Darbeci Sisi’nin çılgınlığı Kaddafi’ye benziyor

Olaylar
Engin Dinç’in haberi Mısır’da dün sabaha karşı Adeviyye Meydanı’nda toplanan devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi taraftarlarına yönelik silahlı saldırılarda şu ana kadar 125 kişi öldü, 4 bin 500...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi
Mısır’da dün sabaha karşı Adeviyye Meydanı’nda toplanan devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi taraftarlarına yönelik silahlı saldırılarda şu ana kadar 125 kişi öldü, 4 bin 500 kişi de yaralandı. Bu olay Mısır için en kötü senaryonun, yani iç savaş senaryosunun gerçekleşme ihtimalini güçlendirdiği belirtiliyor. Mısır’da Abdulfettah El Sisi’nin dün yaptığı çağrının da etkisiyle Tahrir’de darbe destekçileri gösteriler yaparken, Adeviyye’deki katliama rağmen Müslüman Kardeşler’in sayısı giderek artıyor. Tüm bu gelişmeleri Yeni Akit yazarı Mustafa Özcan’la konuştuk. 

Abdulfettah el Sisi’nin kendisini destekleyenlerin meydana çıkması konusunda bir çağrısı oldu. Bu çağrı darbe karşıtlarından çok büyük tepki aldı. Bu çağrı, iç savaşa giden yolu açan bir çağrı mıdır?

Evet, genel kanaat bu çağrının bir iç savaşa doğru yönelik olduğu yönünde. Mısır’da yazan çizen, sözüne itibar edilen insanların ortak kanaati bu yönde. Bu çağrının bir iç savaşa davetiye olduğu yönünde. Zira Muhammed Selim Avva gibi yazarlar şöyle diyor, “Eğer terör ile mücadele etmek istiyorsa halkı davet etmesine gerek yok, halktan onay almasına gerek yok. Bu konuda kanunlar ona yetki veriyor. Şimdiye kadar ne yapıyordu?” Dolayısıyla halkı sokağa davet etmek, bununla ilgili terör bahanesinde bulunmak, gerçekten bir iç savaşa doğru yönlendirmek olarak kabul ediliyor ve makul değil. 

Gerçekten de bu çağrılar, Sisi’nin akli ve psikolojik durumuyla ilgili bir takım soru işaretlerine neden oluyor. Kendisini Kaddafi’nin ikizine benzetenler var. Bu konuşması da çılgınlığı itibariyle Kaddafi’nin son konuşmalarına benzetiliyor. Kaddafi de son konuşmasında, halkı milyonluk kitleler halinde Libya’nın bir başından diğer başına yürümeye davet etmişti. Netice itibarı ile kendisinin sonunu hazırlamıştı. Burada da, Sisi çok akılsız harekette bulunuyor. Mısır adına teessür etmemek mümkün değil. Bu çağrı dediğimiz gibi genel anlamda iç savaşa yönelik bir durum olarak değerlendirildi. Buna çok karşı çıkan var. Ama destek olan Temerrüt gibi bazı hareketler var. Bu hareketler de akılsız hareketler aslında. Yani bugün Mısır’ı idare edenler çılgınlar mangasının gözlerini tamamen İslamcılık düşmanlığı bürümüş durumda. Sadettin İbrahim’den Ahmet Baradey’e kadar hepsi Batının devşirmeleri ve İsrail’in bir şekilde ‘zırhı’ kabul edilebilecek insanlar. Hakikaten Mısır bunların eline kalırsa her şeye sahne olabilir. Her ihtimal geçerli. Maalesef yönetenlerin akıl sağlığı, mantık sağlığı yerinde değil.

Darbecileri bu çağrıyı yapmaya zorlayan sıkışmışlık duygusu mu? Adeviye’de günlerdir devam eden gösteriler var. 

Kesinlikle. Herhalde bu işi çok kolay zannettiler. Kendilerinin meydanlardan, Tahrir’den meşruiyet devşirdiğini söylediler. Halkın kendilerine davetiye çıkardığını, dolayısıyla Mursi’yi indirdiklerini söylediler. Şimdi sıra Mursi taraftarlarında. Sizin için bu kural geçerli de, Mursi taraftarları için neden geçerli olmasın? Dolayısıyla dediğimiz gibi oyunun sonunu beklemeleri, tahammüllü olmaları ya da çekip gitmeleri lazım. Ama adamlar hiçbir oyunun kuralına tabii değiller, kendi yaptıklarını başkaları yapınca onu hemen mahkum ediyorlar. Meşruiyetini sorguluyorlar veya meşru olmadığını söylüyorlar. Dolayısıyla yaptıkları ahmaklığın altında ezilecekler. Başka çaresi de yok. İçeriden bir takım kışkırtıcıların, öfke nöbetine tutulan insanların, dışarıdan ABD’nin, İsrail’in gazına gelip bunu yapan adam sonuçlarına katılır. Ama insan Mısır için üzülüyor. Mısır’da olan halka oluyor netice itibariyle. İnşallah bir an önce bu süreçten çıkılır. 

Muhammed Selim Avva gibiler şöyle bir formül öneriyorlar: Ortak milli mutabakat hükümetinin kurulması, 90 gün içinde hem başkanlık hem parlamento seçimlerine gidilmesi. Yani Mısır’ın daha uzun vakte tahammülü yok. Akil insanların devreye girerek, bu darbe sürecinin ortadan kalkması, ülkenin de normalleşmesi gerekir. Bunun için de çok kısa bir zaman içinde seçimlerin yapılarak, meşru zemine dönülmesi lazım. Mısır için herhâlde bunun dışında tüm çıkışlar tehlikeli çıkışlar. Mısır’ın darbe ile yola devam etmesi mümkün değil.

Muhammed Mursi için de, Hamas’la işbirliği yaptığı gibi bir suçlama yönelttiler. Mursi’ye bu suçlama üzerinden 15 gün hapis cezası verdiler. Bunun anlamı nedir? 

Onu daha önce Al Ahram gazetesi yayınlamıştı, 15 günlük tutuklama cezası verildi diye… Fakat daha sonra geri çekmişti. Baştan beri yabancı ülkelerle ve unsurlarla temasa geçmek diye bir suçlama var. Cumhurbaşkanı bu herkesle temasa geçer, altında yer alanlardan izin mi alması gerekiyor bununla alakalı olarak? Halktan onay almış birisinin Sisi’den onay mı alması gerekiyor? Bunlar komedi şeyler. Vahi Kandil diye bir yazar var, ‘dünyanın en büyük komedisi bu darbe veya devrim’ diye ifade kullandı. Gerçekten de öyle, uçaklardan Tahrircilere kumanya atıyorlar, kupon atıyorlar, çekiliş yapıyorlar. Böyle bir darbe, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir palyaçoluk görülmedi. Bunu savunanlarda var, akıllarını peynir, ekmekle yemiş insanlar, burnunun ötesine göremeyen insanlar. 

Siz Mısır’da seçime gidilmeli dediniz ama İhvan’ın da bugüne kadar gösterdiği bir tutumu var. İhvan bu şartlarda seçim olsa kabul edecek mi? Mursi’nin serbest bırakılma şartı hala geçerli mi?

Mursi’nin serbest bırakılması şartı hala geçerli. Haksız yere içeride tutuluyor, hatta kaçırıldığı iddia ediliyor. Neye istinaden Mursi içeride tutuluyor? Darbeyi kabul etmek mümkün değil. Mursi’nin serbest bırakılması en önemli şarttır. O olmadan olmaz. Onun dışında dediğimiz gibi Mursi, cumhurbaşkanlığı yetkilerini ortak bir hükümete devredebilir. Bunlar da seçimlere gidebilir. Böyle bir hal çaresi olabilir. Çünkü teklifler bu yönde. Mursi’nin bir defa çıkartılması ve onun da yetkilerini geçiş hükümetine devretmesi. Bunların da hem meclis parlamento hem de başkanlık seçimlerine gitmeleri… Mısır için çıkış formülü bu. Onun dışında her şey krizi uzatmak olur. Çıkmaz sokakta kalmak olur ki, sonu olmayan bir süreç.

Mısır’da iç savaş söz konusu olursa, İhvan bugünkü şiddetten uzak pozisyonunu koruyabilir mi?

Müslüman Kardeşler şiddete alışkın değil, mazide bir şiddet yok. Hatta bu olaylardan önce Mısır rejimi her zaman Müslüman Kardeşlerin bir milis gücü olduğunu iddia ediyordu. Fakat son olaylar onların milis gücü olmadığını ortaya koyuyor, hatta ispat ediyor. Milis gücü olmadığı için muhalifler Müslüman Kardeşler’i Hamas’tan yardım almakla suçluyor. Bunlar komik şeyler ama gerçekler ortaya çıktı. Hamas’ın milis gücü yok, çarpışma diye bir düşüncesi yok. Müslüman Kardeşler, barışçıl zeminde meşruiyetini geri almak istiyor. İç savaş olabilir mi? Bu tabii bir takım unsurlara bağlı. Müslüman Kardeşler değil ama bazı cihatçı gruplar var; bunlarla devlet arasında belki çatışma zemini olabilir. İç savaştan ziyade bir kargaşa, bir kaos ortamı olabilir. Müslüman Kardeşler savaşan bir topluluk değil. Öyle bir fonksiyonları veya öyle bir geçmişleri, deneyimleri yok. Öyle bir şeye yanaşmayacaklarıdır. Ama dediğimiz gibi kötü irade, bir şekilde haksızlık ülkeyi kaosa sürükleyebilir.  Kaos ne getirebilir onu bilemiyoruz.

Tunus’ta muhalif lider Muhammed El Brahimi suikaste uğradı. Bundan 6 ay önce bir muhalif lider daha öldürüldü. Tunus’ta da Nahda iktidarda. Sizce Tunus’ta da, Mısır’daki gibi bir senaryo versiyonu ile darbe mi planlanıyor?

Kesinlikle doğru. Başbakan Ali Arayd, Muhammed El Brahimi’nin öldürülmesinden sonra aynı değerlendirmede bulundu. ‘Mısır senaryosu Tunus’a uygulanıyor’ dedi. Doğrusu benim kanaatimde aynı yönde. Daha önce siyasi muhalif Halk Cephesinin lideri Şükrü Belahid’in öldürülmesi Tunus’u şoka sokmuştu. Bu yeni cinayet, Tunus’un ikinci kez şoka soktu. Amaçlanan husus budur. Cumhurbaşkanı Munsır El- Merzugi de aynısını söyledi, “Bu Arap Baharı’nı bitirme operasyonudur. Tunus’u istikrarsızlaştırma operasyonudur” dedi. Başbakan Ali Arayd, “Mısır senaryosunun bir şekilde Tunus’a uygulanmasıdır” dedi. Gelişmeler de onu gösteriyor. Ali Arayd; şunu da söyledi, “Kim istifa edebilir bu cinayetten, hükümetin yararlanmayacağı kesin. Bu işten en fazla zarara girecek hükümet.” Karşı taraf, ulusalcı kesimler hükümeti suçluyorlar. Hükümet kendisini devirmek için böyle bir oyuna mı girişsin? Bunun yapanlar ya eski rejimden kalma unsurlar ya da Fransız istihbaratı gibi teşkilatlar. Tunus’u yeniden Batı kampına bağlamak isteyen cephenin marifeti olabilir. 

Batı Arap Baharını sonlandırmak mı istiyor? Çünkü Arap Baharı’nın gerçekleştiği bütün ülkelerde İslamcılar iktidarın birincil aday oldular. Arap Baharı’na karşı bu yaklaşımlar, dışarıdan müdahaleler İslamcıların iktidara gelmesini önlemek için mi?

Tabi, Arap Baharı dalgası İslam dalgasını taşıdı. Körfez ülkeleri, Batı alemi; Arap Baharı’na, siyasal İslam dediklere şeye karşılar. Halkın iradesini yansıtmasından dolayı Arap Bahar’ına karşılar. Körfez’dekiler bir bundan rahatsızlar. İkincisi o dalganın getirdiği renkten rahatsızlar. Ne o renk? İslami bir renk. Bütün tonları ile birlikte İslami bir renk. Batı’nın da rahatsız olduğu husus bu, onun için Arap Bahar’ını boğmak istiyorlar. Mısır’da bunu boğmaya çalışıyorlar. Darbe bunun için yapılmış bir girişim. Tunus’ta aynı senaryo tekrarlanıyor.  Hatta Dubai polis şefi Dhahi Khalfan da söylemişti. “Tunus’taki rejim de 1,5 yıl içinde devrilir” demişti. Olayların hızı onun öngörüsünü aşmış durumda. Yani Mısır’da darbeye kimler destek verdiyse, Tunus’ta rejimi yıkmak isteyen onlar. Batı-Körfez ittifakı diyebiliriz. Tabii İsrail’i unutmamak kaydıyla. 

on5yirmi5.com