini ve ortaya başka ülkelerin de teşvik edilebileceği bir model ortaya koymasından çok rahatsızdı. İhvan’ın, Mursi’nin seçimleri kazanmasını engellemek için çok çalıştılar, başka politikalar da uyguladılar. Sonuçta gelinen noktada darbenin en büyük destekçisi olarak Körfez monarşilerini görüyoruz. Darbecilerin önceki gün açıklanan ekonomik yardımlarla beraber çok daha fazla cesaretlendiklerini düşünüyorum. Ekonomik kriz mutlaka darbecileri düşündürüyordur. Acaba ülkeyi yönetebilir miyiz, daha büyük yoksulluklara yol açıp kitlesel tepkilerin büyümesine yol açabilir miyiz diye düşünüyorlardır mutlaka, ama bu tür yardımlar ve yardım teklifleri muhtemelen onları rahatlatacaktır. Dolayısıyla darbe hukuksuzluğunu biraz daha pervasızca sergilemeleri için ciddi bir dayanak oluşacaktır. Burada maalesef küresel, emparyalist güçlerin yanında bölgesel işbirlikçi rejimlerin her zaman uyguladıkları politikaların bir kere daha önümüzde tekerrür ettiğini görüyoruz. Bunun da İslami hareketlerin açıkçası sadece emperyalist güçlere değil, işbirlikçi rejimlere, bölgesel despotik rejimlere karşı olan mücadelesi sonucu ortaya çıktığını düşünüyorum. 

HAMAS VE İHVAN ÖZDEŞLEŞTİRİLİYOR 

Merak edilen bir başka konu da Gazze’nin durumu. Gazze’ye 4 saatlik bir giriş çıkış imkanı tanındı ama ardından Refah Kapısı yine kapandı. Darbecilerin bu kararı Gazze’yi ve bölgeyi nasıl etkileyecek?  

Burada darbecilerin iktidara el koyduktan sonra ilk yaptıkları iş, Refah Sınır Kapısı’nı kapatmak olmuştu. İkinci yaptıkları iş de Suriyeli mültecilerin ülkeye girişini yasaklamak oldu. Aynı şekilde Suriye’yle, Beşşar Esed diktatörlüğü ile diplomatik ilişki başlattılar. Bu anlamıyla darbecilerin birbirleriyle bu şekildeki dayanışmasını dikkat çekici buluyorum. Refah Kapısı’nın 4 saatliğine açılması bölgedeki yabancı unsurların giriş çıkış yapmaları ve Mısırlı unsurların geri dönmeleriyle alakalı. Yoksa Filistinlilere yasak hala devam ediyor, onların giriş çıkışları engelleniyor, onlara izin verilmiyor.  Bu noktada uzun bir süredir aslında şunu görüyoruz; Mısır’da İhvan’ın güçlenmesi ve iktidara gelmesiyle beraber Hamas’a dönük olarak özellikle muhalif cephede ciddi bir kampanya yürütüldü. Mısır’da yaşanan hemen hemen her tür silahlı olayın arkasında bir şekilde Hamas’ın olduğuna dair bir propaganda yapıldı. Bu noktada Hamas ve İhvan özdeşleştirilerek sürekli olarak İhvan üzerinden Hamas’a ya da Hamas üzerinden İhvan’a düşmanlık politikaları geliştirildi. Darbecilerin de gelir gelmez Gazze’yi ve özellikle Hamas’ı dönük bu baskıcı politikaları uygulaması şaşırtıcı olmadı. Burada İslami hareketlere topyekün bir düşmanlık politikasının izleri olarak bunları görmek lazım. 

İHVAN DARBECİLERE PABUÇ BIRAKMAYACAK 

Peki İhvan’ın bundan sonraki tavrı nasıl olacak? İhvan’ın lider kadrosunun tutuklanmasına yönelik karar çıktı ama Muhammed Bedii şu ana kadar tutuklanmadı. Ancak lider kadrosu tutuklansa da, tutuklanmasa da İhvan’ın direnişinde bir yol çizmesi lazım. Bu nasıl bir yol olacak? Yeni atanan Başbakan’dan İhvan’a hükümete katılma teklifi geldi. İhvan bu teklifi kabul eder mi? Yoksa kenarda kalıp protestosunu sürdürür mü?

Bu noktada İhvan meşruiyeti yok sayan, Mursi’nin koltuğuna dönmesini kabul etmeyen tüm formüllere kapalı olduğunu ve kabul etmeyeceğini zaten açıkladı. Gelen hükümeti tanımadığını, atılacak adımları kabul etmediğini de ilan etti. Bu anlamda Muhammed Bedii, İsam Sultan olsun, Muhammed Baltacı olsun bu İhvan liderleri hakkında tutuklama kararları var. Ama zaten biliyorsunuz Muhammed Bedii katliamdan 1 gün sonra bırakılmıştı, kendisi daha önce de gözaltındaydı. Bu anlamda İhvan liderleri tutuklamalara, uzun süreli hapislere, tecritlere alışkınlardır. İhvan kadroları da geçmişten beri bu süreçleri yaşadılar. Cezaevleri ya da işkencehaneler onların çok yabancısı olduğu yerler değil. Bu noktada İhvan’ın güçlü bir örgüte sahip olduğunu biliyoruz. Lider kadronun kitlenin başında olmaması kitlenin koordinasyonsuz ya da örgütsüz bir konuma geleceğini göstermeyecektir, İhvan kadroları da zaten bu konuda tecrübelidir. Ama tabi ki burada uygulanan politikaların,  baskıların ileriye dönük olarak bir moral bozukluğuna, kitlede bir motivasyon kırmaya yönelik adımlar olduğunu düşünüyorum. İkinci bir hedef de şu olabilir, bu tür gözaltı ve tutuklama kararlarıyla ilgili olarak darbeciler bir pazarlık süreci yaşatmak istiyor olabilirler. Mesela, siz Mursi’nin serbest bırakılması, yeniden koltuğuna oturmasından vazgeçin, lider kadrosundan en azından bir kısmını serbest bırakalım gibi pazarlığa dönüştürme, bir anlamda havuç ve sopa politikasını birlikte uygulama siyaseti izleyebileceğini düşünüyorum. Ama İhvan’ın şu ana kadar ki kararlı duruşu ve ilkeli, net açıklamaları darbecilerin bu politikalarına çok da pabuç bırakacak bir yaklaşım sergilemeyeceğini ortaya koyuyor. Doğrusu dua ediyoruz, Rabbimiz ayaklarını sabit kılsın kardeşlerimizin. Onları bu ilkeli duruşlarından sonuna kadar zafere yürümeyi nasip etsin diye dua ediyoruz.

TÜRKİYE’NİN POLİTİKALARI İNSANLIK AÇISINDAN ÖNEMLİ 

Türkiye’nin darbe karşısındaki duruşu çok netti. Gerçi liberal birtakım aydınlar ve muhalefette CHP darbeye ‘ama’larla yaklaştı. Fakat Türkiye’nin hükümet olarak duruşu çok netti. Ancak burada Türkiye Mısır’da İhvan’a böyle destek vererek Batılıların tepkisini çekmiş olabilir mi? Çünkü Türkiye bölgede giderek yalnızlaşıyor gibi bir yorum da var. Gerçekten Türkiye bölgede yalnızlaşıyor mu?

Bölgede zaman zaman ‘sıfır sorun’dan çok soruna gibi bir ifade söz konusu oluyor. Bölgede Maliki diktatörlüğü gibi, Beşar diktatörlüğü gibi, bunlara destek veren İran yönetimi gibi güçleri düşündüğümüz zaman Türkiye’nin yalnızlaştığını maalesef kabul etmek lazım. Bu anlamda bu tür rejimlerin baskıcı nitelikleri ön plana çıktıkça Türkiye’nin uyguladığı politikalar tabi ayrışmak durumunda kalıyor. Bu kötü bir şey mi? Doğrusu nereden bakıldığına bağlı. Sizin de söylediğiniz gibi içerideki bazı muhalif kesimler Türkiye’nin bu dış politikasının ülke çıkarlarına zarar verdiği ve benzeri birtakım eleştirilerde bulunuyorlar. Bu noktada nereden bakıldığının belirleyici olduğunu düşünüyorum. Eğer siz ulusal çıkarlar, ulusal menfaatleri ön plana çıkartırsanız; benim bu ülkede yatırımlarım var, ticari ilişkilerim var, bunları korumam lazım, ekonomik anlamda her halükarda zarara uğramamam lazım gibi bir yaklaşımı ön plana çıkartırsanız doğal olarak darbecilere karşı tavır koymayı yanlış bulursunuz. Birileri de tam bunun üzerinden eleştiriyorlar. Ama burada asıl olan yönetimlerin bu noktada birilerin yatırımları ya da ekonomik çıkarlarından ziyade insanların hukuka uygun, meşruiyete uygun, oradaki Müslüman halkların kardeşliğine uygun politikalar izlemesidir. Türkiye’nin ortaya koyduğu politikaların da bu çerçevede ekonomik getirisi, götürülerinden ortaya çıkacak modellerden farklı olarak tarih açısından da, insanlık açısından da önemli bir değer ve kazanım olduğunu; hem Türkiye’nin geleceği açısından, hem de dünya halklarına verilmiş olması bakımından güzel bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Burada eğer siz sadece ekonomik çıkarları, ülke menfaatlerini ve ulusal birtakım hesapları ön plana çıkartırsanız o zaman insanlığın, adaletin, erdemin tamamen boşa çıkartıldığı ve bunların değersizleştirildiği bir dünyaya doğru yürüdüğünü görürüz ki, zaten bizim hedefimiz böyle bir dünya olmamalı.  

on5yirmi5.com