Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye’de mobil sistemler üzerinden yapılan data trafiğinin geçen yıla göre 15 kat arttığını, bunun şirketlerin giderlerini de artırdığını belirterek, "Böyle giderse sektör, duopole hatta monopole dönebilir" dedi.
carer, mobil iletişim firmalarının Türkiye ekonomisi için büyük öneme sahip olduğunu, yaptıkları yatırım ve oluşturdukları istihdam alanına bir çok sektörde rastlanmadığını belirtti.
Sektör kuruluşları arasında bir “aşırı rekabet ortamının” sözkonusu olduğunu savunan Acarer, bunun kısa dönemde tüketici için iyi gibi gözükmesine rağmen uzun vadede tehditler barındırdığını ifade etti.
BTK’nın açıkladığı son raporlara göre mobil hatlar üzerinde oluşan data trafiğinin geçen yıla göre yüzde 1,495 arttığını, bunun 15 katlık bir artış olduğu anlamına geldiğini ifade eden Acarer, şöyle konuştu:
“Data trafiği 15 kat artmış, işletmelerin gelirleri yüzde 5-6 artmış. Giderleri daha fazla artıyor. Kardaki bir kuruluşun gideri gelirinden daha hızlı artarsa, bir süre sonra zarar etme noktasına gelmeden, makul kar edememe noktasına geldiği için işi bırakacaktır. Böyle bir durumda sektör duopole hatta monopole dönebilir. Kısa dönemde bu aşırı rekabet tüketiciye olumlu yansır ama orta ve uzun dönemde olumsuz yansır. Buna dikkat etmemiz lazım. İşletmeleri korumamız lazım. Bu işletmeler dünyanın vergisini veriyor, insanını istihdam ediyor. Sadece mobil işletmelerin 3. çeyrekteki yatırımı 817 milyon lira. 3 ayda kaç kuruluş böyle yatırım yapıyor. Türkiye ekonomisi için çok önemli bir konudan bahsediyoruz.”
Acarer, aşırı rekabet ortamının sürdürülebilir karları baskı altında tuttuğunu, diğer yandan da giderleri hızla yükseldiğini anlatarak, “Kira giderleri yükseliyor. Dövizde artış oldu, bunların bir çok gideri dövize bağlı. Bu firmalar global krizde bile istihdama devam etti. Aşırı rekabeti kendileri yapıyorlar. Ona yapacak bir şeyimiz yok. Diyoruz ki ‘oynama sınırınız şurası. Alt ve üst sınırınız bu. Bu sınırda rekabeti yapın, kendi fiyatlarınızı belirleyin’. Şu anda Avrupa’nın en düşük fiyatlarına sahip ülkeyiz” dedi.
Güvercin mi yetiştirmek gerekiyor
Baz istasyonlarının insan sağlığına zararlı olduğu iddiasıyla bazı bölgelerde yeni altyapı oluşturma yatırımlarının engellendiğini ifade eden Acarer, bu sorunun artık gündemden çıkması gerektiğini ifade etti.
Bu konuda vatandaşların yanlış bilgiledirildiğini savunan Acarer, baz istasyonlarından radyasyon değil elektromanyetik alan yayıldığını, kullanılan sistemlerin frekans değerlerinin sağlığa zararı bulunmayan bir boyutta olduğunu belirtti.
Acarer, bilgisayar, saç kurutma makinesi, mikrodalga fırın, çamaşır makinesi gibi bir çok cihazın da elektromanyetik alan yarattığını belirtti.
Baz istasyonları kaldırılsa dahi kentlerdeki elektromanyetik alanın azalmayacağını öne süren Acarer, “Tek kaynak bu değil mesela radyo ve televizyon vericileri çok daha büyük bir kaynak. Bu vericilerin bulunduğu bölgelerde çok yüksek elektromanyetik alan var. Yüksek gerilim hatları da öyle. Baz istasyonlarını kaldırırsanız mobil haberleşme olmaz. Mobil haberleşmeyi yapmak için güvercin yetiştirmek mi gerekiyor? Dumanla mı haberleşelim? Baz istasyonlarının mutlaka yerleşim yerlerinin içinde olması gerekiyor. Bunu kaldırıp şehrin dışında bir tepeye kurmak mümkün değil” dedi.
Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmayı hedeflediğini ve bir bilişim toplumu yaratmaya çalıştığını kaydeden Acarer, “(Fiber için şehirleri kazdırmayacağız, baz istasyonlarını sökeceğiz) dersen iletişim nasıl gelişecek. Bu konuyla ilgili Ulaştırma Bakanlığı’nın yeni bir teşkilat yapısı oldu. Burada da yeni, ek görevler var. Bu konu orada da değerlendirildi. Sanıyorum ki bundan sonra bu konuda yapılacak ikincil düzenlemelerle bu konuya çözüm getirilecektir” dedi.
Van depremi ve cep telefonu
Baz istasyonlarının yıkılmasına yönelik değerlendirmelerde, bu sistemlerin devletin malı olduğunun da dikkate alınması gerektiğini söyleyen Acarer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sabit operatör de mobil operatör de imtiyaz sözleşmesiyle çalışır. Devlet yapması gereken bir şeyi bir şirkete, belli bir süre için ve bir lisans bedeli karşılığı yaptırıyor. 25 sene sonunda, örneğin 2023 yılında doluyor. 12-13 senesi kalmış, lisans süresi bitiyor. Devlet kendi kurmadığı, işletmelere kurdurduğu tüm sistemi geri alacak. Baz istasyonlarını, santralleri, kuleleri geri alacak. Bu sistemler aslında devletin sistemleri.
Adam davulla zurnayla baz istasyonu yıkıyor. Bu kimin sistemi, bir süre sonra, 13 sene sonra devletin olacak sisteme zarar veriyor. Peki bu suç değil mi? Hukukçuların aslında bunu değerlendirmesi lazım. Devletin şu anki sistemine zarar vermek suç da 10 sene sonraki malına vermek suç değil mi? Olaya yargının bu şekilde bakması lazım.”
Acarer, konunun başka bir boyutunun da baz istasyonlarının kaldırılmasından dolayı ortaya çıkacak maddi manevi zararlar olduğunu kaydederek, “ Bu zararın sorumlusu kim olacak? Van depreminde 112 ve 155’e 70 bin çağrı geldi, bunun 60 bine yakını mobil sistemler üzerinden. Kaç kişi kurtuldu böylelikle. Orada baz istasyonları kaldırılmış olsaydı ne olacaktı, bu canlar kurtarılamayacaktı. Hukukçuların konuyu bu yönüyle de değerlendirmesi gerekiyor.”
AA